YOK OLMANIN KISA YOLU

16.11.2020 - kutup ayisi buzul global isinma
16.11.2020 - kutup ayisi buzul global isinma

16.11.2020

            Yapay ve çok tartışılır tek adam güdümlü Cumhurbaşkanlığı sisteminin asla Türk ulusunun geleceği olmayacağı, ulusça da denendikten sonra artık bizatihen yasa koyucular tarafından da açık olarak idrak edilmiştir. Ve başta AKP iktidar lobisinin tamamına yakın bütün üyelerinin de bu bilinç doğrultusunda idari önlem almak zorunda kalacaklarının önü açılmıştır.

            Özetle de bu demek oluyor ki Cumhurbaşkanlığı sisteminin ve TBMM dokunulmazlığının yeni bir anayasal revizyonla tekrar temel doğrusuna getirilmesi ve Erdoğan’ın artık kenara çekilme vaktinin de gelmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu bağlamda ise AKP artık Erdoğan pozisyonuyla yola devem edemeyecek ve en azından kalan demeyelim; ama zorunlu yapacağı bir iç revizyonla yeni bir İktidar ivmesi yakalayarak, hiç olmazsa yeni bir koalisyon şansı elde edebilme umudunu öngörüyor olsa gerektir.

            Yani AKP bünyesinde bundan sonra Erdoğan ’sız bir yeniden yapılanma artık elzem ve de görünür olmuştur. Parti üyeleri bu yadsınamaz gerçeği ne kadar anlayabilmişlerdir bilemeyiz. Lakin aksi halde AKP Partisi de tarihimizde yok olmuş İktidar Partileri arasındaki yerini derhal almış olacaktır. Bu akıbeti kader haline getirmemelerinin tek şartı ise tek adam otokrasisinden acilen kurtulmak olacaktır. Hatta bunu yapmakla da ülkenin önünü açmak ve kaybolan itibarını yeniden kazandırmak gibi çok önemli bir realiteye öncülük ederken aynı zamanda yeni bir siyasi ikbal elde edebilme umudu yakalamış olacaklardır.

            Çünkü USA da ki İktidar değişikliğinden sonra yaşanacak yakın günler, ne anlatmaya çalıştığımı açıkça ortaya çıkaracaktır. Burada Biden, Pompeo vs. isimleri önemli değil; ama önemli olan USA yönetiminin bundan sonra arkasına alacağı ve tek güvencesi olan, Okyanustan esen çok uluslu sermaye rüzgârıyla, son yolculuğunu nereye kadar ve nasıl götürebilecek olduğudur, bizim için esas alınması gereken ana unsur. Bu bağlamda da başımıza hakkıyla getirmeyi umduğumuz İktidarın yapı elementleri, çok daha dikkatli ve itinalı seçilmek zorundadırlar. Zira yaşadığımız son deprem bile iskân binasından önce Devlet binasının, amacına uygun ve çok doğru yapılmış olmasının önemini, artık hepimize öğretmiş olmalıdır. Çünkü doğru bir Devletin binaları da her zaman doğrudur.

            Emperyalist dünyada eğitilerek yetiştirilen Türk kimlikli ajanlar şimdiden bu noktada hayli tescilli iç siyasamıza, yeni umutlar gibi sürülmeye başladılar yine. Öyle ya USA yönetim değişikliği nasıl belli olacaktı yoksa. Oysa daha seleflerinin bıraktıkları pislikler henüz temizlenemeden, yenileri siyasaya yedirebilmek için siyasi statükonun çerçeve rötuşlarının da yapılması gerekecektir hiç şüphesiz. Dolayısıyla ileride yeni Hükümeti kurmak üzere bu elemanların muhalefet partilerine ve para piyasamıza amaca uygun kalıplarla monte edilmeleri gerekmektedir yeniden. Ki yarı sömürge de böyle olunur ve böyle kalınır. Ne yaparsınız, körle yatan şaşı kalkar, yani 50’lerden bu yana devamlı yatıp kalktığımız Amerikan klasiği de budur işte. Bu yüzden de zaten artık geleceğimize bile şaşı bakmıyor muyuz?

            Bu şaşılığın düzeltilebilmesi ise doğrudan, başta CHP olmak üzere bütün muhalefet Partilerinin, laik ve bağımsız milli, yani Kemalist prensipte, yeniden parti içi revizyonlarını yapmalarını elzem kılan yeminli bir aksiyon birliğini gerektirir. Üzerimizdeki sinsi emperyalist menfaat oyunları ise ancak bu sayede akamete uğratılabilir. Yoksa önümüzdeki yeni siyasi iktidar da sadece yine milletini uyutacak ve eskileriyle yeniden tekrarın tekrarını yaşatacaktır. Ve tekrardan kokuşma, ihlal ve rüşvet suçları birbirini takip etmeye başlayacaktır.

Sözün özü dersek; İKTİDARA SOYUNAN BÜTÜN PARTİLER, İLK ÖNCE İÇLERİNDEKİ ANTİ MİLLİ KOKARCALARINDAN KURTULMAK ZORUNDADIRLAR. Çünkü aynı acıyı tekrar yiyecek millet değildir artık Türk milleti.

Devletin hele de bir sağlık Bakanının işi, bütün vatandaşlarının hasta olacağını söylemek değil, aksine bütün vatandaşlarının sağlığını nasıl koruyacağını, ikna edici bir ilmi çerçevede ortaya koymak olmalıdır. Yoksa diğerleri tarafından kahredilerek, akıl sağlığını kaybettiği gerekçesiyle tımarhanelere kapatılmış, aslında dışardakilerin çoğundan daha akıllı olan içerdeki gariplerin söyleyeceği en son söz bile değildir. ‘Ölen ölsün, kalan sağlar bizimdir’ mealindeki ve maalesef bir Sağlık Bakanının ağzından dökülen bu sözler…

                                                                       Serendip Altındal


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir