Tarımla uğraşan, toprağını, ülkesini çok seven bir çiftçi kardeşimizin haykırışı.
Onun gibi yüzlerce binlerce çözüm arayan çiftçi var. Bakın sorunlarını, dertlerini ve yaşadıklarını nasıl anlatıyor;
Ebru abla merhaba, sizi uzun zamandır takip ediyorum, çalışmalarınız, mücadeleniz umutsuzluklarımız arasında bana umut veriyor. Tarıma gönül veren bir çiftçi olarak bazı sorunlarımızı sizinle paylaşmak istedim.
Ben liseden mezun olduktan sonra üniversite sınavına girdim, iyi bir puan aldım hocalarımla konuştum hangi bölüm okuyayım, bizi yönlendirin çünkü benim okumuş bir abim olmadı, çevremde ki insanların çoğu ilkokul mezunu ya da hiç okumamıştı.
O yıllarda, kimle konuşuyorsam, ‘’tarım ve hayvancılık yapılacak iş değil ne tatili var, ne cenazesi, hasta olsan rapor alıp istirahat etme şansın bile yok’’ diyordu.
Çocukluğumdan beri toprağı çok severim hala da seviyorum .
Sınava girdik hocalarımla tekrar konuştum. Hocalarım bana ‘ne iş yapmak istersin ileri ki yıllarda’’ diye sordu. Ben de tarımı çok seviyorum dedim. Hocalarım da, ‘’ o zaman organik tarım oku geleceğin mesleği’’ dediler.
Organik Tarım Bölümünü kazandım. Bir yıl hazırlık İngilizce, iki yıl Organik Tarım Bölümünü okudum, hocalarımın ‘’geleceğin mesleği’’ sözü hiç aklımdan çıkmadı. Okudukça inandım, okulumu bölüm ikincisi olarak bitirdim. Artık bir teknikerdim hem de Organik Tarım konusunda.
Köyüme dönüp organik tarım yapacak, çevremi bilinçlendirecek, insanların zararlı tarım uygulamalarından vazgeçmelerini sağlayacaktım. İnsanları kimyasal tarım zehirlerinden kurtaracaktım.
Ziraat mühendisi bir abimizin yanında çalışmaya başladım. Üretime önce buğdaydan başlamak istedim. Çünkü masalarımızdan eksik olmayan buğday bebeklerimizin mamalarının da ham maddesi bu yüzden çok önemli.
Başladık, ama en zor şey insanları alıştıkları kalıplardan çıkarmaktı. Çünkü insanların inandığı tek şey vardı para …
Buğdayı ekmek kolaydı, ama pazar bulmak en büyük meseleydi. İlimizin Millet Vekili ile görüştük. Kendisi aynı zamanda Ziraat Mühendisi. Dosya hazırladık, bölgede makarna fabrikası kurulması, belediye ile halk ekmek uygulaması yapılması,Çiftçinin elinde ki buğdaylara alım garantili üretim yapılması vb. konuları yazdık talep ettik ama dosya sümen altı edildi.
Yanında çalıştığım Ziraat Mühendisi abim de burayı terk etti. Köyler göç etmeye başladı, köyler mahalleye dönüştü, topraklar satıldı, hayvanlar satıldı, insanlar üretimden uzaklaştı.
Üniversite okurken devletten eğitim burs almıştım, evlendiğimde takılan altınlarla bu bursu ödemedim, gidip büyükbaş hayvan aldım. Tüm olumsuzluklara rağmen yılmadım. Yola devam dedik eşimle. 5 hayvanım varken şimdi 20’ye çıkardım.
Bir çocuk babasıyım, inanın çocuğumdan çok ülkemdeki tarımı düşünüyorum .
Memleketimi, bütün çocuklarımızın geleceğini düşünüyorum.
Ama artık ben de işin içinden çıkamıyorum.
1 kg buğday devletten aldığım da 1.80 kuruş, ben sattığım da 1.20 kuruş
Yem almaya kalksam 50 Kg bir çuval yem 80 Tl. Kendim kaba yem üretiyorum lakin takviye yapmadan o da yetmiyor.
Geçenlerde Tarım Bakanı ; ‘’AVM’de güvenlikçi olacağınıza köyünüzde hayvancılık yapın’’ dedi. Ablacım,ben bile güvenlik sertifikası aldım ki en azından sigortamız yatsın. Çiftçinin bağkur yatırma gücü yok. Bu ülkede üretim yapan eli nasırlı, yüreği temiz çiftçi kardeşlerim emekli olduklarında sıradan bir meslek erbabı kadar değerleri yok.
Çiftçiye kız bile vermiyorlar. Memur olacak, düzenli maaşı olacak, eli ayağı temiz olacak. Peki bu ülkenin evlatlarını kim doyuracak.Toprağı kim işleyecek. Atalık-Yerel Tohumlara kim sahip çıkacak.
Seçim zamanlarında yanımızdan hiç ayrılmayan partililer, seçim bitince yüzümüze bile bakmıyorlar. Bu siyasiler gidip bir çiftçinin, köylünün sofrasına oturup, derdini sordular mı, bir çare buldular mı.
Seçim zamanı ‘’devletimiz bu kadar destek verecek, onu yapacak, bunu yapacak’’ demekten başka eylemleri yok ne yazık ki.
Ne yazık ki kaşıkla verip kepçeyle geri alıyorlar ablam.
Bu yüzden ziraat fakülteleri kapansın ablam. Toprağını seven, tarıma, üretime güvenen insanların umutlarını yok etmesinler.
Son sözüm şu; bu ülkenin kalbi çiftçilerdir. Kalp durursa yaşam durur. Derdim çok, hepimizin derdi çok. Ancak bu kadar özetleyebildim.
Sizin çalışmalarınızı gördükçe umutlarımı taze tutmaya çalışıyorum. Benden başkaları da var diye seviniyorum.
Ama ben de pes etme noktasına geldim. Çarkın dışına çıkarsan dışlanırsın. Evine ekmek alamadığında aç kalırsın, huzurun kaçar, boşanmalar artar.
Çiftçilik bitti, biz bittik geleceğe umutla bakamıyoruz ablacım.
Ben toprağımı, ülkemi, üretmeyi çok seviyorum. Ama sistem bana yapma diyor, üretme diyor, ekme diyor. Sadece tüket diyor. Ya sistem beni yenecek, ya da ben sistemi yeneceğim. saygılarımla,
Bu genç çiftçi kardeşimizin yaşadıklarını içim sızlayarak okudum. Bu örnekler o kadar çok ki. Toprağından vazgeçme kardeşim, üretimden vazgeçme, umudunu hep taze tut. Tıpkı bir tohum gibi koru kolla. Zamanı gelince fideye, fidana, ağaca, meyveye dönmesini, senin gibi değerli çiftçilerle başaracağımızı unutma.
Yazıları posta kutunda oku