NECDET BULUZ
Hazırlanan bir dünya raporunda Ortadoğu’nun en riskli bölge olduğu, Türkiye’nin de bu bölgede en riskli ülkeler arasında ön sırada yer aldığı belirtildi.
Özetle, Türkiye dünyanın en riskli bölgesinde yer alıyor.
Rapora geçmeden önce söyleyeceklerimiz var:
Riskli bölgede yer almanın hiç kuşkusuz bizi etkileyecek adımları da olacaktır. Ekonomiden, siyasete, ticaretten, turizme kadar ülkelerin kalkınmasında önemli yer tutan konularda Türkiye içinde bulunduğu koşullar nedeni ile yaşadığı sıkıntılara yenilerini de ekleyebilir.
Riskli bir ülkeye yabancı yatırımcı gelir mi? Turist gelir mi?
Konu aslında Türkiye açısından çok önemli, yerimizin darlığı nedeni ile bu konuyu başka bir yazımızda enine boyuna masaya yatıracağız.
Hazırlanan raporu dikkatlice okuduğumuzda içinde bulunduğumuzu durumun ne kadar kritik ve düşündürücü olduğunu göreceğiz.
İşte o rapordan bazı alıntılar:
Risk, emeklilik ve sağlık alanlarında 120’den fazla ülkede faaliyet gösteren Aon’un, The Risk Advisory Group ve Continuum Economics ile birlikte hazırladığı, yatırımcıların yurtdışına yönelik yatırımlarına yön vermek amacı ile hazırlanan “2018 Politik Risk, Terörizm Riski ve Politik Şiddet Haritaları” yayınladı.
2018 Politik Risk, Terörizm Riski ve Politik Şiddet Haritaları’na göre 46 ülke “yüksek veya ciddi risk” sınıflamasında yer aldı. Dünyanın riski en yüksek ülkelerinin Irak, Suriye, Yemen ve Mısır olduğunu ortaya koyan rapora göre; bölgedeki istikrarsızlık ve şiddet komşu ülkelere yayılıyor ve ülke ekonomilerini baltalıyor
Rapora göre; jeopolitik gerilimler, liberal demokratik yönetimlerin zayıflaması ve kronik çatışmaların dünyanın her yerine sıçramış olması nedeni ile “Politik Şiddet Riskleri” dünya çapında artıyor. Üç yıldır üst üste ülkelerin büyük bir kısmının risk notu azalmaya devam ederken, risk notu artan ülkelerin sayısı ise altı oldu. Bu yıl:
• Ülkelerin yüzde 40’ı terörizm ve sabotaj riskine; • Yüzde 60’ı sivil ayaklanma riskine; • Yüzde 33’ü isyan, savaş veya darbe riski ile karşı karşıya kaldı.
Raporda, 46 ülke veya bölge şu anda küresel risk toplamının yüzde 22’sini temsil eden “yüksek veya ciddi risk” sınıflamasında değerlendiril
Rapora göre; Büyük güçleri de içine alan devletlerarası çatışma olasılığı, Soğuk Savaş’ın sonundan bu yana en yüksek seviyesinde görülüyor. Büyüyen jeopolitik rekabet ve uluslararası diplomaside zayıf liderlik, geçtiğimiz yıl silahlı çatışma risklerinin artmasına neden oldu.
DEAŞ’ın oluşturduğu tehdit, gözle görülür bir şekilde yayılmasını durdurmuş halde ancak henüz geri çekilmiş değil. 2015’te 19 ülkeye saldırı gerçekleştiren DEAŞ, 2017’de beş kıtada 29 ülkeye terör saldırısı düzenledi. Saldırı düzenlenebilecek ülkelerin sayısının veya diğer grupları etkileme oranının 2018 yılında düşeceği öngörülüyor.
Politik risk seviyesi 2017 yılında 11 ülkede artarken, sadece iki ülkede geriledi. Bu oran, politik şiddet ve iş kesintisi risklerindeki artışa paralel politik risklerin sürekliliğine de dikkat çekiyor.
Latin Amerika’daki politik riskler, yoğun bir seçim döneminin öncesinde artmakta, Brezilya’daki başlıca reformları geciktirmekte ve Meksika’daki reformun tersine dönmesi korkularını körüklüyor.
En fazla gerileme yaşayan bölge ise Afrika oldu. Ülkeler içerisinde devam eden çatışmalar, demokratik yönetimin aşınması ve giderek artan yolsuzluk skandalları sürekli artış gösteren bir politik şiddet durumuna yol açıyor.
DEAŞ ve Boko Haram gibi örgütler kırılgan kurumlardan ve zayıf sınırlardan faydalanıyorlar. Orta Doğu dünyanın en yüksek riskli ülkelerini içine almaya devam etmekte: Irak, Suriye, Yemen ve Mısır.
Bölgedeki istikrarsızlık ve şiddet komşu ülkelere yayılmış, ticaret ve turizmi baltalamaya devam ediyor.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Yazıları posta kutunda oku