Avrupa Birliği ile Yeni Bir Sayfa mı Açılıyor?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Brüksel dönüşünde AB yetkilileriyle gerçekleştirdiği görüşmelerin üyelik sürecine yeni bir ivme kazandıracağını açıklamıştır: “…Referandum sürecinde yaşananların geride bırakılması gerekiyor. Artık yeni bir süreci başlatma temennisi Tusk ve Juncker tarafından da gündeme getirildi.” Gazetecilerin AB ile yeni bir sayfa mı açılıyor? sorusu üzerine “Bir takım çalışmalar yapmışlar. Şu anda kendilerinden bu yaptıkları çalışmaya yönelik biz 12 aylık takvim aldık. Bu takvim üzerinde bir çalışma yapacağız ve adımları atacağız” demiştir.

Sayın Cumhurbaşkanı Avrupa Birliği ile ilgili temaslarda bulunmak üzere 5 Eylül 2015 tarihinde  gittiği Brüksel’de “Avrupa’nın kaderini ve geleceğini Türkiye’den ayrı düşünmek mümkün değildir. AB ile müzakere sürecimizin suni siyasi engellerden arındırılarak tekrar canlandırılması gerektiğini belirttim” dedikten sonra şu doğru tespitte bulunmuştur: “Avrupa Birliği stratejik hedeftir.” Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de 9 Mayıs 2013 tarihinde kutlanan Avrupa Günü’nde, Avrupa’nın tartışılmaz bir parçası olan Türkiye’nin AB üyeliğinin pek çok konuda AB’ye önemli artılar getireceğini açıklamıştı.

Referandum sürecinde Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin (AKPM) 45’e karşı 113 oyla Türkiye’yi  denetim sürecine alması, Avrupa ile olan  ipleri iyice germiştir. Çünkü Konsey, 1996’da aldığı denetleme kararını 2004’de kaldırmıştı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 2010 yılında Konsey Başkanlığına seçilirken Başbakan Erdoğan “İlk kez bir Türk 47 ülke arasından başkan seçiliyor. İftihar vesilesidir; Türkiye’nin başarısıdır, itibarının artmasıdır, çok mutluyuz.” demişti. Çavuşoğlu, 2014 yılında da Konsey’in onursal üyesi olmuştu.

Burada bir hatırlatma yapmak isterim. Paris’te Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Kuruluşu (OECD) nezdinde görev yaptığım dönemde Başbakan Turgut Özal 1986 yılında OECD Bakanlar Konseyi Başkanı olmuş ve OECD tarihinde ilk defa bir Türk Başbakanı OECD Bakanlar Konseyi’ne Başkanlık yapmıştır.

Avrupa Konseyi, Türkiye’nin denetim kategorisine alınmasını 2008 yılında  Adalet ve Kalkınma  Partisi’nin  Anayasa Mahkemesi’nde  kapatılmasının görüşüldüğü sırada gündemine  almıştı. Mahkemeden karar çıkmayınca konu gündeminden düşmüştü. AGİT ve Venedik Komisyonu raporlarında da Parti’nin kapatılma girişimleri eleştirilmişti. Fakat alınan son kararla Türkiye, AKPM bünyesindeki Rusya, Ukrayna, Moldova, Ermenistan ve Gürcistan gibi demokratik standartlar açısından ikinci sınıf sayılan ülkeler sınıfına dahil edilerek  ikinci lige düşürülmüş, Türkiye’nin demokrasisi sorgulanmaya başlanmıştır.  AKMP Avrupa Birliği’nin bir kurumu olmasa da kararları AB politikalarını etkilemektedir.
Avrupa Birliği ile ilişkiler düzelirken referandum sürecinde gündeme getirilen “idam isteriz” talepleri acaba rafa mı kalktı sorusu gündeme gelmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı, anayasa değişikliğiyle ilgili 16 Nisan’daki referandumdan evet çıkması durumunda, idam cezasının Meclis’in gündemine getirileceğini ve muhalefetin desteklememesi durumunda bununla ilgili referandum yapılacağını açıklamıştı. Evet Platformu’nun Şanlıurfa’daki mitinginde Cumhurbaşkanı katılımcıların idam isteriz yönündeki sloganlarına şöyle destek vermişti: 16 Nisan’da  evetle sandıklar patladığı takdirde hemen ardından parlamentoya idamla ilgili karar taslağı inşallah gelecek.. bir referandum da onun için yaparız.”

Cumhurbaşkanı referandum sonrası Tarabya’daki Huber Köşkü’nde yaptığı konuşmada da “Yapacağımız ilk iş… (idam isteriz sesleri) hemen bu konuyu Başbakan ve Bahçeli ile konuşacağım. Zaten sayın Bahçeli ben desteklerim dedi, sayın Yıldırım da aynı şekilde. Kılıçdaroğlu da destekleyeceğini söylemişti. Eğer gerçekten önüme gelirse ben bunu onaylarım. Desteklemedi, o zaman yapacağımız şey ne? Bir halk oylaması da onun için yaparız”  demişti.

Türkiye AB ilişkileri, 15 Temmuz menfur darbe girişiminden sonra  rayından çıkmış,16 Nisan referandumu öncesinde meydan okuma derecesinde kötüleşmiştir. Cumhurbaşkanı 9 Nisan’da  Gündoğdu Meydanı’ndan İzmirlilere şöyle seslenmiştir: AB meselesi inşallah 16 Nisan’dan sonra tekrar masaya yatacak. Oradaki halkımıza çok zulmettiler. Çok aşağıladılar ama halkımız da hesabını soracak. Bu hesabın bedelini de 16 Nisan’dan sonra ödeteceğiz hiç merak etmeyin.”

Geçen hafta Brüksel’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Avrupa Komisyonu Başkanı Juncker, Konsey Başkanı Tusk, Parlamento Başkanı Tajani, Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve Almanya Şansölyesi Merkel ile yüz yüze görüşmesi sorunları çözmemiştir ama karşılıklı ilişkilerin normalleşmesi yönünde önemli bir adım atılmıştır. Tusk görüşme sonrasında yaptığı kısa açıklamada taraflar arasındaki işbirliğinden söz etmiş ve görüşmenin odağına insan haklarını yerleştirmiştir. (We discussed the need to cooperate. I put the question of human rights in the center of our discussions)

Cumhurbaşkanı 9 Mayıs Avrupa Günü dolayısıyla yayınladığı  mesajda referandum sürecinde kapıyı kapattığı Avrupa Birliği üyeliğini Türkiye için stratejik hedef olarak nitelemiştir: “Tarihi, coğrafi ve kültürel olarak yüzyıllardır Avrupa’nın bir parçası olan ülkemiz, stratejik hedef olarak gördüğü AB üyelik sürecini, karşılıklı saygı, eşitlik ve kazan-kazan anlayışı çerçevesinde devam ettirmek arzusundadır. ”

Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür ve de hatırlamakta sonsuz yarar  vardır. 17 Aralık 2004 tarihinde  AB ile müzakere tarihinin alınması üzerine, Brüksel’den yurda dönen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Ankara’da törenlerle karşılanmış, Kızılay Meydanı’nda  gündüz vakti  havai fişekli tören düzenlenmiştir. Erdoğan yaptığı konuşmada, “Aydınlık yarınların çağdaş Türkiye’si için çıktığımız yolda hamdolsun, dün müzakere süreciyle ilgili tarihi 3 Ekim olarak almış bulunuyoruz…geçen süre içinde bir çok gayretler oldu. Birçok liderin AB yolunda mücadelesi oldu. Aşama aşama şüphesiz bir yerlere gelindi… Bundan sonra şüphesiz önümüzde uzun, zorlu yollar var unutmayın. Bundan sonra ülkemizde demokrasi daha faklı bir şekilde güç bulacaktır…Türkiye çağdaş ülkeler arasındaki yerini almaya başlamıştır alacaktır” derken haklıydı. 

Çünkü AB, demokrasi ve hukuk devleti kriterlerine yönelik reformlar için  çıpa olmalıydı. Avrupa Birliği süreci, Türkiye Cumhuriyeti’nin stratejik hedefi ve bir medeniyet projesiydi. Dokuzuncu Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel’in  Aydın Doğan’a 7 Şubat 2015 tarihinde yazmış olduğu mektuptaki  “Türkiye, ne olursa olsun, Avrupa Birliği çıpasına sarılmalıdır. Bundan vazgeçmek olmaz”  açıklaması,  o günde bugünde geçerliliğini  korumaktaydı. AB,  dünyanın en büyük ortak pazarı olup, bir ekonomik refah alanıydı. Tüm eksikliklerine ve  aksaklıklarına  rağmen AB, tüm ülkeler için cazibe alanı olmaya devam etmekteydi. Tüm bu sebeplerle mülteciler Türkiye üzerinden AB ülkelerine göç etmek istemekteydi.

Eğer tersi olsaydı, Fransız, Alman, İtalyan, Hollandalı gibi AB üyesi ülke vatandaşları Suriye, Irak, Ürdün, Lübnan ya da İran’a sığınmak için ülkelerini terk edip,  Ege denizini botlarla geçerek önce Türkiye’ye kaçak yollardan girer, bu yolcuklarında çoğu Ege’nin mavi sularında hayatlarını kaybeder, bazılarının çocukları da suda boğularak küçük ve masum bedenleri Bodrum sahillerine vururdu. Tıpkı 2 Eylül 2015  tarihinde  Bodrum‘da sahile vuran Suriyeli 3 yaşındaki Aylan bebek gibi. 

Referandum sonrasında daha çok seçmene yönelik açıklamalar yerine ülke çıkarlarını gözeten bir politika izlenmesi çok önemlidir. Türkiye ile Batı dünyası arasındaki ilişkiler zayıflarsa, Türkiye’de bir eksen kayması olabilir ama bu kayma hiçbir zaman Şanghay Beşlisi  yönünde olamaz. Eğer olursa Rusya,  Ermenistan ve Çin ile aynı blokta  yer alırız ki, bu kabul edilemez. Ulus devlete geri dönüş, içe kapanma, dar milliyetçilik,  popülizm, Türkiye dahil  hiçbir ülkenin  yararına olmaz.

Prof. Dr. Daren Acemoğlu Avrupa Birliği’ne ve de NATO’ya alternatif olarak Şanghay Beşlisi’ne üye olmasının Türkiye açısından olumlu olmadığını şöyle açıklamıştır: “Türkiye’nin Batı’yla ilişkisi hiçbir  zaman sorunsuz değildi. Bir adım geri, bir adım ileri gidiyordu. Avrupa’yla yakınlaştığımız dönemler hep iyi netice verdi.”

Türkiye pireye kızıp yorgan yakmamalıdır.

Rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın 14 Nisan 1987 tarihindeki üyelik başvurusu sırasında söylediği “Bu uzun ve meşakkatli bir yoldur. Bizi caydırmak için çok şey yapacaklar. Ama yılmamalıyız” görüşü unutulmamalıdır. Türkiye için zaman zaman “Batıya giden gemide Doğuya koşan ülke” benzetmesi  yapılmıştır ama bunun doğru olmadığı Türkiye’nin üye olduğu  Avrupalı ekonomik, askeri ve siyasi kuruluşlar tarafından ispatlanmıştır.

Başbakan Binali Yıldırım, “Avrupa rotasını şaşırmış durumda. Bir yandan yükselen ırkçılık, bir yandan yabancı düşmanlığı, özelinde Türk düşmanlığı… Şu an AB’nin ikircikli tutumundan dolayı Türk kamuoyunun AB’ye güveni dibe vurmuş durumda. Önce bunu düzeltmemiz lazım”  derken doğru bir tespitte bulunmuştur.   Avrasya Kamuoyu Araştırmaları Merkezi’nin  18-22 Mart 2017 tarihleri arasında 26 il ve ilçelerinde 2032 kişi ile yaptığı araştırmada Türkiye’nin AB üyeliğini destekliyor musunuz sorusuna verilen cevaplar şöyledir: Evet yüzde 42.2, hayır yüzde 42.9, kararsız 14.9.

Türk kamuoyunda son zamanlarda Avrupa Birliği’nde ortaya çıkan Türkiye karşıtı söylemler üzerine AB’ye yönelik destek  azalmış, AB üyeliği konusu gündemden düşmüştür. Avrupa Eğitim  ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı TAVAK 2016’da açıkladığı  6’ncı Türk Halkının AB’ye Bakışı Araştırması’na göre Türk halkının yüzde 64’ü AB’ye üye olacağımıza inanmamaktadır. 2015 yılında bu oran yüzde 48 idi.  Araştırmaya katılanların yüzde 56’sı Türkiye’nin AB’ye ihtiyacı olmadığını belirtirken, üyelik önündeki en büyük sorunun ise İslamofobi olarak görmektedir.

Türkiye’nin AB üyeliği hedefinden bir sapma  söz konusu  değildir. Çünkü, 2001, 2003 ve 2008 yıllarında güncellenerek Bakanlar Kurulu kararıyla Resmi Gazete’de yayınlanan AB üyeliği hedefine yönelik Türkiye Ulusal Programı’nın giriş bölümündeki hedefte  bir değişiklik olmamıştır. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun 28 Ocak 2015,  AB Bakanı Volkan Bozkır’ın  18 Mayıs  2016 tarihinde “AB bizim için stratejik bir hedeftir”  ve  Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun  9 Ocak 2017 tarihindeki “Türkiye’nin olmadığı Avrupa eksiktir” açıklamaları,  AB ile iplerin  henüz kopma noktasına gelmediğini göstermektedir  Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin 20 Mart 2017 tarihindeki açıklamasını da bu kapsamda değerlendirmek gerekir: “Türkiye’nin yolculuğu, Avrupalı dostları ile birlikte medeniyet yolculuğudur.”

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek  de “AB bizim için önemli bir çıpa, Batı’dan bir kopuş görmüyorum”  tespitinde bulunmuştur. Diğer Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli  de “Avrupa, bizim en büyük ekonomik ortaklarımızdan biridir. Bu ticaretten her iki taraf da çıkar sağlıyor. İki tarafın menfaatini yükseltecek şekilde ilişkilerimiz devam edecektir” demiştir.

Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, AB’nin Brexit sonrası izleyeceği yöne ilişkin muhtemel senaryoları ortaya koyan Beyaz Kitabı, (White Paper On The Future of Europe: Reflections and scenarios for the EU27 by 2025) 1 Mart 2017’de kamuoyuna açıklamıştır.  AB’nin değişen şartlara uyum sağlaması gerektiği  açıklanan  kitapta, “Önümüzde, güvenliğimiz, halkımızın refahı ve  Avrupa‘nın giderek çok kutuplu bir dünyada oynaması için gereken role ilişkin önemli sınamalar var. 27 üyeli birleşik bir  Avrupa‘nın kendi kaderini şekillendirmesi ve kendi geleceği için bir vizyon geliştirmesi gerekiyor”  denilmiştir.

Türkiye yeni bir yapılanma sürecine giren Avrupa Birliği’nde yerini almalı ve yeni bir strateji oluşturmalıdır.

İKV Başkanı Ayhan Zeytinoğlu’nun da belirttiği gibi Türkiye’nin Avrupa norm ve değerleri yönündeki ilerlemesi,  Avrupa’nın istikrarı ve kalkınması için de önemlidir. Bu açıdan değerlendirildiğinde  tam üyelik perspektifinden sapılmadan, gümrük birliğinin güncellenme sürecine hız verilmeli, müzakere sürecinde göç, serbest dolaşım, adalet ve yargı konularını kapsayan 23 ve 24’ncü  başlıklar açılmalı, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve AB Konseyi’nin başlıkların açılmasına koyduğu vetoların kaldırılması için daha çok çaba gösterilmelidir.

***

Dost ve kardeş ülke Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuruluşunun (28 Mayıs1918) 99’ncu yılını kutlarken, Cumhuriyetin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı  Mehmet Emin Resulzade’yi  rahmetle anar, tüm  Azeri Türklerine  esenlik ve mutluluklar dilerim. Bu kapsamda Ankara’da düzenlenen ve AKEV Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hayati Aktaş’ın da katıldığı bir etkinlikte  Manisa Milletvekili  Doç. Dr. Selçuk Özdağ’ın “Azerbaycan ve Türkiye halkının yükselen bayrakları bir daha inmeyecek ve sürekli yükselmeye devam edecektir”  ifadesini ben  yadırgadım. Çünkü, Türkiye halkı yerine Türk halkı  daha doğru bir tanımlamadır.

Türk yerine Türkiye ifadesi kabul edilirse şu komik durumlarla karşılaşmamız kaçınılmazdır: Türkiye bayrağı, Türkiye Silahlı Kuvvetleri, Türkiye Havayolları, Türkiye Milli Takımı, Türkiye lirası, CNN Türkiye,  Jön Türkiye,  Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti, Türkiye hamamı, Türkiye lokumu, Türkiye kahvesi vb.

Prof. Dr. S. Rıdvan Karluk

AKEV Üniversitesi

Antalya

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Brüksel dönüşünde AB yetkilileriyle gerçekleştirdiği görüşmelerin üyelik sürecine yeni bir ivme kazandıracağını açıklamıştır: “…Referandum sürecinde yaşananların geride bırakılması gerekiyor. Artık yeni bir süreci başlatma temennisi Tusk ve Juncker tarafından da gündeme getirildi.” Gazetecilerin AB ile yeni bir sayfa mı açılıyor? sorusu üzerine “Bir takım çalışmalar yapmışlar. Şu anda kendilerinden bu yaptıkları çalışmaya yönelik biz 12 aylık takvim aldık. Bu takvim üzerinde bir çalışma yapacağız ve adımları atacağız” demiştir. - ab turkiye

GİRİŞ TARİHİ:

GÜNCELLEME:

Bu gibi içeriklerin devam etmesini istiyor, Akademik yayınları veya vatandaş gazeteciliği destekliyorsanız, maddi katkıda bulunabilirsiniz.

İçerik desteği, sponsorluk veya işbirliği teklifleri için bizimle irtibata geçebilirsiniz.

1948 yılında Eskişehir’de doğdum .1970’de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdim. Kısa bir süre Maliye Bakanlığı ve Sayıştay’da çalıştıktan sonra 1972 yılında Eskişehir İTİA İktisat Bölümü’nde akademik kariyere başladım. 1975’te doktor, 1979’da doçent oldum. 1975 – 1976’da İngiltere Sussex Üniversitesi’nde doktora üstü çalışmalar yaptım.

1982 yılında Devlet Planlama Teşkilatı Başbakan Turgut Özal’ın direktifleri doğrultusunda kurulan AET Genel Müdürlüğü’nün (şimdiki AB Bakanlığı) başkanlığını yaptım. 1984 – 1985 döneminde İktisadi Kalkınma Vakfı Yönetim Kurulu üyeliğinde bulundum, 1982 – 1985 yılları arasında İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı’na (Nuh Kuşçulu) danışmanlık yaptım. Bu dönemde Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımları konusunda iki kitabım (biri İngilizce) ile İhracatta Vergi İadesi kitabım İTO tarafından yayınlandı.

1985 yılında Paris’te OECD nezdinde Türkiye Büyükelçiliği’ne Planlama Müşaviri sıfatıyla tayin edildim. Görev yaptığım dönemde Türkiye’yi 4 Komite’de temsil ederek, Türkiye’de kalkınmakta olan bölgeler konusunda OECD’nin önemli bir araştırmasının (Regional Problems and Policies in Turkey) basılmasına katkıda bulundum. 1990 yılında yurda dönüşümde DPT Müsteşar Müşavirliği’ne getirildim. Daha sonra Başbakanlık Başmüşavirliğinde Türkiye ile Türk Cumhuriyetlerinin ekonomik ilişkilerinin gelişmesinde bir model olan “Türk Ödemeler Birliği” kurulması için bir proje geliştirdim.

1991 yılında profesörlüğe atanarak Anadolu Üniversitesi’ne geçtim. Anadolu Üniversitesi’nde Türkiye Ekonomisi, Uluslararası İktisat, Uluslararası Ekonomik Kuruluşlar, Avrupa Birliği, Avrupa Birliği Türkiye İlişkileri , Dış Ticaret Teorisi ve Politikası, Uluslararası Entegrasyonlar derslerini kendi eserlerimi esas alarak yürüttüm. Akademik kariyerimde 23 yüksek lisans, 16 doktora tezi yönettim. Bu öğrencilerim arasında çeşitli üniversitelerde görev yapan çok sayıda profesör, doçent ve yardımcı doçent bulunmaktadır. Üniversite Senato ve Yönetim Kurulu üyeliği yaptım, İktisat Fakültesi Dekanlığım döneminde AÖF kapsamında bulunan tüm iktisat kitaplarının yeni formata göre yazılmasına yazar ve editör olarak katkıda bulundum.

İkinci (1981), Üçüncü (1992) ve Dördüncü (2004) Türkiye İktisat Kongrelerine bildiri sunarak katılan tek öğretim üyesiyim. Dördüncü Türkiye İktisat Kongresi Bilim Komisyonu üyeliği yaparak Türk Sanayici ve İşadamları Vakfı (TÜSİAV) Bilim Kurulu Başkanlığı görevinde bulundum. 1996 yılında TOBB Milletlerarası Ticaret Odası (International Chamber of Commerce: ICC) Uluslararası Ticaret ve Yatırım Politikaları Komisyonu’nda (Commission on Trade and Invesment Policy) ICC Türkiye Temsilciliğine getirildim. Son 10 yıldır TOBB ICC IFO World Economic Survey kapsamında her üç ayda Türkiye ekonomisindeki gelişmeler ile ilgili olarak gönderilen sualnameleri cevaplandıran 12 uzmandan biriyim.

“Uluslararası Ekonomi: Teori ve Politika”, “Türkiye Ekonomisi: Cumhuriyetin İlanından Günümüze Yapısal Değişim”, “Avrupa Birliği”, “Türkiye Avrupa İlişkileri: Bir Çıkmaz Sokak” ve “Uluslararası Kuruluşlar” başlıklı temel ders kitaplarım dahil yayınlanmış 24 kitabım, 300’den fazla makalem, 12 ortak ve 3 çeviri eserim vardır. Beş ders kitabım (642-908 sayfa aralığında) 42 baskı yapmıştır. Tüm üniversitelerde ders kitabı ve yardımcı kitap olarak okutulmaktadır.

Ortak yazarlı bir ders kitabım TÜBA üniversite ders kitapları 2012 yılı telif ve çeviri eser ödülü olmak üzere 6 “bilimsel araştırma ödülüne” sahibim. Diğer araştırma ödüllerim şunlardır: 1984: Enka Vakfı, “Türk Ekonomisinin Dünya Ekonomisine Entegrasyonu,” Bilimsel Araştırma Yarışması Üçüncülük Ödülü, 1982: Türkiye Milli Kültür Vakfı: Teşvik Armağanı, Dal: İktisat, 1981: İktisadi Kalkınma Vakfı, “AET ile İlişkilerimizin Atatürkçü Ekonomik Politika Açısından Değerlendirilmesi,” Behçet Osmanağaoğlu İnceleme Yarışması Birincilik Ödülü, 1979: Pamukbank, “Dışsatımın Özendirilmesinde Ticari Bankalarımızın Yeri” Bilimsel Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü.

ABD ABI Enstitüsü’nün Yılın Eğitimcisi (Man of the Year 2011) ödülü sahibiyim. Özgeçmişim WHO’s WHO Dünya, Asya ve Türkiye baskılarında yer almıştır. (Who's Who in Asia 2012, Asya’da Kim Kimdir 2’nci baskı, 01/11/2011, Who's Who in the World 2011, Dünyada Kim Kimdir, 28’nci baskısı, 03/12/2010, Günümüz Türkiyesi'nde Kim Kimdir, 01/05/2005). Özgeçmişim Turkischer Biographiscer Index/Turkish Biographical Index’te (2004, s.563) yer almıştır. Google Akademik’te 1.070 (05.02.2018) atıfım vardır.

Eskişehir Sanayi Odası, Eskişehir Ticaret Odası, İstanbul Sanayi Odası, Ankara Ticaret Odası, Ankara Sanayi Odası, Kayseri Sanayi Odası, İşveren Dergisi, İktisadi Kalkınma Vakfı Dergisi gibi oda dergilerinde yazılarım yer almıştır. Türkiye’de yayınlanan çok sayıda bilimsel derginin hakem heyetinde yer almaktayım. Ders kitaplarım: 42 baskı yapmış olup 3.884 sayfadır.

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bugün Gündem
  1. KUR’AN-İçki?! Robotlaşmış Kullar?! Kafayı içki içenlere takmış, onları cehennemlik-kâfir ilan eden din satıcıları-yobazlara inat, Yüceler Yücesi Yaratıcı aşağıdaki ‘içki’ ile…

  2. İlginç, bir sürü insan hakkında haklı haksız yurtdışına çıkış yasağı var ama sadece spesifik olarak TMSFye borcu olanların yasağını kaldırmak…

  3. KUR’AN! ALLAH’ın ALLAH’lık Hakkı?! Vefa-Minnet! Kibir? (Enbiya,18)”Allah’a yakıştırdığınız sıfatlardan-yalanlardan dolayı size yazıklar olsun!” KUR’AN’da olmayanları, Kitap’tan-KUR’AN’dan ALLAH’ın sözleriymiş gibi insanlara…

  • Çocuklar en çok tahılla besleniyor

    Çocuklar en çok tahılla besleniyor

    CHP’li Sarı, çocukların en çok tahılla beslendiğine dikkat çekti HEPİMİZ YOKSULLAŞTIK! Cumhuriyet Halk Partisi Balıkesir Milletvekili A.Adayı Serkan Sarı, TÜİK verilerinin çocukların sağlıklı ve dengeli […]


  • Diploması Gizlenen Cumhurbaşkanı Kim?

    Diploması Gizlenen Cumhurbaşkanı Kim?

    Yukarıdaki başlık sayın Emin Çölaşan’ın  dünkü  yazısının başlığıdır.  Sayın Sultan Uçar    “Diploma kayalara çarpmış’başlığı ile sayın Cumhurbaşkanının diplomasını sorgulamış. Sayın Fatih Portakal ise “En azından […]


  • KURUCU MECLİS

    KURUCU MECLİS

    Öğrenme ve öğretmenin bir yolu da ‘yinelemek’tir (tekrarlamak). O nedenle, örneğin daha iki ay önce yayımlanan ‘düklük ve düdüklük’ başlıklı yazımı yeniden ve aynen yayınlamak […]


  • Korkutan tahmin…

    Korkutan tahmin…

    Türkiye deprem kuşağında. Art arda yaşadığımız depremler son olmayacak. Yeni depremler oluyor ve daha sonra beklenen depremler var. Uzmanlar uyarıyor. Tedbirleri almak ve yapılan bu […]


  • TARİH NASIL YAZILIR?

    TARİH NASIL YAZILIR?

    TARİH NASIL YAZILIR? HÜSEYİN MÜMTAZ Meraklısı, iç politikaya hiç bulaşmadığımı iyi bilir. Ama yukarıdaki seçim afişini görünce kıyısından köşesinden iki laf etmek istedim. Yine meraklısı […]


  • ALLAH’ın ALLAH’lık Hakkı?!

    ALLAH’ın ALLAH’lık Hakkı?!

    KUR’AN!ALLAH’ın ALLAH’lık Hakkı?!Vefa-Minnet!Kibir? (Enbiya,18)”Allah’a yakıştırdığınız sıfatlardan-yalanlardan dolayı size yazıklar olsun!” KUR’AN’da olmayanları, Kitap’tan-KUR’AN’dan ALLAH’ın sözleriymiş gibi insanlara sunarak yalan beyanda bulunup iftira edenler ALLAH’ın hakkına […]


  • Kızılay maden suyunda zehir

    Kızılay maden suyunda zehir

    Kızılay maden suyunda zehir çıktı. Sağlığımızla oynayanlar yargılansın! Kızılay ile ilgili skandallar bitmiyor! Sorumluların yargılanmasını ve cezalandırılmasını talep ediyorum. Birgün Gazetesi, Migros’un 2019’da Kızılay maden […]


  • Emekli Aylıkları

    Emekli Aylıkları

    Emekli Aylıkları Üzerine Bilgi Notları…1️⃣Emekli aylıkları yasayla artırılır. Yetki TBMM’dir. Bu 1.2️⃣En düşük emekli aylığı 7.500 olmuyor. Eğer yasa çıkarsa 7.500 TL’den düşük aylıklar Hazine […]


  • “Adalet” diye gelenlerin ülkeyi getirdiği nokta

    “Adalet” diye gelenlerin ülkeyi getirdiği nokta

    Trabzon’da öğretmenlik yapan  R.G.S, 2005 yılında Başbakanlık tarafından “Yılın Öğretmeni” seçildi. 19 yıl “sahte diploma” ile öğretmenlik yaptığı ortaya çıktı. Suçunu itiraf etti. Yargı beraat […]


  • İNSAN ÖMRÜNÜ TÜKETEN SİYASET

    İNSAN ÖMRÜNÜ TÜKETEN SİYASET

    Demokrasinin özde, dolaysız değil sözde yaşanır bir hale geldiğini görmek? Heyecan, sevinç, umutlar, yaşanası tüm güzellikler, huzur ve mutluluklar özgürlük hepsi unutulan bir zamanın içinde […]


  • Ukraynalı kadınlara Avrupa’da fuhuş tuzağı

    Ukraynalı kadınlara Avrupa’da fuhuş tuzağı

    GÖÇ ETMEK ZORUNDA KALAN(SARI SAÇLI MAVİ GÖZLÜ) UKRAYNALI KADINLAR AVRUPA’DA FUHŞA ZORLANIYORMUŞ AB ülkelerinde internette ‘Ukrayna mülteci pornosu’ aramalarında patlama yaşanmaktaymış (1 )  Savaş’tan kaçan […]


  • Üreticiyi teşvik edeceklerini tehdit ediyorlar

    Üreticiyi teşvik edeceklerini tehdit ediyorlar

    VEKİL YOKUŞ: İTİRAF ETTİLER ÇİFTÇİYİ TEŞVİK EDECEKLERİNE TEHDİT EDİYORLAR! İYİ Parti Konya Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri komisyonu üyesi Fahrettin Yokuş, 20 Mart günü […]


  • Rusya iç turizme yöneliyor…

    Rusya iç turizme yöneliyor…

    Ukrayna savaşı nedeni ile sıkıntılı günler yaşayan Rusya iç turizmi canlandırmak için çeşitli önlemler almaya başladı. Hedef belli: Milli gelir dışa gitmesin. Ancak alınan bu […]


  • Putin’e Tutuklama Kararı ve ABD’nin Teröre Desteği

    Putin’e Tutuklama Kararı ve ABD’nin Teröre Desteği

    Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) savcılığının Putin’i tutuklama kararının Ukrayna’daki savaş suçlarının ötesinde anlamı bulunmaktadır. 1998 Roma Statüsü’yle kurulan, 2003’te çalışmaya başlayan mahkeme, yargı yetkisini kabul etmiş ülkelerde, soykırım, tecavüz, işkence gibi insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamındaki kişileri yargılar. Aynı zamanda bu ülkelerin hakkında tutuklama kararı bulunanları tutuklama hakları ve görevleri vardır. Kremlin’dekilerin karar konusunda umursamaz görünmesinin temelinde, Rusya’nın mahkemeye taraf olmaması bulunmaktadır. Ukrayna sözleşmeyi imzaladığı halde henüz onaylamamış, fakat ihlaller konusunda mahkemenin yetkisini kabul etmiştir. Yasa dışı olarak çocukların, insanların zorla Rusya’ya nakledilmesi insanlığa karşı suç kabul edilerek sorumlular Putin ve Rusya Çocuk Hakları Komiseri için tutuklama kararı çıkartılmıştır. Bu durumda lise/üniversite çağındaki çocuklarımızın ABD destekli terör örgütü tarafından zorla dağa kaldırıldığını hatırlayalım. UCM savcılığı Ukrayna’da tahkikat yaparak iddiaların gerçek olduğu sonucuna varmıştır. Bunlar önemli ölçüde Rusya kontrolündeki Dombass kentlerinde gerçekleşse de hukuken Ukrayna’ya aittir. Kararı memnuniyetle karşılayan Ukraynalılar arkasının geleceğini, başka tutuklama kararları olacağını söylemişlerdir. Bütün umursamaz tavırlara karşın, Kremlin’de derin endişeler bulunmaktadır ki yine nükleer silah gücünü gündeme getirmiştir