ZİRAAT MARŞI !!

1940’lı yıllarda  savaşın, yokluğun, yoksulluğun ardından ülkemizde eğitime damgasını vuran Köy Enstitüleri, Türk aydınlanmasının en güzel eğitim yuvalarıydı. - hqdefault 1

1940’lı yıllarda  savaşın, yokluğun, yoksulluğun ardından ülkemizde eğitime damgasını vuran Köy Enstitüleri, Türk aydınlanmasının en güzel eğitim yuvalarıydı.

Sadece köy çocuklarını okutmak, eğitmek gibi bir amacı yoktu. Amacı, Türk Ulusunu bir birine üretimle, bilimle, sanatla, kültürle yaklaştırmak ve kaynaştırmaktı.

Toprak Reformu gerçekleştiğinde, toprak ağalarının karşısına, ne istediğini bilen, üreten güçlü köylüler çıkarmaktı.
Her köyde, önderler ve aydınlar yetiştirmekti.
Kendi okudukları okulları inşa eden bir nesil,  gelecek vadediyordu, umut veriyordu.

Okurken öğrenmeyi, öğrenirken uygulamayı hayata geçiren, o dönemin çocuklarına  yaşama tutunmayı aşılayan Köy Enstitüleri işte bu yüzden kapattırıldı.

Özellikle köylerde, tarım konusunda mutlaka uygulamalı eğitimler veriliyordu. Sanatın her alanıyla ilgilenen, mutlaka en az bir müzik aleti çalabilen, el becerilerini ortaya koyabilen gençler,  bunları ulus olma bilinciyle öğreniyorlardı.

Behçet Kemal Çağlar tarafından yazılan,  A.Adnan Saygun tarafından bestelenen Ziraat Marşı,  o dönemde bütün Köy Enstitüleri‘ nin ortak marşı olarak okunuyordu.

Sürer, eker, biçeriz güvenip ötesine,
Milletin her kazancı, milletin kesesine,
Toplandık baş çiftçinin Atatürk’ün sesine,
Toprakla savaş için ziraat cephesine.

Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz.
Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.

İnsanı insan eden, ilkin bu soy, bu toprak,
En yeni aletlerle, en içten çalışarak,
Türk için, yine yakın dünyaya örnek olmak,
Kafa dinç, el nasırlı, gönül rahat, alın ak.

Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz.
Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.

Kuracağız öz yurtta dirliği, düzenliği,
Yıkıyor engelleri ulus egemenliği,
Görsün köyler bolluğu, rahatlığı, şenliği,
Bizimdir o yenilmek bilmeyen Türk benliği.

Biz ulusal varlığın temeliyiz, köküyüz.
Biz yurdun öz sahibi, efendisi, köylüyüz.

Bugün eğitimde geldiğimiz noktayı hepimiz üzülerek izliyoruz.

İmkanı olan çocuklarını yurt dışına gönderiyor, düşündürücü  boyutlarda beyin göçü yaşanıyor.

Biz,  bizim olana sahip çıkmak zorundayız.

Tıpkı,  Ziraat Marşı’nı geçmişte haykırarak okuyan çocuklar gibi, o çocuklara toprak sevgisini, el becerisini, paylaşmayı, tohumu, toprağı öğreten öğretmenlerimiz gibi.

Yerel tohumlarımızın satılmasına, paylaşılmasına  karşı çıkan, yasaklara karşı durarak.

Yerel tohumların daha çok üretilmesi için destek vererek,

Milletin kazancı milletin kesesine girsin diye,

Çiftçinin kafası dinç, elleri nasırlı, yüreği rahat olsun diye,

Bizi biz yapanın, Atatürk ilke ve devrimleri olduğunu hiç unutmayalım diye,

Yeniden öz yurdumuzda, dirliği, düzenliği sağlayalım diye,

Yeniden Ulus olup, yeniden küllerimizden doğalım diye,

Ve hiç bir zaman unutmayalım, ve çocuklarımıza öğretelim;

Ulusun varlığı, temeli, kökü, Ulusun öz sahibi, efendisi Türk köylüsüdür.

Emek veren herkese  saygıyla.1940’lı yıllarda  savaşın, yokluğun, yoksulluğun ardından ülkemizde eğitime damgasını vuran Köy Enstitüleri, Türk aydınlanmasının en güzel eğitim yuvalarıydı. - hqdefault 1


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir