TÜRK TARİHİNİN BİR SAYFASI: HAZAR MUSEVİ İMPARATORLUĞU

Türkler, tarih boyunca çeşitli dinlere girmişlerdir. Türk ırkının çoğunluğu Müslüman olmakla beraber, Hıristiyan, Budist, Şamanizm, Gök tanrı inancını benimseyen Türkler ve Musevi dinini kabul eden Türk toplulukları ve imparatorlukları, Türk tarihinde önemli yer işgal etmişlerdir. - Hazarlar 3
,
Yücel TANAY

Türkler, tarih boyunca çeşitli dinlere girmişlerdir. Türk ırkının çoğunluğu Müslüman olmakla beraber, Hıristiyan, Budist, Şamanizm, Gök tanrı inancını benimseyen Türkler ve Musevi dinini kabul eden Türk toplulukları ve imparatorlukları, Türk tarihinde önemli yer işgal etmişlerdir.

Museviliği kabul eden Türklerin kurduğu, Hazar imparatorluğu, Türk tarihinin en önemli imparatorlukları arasında yer alır.

Hazar Türkleri, Hazar hakkındaki bilgilerinin çoğu güvenilir Arap, İbrani, Ermeni, Bizans ve Slav kaynaklarından gelir. Hazarlar hakkında büyük miktarda arkeolojik tanıtlar vardır. Bu tanıtlar Hazarların çeşitleri görünüş, ekonomik, sanatlar, ticaret, tarım ve balıkçılık ve ölülerin defnetme uygulamasını gösterir.

Hazar Türklerinin geldiği kaynak Orta Asya’dadır. İlk Türk kavimlerinde çok çeşitlilik gösterir. Moğol fetihlerden önce çoğunlukla kırmızımsı saç vardı. Hazarların orijinal inançları Şamanlıkdı, dilleri Türkçe ve hayatları göçebeydi. Sonradan, Hazarlar Musevilik, İslamiyet ve Hıristiyanlık dinlerini benimsedi, İbranice ve Slav Dillerini öğrendi ve tüm kuzey Kafkas ve Ukrayna’daki şehirlere yerleştiler. 5’inci ve 13’üncü asır arası 800 senelik zamanda Hazarların büyük tarihinde etnik bağımsızlık göründü.

Güney Rusya’da yaşayan Hazarların 6’ncı asırdan evvelki tarihi belirsizlik içindedir. 550 ve 630 yılları arası Göktürk İmparatorluğun bir parçasıydı. 7’inci asırların ortasında iç savaşlar yüzünden Göktürk İmparatorluğu sona erdi, Hazarlar bağımsızlığını başarı ile ele aldılar. Hazarların Kağanlığı ve politik sistemi yine Göktürklerden geldi bunun bir örneği Hazar Kağanın tevali Hazar İmparatorluğun yükseliş döneminde, güney Rusya, kuzey Kafkaslar, doğu Ukrayna, Kırım, batı Kazakistan ve kuzey batı Özbekistan bölgeleri egemenliği altındaydı. Sabar ve Bulgar gibi diğer Türk gruplar 7’inci asırda Hazarların yetkisi altına girdi. Hazarlar bazı Bulgarları (Asparuhun liderliği ile) bugünkü Bulgaristan’a zorla teşvik ettiler. Bazı Bulgarlar Volga nehrinin üst kısmına göç ederek bağımsız Volga Bulgaristan’ını kurdular. Hazarların diğer kavimlere en büyük hâkimiyet sürdüğü zaman 9’uncu asırdı, Slavlar, Macarlar, Peçenekler, Burtalar, kuzey Kafkas Hunları ve diğer kavimler kontrolü altındaydı ve bu kavimlerden vergi alınırdı. Tüm bölgenin Hazarların yetkisi altında olduğu için, o bölgenin denizi “Hazar Denizi” diye isimlendirilmiş, bugün bile Türk dilleri, Farsça ve Arapçada bu isimle bilinir (Arapçada, “Bahr-ul-Khazar”; Farsçada, “Daryaye Khazar”).

Hazar kalesi olan Sarkel’in havadan görünüşü. Kazılar, 1930’larda Mikhail Artamonov tarafından yürütülmüştür.

Bugünkü Bulgaristan’ın kuruluşuna sebep olan Hazarlar, Avrupa ilişkilerinde daha önemli bir rol oynadılar. İslam dünyası ve Hıristiyan dünyası arasında tampon bölge haline girerek Hazarlar İslamiyetin kuzey Kafkaslardan fazla ilerleyişini durduruldu. Bunun başarısına 7’inci asrın sonu 8’inci asrın başında Arap-Hazar savaşları oldu. Bu savaşların dolayısıyla Kafkaslar ve Derbent Kenti Hazar ve Arapların arasındaki sınır oldu.

Hazarların ilk başkenti Balancardı, Verkhneye Chir-Yurt arkeolojik sitesi ile bilinir. 720’lerde Hazarların başkenti Samandar oldu. Kuzey Kafkasların kıyılarına yakın, güzel bahçeleri ve üzüm bağları ile meşhurdur. 750’de başkent Volga Irmağının kenarında olan İtil’e geçti. Ortaçağlarda “İtil” Volga Irmağı diye bilinirdi. İtil en az 200 sene daha Hazarların başkentiydi. Hazarların büyük ticaret merkezi olan Hazara, başkent İtil’e yakındı. 10’uncu asrın başında Hazaran-İtil’in nüfusu çoğu Müslüman ve Musevi’den oluşurdu, az sayıda Hıristiyan vardı. Başkentte çok Cami vardı. Yakında olan adada Kağanın sarayı vardı. Bu ada etrafı çember halindeydi, kış vaktinde Hazarlar başkentte kalıyordu, ilkbahar ve yaz vaktinde etrafında olan bozkırlarda tarla sürerler idi.

Ukrayna’nın başkenti Kiev, Hazarlar tarafından kuruldu. Kiev Türkçe’ye ait bir kelimedir (Kuyu Ev). Musevi Hazar topluluğu Kiev’de yaşıyordu. Musevi Hazar topluluğunun diğer yaşadığı kentler Çerson, Kerç, Feodosya, Fanagorya ve Sari Kaleydi. Bu kentlerin yöneticileri çoğu zaman Musevilerdi. 834’de Don ırmağında önemli bir kale kuruldu. Bu kale Bizans ve Hazarlar ile beraber kuruldu, kuruluşunda Bizans mühendis Petronas Kamateros hizmette bulundu.

Hazar İmparatorluğunu Avrupa ve Asya’ya bağlayan önemli etken ticarettir. “İpek Yolu” nasıl Çin’i, Orta Asya ve Avrupa’ya bağladığı için önemliyse. Hazar ticari yollarında ipek, kürk, balmumu, bal, mücevherat, gümüş eşya, madeni para ve baharat ticareti yapılıyordu. Pers’in Musevi Radhanit işadamları İtil’den geçerek batı Avrupa, Çin ve diğer ülkelere girdiler. İpek Yolu ticaretinden İranlı Soğdan’larda yararlandı, lisanları ve alfabeleri Türkler arasında kullanıldı. Hazarlar Horosan (kuzey batı Özbekistan), Volga Bulgaristan, Azerbaycan ve Pers ile ticari ilişkiler kurdular. Hazarların çifte kraliyet sisteminde, Kağan üstün liderdi ve Bey siviller arasında liderdi. Kağanlar Türklerin Asena ailesinden geliyordu, ortaçağın başlangıcında diğer Orta Asya devletlerine Kağanlar vermişlerdir. Hazar Kağanları Bizans, Abbasi, Macar ve Ermeni liderler ile ilişki kurdular. Bir miktarda Hazar Kağanları Hazarların dinine etki oldular, yine de diğer dinlere tolerans gösterdiler, Kağanlar Musevi dinini kabul ettikleri zaman Hıristiyan Rumlar, putperest Slav ve İranlı Müslümanlar egemenliklerinde kalıyorlardı. Başkentlerinde Hazarlar yedi kişi ile yüksek mahkeme kurdular, her dinin temsilcisi vardı (çağdaş Arap tarihe göre, Hazarlar Tevrat ile hüküm gördüler, başka kavimler diğer kanunlar ile hüküm gördü).

Bir Hazar askeri savaş esiriyle birlikte

Arkeolojik tanıtlara göre eski tarihten bu yana Yahudi topluluklar Kırımda yaşamıştır. Kırımın Hazar kontrolü altına geldiği çok önemlidir. Persli Mazdaklarından kaçan Yahudiler Kırımdaki Yahudi topluluklara sonradan eklendi, Bizans İmparatorları Leo III ve Romanus I Lekapenus’un eziyetlerinden kaçan Yahudiler. Al-Mesudi, Schechter mektupları ve Saadiah Gaon’a göre bugünkü Özbekistan, Ermenistan, Macaristan, Suriye, Türkiye ve Irak’dan Hazar İmparatorluğuna göç ettiler. Arap yazarı Dimaşki’ye göre bu göç eden Yahudiler dinlerini Hazar Türklerine teklif ettiler, Hazarlar kendi dinlerinden vaz geçip Museviliği kabul ettiler. Hazarların din değişimine Yahudi Radhanit işadamlarının etkisi oldu. Hazarların Museviliği kabul etmeleri belki bağımsızlığının bir politik simgesiydi, Hazarlar Müslüman halife ve Hıristiyan Bizans İmparatorluğun arasındaydı.

Bulan Kağan ve Obadiah Kağanın önderliği ile, Hazarlar arasında Ortodoks Musevilik yayılmış, 860’da Bizansın etkisi ile Sent Siril Hazar İmparatorluğuna gelerek Hazar halkını Hıristiyanlığa teşvik etmeye başlamış fakat sonunda başaramamıştır. Çünkü Hazarlar Museviliğin temel esaslarını benimsemişlerdi. Buna rağmen Sent Siril Slavların çoğunu Hıristiyanlığa benimsetti. Musevi, Hıristiyan ve Müslüman temsilcileri ile görüşerek, 838’de Bulan Kağan Museviliği benimsedi. Hazar asaleti ve genel halk Museviliği benimsedi. Sonradan Obadiah Kağan Hazar İmparatorluğunda Havralar ve Musevi okullar açtı. Hazarlara Mişna, Talmut ve Tevrat çok önemli oldu. 10’uncu asırda Hazarlar İbrani harfler ile yazmaya başladı. O asırdaki mühim dokümanlar İbrani dilinde yazılmıştır. Ukraynalı Profesör Omeljan Pritsak’in tahminine göre Hazar İmparatorluğunda 30,000’e kadar Musevi yaşıyordu 10’uncu asırda. İsveçli parabilimci Gert Rispling 2002’de bir Hazar Musevi parası buldu.

Genelde, Hazarlar hoşgörülü ve verimli bir topluluktu, dünyanın her yeri ile ticari temas’da, Hazarların sanatkâr ve sanayi yeteneklerini gösteren birçok eserler günümüze kadar kalmıştır.

950 Yılında Hazarlar

10’uncu yüzyıla doğru, İskandinav hakimiyeti altında olan doğu Slavlar birleşti. Prens Oleg tarafından yeni devlet kuruldu, Kievli Rus. Hazarların çifte kraliyet sistemini benimsediler. Hatta Rus Prensleri Kağan rütbe ismini aldılar. Çernigov, Gnezdoro, Birka (İsveç) ve Kiev’deki Viking mezarlarında arkeologlar Hazar veya Hazar tipinde eşyalar buldular (giyisi ve çömlek). Kievli Slavlar kanuni sistemlerini Hazar tipinde kurdular. Doğu Slav lisanın bazı kelimeleri Hazar Türkçesinden geldi: Örneğin, bogatyr (“cesur şovalye”) Hazar kelimesi bağatur’dan geliyor.

10’uncu asrın sonunda ve 11’inci asrın başında Hazarların topraklarının bir kısmı Rusların eline geçti. 965’de en yıkıcı yenilme oldu, Rus Prensi Svyatoslav Sarı Kale istihkâmını fethetti. İki sene sonra İtil’i fethetti, bundan sonra seferi Balkanlara geçti. Ülkelerin kayıp etmelerine rağmen, Hazarlar kaybolmadı. Bazıları batıya doğru Macaristan, Romanya ve Polonya’ya göç ederek diğer Yahudi topluluklarla karıştılar. Timothy Miller, 11. yy. civarında Musevi Hazarların Bizans İmparatorluğu’ndaki Pera Yahudi cemaatini oluşturdular.

Hazar alfabesiyle yazılmış ve günümüze ulaşmış tek cümle HWQWRWM “OKUDUM”

Tarihçiler ve birkaç yazar Hazar Musevi Türkleri hakkında çeşitli, görüşler, ortaya atmışlar ve kitaplar yazmışlardır. Bu kitaplardan biri de Arthur Koestlerin “13. kabile” (The Thirteenth Tribe) kitabıdır. Diğer önemli bir kitapta Alan Brook’un ‘Hazar Yahudileri’ kitabında, Alan Brook, Koestller’in yanı sıra başka kaynaklardan da yararlanarak ve yeni kanıtlarla bu tezi daha da ileri götürmekte, hatta Yahudiliğe ‘dönmüş’ diğer Türk topluluklarını ve başka milletlerden insanları da inceleyerek günümüz Yahudilerinin bağımsız ve homojen bir ırk sayılamayacağını ileri sürmüştür.

Hazar Musevi Türklerin kökenleriyle, Birçok tarihi doküman ortaya çıkmıştır. Bunlardan birinde: Yahudi Hazar Kralı Joseph, Endülüslü Hasdai’ye yazdığı mektupta, Hazarlar’ın Yafet’in torunu ve tüm Türkler’in atası kabul edilen Togarma’nın yedinci oğlu Kozar’ın soyundan geldiklerini anlatıyordu. Bazı Yahudi yazarlar Hazarlar’ın soyunun Şim’on ve Yuda yahut Menaşe ve Efraim kabilelerinden geldiğini iddia ederler. Yafet’in oğlu Magog’la da bağ kuranlar mevcuttur. Talmud’a göreyse Magog Ak Hunlardır. Beşinci yüzyılda Hun egemenliğinde yaşayan Türki Oghurlar (Ogur, Oğur) Kafkaslar ve Karadeniz’in kuzeyine yerleştiler. 570’lerde bölgede Batı Göktürkler egemenliğinde ilk kez Hazarlar ortaya çıktılar. Hazarlar 630’da bağımsızlığını kazanmasıyla ilgili bilgiler mevcuttur.

Hazarların kullandığı Hazar Türkçesi, Türkçenin Oğur grubuna mensup Hazarca’nın gruptaki diğer diller olan Eski Bulgarca ve halen yaşayan tek örneği olan, iki milyon insanın konuştuğu Çuvaşçaya benzediği düşünülüyor. Önceleri runik Türk harfleri kullanan Hazarlar Yahudiliği kabul ettikten sonra İbrani alfabesini kullanmaya başladılar. Bulunabilen orijinal Hazar belgeleri İbranice yazılmıştır. (Schechter Mektubu, Kral Joseph’in Cevabı ve Kiev Mektubu) Kiev Mektubu’nda İbranice yazıların altındaki tek Hazarca sözcük runik harflerle yazılmıştı: ‘Okurum’ yani okudum. (Sağdan sola yazılan sözcükteki o harfi İbranicedeki alef’e oldukça benzemektedir.) İbranice hem Kırım’da yerleşik eski Yahudilerden hem de göçlerle yeni gelenlerden öğrenilmişti. Hatta İbranice öğrenen Hıristiyanlar da vardı ve bu sayede ş harfi İbraniceden Rusçaya geçmişti. (Kiril alfabesindeki Şa harfiyle İbranicedeki Şin benzerdir.)

Hazarların, Yahudiliğe geçişindeki en önemli etken, Hazarya’ya Doğu ve Batı’da baskılardan kaçan çok sayıda Yahudi için güvenli bir sığınak olmasındandır. Önceleri Kök Tengri (Gök Tanrı) inancına sahip Şamanist Hazarlar komşu devletlerin ve topraklarındaki tek tanrılı dinlere mensup insanların etkisiyle bu dinlere ilgi duymaya başladılar. Hatta bunun için İstanbul’a elçi gönderip Bizans’tan yardım istediler. 861 yılında Kağan’ın sarayında üç tek tanrılı din temsilcisi arasında yarış düzenlendi. Temsilcileri dinleyen Kral Bulan, sonra her temsilciye diğer iki dinden hangisinin üstün olduğunu sordu. Müslüman temsilci Yahudiliğin Hıristiyanlıktan, Hıristiyan temsilci de Yahudiliğin Müslümanlıktan üstün olduğunu söylediler. İki dinin kaynağında da Yahudiliğin bulunduğunu gören Kral Bulan bu dini seçti. Onunla beraber tüm yöneticiler ve soylularla halkın bir kısmı da Yahudiliğe geçti.

Bu olay Toledolu filozof Yehuda Halevi’nin, Hazar Kitabı’nda genişçe anlatılır. Önceleri hayali sanılan anlatılar Bizans kaynaklarından doğrulanınca gerçekliği anlaşılmıştı. Hazarlar Yahudiliğe geçerken, Karaizm’i değil Rabinik Yahudiliği benimsemişlerdi. Karaylar’ın (İbranice Karaim: okuyanlar) Hazarlardan geldiğini düşünenler vardır. Karaizm 760’ta Anan Ben David tarafından kurulduktan sonra Ortadoğu ve Anadolu’da çok taraftar bulmuş, bir kısmı sonradan Doğu Avrupa’ya göç etmiştir. Brook’a göre tüm Hazarlar’ın sadece yazılı kaynak Tora’yı kabul eden ve Talmud, Mişna gibi sözlü kaynakları reddeden Karay mezhebinden olması imkânsızdır çünkü Kral Ovadya zamanında İsrailli din bilginlerinin ülkeye getirtilip Talmud, Mişna öğrettiklerini bizzat Kral Joseph mektubunda belirtmiştir. Ayrıca Karaylar Hazarlardan farklı olarak Oğurik Türkçe değil Kıpçak Türkçesi konuşuyorlardı.

Hazarya’da Yahudilik gittikçe yaygınlaşmış ve birinci din olmuştu. Bunu sıradan mezarlarda bulunan çok sayıda dini objeden anlıyoruz. Bu devirde sinagoglar ve yeşivalar kurulmuş, Tora ve Talmud uygulamaları yaygınlaşmıştı. Yazışmalar İbranice yapılıyor, çocuklara İbrani adları veriliyordu. Hatta Hazarlar bunu bir adım ileriye götürerek Türkler’in bayramda doğanlara bayramın isminin verilmesi adetini Yahudiliğe uyarlamış ve çocuklarına Hanuka, Pesah gibi isimler vermişlerdir.

Hazar İmparatorluk Mezarlarından çıkarılan kolyeler.

Hazarlar, Araplarla yaptıkları savaşlarla Arapların Avrupa’yı istilasını engelleyerek dünya tarihini değiştirdiler. O dönemde daha doğuda yaşayan ve sonradan Hıristiyanlaşan Türk boylarından Bulgarlar ve Macarların bugünkü topraklarına göçmelerinde de etkileri olmuştu. Bunlardan Macarlar 7 Oghur (Ok, boy) ve 3 Kabar (Hazarlar’ın muhalif boyu) klanının Onogur (On kabile) ismiyle birleşmesinden oluşmuştu ve Batı dillerindeki Hungar buradan geliyordu. Zaten 10. yüzyıl Bizans kaynaklarında Macaristan’dan Batı Türkiye ve Hazarya’dan Doğu Türkiye diye bahsediliyordu. Hazarya yıkıldıktan sonra çok sayıda Hazar Yahudi’si Macaristan’a yerleşmiştir.

Hazar imparatorluğunun tarih sahnesinden silinme zamanı, 10. yüzyılın sonlarında Bizans’ın, Peçeneklerin ve Rusların saldırılarıyla Hazarya zayıflamıştı. Pagan Ruslar Almanlardan Hıristiyanlığı, Bulgarlardan İslamiyet’i öğrenmiş fakat benimsememişlerdi. Hazarlardan da Yahudiliği öğrenen Rus Prensi bu dinin vatansız ve sürgün edilmiş bir halka ait olduğunu öğrenince vazgeçti ve sonunda Bizans’tan esinlenerek Ortodoks Hıristiyanlığı benimsedi. Bugünkü Ukrayna’da kurulan Rus Kağanlığı, Hazar şehirlerini ele geçirdi ve 1016’da Hazar topraklarının ilhakı tamamlandı. İlk Ruslar yönetim, hukuk, askeriye ve ticarette pek çok geleneği Hazarlardan devralmıştı. Rus prenslerine de kağan deniliyordu.

Dağılan Hazarlar Doğu Avrupa, Türkiye ve Kafkasya topraklarına yerleştiler. Rus topraklarında kalanlar da olmuştu. Bu dönemde Hazar Yahudileri Slavlaşmış ve Kenaanit denilen Slav dilini konuşmaya başlamışlardı. Aynı dönemde bölgede yaşayan İsrail kökenli Yahudilerle karışmış olmaları muhtemeldir. Ukrayna’da Hazar soyundan geldiklerini söyleyen Kazak Yahudileri vardı. Fiziksel olarak da Kafkas halklarına benziyorlardı. Günümüz Kazakları ve Tatarları arasında Hazar soyundan gelenler olabilir. Bugünkü Kazakistan’da yaşayan Sarı Kazaklar ve Gök Közler (Mavi gözler) mavi gözlü, kızıl saçlı ve açık tenlidir ve muhtemelen Hazar soyundandır. 11.yüzyılda Ros nehri civarında yaşamış Karakalpaklardan da Hazar olarak bahsedilir. Praglı Haham Petahya ben Jacob 1180’lerde yazdığı Sivuv Haolam (Dünya Turu) adlı seyahatnamesinde Hazar ülkesinin ötesinde Karaylar’ın yaşadığı Kedar ülkesinden bahseder. Bir görüşe göre bunlar Kuman (Kıpçak) Türkleridir.

Bizans döneminden beri bugünkü Türkiye topraklarına yerleşmiş Hazarlar olduğu biliniyordu. Bir Hazar’ın kaleme aldığı Schechter Mektubu İstanbul’da yazılmıştı. Bizans tebaası saray muhafızlığı yapan çok sayıda Hazar vardı. Hazarya’dan Yahudi tüccarlar Bizans’a geliyordu. Osmanlı döneminde de Hazarlar İstanbul’da kalmaya devam ettiler. Onların soyundan geldiğini iddia eden Karaylar’ın en büyük cemaatlerinden biri 19. yüzyılda İstanbul’daydı. Hatta Karaköy’ün isminin Karaköy’den geldiği söylenir.

11. yüzyılda çok sayıda Hazar soylusu Endülüs’e göç etmişti. Bu yüzden Endülüslü Yehuda Halevi’nin Hazar Kitabı’nı yazarken doğrudan orada yaşayan Hazarlardan bilgi almış olabilir. Polonyalı Aşkenazlar da Bayrak, Balaban, Kağan, Alpert, Alperowitz gibi Türk soyadlarına rastlanmıştır.

Hazar Türk Yahudileriyle, Aşkenazı Yahudileri arasında bir bağ bulunduğuna dair birçok tez mevcuttur. Alan Brook’a göre Aşkenazik kökeni, Roma döneminde Ortadoğu’dan gelen Kırım Yahudileri, Asya ve Avrupa içlerinden Doğu Avrupa’ya kaçanlar ve Hazar, Alan ve Slav dönmeleri oluşturmuştu. Sonra bu üç köken Yidiş dil ve kültüründe kaynaşmıştı. 1650’lere kadar Doğu Avrupa’da (Polonya-Ukrayna) yoğunlaşan Yahudi nüfusu, sonra Batı’ya kaymıştı. Hazar Yahudileri önce Kenaanik dili konuştukları dönemde Slavlarla kaynaşarak Türki miraslarını yitirmişler, sonra da Yidiş çatısı altında diğer Yahudilerle entegrasyonu tamamlanmıştı.

Kaynaklara dayanarak yapılan tahminlere göre Hazar kökenli Yahudiler Ukrayna Yahudilerinin %60’ını, tüm Aşkenazlar’ın da %25’ini oluşturdu.

Hazarlar’ın tamamen ortadan kaybolmaları mantıklı değildir. Standart Rabinik öğretiyi benimseyen Hazarlar kolaylıkla diğer Doğu Avrupa Yahudileriyle kaynaşmıştır. Hazar kimliklerini yavaş yavaş kaybederek yalnızca Yahudi kimliklerini korumuşlardır. Kanıtlar hiç bir zaman Hıristiyanlığı benimsemediklerini göstermektedir.

Günümüzde Hazar Türklerinin, devamı olan, Karaylar, Beyaz Rusya, Litvanya, Kırım, batı Ukrayna, Polonya, ABD, Rusya, Dağıstan, Türkiye, İsrail ve Romanya’da yaşamaktadırlar. Bugün, A.B.D. Avrupa’nın çeşitli ülkeleri, Türkiye, İsrail ve eski Sovyet coğrafyasında olmak üzere bütün dünyada 50.000’in üzerinde Karaylı Türk yaşamaktadır. Kırım’ın Kezlev(Gözleve-Yevpatoriya) kasabasında 700 kadar yaşayan Karaylar çoğunluktadırlar. Kırım’ın Bahçesaray, Simferopol (Akmescit), Sivastopol (Aqyar), Kefe (Feodosiya), Aqerman (Odessa) şehirlerinde de aktif Karay Cemaatleri bulunmaktadır. Kırım’ın Bahçesaray Şehrinde Karaylara ait Kültürel bir yaz kampı da mevcuttur. Kırım’ın Bahçesaray şehrinde Karaylara ait Hazarlar dönemine ait bir kale bulunur adı Mangup Qale-Çufut Qaledir. Kırım Karaycasında Çufut çift manasına gelir. Kırım’ın Bahçesaray Şehrinde Karaylara ait bin yıllık bir mezarlık bulunmaktadır bu mezarlığın adı Balta Tiymez’dir. Bu mezarlık tüm Avrupa’nın en eski Türk ve Musevi Mezarlığı olarak kabul edilmektedir. Mezarlıkta Baş taşları genel olarak Kırım Karaycasında yazılmıştır. Kırım’da çok anıtları bulunan Karaylar Polonya’da Litvanya yakınlarında 50, Krakovi’de 65 Karay yaşamaktadırlar. Litvanya’da ise Vilinius’ta 138,Trakay’da 65 ve Diğerki bölgelerde 50 Karay yaşar. Rusya’da Dağıstan’da ise azınlıkta olan Karay milleti, İsrail’de ise 25000 civarındadır. İsrail’in çoğunlukla Ramle, Ofakim, Aşdod, Beer Şeva, Yeruşalayim, Holon şehirlerinde yaşamaktadırlar. Ramle şehrinde Karaylar’a ait büyük bir merkez mevcuttur. İsrail Karay Hahambaşılığı ise Ofakim şehirindedir. Karaylar yıllardır Kırımçaklarla yaşamışlardır, Kırımçaklar köken olarak Karaydırlar ama zamanında Sefarad Rabbanların etkisiyle Rabbani Mezhebine geçiş yapmışlardır ve sonradan savaşlar nedeniyle çoğu Karay Kırımçaklarla ayrılmıştır. Arthur Koestler, ”Onüçüncü Kabile” kitabında Hitler’in Yahudi katliamında yok ettiği Avrupa Yahudilerinin Hazar Türkleri (dolayısıyla da Karay) oldukları iddiası çeşitli çevrelerde benimsenmeye devam etmektedir. Koestler’e göre Hitler bir Yahudi katliamı değil Kafkasya’dan gelen bir ırkı yok etmiştir. Hitler’in Katliam kamplarından olan Avusturya’da Theresienstadt ve Mauthausen’da Almanya’da Dacheau’da ölüm kayıtları arşivlerinde Yahudi ve Müslüman Türkler de vardır.

Türkiye’de ise Hazar Türklerinin devamı olan Karay Türklerinin, İstanbul Hasköy’de, Çok eski bir geçmişleri vardır. İstanbul’da hala Hasköy semtinde faaliyette olan Karay Sinagogunun 1000 yıla yakın bir tarihi vardır. İstanbul’daki Karaylar genelde kendi aralarında, Kırım Karaycası ve İbranice karışık Karaitika adını verdikleri Judeo-Yevanit bir dilde konuşurlar, “Karaköy” semtinin adının bile “Karay köy”den geldiği ifade edilmektedir. Çıksalın’da Seferad mezarlığının yanında bir duvarla ayrılmış Karay Mezarlığı bulunmaktadır.
Türk tarihinde önemli bir yeri olan Hazar Türklerinin araştırılması, Türk tarihinin karanlıkta kalan birçok noktasını da açığa çıkaracaktır.


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir