Türkiye ve üzümü

Konu eğitimde ve son günlerdeki bazı Vali'ler olunca.....Ve Kültür - wine uzum sarap kadeh fici

Konu eğitimde ve son günlerdeki bazı Vali’ler olunca…..Ve Kültür

YIL 1948…

Denizli’nin Güney yöresindeki dağ köyüne vali gelir.

Köy kahvesinde oturan erkekler saygıyla ayağa kalkarlar.

Bir delikanlı hariç…

Vali, ona ters bir bakış atar.

“Büyüklere saygıyı öğrenmedin mi? Hiç mi eğitim almadın” diye çıkışır.

Delikanlı kızarır, bozarır ayağa kalkar.

Vali hızını alamaz.

Söylenmeyi sürdürür.

Bunun üzerine ağzı daha iyi laf yapan köylülerden biri araya girer.

Vali’ye şöyle der:

“Vali bey o delikanlı adına söylüyorum kusura bakmayasın.

Ama hani ‘hiç mi eğitim almadın’ diye sordun ya, ona cevap vereyim.

Eğitim almadı.

Nasıl alacaktı ki!

Köyümüzde okul yok.

Sen bize öğretmen göndereceğine söz ver, ben de sana söz veriyorum binası bizden.”

Vali söz verir.

“Tamam göndereceğim öğretmeni.

Ama okul binası temin etmezseniz külahları değişiriz.”

Vali gittikten sonra köylüler “okul için bina” sözü veren adamın etrafını kuşatırlar.

Eleştiriler başlar:

“Hangi binayı okul yapacaksın?

Köyümüzde bir tane bina mı var ki?

Sözünü tutamayacaksın.

Durup dururken Vali’yi bize düşman edeceksin.”

Adam parmağıyla köyün camiini gösterir.

“İşte okul binası. Cami, ibadet edilmeyen saatlerde çocuklarımıza okul olacak.”

Gerçekten cami, okul olur.

Valiye o sözü veren kişi zaten caminin imamı olan Molla İbrahim Tokat’tır.

O okuldan nice çocuk mezun olur, yaşamlarında başarılara imza atarlar.

Onlardan biri de Molla İbrahim Tokat’ın oğullarıdır.

Aradan yıllar geçer.

Oğullardan Yasin Tokat, aile bağında yetişen üzümlerden şarap yapmak için şaraphane kurmak ister.

Köyün diğer bağlarında yetişen üzümleri de işleyecek yüksek katma değer sağlayacaktır.

Hem kendileri, hem de köylüler para kazanacaktır.

Babadan bunun için izin isterler.

Molla İbrahim Tokat uzun uzun düşünür.

Sonunda onay verir.

Ama bir şartla…

Konu eğitimde ve son günlerdeki bazı Vali'ler olunca.....Ve Kültür - wine uzum sarap kadeh fici

“İslam’da şarap günahtır.

Fakat…

Ticaret için şarap üretebilirsiniz.

Tek şartım şarabı üretecek ama içmeyeceksiniz.”

Pamukkale Şarapları 1962 yılında böyle , kurulur.

Pamukkale Şarapları Türkiye’nin en büyük şarap ihracatçısı.

“Güney” diye anılan yöre Fransa’nın Loire ya da California’nın Napa’sı gibi göz alabildiğine uzanan üzüm bağları vadisine dönüşmüş bulunuyor.

Sadece Pamukkale değil, Türkiye’nin bütün büyük şarap markaları da orada büyük topraklar aldılar.

Üzüm bağları kurdular.

“Güney” artık Türkiye’nin en ünlü yörelerinden biri.

Turistlerin de uğrak yeri.

Geçen hafta Pamukkale Şarapları’nın 58’nci Kuruluş Yıldönümü bağlamında, öyküyü Yasin Tokat’tan dinledim.

“Camide okul kurmaktan” başlayan ve köy imamının çocuklarına “şarap üretebilirsiniz ama içmemeniz şartıyla”

söylemine ve sonunda Türkiye’nin şarap ülkesi Fransa dahil dünyaya en fazla şarap ihracına kadar uzanan bu öyküden etkilendim.

Ailede yönetimi artık ikinci kuşak almakta.

Üretimde Kimya Mühendisi olan yeğen ve ona yardımcı “artık Türkleştim” diyen Fransız önolog ile tanıtım ve satışta Selda Tokat…

Türkiye gerçekten ilginç sentezlerin ülkesi.

Molla İbrahim Tokat Kurtuluş Savaşı’nda, Atatürk’ün ordularına katılmış, bir süre Yunan’a esir düşmüş, istiklalin coşkusunu yaşamış,

Atatürk hayranı aydın bir din adamıdır.

Denizliden bana bu konuyu bana anlatan arkadaslar tesekkür ederim.

Ben kendim KIRIKKALE liyim, topraklarimizda dünyanin hic bir yerinde olmayan yani görülmeyen bir tür üzüm olur ve sarabi 

kalp hastalarinin ilacidir !  Bizi sakin Alkolik sanmyain.Bu üzümler bizim milli degerimiz dir ve korunmasi gerekiyor.

Saygilarimla,

Selen Atasoy


Comments

“Türkiye ve üzümü” için bir yanıt

  1. güngör güner avatarı
    güngör güner

    Bu güzel haber üzerine gece ,gece içim açıldı !

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir