DİSTOPYA

Medya günlerdir korona virüsünün yayılmasını işliyor.
Her saat enfeksiyonlar ve ölenlere dair bilgiler yenileniyor.
Siyasi tepkiler ve ekonomik sonuç raporları da  bildiriliyor.</p>
<p>*
İmkansız olduğu düşünülen şeylere karar veriliyor.
Seyahatler kısıtlıdır, sınırlar kapalı.
İnsanların sokaklarda olmasına izin verilmiyor, fabrikalar kapatılıyor.
Polis oyun alanlarını kontrol ediyor, oralarda hiçbir çocuk oynamıyor.
Dükkanlar kapalı, restoranlara girilemiyor.
Spor müsabakaları ve konserler iptaldir.
İbadethaneler ve müzeler, tiyatrolar ve sinemalar, hayvanat bahçeleri ve parklar kimsesiz...
Okullar kapalıdır.
Hisse senetleri çöküyor, şirketlerin kârı düşüyor. borçlanma görülmemiş oranlarda artıyor.
İşsizlik yakıcı hale geliyor.
İş bekleyen gençlere sosyal yardım gerekiyor, çünkü insan kaynakları ofisleri dosyaları artık almıyor...</p>
<p>*
Durum hızlı şekilde bir dizi rahatsız edici gerçeği ortaya koyuyor.
Uğultulu bir ekonomi, tüketici mallarının, okulun, ulaşımın, işin geniş kullanılabilirliği,.. hepsi virüs karşısında eriyor.</p>
<p>*
Bu hiper gariplikte öngörülebilir ya da hissedilebilir bir şeyle yaşadığımız duygusu içindeyiz.
Bir pandemi ile mücadele edilirken, ahlak ve toplum anlayışının ötesine geçildiği,
Genel olarak kötü yönetimlerin özgül gerçekleri ezdiği,
Böylece krizin daha metafizik bir şeye dönüştüğü duygusunu yaşıyoruz.
Aslında bu duygu hiçbir şekilde yeni değildir, ama kesinlikle daha akut hale gelmiştir.
Sanki başka bir distopya seviyesine taşınmış gibiyiz...</p>
<p>*
Dikkat edilmesi gereken ilk şey, bunların Coronavirüs salgınının sonuçları değil,
Bununla ilgili siyasi kararların sonuçları olduğudur.
İnsanların işsiz kalması Coronovirüs ve COVID-19 hastalığından değil,
Her geçen gün daha da keskinleşen siyasi kısıtlamalardan kaynaklanıyor...</p>
<p>*
Kutsal yazılarda "zararlılık" günahın cezası olarak tasvir ediliyor.
Eski Ahit (2.Sam 24:14-5) Davut, Bathsheba ile zina yaptıktan sonra günahını örtmek için kocası Uriah'ı öldürdü. Rab Davut'u affetti.
Ancak Davut İsraillilerin gururunu çiğnemişti. Ertelenen ceza kaçınılmaz oldu.
Rab, Davut'a bir seçenek sunarak cezayı hafifletti.
RAB adına Gad peygamber kral, üç yıllık kıtlık, takiben düşmandan üç ay kaçıp gitme  ya da üç gün haşere arasında bir seçenek sundu
Bu seçeneklerle karşı karşıya kalan Davud Gad'a
" Bu zor bir seçim. Derin bir sıkıntı içindeyim. Rab'bin eline geçelim, çünkü merhameti sonsuzdur; ama insan eline düşmeme izin verme." dedi.</p>
<p>*
Günahın cezası olarak helâk olduğu bildirilen kavimlerin helâk oluş sebeplerini ifade eden,
Kötülüklerin yok olması için toplumda fazilet sahibi kimselerin çoğalması,
Bunların kötülükleri önlemeye çalışmasının gereğine işaret eden;
Hûd Süresi 116- "Sizden önceki toplumlar içinde yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek birikimli kimseler bulunsaydı ya!
Onlardan, kurtuluşa erdirdiğimiz az bir kesim bunu yaptı. Zulmedenlerse içinde şımartıldıkları refahın peşine düşüp günahkâr oldular.
117- Rabbin, halkı iyilik peşinde olan ülkeleri haksız yere helâk edecek değildir" diyor..</p>
<p>*
Bu iki kutsal ifadenin mevcut koronovirüs kriziyle ilgisi var.
Koronovirüs o günlerde yoktu.
Davud ve Gad ardından Hz, Muhammed ve inananları doğru seçimi yapmak için;
Doğa kategorilerini; Davranış: Doğa Olayları: Gerçeklik :Zaman:  Hastalıklar: Ölüm,
Akıl kategorilerini: Ahlak: Siyaset: Askeri strateji: Politika: Silah gücünü ayırt etmek zorunda kaldılar..
O günlerde coronovirüs yoktu ama  "zararlılık" bir doğa kategorisiydi...</p>
<p>*
Bugün de liderler benzer seçeneklerle karşı karşıyadır.
Eksik oldukları şey doğa kategorileri ile akıl kategorileri arasında ayrım yapabilme yeteneğidir.</p>
<p>*
Isaac Newton'un 1687'de yayınladığı,
En önemli savı matematik gibi karmaşık bir sistemin bütün teoremleri mantık kuralları dahilinde oluşturulabileceği,
Hatta daha da ötesi geçerli olup olmadıklarına karar verilebileceği savına dayanan Principia Mathematica  eserinden bu yana;
Siyasi politika, devlet tarafından doğa kategorileri adına dayatılan akıl kategorilerine dayanıyor.</p>
<p>*
Bilim, Newton'dan türeyen Anglo-Amerikan geleneğinin söylediği gibi;
Gerçek olanı, yani doğanın tüm kategorilerini tanımlamak için kullanılıyor..
Ama bugün yaşanan Covid-19 pandemisinde;
Din şimdi bilime neyin gerçek neyin gerçek olmadığını söyleme hakkını veriyor!</p>
<p>*
Sonuçta "zararlılık", yaratıcı Tanrı'dan gelebilir.
Ve varlığı sadece tüm politikacıların izlemesi gereken kuralları belirleyen bilim tarafından doğrulanabilir.
Yani COVID-19'un varlığını kabul ederseniz, devletin bununla başa çıkma kurallarına uymanız gerekir...</p>
<p>*
Basit gerçek şu ki, her zamanki gibi sürdürülemez bir şekilde yaşıyoruz .
Bundan önce de vardı.
Ve biz zaten bulunduğumuz uçurumun kenarında büyük bir yumruğa çarptık.
Virüs olmasaydı, başka bir şey olurdu.
Devletler bunu ele almak için benzersiz bir şekilde kötü konumlandırılmış olsa da,
Dünyayı sarsan bu büyük pandemi; kapitalist sistemin, endüstriyel medeniyetin kendisinin uçurumda olduğunu yeterince netleştiriyor.
Bu sarsıntının yaratacağı şey belirsizdir.
Bu olaylardan tamamen şaşırmamış olanlar için bile olanı kavramak genellikle zordur...</p>
<p>*
Bu distopyadır...
İnsanlığın gecmisini hatırlaması,
Tarihin tekerrürden ibaret oldugundan hareketle,
Geleceğin basit bir kabullenisle kurgulanması,
Kaçınılamaz sonun erken dile getirilmesi hali...</p>
<p>5. 4. 2020 - ahmet kilicaslan aytar
Medya günlerdir korona virüsünün yayılmasını işliyor.
Her saat enfeksiyonlar ve ölenlere dair bilgiler yenileniyor.
Siyasi tepkiler ve ekonomik sonuç raporları da  bildiriliyor.

*
İmkansız olduğu düşünülen şeylere karar veriliyor.
Seyahatler kısıtlıdır, sınırlar kapalı.
İnsanların sokaklarda olmasına izin verilmiyor, fabrikalar kapatılıyor.
Polis oyun alanlarını kontrol ediyor, oralarda hiçbir çocuk oynamıyor.
Dükkanlar kapalı, restoranlara girilemiyor.
Spor müsabakaları ve konserler iptaldir.
İbadethaneler ve müzeler, tiyatrolar ve sinemalar, hayvanat bahçeleri ve parklar kimsesiz…
Okullar kapalıdır.
Hisse senetleri çöküyor, şirketlerin kârı düşüyor. borçlanma görülmemiş oranlarda artıyor.
İşsizlik yakıcı hale geliyor.
İş bekleyen gençlere sosyal yardım gerekiyor, çünkü insan kaynakları ofisleri dosyaları artık almıyor…

*
Durum hızlı şekilde bir dizi rahatsız edici gerçeği ortaya koyuyor.
Uğultulu bir ekonomi, tüketici mallarının, okulun, ulaşımın, işin geniş kullanılabilirliği,.. hepsi virüs karşısında eriyor.

*
Bu hiper gariplikte öngörülebilir ya da hissedilebilir bir şeyle yaşadığımız duygusu içindeyiz.
Bir pandemi ile mücadele edilirken, ahlak ve toplum anlayışının ötesine geçildiği,
Genel olarak kötü yönetimlerin özgül gerçekleri ezdiği,
Böylece krizin daha metafizik bir şeye dönüştüğü duygusunu yaşıyoruz.
Aslında bu duygu hiçbir şekilde yeni değildir, ama kesinlikle daha akut hale gelmiştir.
Sanki başka bir distopya seviyesine taşınmış gibiyiz…

*
Dikkat edilmesi gereken ilk şey, bunların Coronavirüs salgınının sonuçları değil,
Bununla ilgili siyasi kararların sonuçları olduğudur.
İnsanların işsiz kalması Coronovirüs ve COVID-19 hastalığından değil,
Her geçen gün daha da keskinleşen siyasi kısıtlamalardan kaynaklanıyor…

*
Kutsal yazılarda “zararlılık” günahın cezası olarak tasvir ediliyor.
Eski Ahit (2.Sam 24:14-5) Davut, Bathsheba ile zina yaptıktan sonra günahını örtmek için kocası Uriah’ı öldürdü. Rab Davut’u affetti.
Ancak Davut İsraillilerin gururunu çiğnemişti. Ertelenen ceza kaçınılmaz oldu.
Rab, Davut’a bir seçenek sunarak cezayı hafifletti.
RAB adına Gad peygamber kral, üç yıllık kıtlık, takiben düşmandan üç ay kaçıp gitme  ya da üç gün haşere arasında bir seçenek sundu
Bu seçeneklerle karşı karşıya kalan Davud Gad’a
” Bu zor bir seçim. Derin bir sıkıntı içindeyim. Rab’bin eline geçelim, çünkü merhameti sonsuzdur; ama insan eline düşmeme izin verme.” dedi.

*
Günahın cezası olarak helâk olduğu bildirilen kavimlerin helâk oluş sebeplerini ifade eden,
Kötülüklerin yok olması için toplumda fazilet sahibi kimselerin çoğalması,
Bunların kötülükleri önlemeye çalışmasının gereğine işaret eden;
Hûd Süresi 116- “Sizden önceki toplumlar içinde yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek birikimli kimseler bulunsaydı ya!
Onlardan, kurtuluşa erdirdiğimiz az bir kesim bunu yaptı. Zulmedenlerse içinde şımartıldıkları refahın peşine düşüp günahkâr oldular.
117- Rabbin, halkı iyilik peşinde olan ülkeleri haksız yere helâk edecek değildir” diyor..

*
Bu iki kutsal ifadenin mevcut koronovirüs kriziyle ilgisi var.
Koronovirüs o günlerde yoktu.
Davud ve Gad ardından Hz, Muhammed ve inananları doğru seçimi yapmak için;
Doğa kategorilerini; Davranış: Doğa Olayları: Gerçeklik :Zaman:  Hastalıklar: Ölüm,
Akıl kategorilerini: Ahlak: Siyaset: Askeri strateji: Politika: Silah gücünü ayırt etmek zorunda kaldılar..
O günlerde coronovirüs yoktu ama  “zararlılık” bir doğa kategorisiydi…

*
Bugün de liderler benzer seçeneklerle karşı karşıyadır.
Eksik oldukları şey doğa kategorileri ile akıl kategorileri arasında ayrım yapabilme yeteneğidir.

*
Isaac Newton’un 1687’de yayınladığı,
En önemli savı matematik gibi karmaşık bir sistemin bütün teoremleri mantık kuralları dahilinde oluşturulabileceği,
Hatta daha da ötesi geçerli olup olmadıklarına karar verilebileceği savına dayanan Principia Mathematica  eserinden bu yana;
Siyasi politika, devlet tarafından doğa kategorileri adına dayatılan akıl kategorilerine dayanıyor.

*
Bilim, Newton’dan türeyen Anglo-Amerikan geleneğinin söylediği gibi;
Gerçek olanı, yani doğanın tüm kategorilerini tanımlamak için kullanılıyor..
Ama bugün yaşanan Covid-19 pandemisinde;
Din şimdi bilime neyin gerçek neyin gerçek olmadığını söyleme hakkını veriyor!

*
Sonuçta “zararlılık”, yaratıcı Tanrı’dan gelebilir.
Ve varlığı sadece tüm politikacıların izlemesi gereken kuralları belirleyen bilim tarafından doğrulanabilir.
Yani COVID-19’un varlığını kabul ederseniz, devletin bununla başa çıkma kurallarına uymanız gerekir…

*
Basit gerçek şu ki, her zamanki gibi sürdürülemez bir şekilde yaşıyoruz .
Bundan önce de vardı.
Ve biz zaten bulunduğumuz uçurumun kenarında büyük bir yumruğa çarptık.
Virüs olmasaydı, başka bir şey olurdu.
Devletler bunu ele almak için benzersiz bir şekilde kötü konumlandırılmış olsa da,
Dünyayı sarsan bu büyük pandemi; kapitalist sistemin, endüstriyel medeniyetin kendisinin uçurumda olduğunu yeterince netleştiriyor.
Bu sarsıntının yaratacağı şey belirsizdir.
Bu olaylardan tamamen şaşırmamış olanlar için bile olanı kavramak genellikle zordur…

*
Bu distopyadır…
İnsanlığın gecmisini hatırlaması,
Tarihin tekerrürden ibaret oldugundan hareketle,
Geleceğin basit bir kabullenisle kurgulanması,
Kaçınılamaz sonun erken dile getirilmesi hali…

5. 4. 2020

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir