Krize Rum formülü … Dr. Yurdagül ATUN

Krize Rum formülü
Dr. Yurdagül Atun
Ekonomik kriz, üretime dayalı ekonomisi olmayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) Türkiye’den daha fazla etkileyince malum çevrelere gün doğdu.
Kimi sosyal medya paylaşımlarında ekonomik krizden kurtulmanın tek çaresi olarak “çözüm ve AB’ye katılım” gösteriliyor.
Sanki Rumlar çözüm istiyormuş, AB kucak açmış, Kıbrıs Türklerini bekliyormuş gibi!
Hatta fırsatı ganimet bilen bazıları, “federal Kıbrıs da olmaz, tek Kıbrıs olmalı” demeye kadar vardırıyor işi. Çözümden anladıkları da, Kıbrıs adasının yönetiminin tamamıyla Rumlara teslim edilmesi.
Tez konumdan ötürü Kıbrıs tarihini didik didik eden biri olarak şaşkınlıkla izliyorum bu aymazlığı.
Geçmişe bakarak, Rumların asla ve kat’a Kıbrıs Türkleriyle ortak bir yönetimi kabul etmeyeceklerini, Türkiye’nin garantörlüğünün kalkmasını talep etmelerinin kökeninde, Kıbrıs adasının tek hakimi olmanın yattığını, AB’nin Türkleri sadece Rum yönetimine geçmeleri kaydıyla kabul edeceğini, federal bir yönetim olsa dahi Türklerin hep ikinci sınıf vatandaş olacağını, söz hakkının Rumlarda olacağını, Kıbrıs Türklerine azınlık haklarından fazla hakların verilmeyeceğini söyleyebiliyorum.
Hatta daha da ileri gidip, Rumların Kıbrıs Türklerini kandırmak adına uzattıkları havuçları ve bu havuçların Kıbrıs Türk liderleri tarafından halka yutturulduğunu da söyleyebilirim belgelerle. Annan Planı döneminde, dönemin başbakanı olan Mehmet Ali Talat’ın yaptığı bir konuşmayı hatırlayalım; “Halkımızın ‘evet’ demesi, Güney Kıbrıs′ta ‘hayır’ oyu çıksa dahi, çözüm olmasa dahi Kıbrıs AB′ye Rum tarafının temsil ettiği şekilde girse dahi yine de Kıbrıs Türkü dünyayla bağlanacaktır. Diğer taraftan çıkacak karar ne olursa olsun Kıbrıs Türkü dünyayla bağını kuracaktır. Dünyanın, BM ve AB′nin isteklerini olumlu karşılayan Kıbrıs Türkü artık dünyada yalnız olmaktan kurtulacaktır. Halkımız verdiği evet oyunun hem de bundan sonraki dönemde dünyayla bütünleşmenin ve ekonomik gelişmenin tadına varabilecektir.”
Sonucu biliyorsunuz; AB ve Rum lobisi tarafından adaya aktarılan kaynaklar ve basın kuruluşlarının “cennetten tapu” vaatleri semeresini verdi ve Kıbrıs’ta 24 Nisan 2004’te yapılan Annan Planı referandumuna Kıbrıslı Türkler 64.91 ile “evet”, Rumlar yüzde 75.83 “hayır” dedi.
Peki sonra ne oldu? AB, kendi müktesabatına uymayan bir kararla, sorunlu ve bölünmüş bir ülkeyi hem de referandumun hemen ardından -1 Mayıs 2004’te- kabul ederken, Kıbrıs Türklerine verdiği hiçbir sözü tutmadı. Ne Talat’ın vaad ettiği gibi izolasyonlar kalktı, ne de dünya ile bütünleşti KKTC. Yani “herşeye evet” diyen cezalandırıldı, “hayır” diyen ödüllendirildi.
Şimdi kalkmış birileri “ne isterlerse verelim de dünyayla bütünleşelim” diyor Rumların ne istediğini bilmezmiş gibi…
**
Dedim ya, Rumlar asla Kıbrıs Türklerini kendileriyle eşit görmüyor, görmeyecek. Biri geçmişten, biri günümüzden iki örnek;
“Ethnos gazetesinin 25 Haziran 1959 tarihli sayısında ‘Artık Yeter’ başlıklı yazıda Rumların Türklerden üstün olduklarından bahsederek belediyeler meselesine temas etmekte ve bu konuda Türklerin görüşlerine şiddetle hücum etmektedir. Ethnos gazetesi bu yazısında Rumların Türklerden daha ehliyetli ve daha becerikli olduklarını ve üstünlük sebebinin yalancı idareden himaye görmeleri olmadığını, bu üstünlüğün yüksek kabiliyetlere ve tabiî faziletlere sahip bulunmalarının bir neticesi olduğunu iddia etmektedir. Rumlar karşısında Kıbrıs Türklerinin bir aşağılık duygusundan muzdarip bulunduklarını iddia eden Ethnos gazetesi, değer ve kuvvet bakımından Türklerle Rumlar arasında nisbetsizlik mevcut olduğundan dem vurmaktadır.”
3 Temmuz 1959 tarihli Nacak gazetesinden bu yazıya “hakaretin bu derecesine artık tahammülümüz yok” başlıklı bir yazıyla kibarca cevap verilmiş. Şöyle deniyor yazıda: “Ethnos gazetesinin Zürih’te temeli atılan ortaklık, iyi niyet ve dostluk kaidelerine asla sığmayan koskoca bir milletin tarihî şerefi ile haysiyetini en kötü kelimelerle tahkire yeltenen bu biçimde bir yazımı hangi bayağı duygularla yayınlandığını bilmiyor, anlamıyor değiliz. Bu bayağı duygular, Kıbrıs’ı menfur emellerine set çekmemizden doğan hüsrandan, acı hayal kırıklığından ileri gelmektedir. Ethnos’un, Rumların Türklerden üstün oldukları şeklindeki gülünç ve meğalomania kokan iddiasını ele alalım. Bu iddia o kadar çürük-çarık havailere istinat ettiriliyor ki Hitler’in ‘Üstün Irk’ derecesinde kokmuş nazariyeden de köhne ve rezil olmuş nazariyesinden daha beter bir rüyadan ibarettir.”
Bir örnek de günümüzden; Arkadaşımın annesi Güney Kıbrıs’ta bir hastanede yatmakta, kendisi de annesine refakat etmektedir. Annesiyle aynı odada kalan Rum kadının kızıyla arkadaş olup, hasbihal ederler. Rum kadının kızı adanın birleşmesine, Kıbrıslı Türklerle Rumların bir arada yaşamasına karşı olmadığını söyler ama şartını da belirtir: “Ben bir arada yaşayabilirim ama benim patronum asla bir Türk olamaz!”
Diyeceğim o ki, Güney’deki ahbaplarınca -tamamen duygusal!- bazı enstrümanlarla domine edilen bir grubun ekonomik krizi bahane ederek Rum’u “sığınılacak liman” olarak göstermelerini doğal karşılayabiliyorum da, bir insanın yakın tarihinden dahi bihaber olmasını, asırlardır burada yaşamalarına rağmen, Kıbrıs gerçeğini bilmemelerini, Rum beyniyle düşünüp, Rum ağzıyla beyanat vermelerini hala anlayamıyorum.
Bugün birilerinin, krizin arkasına saklanıp yüksek perdeden hakaretler yağdırdığı KKTC, içi boş bir oluşum değil, bu milletin dişiyle, tırnağıyla, canını ortaya koyarak hak ettiği bir yönetim. İyi yönetilip yönetilmediğimiz tartışılabilir ancak egemenliğimiz tartışmaya dahi açılamaz. Bizim kümeste beslenip komşunun kümesine yumurtlayanlara sözüm; Kriz bu, gelir geçer lakin egemenlik giderse bir daha gelmez.
Dr. Yurdagül ATUN

<p>Krize Rum formülü
Dr. Yurdagül Atun
Ekonomik kriz, üretime dayalı ekonomisi olmayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) Türkiye’den daha fazla etkileyince malum çevrelere gün doğdu.
Kimi sosyal medya paylaşımlarında ekonomik krizden kurtulmanın tek çaresi olarak “çözüm ve AB’ye katılım” gösteriliyor.
Sanki Rumlar çözüm istiyormuş, AB kucak açmış, Kıbrıs Türklerini bekliyormuş gibi!
Hatta fırsatı ganimet bilen bazıları, “federal Kıbrıs da olmaz, tek Kıbrıs olmalı” demeye kadar vardırıyor işi. Çözümden anladıkları da, Kıbrıs adasının yönetiminin tamamıyla Rumlara teslim edilmesi.
Tez konumdan ötürü Kıbrıs tarihini didik didik eden biri olarak şaşkınlıkla izliyorum bu aymazlığı.
Geçmişe bakarak, Rumların asla ve kat’a Kıbrıs Türkleriyle ortak bir yönetimi kabul etmeyeceklerini, Türkiye’nin garantörlüğünün kalkmasını talep etmelerinin kökeninde, Kıbrıs adasının tek hakimi olmanın yattığını, AB’nin Türkleri sadece Rum yönetimine geçmeleri kaydıyla kabul edeceğini, federal bir yönetim olsa dahi Türklerin hep ikinci sınıf vatandaş olacağını, söz hakkının Rumlarda olacağını, Kıbrıs Türklerine azınlık haklarından fazla hakların verilmeyeceğini söyleyebiliyorum.
Hatta daha da ileri gidip, Rumların Kıbrıs Türklerini kandırmak adına uzattıkları havuçları ve bu havuçların Kıbrıs Türk liderleri tarafından halka yutturulduğunu da söyleyebilirim belgelerle. Annan Planı döneminde, dönemin başbakanı olan Mehmet Ali Talat’ın yaptığı bir konuşmayı hatırlayalım; "Halkımızın ‘evet’ demesi, Güney Kıbrıs′ta ‘hayır’ oyu çıksa dahi, çözüm olmasa dahi Kıbrıs AB′ye Rum tarafının temsil ettiği şekilde girse dahi yine de Kıbrıs Türkü dünyayla bağlanacaktır. Diğer taraftan çıkacak karar ne olursa olsun Kıbrıs Türkü dünyayla bağını kuracaktır. Dünyanın, BM ve AB′nin isteklerini olumlu karşılayan Kıbrıs Türkü artık dünyada yalnız olmaktan kurtulacaktır. Halkımız verdiği evet oyunun hem de bundan sonraki dönemde dünyayla bütünleşmenin ve ekonomik gelişmenin tadına varabilecektir."
Sonucu biliyorsunuz; AB ve Rum lobisi tarafından adaya aktarılan kaynaklar ve basın kuruluşlarının “cennetten tapu” vaatleri semeresini verdi ve Kıbrıs'ta 24 Nisan 2004'te yapılan Annan Planı referandumuna Kıbrıslı Türkler 64.91 ile "evet", Rumlar yüzde 75.83 "hayır" dedi.
Peki sonra ne oldu? AB, kendi müktesabatına uymayan bir kararla, sorunlu ve bölünmüş bir ülkeyi hem de referandumun hemen ardından -1 Mayıs 2004'te- kabul ederken, Kıbrıs Türklerine verdiği hiçbir sözü tutmadı. Ne Talat’ın vaad ettiği gibi izolasyonlar kalktı, ne de dünya ile bütünleşti KKTC. Yani “herşeye evet” diyen cezalandırıldı, “hayır” diyen ödüllendirildi.
Şimdi kalkmış birileri “ne isterlerse verelim de dünyayla bütünleşelim” diyor Rumların ne istediğini bilmezmiş gibi…
**
Dedim ya, Rumlar asla Kıbrıs Türklerini kendileriyle eşit görmüyor, görmeyecek. Biri geçmişten, biri günümüzden iki örnek;
“Ethnos gazetesinin 25 Haziran 1959 tarihli sayısında ‘Artık Yeter’ başlıklı yazıda Rumların Türklerden üstün olduklarından bahsederek belediyeler meselesine temas etmekte ve bu konuda Türklerin görüşlerine şiddetle hücum etmektedir. Ethnos gazetesi bu yazısında Rumların Türklerden daha ehliyetli ve daha becerikli olduklarını ve üstünlük sebebinin yalancı idareden himaye görmeleri olmadığını, bu üstünlüğün yüksek kabiliyetlere ve tabiî faziletlere sahip bulunmalarının bir neticesi olduğunu iddia etmektedir. Rumlar karşısında Kıbrıs Türklerinin bir aşağılık duygusundan muzdarip bulunduklarını iddia eden Ethnos gazetesi, değer ve kuvvet bakımından Türklerle Rumlar arasında nisbetsizlik mevcut olduğundan dem vurmaktadır.”
3 Temmuz 1959 tarihli Nacak gazetesinden bu yazıya “hakaretin bu derecesine artık tahammülümüz yok” başlıklı bir yazıyla kibarca cevap verilmiş. Şöyle deniyor yazıda: “Ethnos gazetesinin Zürih’te temeli atılan ortaklık, iyi niyet ve dostluk kaidelerine asla sığmayan koskoca bir milletin tarihî şerefi ile haysiyetini en kötü kelimelerle tahkire yeltenen bu biçimde bir yazımı hangi bayağı duygularla yayınlandığını bilmiyor, anlamıyor değiliz. Bu bayağı duygular, Kıbrıs’ı menfur emellerine set çekmemizden doğan hüsrandan, acı hayal kırıklığından ileri gelmektedir. Ethnos’un, Rumların Türklerden üstün oldukları şeklindeki gülünç ve meğalomania kokan iddiasını ele alalım. Bu iddia o kadar çürük-çarık havailere istinat ettiriliyor ki Hitler’in ‘Üstün Irk’ derecesinde kokmuş nazariyeden de köhne ve rezil olmuş nazariyesinden daha beter bir rüyadan ibarettir.”
Bir örnek de günümüzden; Arkadaşımın annesi Güney Kıbrıs’ta bir hastanede yatmakta, kendisi de annesine refakat etmektedir. Annesiyle aynı odada kalan Rum kadının kızıyla arkadaş olup, hasbihal ederler. Rum kadının kızı adanın birleşmesine, Kıbrıslı Türklerle Rumların bir arada yaşamasına karşı olmadığını söyler ama şartını da belirtir: “Ben bir arada yaşayabilirim ama benim patronum asla bir Türk olamaz!”
Diyeceğim o ki, Güney’deki ahbaplarınca -tamamen duygusal!- bazı enstrümanlarla domine edilen bir grubun ekonomik krizi bahane ederek Rum’u “sığınılacak liman” olarak göstermelerini doğal karşılayabiliyorum da, bir insanın yakın tarihinden dahi bihaber olmasını, asırlardır burada yaşamalarına rağmen, Kıbrıs gerçeğini bilmemelerini, Rum beyniyle düşünüp, Rum ağzıyla beyanat vermelerini hala anlayamıyorum.
Bugün birilerinin, krizin arkasına saklanıp yüksek perdeden hakaretler yağdırdığı KKTC, içi boş bir oluşum değil, bu milletin dişiyle, tırnağıyla, canını ortaya koyarak hak ettiği bir yönetim. İyi yönetilip yönetilmediğimiz tartışılabilir ancak egemenliğimiz tartışmaya dahi açılamaz. Bizim kümeste beslenip komşunun kümesine yumurtlayanlara sözüm; Kriz bu, gelir geçer lakin egemenlik giderse bir daha gelmez.
Dr. Yurdagül ATUN</p> - f397702373c12b98d247

KONU HAKKINDA DAHA FAZLA:

GİRİŞ TARİHİ:

GÜNCELLEME:

Bu gibi içeriklerin devam etmesini istiyor, Akademik yayınları veya vatandaş gazeteciliği destekliyorsanız, maddi katkıda bulunabilirsiniz.

İçerik desteği, sponsorluk veya işbirliği teklifleri için bizimle irtibata geçebilirsiniz.

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
Dekan, Kıbrıs İlim Üniversitesi
KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bugün Gündem
  1. Babam Uğur Otluçimen de o anda ekmek alıyormuş fırıncıdan o da hakkın rahmetine kavuşmuş. Allah rahmet eylesin.

  2. Benimde annemin amcası Abdullah Soylu dedemiz bu olayda şehit olmuştur. Kendisi o tarihte bölgede fırıncılık yapmaktadır ekmek dağıtımı yaparken o…

  3. Peygamber(ler)in ALLAH’a Ortaklığı?! Hadisler? KUR’AN!? Din’den beslenenler-sömürücüler-din satıcıları; ‘Tanrı-Allah-Kitap-Kur’an’ söylemiyle bireysel olması gerekirken, kurumsallaştırdıkları ‘inancı’ önce; Yahudilik-Hıristiyanlık-Budizm gibi farklı dinlere,…

  4. pavarotti de güzel söyler Oçi Çorniye’yi

  5. Tasavvuf; Kullara Tapınma? KUR’AN!? Tasavvuf konusu; ilk başlarda KUR’AN merkezli nefsi terbiye etme amaçlı ortaya çıkmışsa da; sonralarda kişileri yüceltme,…

  6. KUR’AN! Fal?-Nazar?-Büyü? (Mâide,3)”Fal oklarıyla-kehanet yoluyla gelecekte sizleri neyin beklediğini öğrenmeye çalışmak fısktır-kötü bir eylemdir; çünkü bu yoldan çıkmaktır.” Fal ile…

  • BAKMAK ve GÖRMEK

    BAKMAK ve GÖRMEK

                Kimi yazılarımda ‘ben söze bakarım’ dediğim için eleştiriler almıştım.             Bu uzsözün tamamı; “ben söze bakarım söz mü diye, bir de söyleyene bakarım adam […]


  • “Can güvenliği her şeyin önünde…”

    “Can güvenliği her şeyin önünde…”

    Yaşanan depremler olası İstanbul’da beklenen depremi gündeme taşıdı. Uzmanlar İstanbul’da yıkıcı depremin olabileceğini söylüyor ve tedbir almada geç kalınmaması gerektiğinin altını çiziyorlar. Prof. Dr. Naci […]


  • Bir Günah Gibi

    Bir Günah Gibi

    Kimin yazdığını bilmiyorum, ancak çok duygusal bir kişinin yazdığına emin olduğum bir şarkı sözü vardır. Aslında şarkı bir Rus halk şarkısından gelmekte, ‘Oçi Çorniye’. Şarkının […]


  • Tasavvuf; Kullara Tapınma? KUR’AN!?

    Tasavvuf; Kullara Tapınma? KUR’AN!?

    Tasavvuf konusu; ilk başlarda KUR’AN merkezli nefsi terbiye etme amaçlı ortaya çıkmışsa da; sonralarda kişileri yüceltme, söylediklerini buyruk kabul etme zaafı ile kutsallaştırılmışlara-kullara tapınma haline […]


  • SEÇİMLERDE SEÇMEN; YA T.C. YA DA YIKIM VE KAOS DİYECEK

    SEÇİMLERDE SEÇMEN; YA T.C. YA DA YIKIM VE KAOS DİYECEK

    Türkiye’de önümüzdeki dönemde yapılacak seçimler için, herkesinde gördüğü gibi, ABD bilerek kendine bağlı işbirlikçilerle beraber R.T.E. -K.K. üzerinden Türkiye’ye anti demokratik ve totaliter içerikli iki […]


  • PROTEİN EKSİKLİĞİ

    PROTEİN EKSİKLİĞİ

    Ülkelerin gelişmesini, proteinli gıdalarla beslenen gençler ve kuşaklar sağlar. Her Japon çocuğu mutlaka yumurta yer, et, balık, fındık, badem yer, süt içer. Her Alman çocuğu […]


  • Kocaseyit

    Kocaseyit

    1929’da Havran’a gelen Gazi Mustafa Kemal Atatürk  ,Nahiye Müdürüne , ” Havran köylerinden birinde bir Seyit Onbaşı olacaktı onu bulup getirin” der. Seyit Onbaşı’nın hangi köyde olduğunu bilmeyen Nahiye Müdürü “Emriniz olur.Buluruz […]


  • Diploması Gizlenen Cumhurbaşkanı Kim?

    Diploması Gizlenen Cumhurbaşkanı Kim?

    Yukarıdaki başlık sayın Emin Çölaşan’ın  dünkü  yazısının başlığıdır.  Sayın Sultan Uçar    “Diploma kayalara çarpmış’başlığı ile sayın Cumhurbaşkanının diplomasını sorgulamış. Sayın Fatih Portakal ise “En azından […]


  • Bir Şahin’in inanılmaz yolculuğu

    Bir Şahin’in inanılmaz yolculuğu

    Kuşlar yılın farklı zamanlarında besin kaynaklarının mevcudiyetine ve iklim koşullarına bağlı olarak kışı geçirecekleri alanlara veya üreme alanlarına göç ederler. Göç eden kuşların çoğu Avrupa, […]


  • Orta Asya’da Türkler

    Orta Asya’da Türkler

    Türkmenistan’daki ‘Türk’ ile Türkiye’deki ‘Türk’ aynı insanları mı ifade ediyor? Eğer öyleyse, neden ikisinin arasında isimleri başka insanlara atıfta bulunan ülkeler var? İran, Irak, Suriye […]


  • Tercihleri ile Yavaş Yavaş Ölümü Seçmek veya Seçmemek

    Tercihleri ile Yavaş Yavaş Ölümü Seçmek veya Seçmemek

    “Yavaş yavaş ölürler okumayanlar” diyor şair. Yaşam Tercihimizde Yavaş Yavaş Ölümü Mü? Yoksa Yaşamı Anlayarak Ölmek mı? Brezilyalı şair Martha Medeiros’un 1961 yılında yazdığı “Ağır […]


  • HANGİ TATAR?-HÜSEYİN MÜMTAZ

    HANGİ TATAR?-HÜSEYİN MÜMTAZ

    HANGİ TATAR? HÜSEYİN MÜMTAZ KKTC Cumhurbaşkanı Tatar bir gazetecinin; “14 Mayıs sonrası Türkiye politikasını değişirse siz aynı çizgide kalmaya devam edecek misiniz?” sorusuna, “Böyle doğdum, […]


  • Marmaris, İngilizler için daha maliyetli…

    Marmaris, İngilizler için daha maliyetli…

    Turizm sezonunda bu yıl daha çok İngiliz Türkiye’ye gelecek. Özellikle Marmaris, Bodrum gibi tatil yörelerinde bu yaz daha çok İngiliz göreceğiz. Marmaris, Dalaman ve Bodrum’a […]


  • Yine bir deprem uyarısı…

    Yine bir deprem uyarısı…

    Depremler tehlikesi halen devam ediyor. Uzmanlar yeni depremler konusunda yeni uyarılarda bulunuyor. Şimdi de Bingöl masaya yatırıldı. Bingöl’de de deprem olabileceği konusunda yeni uyarılar geldi. […]



Posted

in

by