20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekatı Sonuçsuz Kalmamalı

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 15 Temmuzlar çok önemlidir. İlki, Kıbrıslı EOKA lideri Nikos Sampson’un Kıbrıs’taki 15 Temmuz darbesi, ikincisi ise  Türkiye’deki hain darbe kalkışmasıdır. - kibrisbarish

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 15 Temmuzlar çok önemlidir. İlki, Kıbrıslı EOKA lideri Nikos Sampson’un Kıbrıs’taki 15 Temmuz darbesi, ikincisi ise  Türkiye’deki hain darbe kalkışmasıdır.

Bu yıl Kıbrıs’taki darbe, Türkiye’deki 15 Temmuz’un  gölgesinde kalmıştır ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 20 Temmuz  Kıbrıs Barış Harekatı’nın 43’ncü yıldönümü sebebiyle yayınladığı  mesajda  “Artık hiç kimse, Türkiye’nin, Kıbrıs Türk halkının ilanihaye çözümsüzlüğün mağduru olarak kalmasına, hiçbir hukuki temeli bulunmayan kısıtlamalara maruz bırakılmasına seyirci olmasını beklememelidir”  diyerek Kıbrıs konusundaki son gelişmelere dikkat çekmiştir.

Başbakan Binali Yıldırım da Kıbrıs’ta düzenlenen törende  yaptığı konuşmada  başarısızlıkla sonuçlanan Kıbrıs görüşmeleri hakkında şu tespitte bulunmuştur: “Türk tarafı çözüm iradesini 2004 yılında hayata geçirmiş ve referandumda evet oyu kullanmıştır. Bu sınavdan Kıbrıs Türkü alnının akı ile çıkmış çözüme evet demiştir. Rum tarafı da birlikte yaşamaya hazır olmadığını ortaya koymuş hayır oyu kullanmıştır. Maalesef aynı tutum bugün de devam ediyor. Kıbrıs konferanslarından bir sonuç alınamayacağı net olarak anlaşılmıştır.”

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ise  iki kez başarısız olan Kıbrıs müzakerelerinin ardından başka süreçlerin hayata geçeceğini  şöyle açıklamıştır:  “Ama artık bundan sonra başka süreçler olacak Kıbrıs’ta. Ömür boyu bu şekilde bu süreç gidemez.”

Kıbrıs Demokrat Parti  Genel Başkanı, Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş ise  yayımladığı mesajda, adada 1974 yılından bu yana  devam eden istikrarlı barış ortamının korunmasının ancak Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin devamı ile mümkün olduğunu belirtmiştir.  KKTC Başbakanı Hüseyin Özgürgün de, “Artık masada vakit kaybetmeye gerek yok” demiştir.

Dışişleri Bakanı  Çavuşoğlu’nun “Nasıl bir yol haritası belirleyeceğiz?” sorusunun cevabı açıktır.  Bu konuda biri Kırım’dan, diğeri ise Irak’tan iki örnek vardır.

Kırım, Rusya tarafından uluslararası hukuka aykırı bir şekilde işgal edilince  yeni yönetim, Rusya’ya katılım kararını 6 Mart 2014 tarihinde  almış ve kararı 16 Mart‘ta referanduma götüreceğini ilan etmiştir. Uluslararası toplumun tanımadığı ve Kırım Tatarlarının boykot ettiği referandumdan Rusya’ya katılım kararına onay çıkmış, bunun üzerine Moskova Kırım’ı 18 Mart 2014 tarihinde ilhak etmiştir.

Böylece Rusya, 1994 yılında Budapeşte mutabakatı ile kabul ettiği Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü Kırım’ı işgal ederek ortadan kaldırmıştır. Bu karara Batı dünyasından gelen tepkilere rağmen Kırım fiilen Rusya’nın egemenlik alanına girmiştir. Ukrayna dahil hiçbir ülke de Rusya’ya savaş ilan etmemiştir.

Kırım örneği Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’yi heyecanlandırmış olsa gerek ki, Kürt lider  Kırım’da olduğu gibi 25 Eylül 2017  tarihinde bağımsızlık için referandum yapılacağını açıklamıştır. Gelen tepkilere rağmen Barzani geri adım atmamıştır.

Bu iki örnek ortadadır. Kıbrıs’lı Türkler de bir referandum yaparak kendi gelecekleri hakkında karar vermelidir.

Kıbrıs Türk halkı Annan Planı’na evet derken, Kıbrıslı Rumların hayır oyu kullanmasına rağmen AB’ye bölünmüş bir devlet olarak üye yapılması, her ortamda gündeme getirilmelidir. Kuzey Kıbrıs’ta AB mevzuatının yürürlükte olmadığı da unutulmamalıdır. AB üyesi bir devlet düşünün ki, kendi mevzuatı üyesi olduğu kuruluşun sınırları içinde geçerli olmasın.

Kıbrıs’ta farklı bir tutum izleyen AB, Avrupa’da Yugoslavya’dan yedi, Çekoslovakya’dan iki yeni bağımsız devletin ortaya çıkmasına sesini çıkarmamıştır. Üstelik  bu yeni devletlerin halkları etnik ve dinsel olarak birbirine çok yakındır. Ayrıca bu devletlerde bir tarafın diğerine yönelik soykırım planları da bulunmamaktadır.

Oysa Kıbrıs’ta Akritas soykırım planı ile  Kıbrıs’ta yaşayan Türklerin imha edilmesi öngörülmüştür. Akritas, 21 Aralık 1963 tarihinde Tahtakale’de başlatılan Rum saldırılarını organize eden planın adıdır.

Çok önemli bir nokta da şudur: Kıbrıs’ta iki farklı ulus, iki ayrı din,  iki farklı dil  geçerlidir. Ayrıca her iki ulusu temsil eden iki NATO üyesi iki devlet vardır.  Siz hiç duydunuz mu zeytinyağı ile suyun birbirine karıştığını? Çalkalayıp karıştırsanız bile bir süre sonra zeytin yağı üste çıkar. Kıbrıs’ta AB ve Birleşmiş Milletler, zeytin yağı ile suyu birbirine karıştırmak istemektedirler ama bu karışım olmaz.  Nitekim günümüzdeki Sudan, Libya, Irak ve Suriye örnekleri göz ardı edilmemelidir.

Kıbrıs gibi yapay bir devlet dünyada yoktur . Buna rağmen AB, Kıbrıs’ta ayrı etnik, dinsel, kültürel kökenden gelmelerine  rağmen Türkler ile Rumlar arasında bütünleşmeyi istemektedir. Fakat AB,  Kıbrıs Anayasasında Türkçe resmi dil olmasına rağmen Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ikinci resmi dili olan Türkçeyi AB dili olarak kabul etmemektedir. Bu konuyu, Avrupa Birliği Türkiye İlişkileri: Bir Çıkmaz Sokak  (Beta Basım, İstanbul, 2013)  kitabımda ayrıntılı olarak açıkladım.

Kıbrıs’ın fethi, Piyale Paşa komutasındaki Osmanlı Donanmasının 15 Mayıs 1570 tarihinde  İstanbul’dan hareketi ile başlar, 1 Temmuz 1570’te Lala Mustafa Paşa komutasındaki ordunun adaya çıkması ile devam eder.  Venediklilerin son direniş noktası olan Magosa’nın teslim olmasıyla  4 Ağustos 1571 tarihinde son bulur. Kıbrıs, Rumlardan değil, Venediklilerden alınmıştır.

Kıbrıs’a 21 Eylül 1571 tarihli Padişah II. Selim’in fermanı ile İç Anadolu’dan  Türk aileler yerleştirilmiştir. Kıbrıs Türkleri, 1878’de başlayan İngiliz yönetimi altındaki ağır baskı ve haksızlıklara, Rum terörü sebebiyle çektikleri sıkıntılara rağmen kimliklerini korumuşlardır.

Rum ve Yunan milliyetçiliği AB’yi esir aldığı sürece Kıbrıs’ta  adil bir çözüm bulunması mümkün değildir. Bunun ispatı aşağıdaki haritadır.

Yunanistan’da Kavala şehri giriş ve çıkışları ile  şehir merkezinde bulunan ve bilebildiğim kadarıyla 1990 yılından bu yana  (1990 yılında bu haritayı gördüm ve daha sonraki Yunanistan seyahatlerimde bu fotoğrafı çektim) bulunan Kıbrıs haritası bunun örneğidir.

Kana boyanmış Kıbrıs haritasında Türklere şöyle  hakaret edilmektedir: “KIBRIS’I UNUTMA: İŞGALCİ TÜRKLER KIBRIS’TAN DEFOLUN.”  (Turkische eindriglinde hinaus aus ZYPERN)  Benzer bir harita,  yukarıda görüldüğü gibi Güney Kıbrıs Rum Lideri Glafkos Clerides’in  1988 yılında yayınlanan  Cyprus: My Deposition adlı kitabının kapağında da vardır.

Haritanın kaldırılması konusunda 1990 yılından bu yana Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu dahil tüm Dışişleri Bakanlarına mektup yazmama rağmen bir sonuç alamadığımı burada  itiraf etmeliyim.

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti ve de Kıbrıs Türk Halkı, siyasal eşitlik konusunda 1881 yılından bu yana mücadele vermektedir.  İngiliz sömürge yönetimi, 1882 anayasasında Danışma Meclisi’ne 9 Rum, 3 Türk ve 6  atanmış üyenin yer almasını öngörmüştü. Bunun üzerine 1881 yılı sonunda Yüksek Komisere başvurularak  eşit temsiliyet talep edilmiş olmasına rağmen 1882 anayasasında bu haklı isteğin  dikkate alınmaması üzerine, İngiliz yönetimine tepki gösterilmiştir. 26 Mart 1882 tarihinde  İngiliz Sömürgeler Bakanı Kimberley’e bir muhtıra gönderilerek Enosis’e karşı bir güvence olarak eşit temsiliyet istenmiştir ama sonuç alınamamıştır.

Bu süreç günümüzde de devam etmektedir. İngiliz ulusal arşivlerinde yer alan belgeye göre 18 Kasım 1983 tarihinde  KKTC’nin ilan edildiği 15 Kasım’dan üç gün sonra dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Geoffrey Howe, İngiltere Büyükelçiliklerine  telgraf göndererek bu ülkelerde KKTC’nin tanınmaması için çalışmalar yürütmelerini istemiştir.

Acaba İngiltere, Crans Montana’da  kimden yana  tavır sergilemiştir?

Kıbrıs Anayasası ile kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olan Makarios’a karşı EOKA lideri Nikos Sampson 15 Temmuz 1974 tarihinde darbe yapmıştır.  Bu darben 5 gün sonra Türkiye  20 Temmuz’da 11 Şubat 1959 tarihinde Zürih’te,  19 Şubat 1959 tarihinde de Londra’da imzalanan anlaşmalardan doğan hakkını kullanarak  Kıbrıs’a müdahale etmiştir.

Türk Silahlı Kuvvetleri 20 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs’ta başlattığı harekat sonucunda 14 Ağustos’ta Lefkoşa’ya girerek Enosis’e engel olmuştur. Bu harekat Zürih ve Londra Anlaşması’nın 4’ncü maddesine göre yapılmıştır. Fakat Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi (Council of Europe, Parliamentary Assembly, Official Report of Debates, p. 212: Cyprus is…..under Turkish military occupation) harekatı işgal olarak değerlendirmektedir.

Londra Anlaşması sonucunda Kıbrıs Cumhuriyeti bağımsız bir devlet olarak 16 Ağustos 1960 tarihinde kurulmuştur. Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Krallık; Kuruluş, İttifak ve Garanti adındaki 3 anlaşmayı imzalamışlardır. Fakat 1963 yılında Akritas Planı’nın yürürlüğe konulmasıyla Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türkleri yönetimden zayıflatarak daha sonra Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Yunanistan ile birleştirmeyi (Enosis) amaçlamışlardır.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin temel yapısı Zürih’te belirlenmiş, 27’nci madde ile  belgedeki tüm maddeler, Kıbrıs Anayasasının temel maddeleri sayılması kabul edilmiştir. Güney Kıbrıs Rum Lideri Glafkos Clerides   Cyprus: My Deposition adlı kitabında AB’ye girildiğinde 1960 Garanti Anlaşması’nın pratikte işlemeyeceğini açıklamıştır.  İngiliz Hukukçu Maurice H. Mendelson  Kıbrıs’ın AB’ye tam üyelik başvurusunun geçersiz olduğu görüşünde olmasına rağmen Kıbrıs tüm ada olarak  AB üyesi yapılmıştır.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi  Kıbrıs adı altında  adına AB üyesi olunca,  2006 yılındaki Ek Protokol ile ilgili Türkiye’ye yeni yaptırımlar uygulanmasını istemiş, fakat diğer üye devletler tarafından öneri kabul edilmeyince 2009 yılında  tek taraflı olarak İşçilerin Serbest Dolaşımı (2. Başlık), Enerji (15. Başlık), Yargı ve Temel haklar (23. Başlık), Adalet Özgürlük ve Güvenlik (24. Başlık), Eğitim ve Kültür (26. Başlık), Dış Güvenlik ve Savunma Politikası (31. Başlık) dahil 6 başlığı bloke etmiştir.

Kıbrıslı Rumlar ve AB, 15 Temmuz’u yok sayarak 20 Temmuz’da Türkiye’nin  adayı işgal ettiğini savunurlar. Fakat  İslam İşbirliği Kuruluşu üyesi 57 Müslüman ülke  dahil hiçbir ülke  20 Temmuz’un gerçek çıkış noktasını hatırlamak istememektedir.  Daha da kötüsü, Akdeniz’de Kuzey Kıbrıs Rum Yönetimi’nin  Kıbrıs’ta doğal gaz aramalarına  Katar’ın destek vermesidir. Buna rağmen  Rumları destekleyen  Katar’ı korumak için  Türkiye’nin Katar’a arka çıkması anlaşılır gibi değildir.

Rahmetli Bülent Ecevit 20 Temmuz’dan 2 gün sonra Yunanistan’da Albaylar Cuntası’nın çökmesine sebep olan 20 Temmuz harekatı  üzerine  “Yunanistan’a da demokrasi getirdik” demişti. Eğer Türkiye  20 Temmuz’da  Kıbrıs’a müdahale etmeseydi, Yunanistan AB üyesi olamazdı. Çünkü, demokrasinin olmadığı Yunanistan’ı AB üye yapmazdı. Tıpkı Türkiye’de 27 Mayıs ve 12 Eylül askeri darbelerinden sonra AB ile ilişkilerimizin askıya alınmasında olduğu gibi.

Kıbrıs’ta 15 Temmuz darbesinin yıldönümü  sebebiyle  Güney’de  düzenlenen törenlerde darbede ölenler anılmıştır.  Makarios karşıtı darbenin başlama saati olan 8.20’de Güney Kıbrıs’ta  sirenler çalmış, Lefkoşa’nın Rum kesimindeki Ay Konstantinu ve Eleni Kilisesi’nde ayinler gerçekleştirilmiştir.  Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu II. Hrisostomos’un yönettiği  törene Türkleri temsil etmeyen Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis de katılarak ayrışmayı körüklemiştir.

Aslında ayrışma, Kıbrıslı  Rumların en sağındaki  parti  ELAM’ın (Ethniki Laiki Metopo/Ulusal Demokratik Cephe) Rum Temsilciler Meclisine 15 Ocak 1950 tarihinde Kıbrıs Rumları arasında yapılan ve yüzde 96 Evet oyunun çıktığı Enosis Plesibiti’nin  yıldönümünü her yıl anmak  önerisinin Rum Meclisinde kabul edilmesiyle kesinleşmiştir. Bu karar, Kıbrıs’ın iki halk arasında zaten çok gevşek olan ipleri koparmıştır.

Zürih ve  Londra  Anlaşmaları sonucunda yürürlüğe giren Kıbrıs Anayasası   uyarınca  Kıbrıs  Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olan Makarios’un , “Zürih Anlaşması Enosis’e giden yolda bir basamaktır” demeci , Zürih ve Londra’da altına imzasını attığı anlaşmaları inkar edeceğinin habercisiydi.

Cumhuriyetin ilanından sonra  15 Ağustos 1962 tarihinde Rum Ortodoks Kilisesinin merkezi olan Kykko manastırında yapılan törende Makarios’un “Kıbrıslı Rumlar, EOKA’cılar tarafından başlatılmış bulunan istiklal mücadelesine devam etmeli ve onların başlattığı görevi tamamlamalıdırlar. Mücadele şimdi yeni bir şekilde devam ediyor ve hedefimize ulaşıncaya kadar devam edecektir” açıklaması unutulursa, Kıbrıs konusu AB üyeliği için feda edilmiş olur.

Kıbrıs ile ilgili iki anımı da bu vesileyle paylaşmak isterim. 1966 yılında Ankara’da SBF’de  birinci sınıfta idim. Bu yılın sonbaharında Ankara Kurtuluş Parkı’nda bir Kıbrıs Mitingi düzenlenmişti Düzenleyenler arasında o dönemde SBF okuyan  Melih Gökçek’te vardı. Rahmetli Rauf Denktaş, tutuklu bulunduğu Kıbrıs’tan gelerek ateşli bir konuşma yapmış, Makarios’un kuklaları da yakılmıştı.

Yıl 1974. Eskişehir’de  İİTA bahçesindeki SBE’de  doktora tezimi yazıyordum. 20 Temmuz Cumartesi günü öğle saatlerinde büyük bir gürültü koptu. Bahçeye çıktım. Eskişehir Hava Üssünden öğlen saatlerinde peş peşe jetler kalkarak Güneye uçuyorlardı. Ne olduğunu akşam haberlerinde öğrendim. Çünkü, Barış Harekatı başlamıştı.

20 Temmuz 1974 zaferinin  yıldönümü kutlar, 20 Temmuz ve sonrasındaki harekattaki bütün şehitlerimize Allah’tan Rahmet dilerim.

***

İstanbul Beylik Düzü Belediyesi tarafından KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı,  merhum Rauf Denktaş’ın anısına  hazırlanan anıtın  11 Temmuz’daki  açılışın İstanbul Valiliği tarafından törene  bir gün  kala izin verilmemesini anlamış değilim.

Prof. Dr. S. Rıdvan Karluk

AKEV Üniversitesi

Antalya

[email protected]

[email protected]

Mevlüt Çavuşoğlu Titanic Berlin

GİRİŞ TARİHİ:

GÜNCELLEME:

Bu gibi içeriklerin devam etmesini istiyor, Akademik yayınları veya vatandaş gazeteciliği destekliyorsanız, maddi katkıda bulunabilirsiniz.

İçerik desteği, sponsorluk veya işbirliği teklifleri için bizimle irtibata geçebilirsiniz.

1948 yılında Eskişehir’de doğdum .1970’de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdim. Kısa bir süre Maliye Bakanlığı ve Sayıştay’da çalıştıktan sonra 1972 yılında Eskişehir İTİA İktisat Bölümü’nde akademik kariyere başladım. 1975’te doktor, 1979’da doçent oldum. 1975 – 1976’da İngiltere Sussex Üniversitesi’nde doktora üstü çalışmalar yaptım.

1982 yılında Devlet Planlama Teşkilatı Başbakan Turgut Özal’ın direktifleri doğrultusunda kurulan AET Genel Müdürlüğü’nün (şimdiki AB Bakanlığı) başkanlığını yaptım. 1984 – 1985 döneminde İktisadi Kalkınma Vakfı Yönetim Kurulu üyeliğinde bulundum, 1982 – 1985 yılları arasında İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı’na (Nuh Kuşçulu) danışmanlık yaptım. Bu dönemde Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımları konusunda iki kitabım (biri İngilizce) ile İhracatta Vergi İadesi kitabım İTO tarafından yayınlandı.

1985 yılında Paris’te OECD nezdinde Türkiye Büyükelçiliği’ne Planlama Müşaviri sıfatıyla tayin edildim. Görev yaptığım dönemde Türkiye’yi 4 Komite’de temsil ederek, Türkiye’de kalkınmakta olan bölgeler konusunda OECD’nin önemli bir araştırmasının (Regional Problems and Policies in Turkey) basılmasına katkıda bulundum. 1990 yılında yurda dönüşümde DPT Müsteşar Müşavirliği’ne getirildim. Daha sonra Başbakanlık Başmüşavirliğinde Türkiye ile Türk Cumhuriyetlerinin ekonomik ilişkilerinin gelişmesinde bir model olan “Türk Ödemeler Birliği” kurulması için bir proje geliştirdim.

1991 yılında profesörlüğe atanarak Anadolu Üniversitesi’ne geçtim. Anadolu Üniversitesi’nde Türkiye Ekonomisi, Uluslararası İktisat, Uluslararası Ekonomik Kuruluşlar, Avrupa Birliği, Avrupa Birliği Türkiye İlişkileri , Dış Ticaret Teorisi ve Politikası, Uluslararası Entegrasyonlar derslerini kendi eserlerimi esas alarak yürüttüm. Akademik kariyerimde 23 yüksek lisans, 16 doktora tezi yönettim. Bu öğrencilerim arasında çeşitli üniversitelerde görev yapan çok sayıda profesör, doçent ve yardımcı doçent bulunmaktadır. Üniversite Senato ve Yönetim Kurulu üyeliği yaptım, İktisat Fakültesi Dekanlığım döneminde AÖF kapsamında bulunan tüm iktisat kitaplarının yeni formata göre yazılmasına yazar ve editör olarak katkıda bulundum.

İkinci (1981), Üçüncü (1992) ve Dördüncü (2004) Türkiye İktisat Kongrelerine bildiri sunarak katılan tek öğretim üyesiyim. Dördüncü Türkiye İktisat Kongresi Bilim Komisyonu üyeliği yaparak Türk Sanayici ve İşadamları Vakfı (TÜSİAV) Bilim Kurulu Başkanlığı görevinde bulundum. 1996 yılında TOBB Milletlerarası Ticaret Odası (International Chamber of Commerce: ICC) Uluslararası Ticaret ve Yatırım Politikaları Komisyonu’nda (Commission on Trade and Invesment Policy) ICC Türkiye Temsilciliğine getirildim. Son 10 yıldır TOBB ICC IFO World Economic Survey kapsamında her üç ayda Türkiye ekonomisindeki gelişmeler ile ilgili olarak gönderilen sualnameleri cevaplandıran 12 uzmandan biriyim.

“Uluslararası Ekonomi: Teori ve Politika”, “Türkiye Ekonomisi: Cumhuriyetin İlanından Günümüze Yapısal Değişim”, “Avrupa Birliği”, “Türkiye Avrupa İlişkileri: Bir Çıkmaz Sokak” ve “Uluslararası Kuruluşlar” başlıklı temel ders kitaplarım dahil yayınlanmış 24 kitabım, 300’den fazla makalem, 12 ortak ve 3 çeviri eserim vardır. Beş ders kitabım (642-908 sayfa aralığında) 42 baskı yapmıştır. Tüm üniversitelerde ders kitabı ve yardımcı kitap olarak okutulmaktadır.

Ortak yazarlı bir ders kitabım TÜBA üniversite ders kitapları 2012 yılı telif ve çeviri eser ödülü olmak üzere 6 “bilimsel araştırma ödülüne” sahibim. Diğer araştırma ödüllerim şunlardır: 1984: Enka Vakfı, “Türk Ekonomisinin Dünya Ekonomisine Entegrasyonu,” Bilimsel Araştırma Yarışması Üçüncülük Ödülü, 1982: Türkiye Milli Kültür Vakfı: Teşvik Armağanı, Dal: İktisat, 1981: İktisadi Kalkınma Vakfı, “AET ile İlişkilerimizin Atatürkçü Ekonomik Politika Açısından Değerlendirilmesi,” Behçet Osmanağaoğlu İnceleme Yarışması Birincilik Ödülü, 1979: Pamukbank, “Dışsatımın Özendirilmesinde Ticari Bankalarımızın Yeri” Bilimsel Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü.

ABD ABI Enstitüsü’nün Yılın Eğitimcisi (Man of the Year 2011) ödülü sahibiyim. Özgeçmişim WHO’s WHO Dünya, Asya ve Türkiye baskılarında yer almıştır. (Who's Who in Asia 2012, Asya’da Kim Kimdir 2’nci baskı, 01/11/2011, Who's Who in the World 2011, Dünyada Kim Kimdir, 28’nci baskısı, 03/12/2010, Günümüz Türkiyesi'nde Kim Kimdir, 01/05/2005). Özgeçmişim Turkischer Biographiscer Index/Turkish Biographical Index’te (2004, s.563) yer almıştır. Google Akademik’te 1.070 (05.02.2018) atıfım vardır.

Eskişehir Sanayi Odası, Eskişehir Ticaret Odası, İstanbul Sanayi Odası, Ankara Ticaret Odası, Ankara Sanayi Odası, Kayseri Sanayi Odası, İşveren Dergisi, İktisadi Kalkınma Vakfı Dergisi gibi oda dergilerinde yazılarım yer almıştır. Türkiye’de yayınlanan çok sayıda bilimsel derginin hakem heyetinde yer almaktayım. Ders kitaplarım: 42 baskı yapmış olup 3.884 sayfadır.

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bugün Gündem
  1. Tasavvuf; Kullara Tapınma? KUR’AN!? Tasavvuf konusu; ilk başlarda KUR’AN merkezli nefsi terbiye etme amaçlı ortaya çıkmışsa da; sonralarda kişileri yüceltme,…

  2. KUR’AN! Fal?-Nazar?-Büyü? (Mâide,3)”Fal oklarıyla-kehanet yoluyla gelecekte sizleri neyin beklediğini öğrenmeye çalışmak fısktır-kötü bir eylemdir; çünkü bu yoldan çıkmaktır.” Fal ile…

  3. KUR’AN-İçki?! Robotlaşmış Kullar?! Kafayı içki içenlere takmış, onları cehennemlik-kâfir ilan eden din satıcıları-yobazlara inat, Yüceler Yücesi Yaratıcı aşağıdaki ‘içki’ ile…

  4. İlginç, bir sürü insan hakkında haklı haksız yurtdışına çıkış yasağı var ama sadece spesifik olarak TMSFye borcu olanların yasağını kaldırmak…

  • PROTEİN EKSİKLİĞİ

    PROTEİN EKSİKLİĞİ

    Ülkelerin gelişmesini, proteinli gıdalarla beslenen gençler ve kuşaklar sağlar. Her Japon çocuğu mutlaka yumurta yer, et, balık, fındık, badem yer, süt içer. Her Alman çocuğu […]


  • Türkiye’ye turist yağacak…

    Türkiye’ye turist yağacak…

    Alınan onca önleme rağmen Rus turistlerin Türkiye tercihi önlenemiyor. Geçenlerde yazmıştık. Rusya, iç turizme yönelik önlemler almaya başlamıştı. Ancak, görülüyor ki Rus turistler Türkiye’den hali […]


  • Fal?-Nazar?-Büyü?

    Fal?-Nazar?-Büyü?

    KUR’AN!Fal?-Nazar?-Büyü? (Mâide,3)”Fal oklarıyla-kehanet yoluyla gelecekte sizleri neyin beklediğini öğrenmeye çalışmak fısktır-kötü bir eylemdir; çünkü bu yoldan çıkmaktır.” Fal ile ilgili uyaran ayetten sonra kendimize şu […]


  • Kocaseyit

    Kocaseyit

    1929’da Havran’a gelen Gazi Mustafa Kemal Atatürk  ,Nahiye Müdürüne , ” Havran köylerinden birinde bir Seyit Onbaşı olacaktı onu bulup getirin” der. Seyit Onbaşı’nın hangi köyde olduğunu bilmeyen Nahiye Müdürü “Emriniz olur.Buluruz […]


  • SEÇİM SİSTEMİNİN GÜVENİRLİĞİ

    SEÇİM SİSTEMİNİN GÜVENİRLİĞİ

    Erkam Tufam yurtdışında yaşayan bir gazeteci. Niye yurtdışında, nasıl çıkmış gibi sorular beni ilgilendirmiyor. Bir yazımda vurgulamıştım; ‘ben söze bakarım’! O kişinin söylediklerinin ne kadarı benim […]


  • Diploması Gizlenen Cumhurbaşkanı Kim?

    Diploması Gizlenen Cumhurbaşkanı Kim?

    Yukarıdaki başlık sayın Emin Çölaşan’ın  dünkü  yazısının başlığıdır.  Sayın Sultan Uçar    “Diploma kayalara çarpmış’başlığı ile sayın Cumhurbaşkanının diplomasını sorgulamış. Sayın Fatih Portakal ise “En azından […]


  • Bir Şahin’in inanılmaz yolculuğu

    Bir Şahin’in inanılmaz yolculuğu

    Kuşlar yılın farklı zamanlarında besin kaynaklarının mevcudiyetine ve iklim koşullarına bağlı olarak kışı geçirecekleri alanlara veya üreme alanlarına göç ederler. Göç eden kuşların çoğu Avrupa, […]


  • Orta Asya’da Türkler

    Orta Asya’da Türkler

    Türkmenistan’daki ‘Türk’ ile Türkiye’deki ‘Türk’ aynı insanları mı ifade ediyor? Eğer öyleyse, neden ikisinin arasında isimleri başka insanlara atıfta bulunan ülkeler var? İran, Irak, Suriye […]


  • Çadır söken AFAD’a tepki

    Çadır söken AFAD’a tepki

    CHP’li Parlar’dan çadır söken AFAD’a tepki İSYAN ETMEK YETMEZ, HESAP SORACAĞIZ CHP Hatay Milletvekili A. Adayı Dr. Hasan Ramiz Parlar, depremden yıkılan Hatay’da elektrik, tuvalet […]


  • Tercihleri ile Yavaş Yavaş Ölümü Seçmek veya Seçmemek

    Tercihleri ile Yavaş Yavaş Ölümü Seçmek veya Seçmemek

    “Yavaş yavaş ölürler okumayanlar” diyor şair. Yaşam Tercihimizde Yavaş Yavaş Ölümü Mü? Yoksa Yaşamı Anlayarak Ölmek mı? Brezilyalı şair Martha Medeiros’un 1961 yılında yazdığı “Ağır […]


  • SEÇİMLERDE SEÇMEN; YA T.C. YA DA YIKIM VE KAOS DİYECEK. Sefa Yürükel

    SEÇİMLERDE SEÇMEN; YA T.C. YA DA YIKIM VE KAOS DİYECEK. Sefa Yürükel

    Türkiye’de önümdeki dönemde yapılacak seçimler için herkesinde gördüğü gibi, ABD bilerek kendine bağlı işbirlikçilerle beraber R.T.E. -K.K. üzerinden Türkiye’ye anti demokratik ve totaliter içerikli iki […]


  • Yine bir deprem uyarısı…

    Yine bir deprem uyarısı…

    Depremler tehlikesi halen devam ediyor. Uzmanlar yeni depremler konusunda yeni uyarılarda bulunuyor. Şimdi de Bingöl masaya yatırıldı. Bingöl’de de deprem olabileceği konusunda yeni uyarılar geldi. […]