Dünyanın tek süper gücü olan ABD; teknoloji, askeri, finans ve yumuşak güç alanlarında uluslararası liderlik rolü üstleniyor.
Ancak ABD yönetimlerinin Soğuk Savaş sonrasında iç ve dış meselelerde yaptığı hatalar yumuşak gücünü ciddi biçimde zayıflatmıştır.
Washington’un hataları ve diğer ülkelerin bunu haksızlık olarak kabul etmesiyle bugün tartışmalı bir değişim yaşanıyor…
*
Öncelikle Washington, Soğuk Savaşta Sovyetler Birliği’nin iç sorunlardan çökmesini kendine bir zafer saymış,
Rusya’yı yenilmiş bir ulus olarak addetmesiyle “Amerikan kibrine” yol açmıştır.
*
O tarihlerde ABD’nin şok ekonomik kararları Rus varlıkları ve devlet kuruluşlarını özelleştirilme girdabına yuvarlamış,
Rus varlıkları ve kuruluşları ABD liderliğindeki kapitalistler ve Rus oligarkları arasında paylaşılmıştır.
Üstelik Washington, Moskova’yı NATO’nun doğuya doğru hedefiyle güvenlik açısından da tuzağa düşürmüştür.
*
Nihayet Arap Baharı, Batı medyasında laik rejimleri devirme hareketi olarak sunulurken,
Başta ABD ve müttefikleri süreç boyunca Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki birçok Rus müttefikini soymuştur.
Bu Rusya Devlet Başkanı V.Putin’in Suriye konusunda sert bir duruş sergilemesine neden olmuştur.
*
Çünkü Washington ve stratejistleri, ABD’nin Soğuk Savaşı kazandığını fark ettiğinde Rusya’nın uluslararası sisteme daha fazla katılım sağlamasını öngörüyor,
ABD’nin çok daha iyi günler geçireceğine inanıyordu…
Halbuki hata yapmışlardı.
*
Washington Arap Baharı sürecinde İslam ülkelerine de sürekli hata yaptı.
Soğuk Savaş sonrasında ABD tarafından başlatılan savaşların çoğu Müslümanları hedef aldı.
Bir çok İslam ülkesinin lideri öldürüldü.
Bugün yaklaşık 1,6 milyar Müslüman, kendilerini ABD tarafından aşağılanmış hissediyor...
*
ABD, Afrika ve Latin Amerika’daki diğer önemli ülkelerle olan ilişkilerini sürdürmekte de kötü performans gösteriyor.
En çok tercih edilen ulus statüsünde Çin’e karşı Tayvan, Güney Çin Denizi gibi kartlarla oynarken zorbalık gösteriyor.
*
Washington, Soğuk Savaş’taki zaferi büyük ölçüde liberal demokrasiye atfetmiş ve Soğuk Savaş sonrasında neo-liberalizmi desteklemeye devam etmiştir.
Giderek anlaşıldığı üzere bu politika halktan ziyade seçkinler için daha fazla özgürlük sağlıyor.
ABD ve müttefiklerinin finansal seçkinleri çok daha zenginleşmiştir ama orta sınıf gelirinde önemli artış olmamıştır.
Aksine zengin ile fakir arasındaki uçurum büyümüştür.
2008’deki mali krizinin esas sebebi budur.
*
Bir ülke, yumuşak gücünün gerçek performansı üzerinde yükselir.
Ama ABD’nin düşen yumuşak gücü, içte ve dışta yaptığı hatadan kaynaklanıyor.
Esasen popülizm ve milliyetçiliği destekleyen Trump’ın politik felsefesini, Amerikalı seçkinlerin kitleler üzerindeki küstahlığı ve halklarla aralarında kurduklar izolasyonun çözülmesi üzerine oluşturması gerekirdi.
*
İşte, 1 Mart’ta Başkan D.Trump,
“Bir ülke ticaret yaptığı hemen her ülkeye milyarlarca dolar kaybediyorsa, ticaret savaşları iyidir ve kazanması kolaydır.
Örneğin, bir ülkeyle 100 milyar dolarlık açığımız varsa, onlarla ticaret yapmazsak biz kazanırız. Bu gayet basit” ifadesini kullandı.
Dünya Ticaret Örgütü kurallarını açıkça ihlal ederek, ithal çelikte yüzde 25, alüminyumda yüzde 10 oranında gümrük vergisi uygulaması başlattı.
Kanada, AB ve Çin Trump’un yeni tarifelerini protesto ettiler…
*
Böylece ABD yeni tarifeleriyle; Çin’in, Kanada, Brezilya, Güney Kore, Meksika, Rusya, Türkiye, Japonya, Almanya, Tayvan ve Hindistan’ın acı çekmesini öngörüyor.
Eğer Trump, çeşitli sektörlerde ABD’nin dünya çapındaki ortalamadan daha pahalı olan bir dizi işletmeyi yeniden diriltmek üzere bir ekonomik duvar inşa ediyorsa;
Bunun gümrük vergilerini arttırmakla sağlanamayacağını,
Çünkü o zamana kadar ABD emtia fiyatlarının artacağını ve ihracaatın zorlanacağını ve süper güç olarak ülkesinin yara alacağını düşünmesi gerekirdi…
*
Almanya’ da Trump’ın yeni vergi planının Avrupa ile ticaret savaşına neden olacağından yanadır.
Yeni vergilerin Avrupa’da binlerce kişinin işlerini kaybetme riskini doğuracağı,
Ticaret alanında yaşanacak bir çekişmenin ne ABD’nin ne de Avrupa’nın çıkarına olacağı savunuluyor.
“İki tarafın birbiri ile kavgası, üçüncü tarafı memnun eder” deniliyor ve ABD’nin karşısına Rusya sürülüyor…
*
Ve Rusya’da dün V. Putin, 18 Mart’ta yapılacak devlet başkanlığı seçimleri öncesinde Federal Meclis’te,
Rusya’nın son dönemde geliştirdiği bir dizi ileri teknoloji silah sistemlerini ve yeni nükleer cephaneliğini tanıtıyor.
Rus ordusunu ‘yenilmez’ olarak takdim ederken;
Söz konusu sistemlerin ABD’nin Rusya’nın nükleer caydırıcılığını küçümseyerek geliştirdiği tüm imkan ve kabiliyetleri hükümsüz kıldığını söylüyor.
Batı’nın Rusya’yı dinleme zamanının geldiğini vurguluyor.
*
ABD’nin uluslararası gücünün ya da yumuşak gücünün zayıflamasının ve dünyanın değişim tartışmasının uzun süre devam edeceği tahmin ediliyor.
Ama ABD de dahil olmak üzere Batı’nın bir bütün olarak hâlâ uluslararası toplulukta belirgin bir mutlak avantaja sahip olduğu kabul edilmelidir.
4.3.2018
Bir yanıt yazın