Site icon Turkish Forum

YÜZÜNCÜ YILDA “ULUSAL EGEMENLİK” KAVRAMINI ÇOCUKLARIMIZLA BİRLİKTE YENİDEN ÖZÜMSEMEK…

YÜZÜNCÜ YILDA “ULUSAL EGEMENLİK” KAVRAMINI ÇOCUKLARIMIZLA BİRLİKTE YENİDEN ÖZÜMSEMEK… - 23Nisan1921

YÜZÜNCÜ YILDA “ULUSAL EGEMENLİK” KAVRAMINI ÇOCUKLARIMIZLA BİRLİKTE YENİDEN ÖZÜMSEMEK…

Dr. Noyan UMRUK

“Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bahtımızın aydınlığısınız. Memleketi asıl aydınlığa gark edecek sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz; kızlar, çocuklar!” (1922,Bursa) Mustafa Kemal ATATÜRK

Siyaset bilim klasik egemenlik kuramı, kavramın temelde iki farklı boyutu üzerinde oturur: İç ve dış egemenlik.

İç Egemenlik ve Dış Egemenlik Ayrımı(1)

“Ulusal” alanı kapsayan iç egemenlik, devletin belirli bir coğrafi alan ve o alanda yaşayan halkı üzerinde hükmetme yetkisidir. Tarihsel süreçte devlet bu yetkiyi tanrı yerine milletten alır olmuş, çağdaş devlette ise bu yetki yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında paylaşılır olmuştur.

Dış egemenlik ise devletlerin uluslararası sistem içerisinde eşit özneler olarak belirmeleri, birbirlerinin içişlerine karışmamaları, fiilî özerkliğe sahip olmaları demektir. Bu nedenle dış egemenliğin anlamını “bağımsızlık” sözcüğü ile özdeşleştirmek yanlış olmayacaktır.

İç egemenlik, “pozitif egemenlik” olarak anılırken, devletin, dış otoritelerin müdahale ve denetimlerinden bağışık olması anlamında kullanılan “negatif egemenlik” karşılığı olan dış egemenlik, ülkenin vatanında, kara, deniz ve hava uzamında hükümran olması ve her tür yabancı otoriteye karşı mutlak, kayıtsız, şartsız egemenliğini ifade eder.

Dolayısı ile bağımsızlığını korumak isteyen her devlet, diplomasinin karmaşık dünyasında şaşkın ördek gibi davranmak yerine, ustaca hamle yapan ehil bir satranç oyuncusu olmak zorundadır.

Örnek Olay:
İşte size bu bağlamda iki örnek… Biri egemenlik kavramının hakkını veriyor… Diğeri tam tersi… Hakkını veren tarihsel açıdan karşıt olsak da İngiltere… Örnek olay: Artık kendisi için pek büyük bir önemi kalmamış olmasına rağmen Falkand müdahalesi… Tam tersi olan ise zamanında yeterince tartışılmayan Şah Fırat Operasyonu, Ege’deki aidiyeti kısmen belirli kısmen belirsiz, ama silahlandırılması uluslararası hukuka aykırı ada, adacık ve kayalıklar…

Şimdi gelin hep birlikte Şah Fırat Operasyonunun siyasi açıdan yerindeliği, oyuncuların davranışları ve bir bağımsız devlet için olmazsa olmaz “Dış Egemenlik” kavramı çerçevesinde analizini yapalım:
“Şah Fırat Operasyonu” olarak adlandırılan harekât, siyasi erk’in verdiği görev doğrultusunda sıcak bir çatışma söz konusu olmadan, ABD, İŞİD ile tam bir koordinasyon içinde, diğer bir terör örgütünün “kılavuzluğunda” ve kontrolü altında tuttuğu topraklarda icra edilmiştir.
Ancak olayın siyasi yanı için geçmişte yapılan “ Siyasi açıdan doğrudur.” şeklindeki yorumlar kabak tadı vermişti. Tabii, bu şekilde yorum yapanların siyaset biliminin egemenlik kavramı ile ne kadar tanış oldukları ayrı bir konu…

*“Eşbaşkanlık” ve “YeniOsmanlıcılık” yaklaşımları ile başlangıçta yığınakta yapılan bir yığın hata izlenen politikaların iflasını getirmiştir. 600.000 kişilik her türlü harekât kabiliyetine sahip silahlı kuvveti olan bir devlet, yöneticilerince alınan bir siyasi kararla, kendisine destek sağlandığı iddia edilen bir terör örgütünün “Üç gün içinde burayı terk edin” tehdidine boyun eğerek çaresizlik ve acz içinde kala kalmış, bizzat kendisinin terörist olarak nitelediği bir diğer terör örgütünün kılavuzluğundan yararlanarak, Ankara ve Lozan anlaşmaları ile vatan toprağı olarak tescil edilmiş olan, ülkenin tarihini ve onurunu simgeleyen bir bölgeyi egemenlik hakkından feragat ederek terk etmiş, Emevi camiine namaza giderken, evdeki türbeden olmuştur.

Sonuç:

Ulusal onur doğrultusunda bir irade ortaya koyamayacak duruma gelinmişse birileri bu boşluktan derhal kendi lehine yararlanması gayet doğaldır…

Örneğin; 10-12 milyon nüfusu ile Yunanistan’ın bu boşluktan cesaret alarak Ege ada ve adacıklarını işgali ve de şımarıkça, küstahça meydan okumaları…

Daima yanlış atlara oynayarak T.C. tarihinde hiç savaşmadan ilk kez toprak kaybedenler millet ve tarihin yargısından kaçamayacaktır…

Artık, bu güzelim ülkenin altından kalkılamayacak başka maceralara sürüklenmesinin, güvenlik başta olmak üzere tüm politikaların kişisel egemenlik emelleri için iç politikaya popülist yaklaşımlarla alet edilmesinin önündeki tek engel milletin egemenliğine sahip çıkması…

Sözün kısası, bilincinde olunan ulusal egemenlik, bir tüneldir demokrasiye, aydınlığa, özgürlüğe, adalete ve eşitliğe açılan…

İşte bu nedenle yaşadığımız günlerde çok daha büyük bir önem kazanan 23 Nisan Milli Egemenlik Bayramı kutlu olsun ve de tarih boyunca hep yumurta kapıya geldiğinde anlam ve önemini idrak edebildiğimiz milli egemenliğimiz, kendini kollamak ve korumak çabasındaki tek kişiye teslim edilmeyerek, çocuklarımız, torunlarımız ebediyete kadar özgür ve mutlu olsun…

(1)Dr. H. Emrah Beriş; “EGEMENLİK KAVRAMI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME”,A.Ü. SBF Dergisi 63-1

Exit mobile version