YÜKSEK GERİLİM

26. 1. 2020 - ahmet kilicaslan aytar
ABD, Orta Doğu ana sorunu İsrail-Filistin Barış Anlaşması için Rusya’nın da çözüme katkısını öngördü.
Haziran 2016’da İsrail Başbakanı B. Netenyahu ile Rusya Devlet Başkanı V.Putin;
İsrail ile Filistin arasında barış görüşmelerinin yeniden başlatılması: Suriye: Doğu Akdeniz enerji kaynaklarını görüştüler.

*
Rusya’nın doğalgaz liderliğini sürdürmesinin yolu Doğu Akdeniz enerji denkleminde yerini sağlamlaştırmaktan geçiyor,
Rusya bu amaçla “Suriye İç Savaşına Siyasal Çözüm” için Suriye’de bulunuyordu…

*
Rusya, İsrail’in ABD ile ilişkilerini bozmayacak bir formül bağlamında, İsrail- Filistin sorununun çözümüne destek verdi.
Karşılığında Suriye sorununda Astana süreciyle ön plana çıktı.
Doğu Akdeniz enerji denklemindeki yerini sağlamlaştırdı.

*
Birlikte Orta Doğu’da birbirine zıt tarafları ortak çıkarlar çevresinde buluşturma senaryosu yürütmeye başladılar.;
Birincisi; Müslüman Kardeşler ideolojisini Türkiye ve Katar siyasi sistemlerine yerleştirmeyi amaçlayan Erdoğan’ın siyasi lideri olduğu blok,
İkincisi; Ortadoğu ve Basra Körfezi’nde İran etkisini genişletmeyi amaçlayan İran liderliğindeki blok,
Üçüncüsü: Suudi Arabistan, BAE ve Mısır’ın yönettiği ve Suriyeli Kürtlerin dahil olduğu; Kardeşler ile İran’ın etkisini azaltmayı hedefleyen blok oluştu

*
Yahudi ve İslam toplumları arasında barış çabasına girildi.
Irkçı ve soykırımcı Yahudi anlayışı ile benzer haslette Kudüs’ü “kırmızı çizgi” olarak addeden İran Şiiliği ve Müslüman Kardeşler anlayışı mahkum edilmeden:
Terör korkusu azaltılmadan:
Serbest mal akışı, serbest insan akışına sahip olunmadan:
Nihaî statü müzakerelerinin başarı şansı olmadığı ve asla barışa ulaşılamayacağı,
Bu durumda İsrail-Filistin gerginliğinin mutlaka bütün dünyada savaşa döneceği düşüncesinden yürüdüler.

*
9 Ekim 2019’da Başkan Trump, Erdoğan’a çok sert bir mektup yazdı.
“Sorunlarının bazılarını çözmek için çok çalıştım. Sert bir adam olma. Aptal olma” dedi!

*
Erdoğan’ın liderliğini sağlamlaştırması, ABD’nin İslamcı Cihad terörüyle mücadelesini zayıflatabilirdi.
Erdoğan dini araçlarla  Balkanları ve Ortadoğu’yu zayıflatarak Hıristiyan Avrupa’yı baltalayabilirdi.
Müslüman Kardeşler’in siyasi lideri olarak  Sünni dünyanın umudu haline gelir,
Gazze’de Müslüman Kardeşler Örgütü’nün İslam Tugayları’nın bir bölüğü olan HAMAS’a desteği sürer,
İsrail-Filistin barışı beklemede kalabilirdi.
Erdoğan Kuzey Suriye, Kuzey Irak ve Doğu Akdeniz’de hidrokarbon kaynaklarından hak talebi sürer,
Suriye trajedisine bir siyasi çözüm bulunması engellenebilirdi.
Türkiye, Orta Asya ve Çin’de  savaşacak vekil güçlere bir yuva olurken,
İslamcılık, bir taraftan İslamofobiye, öte yanda İslam dinine  bir meydan okuyuş olur, İslami Cihat ideolojisi Batı’nın nefesini kesebilirdi…

*
2019’un son aylarında ABD’nin birliklerini geri çekme kararı ardından Türkiye, Suriye’de askeri katılımını derinleştirdi.
Stratejik hedeflerine yöneldi.
Ayrıca Libya ile biri deniz bölgelerini sınırlamak, diğeri askeri ve güvenlik işbirliği konularında iki bölgesel mutabakat zaptı imzaladı.
Doğu Akdeniz’de güçlenmeyi amaçladı…

*
Türkiye, BM’nin 2011’de Libya’ya koyduğu silah ambargosu yanı sıra uluslararası hukuku da ihlal etmekle itham edildi.
Aslında Erdoğan, bu hamleler ile Müslüman Kardeşlerin siyasi gerçeklik stratejisini başarıyla uyguluyor,
Açıkça Doğu Akdeniz’in güvenliğine meydan okuyordu…

*
Riskler yüksekti!
Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan ve İsrail Türkiye’nin faaliyetlerini yakından takip ediyordu.
Nitekim 2 Ocak’ta Doğu Akdeniz (EastMed) boru hattı inşa edilmesi projesini imzaladılar…

*
Türkiye ve Lübnan, EastMed boru hattının egemenlik halklarını ihlal edeceğinden endişelendi.
Lübnan’ın, İsrail ile arasında deniz sınırlarında çözülmemiş anlaşmazlığı,
Türkiye’nin Kıbrıs Sorunundaki çıkmazı;
Yakın gelecekte  iki ülkenin de projeye katılımında iyimserliğe yer bırakmıyordu…

*
Daha önce Türkiye’nin Trablus ile yaptığı denizcilik anlaşmasını yasadışı ilan eden,
İsrail ve Yunan Başbakanları B. Netanyahu ve K.Mitsotakis ile Kıbrıs Cumhurbaşkanı N. Anastasiadis,
Bu defa Atina’da Türkiye’nin Libya’daki askerlerini bölgesel istikrara “tehlikeli bir tehdit” olarak etiketleyen bir bildiri yayınladı.

*
Libya’nın durumu Doğu Akdeniz’i daha da karmaşıklaştırdı..
Trablus hükümeti ve Türkiye’nin, Doğu Akdeniz bölgesini ikiye ayıran Türk-Libya Ekonomik Bölgesi anlaşması,
Mısır, İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nda ki çabalarını etkili bir şekilde engelledi.
Ekonomik-politik ve askeri işbirliklerini güçlendirmek için yürürlüğe konan Mısır, İsrail,,Yunanistan ve Kıbrıs arasındaki ittifaka,
Fransa ve  İtalya’nın da katılma arzusu,
Söz konusu ülkelerin donanmaları arasındaki artan askeri işbirliği giderek  Ankara’dan doğal bir tepkiye neden oldu..

*
Avrupa Birliği dışişleri bakanları da, Türkiye’ye karşı bir dizi önlem;
Mesela Avrupa Yatırım Bankası yoluyla daha az kredi, havacılık anlaşması müzakerelerinin dondurulması benzeri yaptırımlar uygulamak üzeredir.

*
Ama Erdoğan, çeşitli vesilelerle  Türkiye’nin kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgesine inandığını,
Akdeniz’deki çıkarlarını agresif bir şekilde korumaya kararlı olduğunu gösterdi..
Buna karşın  İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs, Washington’un 2018’in sonundan beri memnuniyetle karşıladığı üçlü ortaklık için ABD desteğini almaya çalıştı.
Ve “2019 Doğu Akdeniz Güvenlik ve Enerji Ortaklığı Yasası” ile ABD, enerji ve savunma işbirliği girişimleriyle bu üçlü önemli ölçüde güçlendi…

*
Ama ABD’nin “Demokratik Blok” olarak takdim edilen İsrail, Kıbrıs Cumhuriyeti ve Yunanistan’a nasıl bir destek vereceği belirsiz kaldı.
7 Ocak’ta Trump, Mitsotakis’i  Beyaz Saray’da ağırladığında:
Doğu Akdeniz’de Türk eylemlerinin yasadışı ve yararsız doğasını ortaya çıkarma iddiasına karşı son derecede isteksizdi.

*
İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs sinerjilerini giderek derinleştiriyor.
Ancak ABD’nin K.Süleymani suikastının esas olarak İsrail’in ulusal güvenliğine tehdit oluşturması bu gelişmeye sekte vurdu…
Suikastin ardından Yunanistan Başbakanı Mitsotakis’in “ABD ile müttefikiz, dolayısıyla müttefiklerimizin yanındayız” ifadesini İran düşmanca karşıladı.

*
Şimdi İran, Başkan D.Trump’ın İsrail-Filistin Barışı için yaptığı baskıdan,
Başbakan B. Netanyahu ile Mavi ve Beyaz Parti lideri B. Gantz’ı Beyaz Saray’a davetinden rahatsızdır..

*
ABD ise İran’ın İslam Cihadıyla olası “İsrail-Filistin ya da Yüzyılın Anlaşması’na” meydan okumasından endişe ediyor.
İsrail-Filistin Barış Anlaşması’nın açıklanması durumunda İran ve Müslüman Kardeşler’in potansiyel tepkileriyle,
Gerginliğin olası yükselmesi durumunda Orta Doğu’ya hizmet vermek üzere;
Irak’ta Ain al Asad, Balad ve Taiji’ deki üslerine ilave olarak  Kürt Bölge Yönetimi alanında süratle üç yeni üs inşa ediyor.
Diğer iki zırhlının eşlik ettiği USS Bataan amfibi hücum gemisi ve 2.400 deniz piyadesinden oluşan bir birlik Doğu Akdeniz’de yerini almaya hazırlanıyor.

26. 1. 2020



Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir