TUNÇ SOYER İZMİR’e ÇOK YAKIŞACAK

Tunç Soyer ;1959 yılında Ankara’da doğdu. Çocukluğu İzmir’de geçti. Bornova Anadolu Lisesi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi.İsviçre Webster Koleji’nde “Uluslararası İlişkiler”,Dokuz Eylül Üniversitesi’nde “Avrupa Birliği” alanı,iki yüksek lisans yaptı. - umran unlu

Tunç Soyer ;1959 yılında Ankara’da doğdu. Çocukluğu İzmir’de geçti. Bornova Anadolu Lisesi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi.İsviçre Webster Koleji’nde “Uluslararası İlişkiler”,Dokuz Eylül Üniversitesi’nde “Avrupa Birliği” alanı,iki yüksek lisans yaptı.

1989 – 2002 turizm sektöründe çalıştı.

2004-2006 İzmir Ticaret Odası’nda Dış İlişkiler Müdürlüğü,Genel Sekreter Yardımcılığı yaptı.

2006 da Dışişleri Bakanlığınca  EXPO 2015 İzmir Yönlendirme Kurulu ve Yürütme Komitesi Genel Sekreterliği verildi.

2009 da Cumhuriyet Halk Partisi’nden Seferihisar Belediye Başkanı seçildi ve uluslararası yerel kalkınma modeli Cittaslow (Sakin Şehir) hareketini Türkiye’ye taşıdı ve ülke çapında yayılmasını sağladı.

2013 yılında merkezi İtalya’da olan Cittaslow Birliğinin Genel Başkan Yardımcılığı’na getirildi.

2014 de Cumhuriyet Halk Partisi’nden ikinci kez Seferihisar Belediye Başkanı seçildi.

2014’te Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği (SODEM) Yönetim Kurulu Başkanlığı’na getirildi.

Evli,iki çocuk babası,çok iyi derecede İngilizce ve Fransızca biliyor.

Bir Belediye Başkanı olarak değil CHP’nin içinde yıllardır emek veren bir sıra neferi olarak düşündüklerimi paylaşıyorum.

 Bütün gücümüzle yerel seçime odaklanmak zorundayız,

Bir seçimi geride bıraktık. Hayallerimizi, heyecanlarımızı da belki. Bu seçimin değerlendirmesini enine boyuna yapmak zorundayız elbette. Ancak bu değerlendirme, önümüzdeki hedeften bizi uzaklaştıracak ve Partinin kurumsal kimliğini zafiyete uğratacak tartışmalardan, çekişmelerden uzak olmak zorunda. Çünkü hepimiz o kurumsal kimliğin bir parçasıyız ve bu zafiyeti doğuracak en büyük hata kişiler üzerinden o tartışmayı sürdürmektir. Oysa ilkeleri, davamızı konuşmak zorundayız. Üstelik bu muhasebeyi yapabilmek için,acele etmeden sağduyuyla değerlendirmeler yapmaya ihtiyaç var.

Seçimlere giderken, Genel Merkezin çizdiği yol haritası, hepimizin omuz omuza yürümesini mümkün kılan bir yolculuk yaptırdı bize. Kurulan ittifaklar, İyi Parti için yapılan girişimler, çıkartılan Adayımız, hepimizi heyecanlandırdı. Mutluluk ve umut dolu bir kampanya dönemi geçirdik. İlkesel olarak doğru bulduk, olanca gücümüzle bulunduğumuz her yerde en iyisini yapmaya çalıştık. Seçimler sonunda ortaya çıkan sonuç, bu stratejik tercihlerin yanlışlığını değil, olsa olsa, onu gerçekleştirme konusundaki gücümüzün eksikliğini gösterir. Bu yenilgi, hepimizin gücümüzü nasıl arttırmamız gerektiği ile ilgili dersler çıkartmamızı sağlamalı bize. Birbirimizi suçlamak, ben senden daha iyisini yaparım diyerek, birbirimizi yenmeye çalışmak, gücümüzü daha çok kaybetmemizi ve büyük yenilgiler almamızı kaçınılmaz kılacaktır.

24 Haziran seçimleriyle birlikte, Türkiye’de sistem değişti. Özetle, otoritenin merkezileştiği ve daha çok otoriterleştiği bir döneme giriyoruz. Bu süreçten geçerken, kısa vadede önümüzde yeni bir hedef var; Yerel seçimler.

Yerel seçimler, kurulan sistemin panzehrinin, yerelde demokrasiyi güçlendirmek olduğunu göstermek için eşsiz bir fırsat sunuyor. Tek adam rejimine karşı demokrasiyi savunmanın eşsiz olanakları ile baş başayız. Hele ki Cumhuriyet Halk Partili Belediyelerin yıllardır ortaya koyduğu başarı hikayelerinin tüm güzellikleriyle ortaya konması, önce yerelde sonra genelde iktidar olmanın kapılarını açacaktır. İktidarın, “Yerel”den başka bir başarı anahtarı olmadığını en iyi biz biliyoruz.

Sosyal demokrat belediyecilik uygulamalarının Türkiye’nin en temel sorunlarına, kimseyi ötekileştirmeden herkesi kucaklayarak, en köklü ve sürdürülebilir çözümler ürettiğini güçlü bir şekilde ortaya koymak zorundayız.

Hüsranlarımızı, kızgınlıklarımızı bir tarafa bırakıp, bu seçime odaklanmalı, daha iyisini yapmaya gayret etmeliyiz. En çok 8 aylık kısacık bir süre var önümüzde. Genel Başkanımıza, Genel Merkezimize ve birbirimize sımsıkı sarılmalı, yerel seçim öncesi bizi bölecek, güç kaybı yaşatacak bir hesaplaşmaya asla girişmemeliyiz.

Çünkü, Türkiye çok daha iyisini hak ediyor. Bunu da en iyi bilen biziz, en büyük umut da biziz, biz olmak zorundayız. Başka bir CHP, başka bir Türkiye yok. Onu aydınlık geleceğe taşıyacak olan da biziz.

Ülkemiz tarımının lokomotifti küçük işletmelerdir. Bu işletmelerin gelişmesi, ülkemizin kalkınmasına katkıda bulunabilmeleri, kooperatif, birlik çatısı altında birleşmeleri ile mümkündür.

Bizler çok amaçlı işlev yapan tarımsal kalkınma kooperatifleri, Köykoop birlikleri olarak üstümüze çok fazla görev düştüğünü bilerek yola çıktık .Merkez Birliği olarak 2018-2020 süresi içinde Birliğin güçlü geçmişine layık olarak, olması gereken yere taşımak için çalışacağız.

Ülke ekonomisinde karşılaşılan problemlerin çözümünde yasal her türlü düzenlemelerde tarım sektöründe üstümüze düşen görevleri ortaklarımızın ve kurumsal kimliğimizin menfaatleri doğrultusunda, Bakanlığımızla, Üniversiteler,STK lar,Uluslararası Kooperatif  Türkiye Temsilcilikleri,DGRV ile ilişkilerimizi geliştirerek eğitim üretim pazarlama iletişim konularında uzlaşma kültürünü öne çıkaran yapıcı ve çözüm üreten bir birlik anlayışıyla hareket edeceğiz.

Özetle;Biz Köy Koop’un şanlı tarihine ve itibarına saygılı davranacağız ve kuruluşundan bugüne emek veren,içinde yer alan  herkesi kucaklayarak, tüm teşkilat yapısını canlandıracağız ve bu tarihi kurumsal yapıyı,bilimin,teknolojinin yeni olanaklarıyla buluşturacağız,hem ortaklarımızın yüzünü güldürecek hem de tüm Türkiye’nin iftihar edeceği bir yapı haline geleceğiz.Durmayacağız,yorulmayacağız,her  zamankinden daha çok çalışacağız”dedi.

Sonuç, karpuz gibi bölündüğü düşünülen toplumda bir taraf için bir yenilgi,hatta hezimet,diğer taraf için bir zafer mi acaba? Aslında, karpuzun bir tarafı yarım duruyor ama diğer tarafı“dilimli” ve her dilim kendince o sonucu değerlendiriyor.

Cumhurbaşkanı, “Madem seçtiniz, niye MHP’ye mahkum ettiniz beni”diye düşünüyor mudur acaba? Muharrem İnce, “Neden 30 da kaldım, 35 alabilir miydim” diyor mudur ? Kemal Kılıçdaroğlu kurduğu akıllı strateji, sonuca ulaşmadığı, İyi Parti %10 da Saadet %1’in bile altında kaldığı  için üzülüyor mudur? HDP, bölgesinde AKP’nin bu kadar oy almasına kızıyor mudur? MHP, en başarılı çıkan parti gibi görünse de, ayrılan kadrolarına, azalan oylarına nasıl bakıyordur acaba?

Muhtemelen, kimse kendi açısından çok mutlu değil. Bütün bu değerlendirmeleri herkes yapıyor, yapacak. Haklılığını, haksızlığını değerlendirecek kişi ben değilim. Ben naçizane, CHP ve Seferihisar açısından birkaç kelam edebilirim.

Öncelikle, umutsuz olmak doğru değil. Bu toplumun muhafazakar ağırlıklı bir kimlik taşıdığını biliyorsak, en çok o tabandan oy almaya gayret etmemiz gerektiği apaçık ortada. “Bu toplum değişmez ve asla kazanamayız” diye düşünmek en büyük hata olur. Çünkü, hayat ve toplum hızla değişiyor. Genç nüfusun, nasıl hızla büyüdüğünü ve tutunacak dal, örnek alınacak, güvenilecek yöneticiler aradığını akıldan çıkarmamalıyız.Toplumun yoksul ve iyi eğitim almamış kitlelerine güven vermek istiyorsak, onları anlamaya çalışmak, dokunmak, gerçekten dertlerine derman olmaya çalışmak zorundayız.Sadece seçim öncesi, milyonların katıldığı mitinglere katılmak,3-5 esnaf ziyareti yapmak,ev ziyaretlerine gitmek yetmiyor,yetmez.Bulunduğumuz yerde, yaptığımız işte, en iyisini yapmaya çalışmak zorundayız. Belediyedeysek, en iyi hizmeti vermek, gelen vatandaşın sorununu çözemiyorsak bile çözmeye gayret etmek,samimiyetle uğraşmak gerekiyor.“Bugün git yarın gel” dememeli,topu üzerimizden atmaya çalışmamalıyız.Toplumların değişiminin uzun soluklu bir mücadele olduğunu,hatta bu çağda, sıçramaların bile  mümkün olduğunu ama değişimin sürdürülebilir bir mücadele gerektirdiğini unutmamalıyız.

Okumaya devam et  İZMİR’İN 9 EYLÜL KURTULUŞ GÜNÜ MESAJI

En önemlisi,bu güzelim coğrafyada yaşayan insanların daha iyisine layık olduğuna inanıyorsak,şikayet ettiklerimizin,şikayet ettiğimiz kişiler tarafından değiştirilmesini beklemek gibi bir aymazlığa düşmemeli,elimizi  taşın altına sokup, değişimin bir parçası olmalıyız.“Siyaset” yapmalı,ya da kendimizi ifade edebileceğimiz sivil toplum kuruluşları içinde emek vermeliyiz.

“O muhteşem final anı”nın hayalinden  ziyade, o özlenen ana ulaşmak için çıkılan yolu ve yol arkadaşlarını sevmeliyiz.Hayatımızı anlamlı kılacak olan o değişimin çentiklerinin peşine düşmeliyiz.

Son olarak,bu yenilmiştik duygusundan bir an önce kurtulmalı ve sonuçların içinde saklı olan fırsatları görmeye çalışmalıyız. İnanın bu cennet vatan ve  güzel insanları buna değer.Bu memleket hepimizin ve hepimiz için daha iyi yaşanacak bir yer yapmayı başarmak zorundayız.Üstelik, tarihin en zor Milli Kurtuluş Savaşını zaferle sonuçlandırmış bir milletin fertleri olarak bu hepimizin bir vazifesidir.

Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği (SODEM) Genel Kurul Toplantısı İstanbul’da yapıldı. SODEM’in başkanlığına yeniden Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer seçildi.

2014’te SODEM’in başkanlığına seçilen Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer yeni dönemde de başkanlığı sürdürecek. Yönetim kurulu Soyer’in devam etmesi noktasında karar aldı.

Tunç Soyer; “Bu onurlu göreve beni yeniden seçen  tüm Başkanlara çok teşekkür ediyorum. Güvenlerine ve takdirlerine layık olmak için olanca gücümle çalışacağım.Yönetim Kuruluna seçilen tüm Başkanlarımızı da bütün kalbimle kutluyor,sosyal demokrasiyi hep birlikte yükselteceğimize inanıyorum. Ayrıca, geçen dönem birlikte uyum içerisinde çalıştığımız yönetim kurulu üyesi arkadaşlarıma da içten çabaları ve emekleri için çok teşekkür ediyorum. Birlikte mücadeleye devam edeceğiz” dedi.

23 Eylül 2017 tarihinde Çanakkale/Küçükkuyu ilçesinde gerçekleştirilen “Enerji Kooperatifleri Çalıştayı”na katıldım.

Aynı Tarım ve Turizm sektörlerinde geçmişte yaşandığı gibi enerji sektöründe de merkezi ve büyük yatırımlarla enerji üretim tercihinin yapılmakta olduğunu paylaştım.Oysa güneş ve rüzgar enerjisi konusunda muazzam bir güce sahip olduğumuz bu topraklarda halkı üretime katarak yenilenebilir enerji üretebileceğimizi ve böylece hem temiz enerji üretmenin hem de üretilen enerji nedeniyle vatandaşların da pay sahibi olacakları bir model ortaya koymanın mümkün olduğunu anlattım.Bugüne kadar 20’ye yakın Enerji Kooperatifi kurulmuş ancak bunların hiçbiri üretime geçmemiştir.Hükümetimizden dileğimiz bir an evvel enerji üretim kooperatiflerinin üretime geçmesini mümkün kılacak ve yenilerinin kurulmasını ve daha çok üretim yapılmasını mümkün kılacak adımlar atmasıdır.Biz Seferihisar Yenilenebilir Enerji Kooperatifi olarak uzun zamandır karşılaştığımız engelleri aşmak için mücadeleye devam ediyoruz. Umudumuzu kaybetmedik, kaybetmeyeceğiz.

“Sakin Şehir” anlamına gelen Cittaslow 1999 yılında İtalya’da kurulmuş, uluslararası bir belediyeler birliği hareketidir. Bir kentin Cittaslow olması için Cittaslow felsefesine uygun hareket etmesi, nüfusunun 50.000 altında olması ve birliğe sunduğu başvuru dosyası üzerinden yapılan değerlendirmeden geçer puan alması gerekmekte.

Bir kentin değerlendirmeden geçmesi için çevre politikaları,altyapı politikaları,sosyal uyum, kentsel yaşam kalitesi politikaları gibi kriterlerin yerine getirilmesi gerekiyor.

Başkanlar Aynı Kampta Buluştu: “Başka Çaremiz Yok”

Türkiye’nin dört bir yanından gelen harita ve kadastro mühendisleri, kampta, yazar, şair, sanatçı ve politikacılarla buluşuyor. Kampa damgasını vuran isimler arasında Belediye Başkanları da var. 5. Günü sona eren kampa şimdiye kadar Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer ve Tunceli Ovacık’ın ‘Komünist Başkanı’ Fatih Mehmet Maçoğlu katılırken,İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu … 

Başkan Soyer, “Geçmişteki tüm tartışmaları bir kenara bırakıp, adalet ve demokrasi için yan yana durmalıyız” dedi.

Orhanlı’da kurulması planlanan taş ocağına ilişkin olarak, 2011 yılında verilen “ÇED Gerekli Değildir” kararı, avukatımız Şehrazat Mercan’ın yazılı başvurusu üzerine, İzmir Valiliği tarafından iptal edilmiştir.

Bu durumda iptal edilen karara dayanarak alınan 2. ÇED raporunda verilen kapasite artışına ilişkin karar, ilk işlem ortadan kaldırıldığından artık sonlandırılmalıdır.

Ayrıca ocak ve tesis 238 dönüm zeytinlik alanın ortasında bulunmaktadır. 3573 Sayılı Kanuna göre de buraya ÇED uygun raporu verilemez. 2. ÇED sürecinin de iptal edildiği müjdesini bekliyoruz.

Belediye olarak tarım ve ekolojik alanlarımızı koruyacağız.

Bizim de altınımız, zeytinyağımızdır.

Artık anayasal olarak da ‘tek adam”, aynı zamanda“tek sorumlu”,yetkiyle birlikte, sorumluluğu da üstüne aldı.

Şu bir gerçek ki, tüm yetkinin tek bir kişiye verildiği bir ülke uzun süre varlığını  sürdüremez.Ekonomisini yürütemez.Dünyada sağlıklı ilişkiler geliştiremez.Çünkü, sistemin dış itibara da ihtiyacı vardır ve “Kahir ekseriyet”in benimsediği demokratik bir sistemle milletin yarısının benimsediği bir sistemin itibarı aynı olmaz.

Yani, yeni anayasal düzenlemeyle teslim edilen olağanüstü büyük güce rağmen yönetilemeyecek bir Türkiye yaratılmış oldu.

Bütün bu tabloya bakıp, sevinmeyi engelleyen başka sebepler de var;

Yapılan değişikliklerin demokrasimizi geliştirmek için değil, otokrasiyi kurmak amacına yönelik olduğuna dair öngörüler var. Acaba, “iktidar, kendi amacına ulaşmak için bu sonucu sonuna kadar kullanacak mı?” kaygıları var

Bu kaygıları ortadan kaldıracak olanların,yani  sistemi uygulayacak olanların sağduyusu,itidali, bütün vatandaşları kapsayan bir dil ve davranış geliştirmesi mümkün olabilecek mi göreceğiz.

Unutulmamalıdır ki, İyi ve doğru daima kapsayıcı ve katılımcı olmaktır.

Bu bir başlangıç ve uzun soluklu bir çabadır.

Muhafazakârların çok yoğun olduğu semtler, Üsküdar, Esenlerve üç büyükşehir AKP’nin elinden alındı.

Çünkü sonuç çok açık, “Oyunun  kuralları değişiyor ve toplumun yarısı bu kurallarla oynamak istemiyor”.

Atatürk Cumhuriyeti Türkiyesi’nin, Anadolu kadim kültürünün, yüzlerce yıllık medeniyet projesinin terk edilip, ekonomik ve siyasi anlamda geri kalmış bir ortadoğu ülkesine dönüştürülmesi düşünülemez.

Demokrasi mücadelesini sürdürmekten başka  çaremiz yok.

Umudumuzu kaybetmeye hakkımız yok.

Yüzlerce yıldan süzülerek gelen, birarada yaşama kültürü ve demokrasi gelenekleri sarsılmış olacak ama güçlü kökleri nedeniyle asla yıkılamayacaktır. Nice tek adamlar gelse de tarihin akışını geriye çevirmeye kimsenin gücü yetmeyecektir. Önünde sonunda bu yanlıştan dönülecektir.

Tecavüzcüleri Mağdur Gören Bir Anlayışı Kabul Etmiyoruz…

Okumaya devam et  İzmir’in Kurtuluşunun 87. Yıldönümü

Hukuk; toplumsal ilişkileri, birey-toplum-devlet ilişkilerini düzene sokan, ortak iyilik ve ortak menfaati gözeten bir üst yapı kurumudur.

Medeni Kanun, Çağdaş Türkiye’nin toplumsal ilişkilerini ve hukuk kurallarını yeniden belirledi. Hem yasalar önünde hem de toplumsal ilişkilerde kadınla erkek eşitlendi.

Devlet katında ve toplumsal ilişkiler açısından ağır darbeler yiyen Atatürk’ün Çağdaş Türkiye’sinden kalma bu laik yasalar, ciddi engeller oluşturmaya başladı ve “yeni anayasa” girişiminin nedeni oldu.

Şimdi de “Bir seferliğine bu mağduriyetin giderilmesine yönelik bir çalışmadır.” diyerek yepyeni bir önerge ile çocuk gelin rezilliği yasallaşıyor. 

Görülen o ki;Atatürk’ün Çağdaş Türkiye’si yerini “yeni Türkiye” ye bırakıyor.

Tecavüzcüleri mağdur gören bir ahlak anlayışını,böyle bir ahlak anlayışı tarafından esir alınan bir parlamentoyu,böyle bir parlamento tarafından yasaları düzenlenen bir Türkiye’yi asla kabul etmiyoruz.

Soyer, kuracakları halka açık güneş enerjisi kooperatifiyle de güneş enerjisini elektriğe dönüştüreceklerini ve bu işte Seferihisarlıların para kazanacağını söyledi. jeotermali,güneşi ve rüzgarı bu topraklarda yaşayan insanların hayatlarını kolaylaştıran,iyileştiren bir kaldıraç olarak kullanmaya başladıklarını söyledi.

Güneş, rüzgar ve jeotermal kaynaklar,yenilenebilir enerji adını taşıyan bu kaynaklar,bu topraklarda muazzam bir potansiyele sahiptir. Ne yazık ki bugüne kadar yeterince iyi kullanılmadı, kullanmadık.

Bizim, rüzgarımız, güneşimiz, aynı zamanda bir yatırım aracı ve gözümüz yok ama, bildiğimiz bütün büyük şirketler bundan para kazanıyor.Onlar kazanırken neden biz oturup seyrediyoruz?  Neden her daim tepemizde olan güneş ve yüzümüze, ensemize vuran rüzgar birilerini zengin ediyor da biz hep çırak çıkıyor, hep seyirci oluyoruz.?

Üstelik bu enerji kaynakları, tehlikesiz, ucuz ve temiz.

Bu kaynakları kullanmayı başarabilirsek;

1) Para kazanacağız,

2) Doğayı, çevremizi kirletmeyen bir enerji üreteceğiz.

3) Dışa bağımlılığı azaltıp, memleket ekonomisine katkı vereceğiz.

Bu nedenle hepinizi Enerji Üretim Çatısını kurarak başlatacağımız Enerji Seferberliğine katılmaya davet ediyorum.

Derhal hareket geçmeli, el ele, birlikte daha temiz ve zengin bir dünya için gücümüzü birleştirmeliyiz.

jeotermali, güneşi ve rüzgarı bu topraklarda yaşayan insanların hayatlarını kolaylaştıran, iyileştiren bir kaldıraç olarak kullanmaya başlıyoruz.

Tunç Soyer, “Güneşe Yelken Aç” sloganıyla güneş enerjisi projeleri için yola çıkan Greenpace ekibine ilçede uyguladıkları yenilenebilir enerji projelerini ve tarım çalışmalarını yerinde gösterdi ve başlattıkları enerji seferberliğiyle ilgili bilgiler verdi.

Tunç Soyer, Turgut Köyü’ndeki lavanta tarlası, Karakılçık Buğdayı’ndan ürettikleri Ata Ekmeği, Belediyeye kurdukları Fotovoltaik Enerji sistemi, yerli tohumu çoğalttıkları Can Yücel Tohum Merkezi’ni gezdirdi.

Ülkemizin en büyük hazinesi olan güneş enerjisine dikkat çekmek istiyoruz. Ülkemizin güneş potansiyeli çok yüksek, bunun için turizmcilerle buluştuk bugün de Seferihisar Belediyesi’nin öncülüğünde Sakin Şehirlerle buluştuk. Güneş enerjisi kullanarak tüketilen yerde elektriği üretebileceğimizi düşünüyoruz.

Türk Ordu’su ve devlet kurumları büyük yara almış, turizm sektörü belki de tarihinin en büyük krizlerinden birinin içine girmiş, ihracat gelirleri düşmeye başlamış,yaşanan istikrarsızlık, ekonomide daha olumsuz senaryoları hazırlamaya başlamış.

Batı’ Türkiye’nin içinde bulunduğu duruma tamamen sağırlaşmış, en kötüsü, gelecek konusunda toplumda bir karamsarlık ve umutsuzluk duygusu yerleşmeye başlamış.

Başka çare yok, Demokrasiye sım sıkı sarılıp, birbirimizi kucaklayacağız, tutarlı ve adil olacağız,umudumuzu koruyacağız.

Bu iç barış iklimini sürdürmekten başka çaremiz yok ve sadece bu işbirliği ve dayanışma zeminini güçlendirerek iç savaş tehdidini de, dış güçlerin Türkiye üzerinde oynadıkları oyunları da bertaraf etmek mümkün olabilecektir.

Bunun için herkesin kullandığı ‘dile’ dikkat etmesi ve özellikle kimliksel ayrışmalarını körükleyecek siyaset anlayışını terk etmesi gerekiyor.

Hepimizin üzerine düşen görev kardeşlik ve barışı öne çıkartmaktır.

Kürt’üyle, Türk’üyle, Alevi’si Sünni’siyle solcusuyla sağcısıyla, işçisiyle, köylüsüyle aynı topraktan doğduğumuzu aklımızdan çıkartmamak zorundayız.

Tunç Soyer”Türkiye için de bir ilk gerçekleşti.Türkiye’nin ilk Cittaslow’u olan Seferihisar, genel merkezde Türkiye’nin başkenti olarak kabul edilmektedir. Türkiye’den Cittaslow olmak isteyen kentler, başvurularını Seferihisar’a yapmakta, incelemeleri Seferihisar tarafından yapılmakta ve İtalya’daki birliğe götürülmektedir.

Cittaslow ağı, küreselleşmenin şehirlerin dokusunu, sakinlerini ve yaşam tarzını standartlaştırmasını ve yerel özelliklerini ortadan kaldırmasını engellemek için Slow Food hareketinden ortaya çıkmış bir kentler birliğidir.Yerel kimliğini ve özelliklerini koruyarak dünya sahnesinde yer almak isteyen kasabaların ve kentlerin katıldığı bir birliktir.Çevreye ve insana zararlı olmayan alternatif ve yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesidir.

İlklim Değişikliği İle Mücadelede Katılımcı – Demokratik Bir Model Uygulandı.

Seferihisar Sulaması Rehabilitasyon Planlama Projesi’nde” Seferihisarlı çiftçiler kullanacakları akıllı sayaçların seçimini yaptı.

Tunç Soyer; “Bütün dünya,  giderek azalan yağışlar ve global ısınma denilen, kısaca “İklim Değişikliği”  tehdidiyle karşı karşıya.

Bu üç adımının aynı anda atılması gerektiğini anladık. Hem isale hattının yenilenmesine hem filtrasyon sistemi kurulmasına hem de tüm bahçelere sayaç konulmasına karar verdik.Ürün çeşitliliği ve verim artacak, en önemlisi ciddi bir tasarruf sağlanmış olacak ve iklim değişikliği ile mücadelede doğanın dengesini koruyan, çok değerli bir adım atılmış olacak.

Madımak’ta 35 canımızı öldüren belirsiz, biçimsiz bir karanlık değildir. Madımak katliamını yapanlar da, yaptıranlar da, görevlerini ihmal ederek yapılmasının önünü açanlar da açık seçik ortadadır.

Bu zihniyet 1993 yılında bir anda ortaya çıkıp sonra yok olmadı. Daha önce de vardı ve ne yazık ki şimdi de var. Bu zihniyeti belirsiz, şekilsiz bir karanlık olarak, bir hayalet olarak görmek büyük bir hata olur. 

Biz bu karanlığın, bu ucubenin üzerine gitmedikçe,varımızla yoğumuzla bu zihniyetle savaşmadıkça bu ülke ne bizim için ne çocuklarımız için güvenli bir yer haline gelecek. Ortak geleceğimiz için çaba harcamamız gerekiyor. Siyasi hareketlerde, sivil toplum kuruluşlarında, evde, okulda, kahvede her yerde aktif olmamız, katılımcı olmamız gerekiyor. Aydınlığı, özgürlüğü, demokrasiyi, barışı ve kardeşliği savunmamız gerekiyor. Düşmanlığı, kindarlığı, cinayeti ve katliamları yücelten bu zihniyetin yıkılması için hepimizin omuz vermesi gerekiyor.

Sakin Şehir Seferihisar’ın Başkanı Tunç Soyer, Dünyada 36 Başkandan Biri Oldu

Güney Kore’de gerçekleşen ve 92 ülkeden yüzlerce belediye başkanının, yöneticinin, sivil toplum temsilcisin katıldığı “Sürdürülebilirlik Dünya Zirvesinde” 36 Belediye Başkanı, “Belediye Başkanları Kompakt Sözleşmesi”ni imzaladı. Türkiye’den Sözleşmeyi imzalayan tek Belediye Seferihisar oldu. Belediye Başkanı Tunç Soyer”sera gazı emisyonlarını kesmek, ilerlemeleri izlemek,iklim değişikliğinin etkilerine hazırlanmak

Okumaya devam et  Akdeniz Sinemaları İzmir’de Buluşuyor

için taahhütlerde bulundu.

2015 Paris İklim Konferansından önce 100 umut verici dönüştürücü proje

Soyer”küçük ölçekli çiftçinin, köylünün desteklenmesi gerektiğini çünkü kentte yaşayanların sağlıklı yemek yemesinin buna bağlı olduğunu, üretici pazarları sayesinde hem üretici para kazanıyor hem tüketici sağlıklı beslenebiliyor.Pazarların en büyük özelliğinin aracıyı ortadan kaldırmak ve üretici tarafından üretilen ürünü doğrudan doğruya tüketiciyle buluşturmak. Bu sayede üretici nefes almaya ve tekrar üretmeye başlıyor.

Dev uluslararası şirketlerin GDO’lu tohumlarına, sonsuz finansal ve siyasal gücüne karşı ayakta kalmaya çalışan yerli tohum kullanan üreticilere destek olmak aynı zamanda doğaya, sürdürülebilirliğe destek olmak anlamına geliyor. Üretici pazarlarımızı internete taşıyarak tüketicilerle üreticileri sanal ortamda fiziksel sınırlar olmadan bir araya getirdik ve kadın kooperatifimiz Seferihisar’dan bütün Türkiye’ye satış yapmaya başladı.

Türkiye’de inanılmaz kaotik bir gündem yaşıyoruz.İç güvenlik yasası için inanılmaz işler yaşanıyor.Umudun çok azaldığı korkunun çok büyüdüğü günlerden geçiyoruz.

12 Bin yıl boyunca dünyanın tahıl ambarı olmuş bu topraklarda, tarımı bitirmeye çalışıyorlar. İki temel tercihleri var. Biz dışa bağımlı olmak zorundayız tarımda diyorlar. Onun için gübreyi, samanı ithal eder hale geldik. İkincisi bu tarım denilen şey endüstriyel boyutta yapılmalı diyorlar. Öyle köylünün çiftçinin yapacağı iş değil. Bu nedenle bir gecede 16 Bin köyü kapatıverdiler.16 bin köyün kapatılması demek bu insanların kentte işsiz ordusuna katılması, potansiyel gecekondu nüfusuna dahil olması, köylünün toprağıyla kentlinin sofrasının kopması demek. İstiyorlar ki sadece büyük şirketler tarım yapsın. 12 bin yıl boyunca tarımın insanlığın gündemine oturduğu bu topraklarda tohumun da dışa bağımlı olmasının yollarını arıyorlar. 5553 sayılı yasada tohumun dışa bağımlığının önünü açıyor.

Türkiye’nin geleceği geçmişinde saklı. Türkiye’nin geleceğinde köy enstitülerini, tarımı ve eğitimi bambaşka bir şekilde inşa etmek mümkün. Çünkü köy enstitüleri eğitimle üretimi olağanüstü bir şekilde birleştiren bu topraklarda üretim yapan insanları zenginleştiren, donatan eğitim kurumlarıydı. 

DEÜ Öğretim Üyesi Doç.Dr. Güzel Yücel ise, dedesi Hasan-Ali Yücel ve babası Can Yücel’in hayatından kesitler verdiği konuşmasında; “Babam Can Yücel neden Tohum Bankası açmıyoruz, ithal tohumlara mahkum ouyoruz derdi. Babamın ektiği tohumların yeşerdiğini görüyorum” 

Tohum-Takas Şenliği de düzenlenerek, ellerindeki yerli tohumları getirenlerin, diğer kişilerle tohumlarını takas yaparak tohumların üretilmesi, çoğaltılmasına yönelik çalışma yapılacak.

Kırsal Bölge Kalkınmasında Köy Enstitüleri, Tarımsal Üretim, Kooperatifçilik ve Halk Kültürü adıyla gerçekleşecek. 

Seferihisar Belediyesi, SeferiKart projesiyle Türkiye’nin en önemli bilişim ödüllerinden e Türkiye’de birinci oldu.

Tunç Soyer; “Çok mutluyum. Türkiye’nin en prestijli bilişim ödülünü aldık. 

SeferiKart projemizi sosyal yardımın ihtiyaç sahiplerini incitmeden yardımın yapılması temeliyle başlattık. Ardından ilçede eğitim gören öğrencilerimizin kırtasiye yardımlarını SeferiKart’larla ulaştırdık. SeferiKart’ın felsefesi insanları mağdur etmeden, kartlarına yüklediğimiz para puanlarla ihtiyaçlarını anlaşmalı işyerlerinden alması üzerine kurulu.Böylece hem esnafı kazanıyor hem vatandaşlar ihtiyaçlarına kolayca ulaşabiliyor.

SeferiKart’ı artık bir kimlik kartı gibi de kullanabiliyor.

SeferiKart’la ilçedeki bilgi ekranlarında kartı okutularak sicil bilgilerine erişebiliyor, e-belediye işlemleri ve tüm ödemelerini gerçekleştirebiliyor, ilgili birim görevlisine anında ulaşıp soru sorabiliyor, otobüs saatleri, haberler ve duyuruları okuyabiliyor.

Tunç Soyer, “Bilgi teknolojilerinin öneminin farkındayız. Belediye hizmetlerini elimizden geldiğince elektronik ortama taşımaya, bilişimle iş süreçlerini hızlandırmaya çalışıyoruz. Sosyal medyadan kiosklara tüm iletişim kanallarını kullanıyoruz.

Seferihisar Belediyesi ve Tarım Ekonomi Derneği ortaklığıyla, ilçede “Köylerin Yerinden Yönetimi” isimli çalıştay düzenlendi.

Çalıştayda Seferihisar Seferihisar’ın kapatılarak mahalleye dönüştürülen köylerin muhtarları, Belediye Başkan Yardımcıları, Mandalina Üretici Birliği, Zeytin Üretici Birliği, Çiftçi Koruma Birliği, Seferihisar Kent Konseyi ve Hıdırlık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi de hazır bulundu.

Belediye Başkanı Tunç Soyer “Hayatımızı işgal eden tüm yapay gündemleri bir kenara bırakıp tarımsal üretimin üzerine odaklanmalıyız. Bugünün Türkiye’sinin en can alıcı gündemi tarım olmalı.

Bütünşehir yasasıyla bir gecede 16 bin köy tüzel kişiliğini yitirdi, mahalle oldu.Sözde, kırsal nüfus yüzde 24’ten yüzde 8’lere düştü. Bu yasal düzenleme Türkiye için çok ağır bir travma anlamına geliyor.Köylerin kapatılmasının çok net bir anlamı var: Bu devlet bu ölçekte üretim yapılsın istemiyor.

Tarımı endüstriyel boyutta büyük ölçekli yapılsın istiyor. 2013 yılından bu güne tarımsal üretimin %13 küçüldüğünü görüyoruz.

Tekrar tarıma dönmek zorundayız.Dönmezsek bu yasanın sonucu olarak, köylülerimizin potansiyel gecekondu nüfusu olacağını,işsiz ordusuna katılacağını ve büyük şehirlere göçün artarak devam edeceğini göreceğimizi düşünüyorum.

Peki biz küçük ilçemizden ne yapabiliriz?Ortaya koyacağımız doğru bir modeli uygulamak ve bizim ölçeğimizdeki yüzlerce kasaba ve şehre örnek olabiliriz. Bu mümkün ve bunu başaracağız” dedi.

Dünyanın en eski tatil köyü misafirlerine hazırlanıyor,dünyayı farklı bir turizm modeliyle tanıştırmak“Ev pansiyonculuğu” eğitimiyle misafir karşılama, ağırlama, pansiyonculuk, güler yüz gibi konularda sertifika alan ev sahipleri ev pansiyonculuğuna başlayacak.

Başkan Soyer; “Turizm artık sadece “kitle” turizmi değil. İnsanlar artık gittikleri yerlerin yemekleriyle, kültürüyle tanışmak istiyor. Ortaya koyacağımız bu modelle zenginliklerimizi tüm dünyayla buluşturacağız.

Soyer, Türkiye’nin en kapsamlı “Sokak Hayvanları Yuvası”nı yaptıklarını belirtti ve Türkiye’ye seslendi; “Sokak hayvanları için benzersiz bir ortam hazırlıyoruz. Bir kampanya başlattık. Herkesin destek vermesini bekliyoruz.Kimsesiz ve hasta hayvanların mutlu yuvasını birlikte kuralım.Unutmayın! Sizin vereceğiz küçük bir destek, onlar için bir ömür demek”

Tunç Soyer, CHP’li Belediyeler olarak gösterecekleri hizmetle insanların ekmeğini büyüterek, CHP’yi iktidara taşımak için çalışacaklarını belirtti. Başkan Soyer; “Örgütsüz güç, güç değildir. Öncelikle üye sayımızı artırarak daha da güçleneceğiz. CHP’li belediyeleri bu çatı altında toplamak, daha güçlü olmak ve birlikte başarı hikayelerine imza atmak istiyoruz. Önümüzdeki süreçte AB kentsel şartı çerçevesinde çalışarak, hazırlayacağımız yol haritasıyla CHP’li belediyelerin daha ilerici, daha demokrat, daha başarılı olduğunu göstereceğiz” dedi.

Başkan Soyer, CHP’li belediyeler olarak örgütlenerek SODEM’i sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada ağırlığı olan ve saygı duyulan  bir derneğe dönüştüreceklerini, yerel yönetimlerdeki başarılarını CHP’yi iktidara taşıyacak bir güç haline getireceklerini söyledi.


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir