EVDE SALGIN GÜNLERİ

Türkiye'de COVID-19 vaka sayısı 40 bini, hayatını kaybedenlerin sayısı bini aştı.
Vaka sayısının Bakanlığın açıkladığı sayıların çok üzerinde olduğu söyleniyor.
Hükümete hastalığın yükselme trendinde olduğu,
Temel ihtiyaçları sağlayan sektörler dışındaki tüm sektörlerde çalışmanın durdurulması,
Uygulanacak iyi karantina ve sıkı izolasyon yöntemlerinin hastalığın yayılmasını hâlâ engelleyebileceği öneriliyor...</p>
<p>*
Ancak iktidar koalisyonunun birleştirici ideolojisi din ve etnik milliyetçiliğe dayanıyor.
Bu ideoloji milliyetçi duyguları gelişkin halkı, iktidarın eylem ve girişimlerinin arkasında tutabilmek,
Kitle desteğini seferber etmekten başka bir işe yaramıyor...</p>
<p>*
Ama iktidar COVID-19 salgınının gerektirdiği önlemleri gerektiği zamanda almayıp kamuoyu beklentisi yükselince,
Alelacele sokağa çıkma yasağı ilan ederek insanları geceyarısı sokağa döküyor...
Bunun bir salgın yönetimi değil algı yönetimi olduğu çok açıktır...</p>
<p>*
Tüm uyarılara rağmen şeffaf olunamıyor.
Üretim durdurulup işçilere ücretli izin verilmediği için hareketlilik sürmüş ve katı izolasyon hayata geçirilememiş,
Sağlıkçılar virüsün yanı sıra hem personel hem de kişisel koruyucu ekipman eksikliğiyle mücadele etmek zorunda kalmıştır.
Salgının bu haliyle gelecek günlerde nasıl seyredeceğinin bilinmediğini ancak bir ay gibi bir süreçte viral çizeceğini öngörülüyor...</p>
<p>*
Sağlık Bakanı F.Koca, Türkiye'de ilk koronovirüs vakasını 11 Mart'ta açıkladı.
"Bir veya birkaç vaka salgın olarak görülmemelidir.
Bu durum sadece koronavirüsün ülkemiz sınırlarına girdiği anlamına gelir" dedi.
17 Mart'ta ilk ölüm gerçekleşti.</p>
<p>*
Böylece Türkiye, ilk virüs vakasını diğer ülkelere kıyasla çok geç rapor etti.
Karşılaştırma her ülkenin gerçekleştirdiği test sayısına bağlı olmasına rağmen,
Türkiye, Nisan başından bu yana en fazla sayıda doğrulanmış vakaya sahip on ülke arasında yer alıyor...
Orta Doğu'da İran'dan sonra  en fazla teyit edilen ikinci vakaya sahiptir ...</p>
<p>*
Birçok ülke virüs salgınının ekonomisine kritik derecede zarar vereceğini kabul ediyor.
Birçoğu için insan sağlığı ön plandadır.
Demokratik kriterler esas alınıyor ve hastalık boyutunun tesbitine ve kontrolüne ilk sırada önem veriyor.</p>
<p>*
Bu noktada Tayyip Erdoğan'ın, Türkiye sağlık sisteminin belirli avantajları olmasına rağmen,
"İyi bir izolasyonla hastalığın yayılma hızını iki ilâ üç haftada kıracağız" açıklaması endişe oluşturuyor.</p>
<p>*
Doğrusu Türkiye, dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biridir.
Ama bugün bu büyük ekonominin hesabı verilemiyor!
İlk virüs vakasını diğer ülkelere nisbeten daha geç bildirmesi;
Son iki yıldır yaşanan ekonomik krizden çıkış için çırpınırken,
Ekonominin önemli bir sektörü olan turizm endüstrisini koruma,
Daha genel olarak kırılgan bir süreçte bulunan ekonominin alacağı zararı en aza indirme gayretiyle ilişkilendiriliyor.
Ankara'nın ekonomik kaygıları, salgınının daha etkili bir şekilde ele alınmasına yönelik fikirleri etkiliyor...</p>
<p>*
Bir diğer tereddüt iç siyasette yaşanıyor;
Erdoğan'ın muhalefet partilerine bağlı belediye başkanlarını engelleme çabası,
Türkiye'nin virüsün yayılmasına verdiği tepkinin etkisini zayıflatıyor...</p>
<p>*
Önce Sağlık Bakanlığı enfekte kişilerin yerine dair bilgi yayınlamayı reddetti.
Ancak Nisan sonundan itibaren teyit edilmiş vakaların yüzde 60'ının İstanbul'da olduğunu bildirdi.
İstanbul Belediye Başkanı E. İmamoğlu, kente özel bir sokağa çıkma kısıtlaması kararı için çağrılar yaptı.
Ama Erdoğan'ın İmamoğlu ile arasındaki siyasi rekabetten doğan temas eksikliği, İstanbul'u COVID-19 tehditi altında bıraktı.</p>
<p>*
Erdoğan, salgınla mücadele için bağışlardan bir ulusal fon oluşturdu
Bu paralelde muhalif partilere bağlı belediye başkanlarının bağış kampanyalarını,
"Devlet içinde bir devlet" in kurulmasını önlemek bahanesiyle engelledi!
İşte o kaba ideolojisiyle Türkiye'yi tam kontrol arzusunu bir kez daha gösterdi...</p>
<p>*
Ulusal düzeyde, yasaklardan ziyade önerilere ağırlık vererek kademeli ve geç adımlar atılıyor....
Hükümet önce vatandaşlara evlerini terk etmemelerini tavsiye etti.
Sonra 65 yaş ve üstü,ve kronik hastalığı olanların evde kalmalarını istedi.
Okullar ve üniversiteler kapatıldı.
Şehirlerarası seyahat yasaklandı, uluslararası uçuşlar önemli ölçüde azaldı.
Hatta camiler,  mezarlıklar, kabristanlar, defin işlemleri kapatıldı...
Bu önlemleri 20 yaşa kadar insanlara ve bu hafta sonunda  31 kentte tüm vatandaşlara sokağa çıkma yasağı takip etti.</p>
<p>*
Açık olan şey, ekonomik durumunun kaçınılmaz olarak virüs salgını ile başa çıkma yeteneğini etkilemiş olmasıdır.
Hükümet yıllarca  özelleştirmeler ve sıcak paradan kazandıklarını betona gömdü, Türkiye'yi gırtlağına  kadar borca soktu.
Hazine ve belediye kasalarından geçinmecilik rutin iş haline geldi.
Yolsuzluklar ayyuka çıktı.
Siyasi tabanı rağbet etmediği için hiçbir yapısal reform yapılamıyor...
Bu nedenle Ağustos 2018'den beri ciddi bir ekonomik kriz yaşanıyor.
Salgının olumsuz ekonomik sonuçları nedeniyle Türk lirasının değerinin daha da düşmesi bekleniyor.
Virüse karşı mücadelenin beklenen maliyeti, Suriye/Libya politikasını ve mültecilere yönelik politikaya ilişkin iç tartışmayı da artırmış bulunuyor...</p>
<p>*
Batı ülkelerinde de COVID-19 salgınının ekonomik ve sosyal sonuçlarının büyük ölçekli olması bekleniyor.
Ama salgının büyüklüğü üzerinde kontrol sağlanmadan ekonominin kritik zarar göreceği düşüncesi baskındır.
Bu noktada Erdoğan'ın Türkiye'nin virüsü iki ila üç hafta içinde aşabileceği ifadesi temelsiz görünüyor.
Sadece krize yetersiz yanıt verme korkusunu artırıyor.
Pazartesi ve ardı günlerde ne olacak sorusu yanıtsız kalıyor...</p>
<p>*
Eski salgınlarda dini nedenlerle toplumdan uzak yaşayan keşişlerden günümüze akan,
"Toplumdan uzak yaşayan insanlar bulaşıcı hastalıklara yakalanmaz" inancı dışında,
Sosyal mesafenin zorunluluğunu destekleyecek çok az kanıt vardır.
Bununla birlikte bir ülke en yüksek vakalara ve enfeksiyonlara ulaştığında;
Halk sağlığı topluluğu ve medya  hükümet önlemlerine kredi verir...</p>
<p>*
Anlatılmamış ekonomik yıkım ve harap yaşamlar pahasına;</p>
Bu hastalıkla zorlayıcı yollarla savaşmaya odaklanan kararlı bir vizyon gerekiyor. *
Sağlıklı kalın. 11. 4. 2020 - ahmet kilicaslan aytar
Türkiye’de COVID-19 vaka sayısı 40 bini, hayatını kaybedenlerin sayısı bini aştı.
Vaka sayısının Bakanlığın açıkladığı sayıların çok üzerinde olduğu söyleniyor.
Hükümete hastalığın yükselme trendinde olduğu,
Temel ihtiyaçları sağlayan sektörler dışındaki tüm sektörlerde çalışmanın durdurulması,
Uygulanacak iyi karantina ve sıkı izolasyon yöntemlerinin hastalığın yayılmasını hâlâ engelleyebileceği öneriliyor…

*
Ancak iktidar koalisyonunun birleştirici ideolojisi din ve etnik milliyetçiliğe dayanıyor.
Bu ideoloji milliyetçi duyguları gelişkin halkı, iktidarın eylem ve girişimlerinin arkasında tutabilmek,
Kitle desteğini seferber etmekten başka bir işe yaramıyor…

*
Ama iktidar COVID-19 salgınının gerektirdiği önlemleri gerektiği zamanda almayıp kamuoyu beklentisi yükselince,
Alelacele sokağa çıkma yasağı ilan ederek insanları geceyarısı sokağa döküyor…
Bunun bir salgın yönetimi değil algı yönetimi olduğu çok açıktır…

*
Tüm uyarılara rağmen şeffaf olunamıyor.
Üretim durdurulup işçilere ücretli izin verilmediği için hareketlilik sürmüş ve katı izolasyon hayata geçirilememiş,
Sağlıkçılar virüsün yanı sıra hem personel hem de kişisel koruyucu ekipman eksikliğiyle mücadele etmek zorunda kalmıştır.
Salgının bu haliyle gelecek günlerde nasıl seyredeceğinin bilinmediğini ancak bir ay gibi bir süreçte viral çizeceğini öngörülüyor…

*
Sağlık Bakanı F.Koca, Türkiye’de ilk koronovirüs vakasını 11 Mart’ta açıkladı.
“Bir veya birkaç vaka salgın olarak görülmemelidir.
Bu durum sadece koronavirüsün ülkemiz sınırlarına girdiği anlamına gelir” dedi.
17 Mart’ta ilk ölüm gerçekleşti.

*
Böylece Türkiye, ilk virüs vakasını diğer ülkelere kıyasla çok geç rapor etti.
Karşılaştırma her ülkenin gerçekleştirdiği test sayısına bağlı olmasına rağmen,
Türkiye, Nisan başından bu yana en fazla sayıda doğrulanmış vakaya sahip on ülke arasında yer alıyor…
Orta Doğu’da İran’dan sonra  en fazla teyit edilen ikinci vakaya sahiptir …

*
Birçok ülke virüs salgınının ekonomisine kritik derecede zarar vereceğini kabul ediyor.
Birçoğu için insan sağlığı ön plandadır.
Demokratik kriterler esas alınıyor ve hastalık boyutunun tesbitine ve kontrolüne ilk sırada önem veriyor.

*
Bu noktada Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye sağlık sisteminin belirli avantajları olmasına rağmen,
“İyi bir izolasyonla hastalığın yayılma hızını iki ilâ üç haftada kıracağız” açıklaması endişe oluşturuyor.

*
Doğrusu Türkiye, dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biridir.
Ama bugün bu büyük ekonominin hesabı verilemiyor!
İlk virüs vakasını diğer ülkelere nisbeten daha geç bildirmesi;
Son iki yıldır yaşanan ekonomik krizden çıkış için çırpınırken,
Ekonominin önemli bir sektörü olan turizm endüstrisini koruma,
Daha genel olarak kırılgan bir süreçte bulunan ekonominin alacağı zararı en aza indirme gayretiyle ilişkilendiriliyor.
Ankara’nın ekonomik kaygıları, salgınının daha etkili bir şekilde ele alınmasına yönelik fikirleri etkiliyor…

*
Bir diğer tereddüt iç siyasette yaşanıyor;
Erdoğan’ın muhalefet partilerine bağlı belediye başkanlarını engelleme çabası,
Türkiye’nin virüsün yayılmasına verdiği tepkinin etkisini zayıflatıyor…

*
Önce Sağlık Bakanlığı enfekte kişilerin yerine dair bilgi yayınlamayı reddetti.
Ancak Nisan sonundan itibaren teyit edilmiş vakaların yüzde 60’ının İstanbul’da olduğunu bildirdi.
İstanbul Belediye Başkanı E. İmamoğlu, kente özel bir sokağa çıkma kısıtlaması kararı için çağrılar yaptı.
Ama Erdoğan’ın İmamoğlu ile arasındaki siyasi rekabetten doğan temas eksikliği, İstanbul’u COVID-19 tehditi altında bıraktı.

*
Erdoğan, salgınla mücadele için bağışlardan bir ulusal fon oluşturdu
Bu paralelde muhalif partilere bağlı belediye başkanlarının bağış kampanyalarını,
“Devlet içinde bir devlet” in kurulmasını önlemek bahanesiyle engelledi!
İşte o kaba ideolojisiyle Türkiye’yi tam kontrol arzusunu bir kez daha gösterdi…

*
Ulusal düzeyde, yasaklardan ziyade önerilere ağırlık vererek kademeli ve geç adımlar atılıyor….
Hükümet önce vatandaşlara evlerini terk etmemelerini tavsiye etti.
Sonra 65 yaş ve üstü,ve kronik hastalığı olanların evde kalmalarını istedi.
Okullar ve üniversiteler kapatıldı.
Şehirlerarası seyahat yasaklandı, uluslararası uçuşlar önemli ölçüde azaldı.
Hatta camiler,  mezarlıklar, kabristanlar, defin işlemleri kapatıldı…
Bu önlemleri 20 yaşa kadar insanlara ve bu hafta sonunda  31 kentte tüm vatandaşlara sokağa çıkma yasağı takip etti.

*
Açık olan şey, ekonomik durumunun kaçınılmaz olarak virüs salgını ile başa çıkma yeteneğini etkilemiş olmasıdır.
Hükümet yıllarca  özelleştirmeler ve sıcak paradan kazandıklarını betona gömdü, Türkiye’yi gırtlağına  kadar borca soktu.
Hazine ve belediye kasalarından geçinmecilik rutin iş haline geldi.
Yolsuzluklar ayyuka çıktı.
Siyasi tabanı rağbet etmediği için hiçbir yapısal reform yapılamıyor…
Bu nedenle Ağustos 2018’den beri ciddi bir ekonomik kriz yaşanıyor.
Salgının olumsuz ekonomik sonuçları nedeniyle Türk lirasının değerinin daha da düşmesi bekleniyor.
Virüse karşı mücadelenin beklenen maliyeti, Suriye/Libya politikasını ve mültecilere yönelik politikaya ilişkin iç tartışmayı da artırmış bulunuyor…

*
Batı ülkelerinde de COVID-19 salgınının ekonomik ve sosyal sonuçlarının büyük ölçekli olması bekleniyor.
Ama salgının büyüklüğü üzerinde kontrol sağlanmadan ekonominin kritik zarar göreceği düşüncesi baskındır.
Bu noktada Erdoğan’ın Türkiye’nin virüsü iki ila üç hafta içinde aşabileceği ifadesi temelsiz görünüyor.
Sadece krize yetersiz yanıt verme korkusunu artırıyor.
Pazartesi ve ardı günlerde ne olacak sorusu yanıtsız kalıyor…

*
Eski salgınlarda dini nedenlerle toplumdan uzak yaşayan keşişlerden günümüze akan,
“Toplumdan uzak yaşayan insanlar bulaşıcı hastalıklara yakalanmaz” inancı dışında,
Sosyal mesafenin zorunluluğunu destekleyecek çok az kanıt vardır.
Bununla birlikte bir ülke en yüksek vakalara ve enfeksiyonlara ulaştığında;
Halk sağlığı topluluğu ve medya  hükümet önlemlerine kredi verir…

*
Anlatılmamış ekonomik yıkım ve harap yaşamlar pahasına;

Bu hastalıkla zorlayıcı yollarla savaşmaya odaklanan kararlı bir vizyon gerekiyor.
*
Sağlıklı kalın.
11. 4. 2020

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir