LEFKOŞA’DA YENİ HÜKÜMET
Hüseyin MÜMTAZ
1976’dan bugüne kadar geçen 43 yıllık sürede KKTC’de tam 40 hükümet kurulmuş, 41’incisini kurma görevini alan Ersin Tatar da “41 kere maşallah” demiş.
Yâni neredeyse her yıl bir hükümet…
Bu kadar telaş, acelecilik ve karmaşıklığın arkasında yatan temel nedenin; Namık Kemal’in sürgün yıllarında edindiği tecrübeye dayanarak, Kıbrıs’ta en bol olan iki şey diye bahsettiği “sivrisinek ve dedikodu”dan hangisi olduğu konusunda tam emin değilim.
Ama bu yıl henüz o kavurucu sıcaklar ve sinekler gelmediğine göre hiç olmazsa bu sefer için “dedikodu” öne çıkıyor.
Başlangıçtan bu güne yatay/dikey geçişlerin, transferlerin, alamadığı bakanlık yüzünden küserek partisinden ayrılıp yeni parti kurmaların olağan karşılandığı Cumhuriyet Meclisi’nde şu an UBP 21, CTP 12, HP 9, TDP ve DP 3’er ve YDP de 2 milletvekiliyle temsil ediliyor.
Bir önceki dönemde 50 sandalyelik meclisin en fazla milletvekiline sahip UBP’si, zamanın parti başkanı Özgürgün’ün özel hayatındaki çalkantılar nedeniyle aforoz edilip hükümet kuramamıştı, kurultayda Tatar seçildi, devran döndü.
Mevcut dört parçalı, dört benzemez, ancak 27 sandalye ile kıl payı kurulabilen yamalı bohça hükümeti de Maliye Bakanlığı sırasında şapkadan tavşan çıkaran en kıdemli siyasetçi Serdar Denktaş’ın çok akıllı bir “Şah/mat” hamlesi ile yıkılıverdi.
Görev Tatar’a verildi, doğrusu da en baştan itibaren zaten buydu.
Ama durum biraz karışık ve mecburen Namık Kemal’e döneceğiz.
Nereden bulunduğu belirsiz bir proje figürü olan ve seneye görev süresi dolacak olan Akıncı’nın Türkiye ile uyuşamadığı söyleniyor. Zaten gelecek yıl da Cumhurbaşkanlığı seçimi var. İlle iktidar ortağı olmasını istediği “partisi” TDP’nin, dolayısı ile kendisinin yeterli tabanı yok.
Tek bir istifa ile hükümeti bozan Serdar “pusuda”.
“Namık Kemal”e göre en güçlü seçenek UBP-HP koalisyonu. 30 sandalyeli kuvvetli bir hükümet olur.
Ama hakkındaki soru işaretlerini bir türlü giderememiş olan HP Başkanı Özersay da, başka bir “proje” mahsulü ve 9 sandalyesine rağmen arkasında kamuoyu yok. Yaptıkları, yapacakları hep ve daima belirsiz. Üstelik Akıncı’nın koltuğunu da, kendisi için nereden vahiy indiyse çantada keklik görmektedir.
Bana sorarsanız…
CTP’nin Erhürman’ın kişiliğinde, SSCB Komünist Partisi’nin Kıbrıs uzantısı olan AKEL’in kuzey versiyonu kimliğinden yavaş yavaş çıkmakta olduğunu görüyorum.
Beratlı daha iyi bilir ama sanki “ulusal sol”a niyetleniyor CTP.
CTP’deki “her şeye karşı” aşırı feministlerin de 33 sandalyeli sağlam bir koalisyonda; bir önceki çoğunluğun zor sağlandığı dönemde sık sık başvurdukları şantaj ve tehdit kozunun ellerinden alındığını görünce daha “terbiyeli ve munis” davranacaklarını, seslerinin fazla çıkamayacağını düşünüyorum.
Yâni herkes UBP-HP bekliyor ama meselâ Birikim Özgür’ün dışarıdan bakan olacağı bir UBP-CTP koalisyonu da benim için sürpriz olmaz.
Hele bir de DP koalisyona ortak edilirse, tadından yenmez. Geniş, kamuoyunu birleştirici, uzlaştırıcı; üstelik sendikal faşizme son verebilecek kuvvetli bir hükümet olur.
Tatar’a gelince…
Cambridge mezunudur. Tahsili; İngiltere, Türkiye ve Kıbrıs’taki iş hayatı etkileyicidir. KKTC’deki ilk özel televizyonun kurucusudur. Siyasi düşünce ufku Türkiye’ye dönük ve açıktır.
Bence tek dezavantajı, eşi hanımefendiye devrettiği televizyonunda her sabah devlete ve Türkiye’ye sövülmesi olacaktır.
Yine “Namık Kemal”e göre koalisyonun kurulmasında önümüzdeki yıl gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı seçimleri ilgili tasavvurlar etkili olacaktır.
Ama durun bakalım… Daha çok var. Köprülerin altında daha ne sular akar bilinmez.
Hele bir eteklerdeki taşlar iyice dökülsün…14 Mayıs 2019
Yazıları posta kutunda oku