Türkiye 60 Yaşındaki Avrupa Birliği Kapısında Neden 58 Yıldır Bekletiyor?

Bundan  60 yıl önce 25 Mart 1957 tarihinde Roma’da  Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu (AET) oluşturan Roma Anlaşması; Batı Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg arasında imzalanmış,  1 Ocak 1958’de yürürlüğe girmiştir.  Altı ülke ile yola çıkan AET  zaman içinde Avrupa Birliği’ne dönüşmüş, üye sayısı  28’e çıkmış, İngiltere’nin ayrılma kararı ile 27’e inmiş, eski gücünü ve etkinliğini de kısmen yitirmiştir. - europe 1952463 640

Bundan  60 yıl önce 25 Mart 1957 tarihinde Roma’da  Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu (AET) oluşturan Roma Anlaşması; Batı Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg arasında imzalanmış,  1 Ocak 1958’de yürürlüğe girmiştir.  Altı ülke ile yola çıkan AET  zaman içinde Avrupa Birliği’ne dönüşmüş, üye sayısı  28’e çıkmış, İngiltere’nin ayrılma kararı ile 27’e inmiş, eski gücünü ve etkinliğini de kısmen yitirmiştir.

Günümüzde Avrupalıların  ancak  yüzde 36’sı AB’ye güvenmektedir. Bir çok Avrupa ülkesinde (Hollanda, Fransa, Almanya, İtalya)  AB’ye  karşı çıkan popülist hareketler güç kazanmaya başlamıştır.  Bu karşıtlıklara rağmen AB,  dünyanın en önemli ekonomik bütünleşme hareketidir. Demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, özgürlükler konusunda dünyaya örnek bir  barış projesidir. Bu sebeple  AB 2012 Nobel Barış Ödülü’nü kazanmıştır.

AB  dünyanın en büyük ortak pazarı olup, bir ekonomik refah alanıdır. Tüm eksikliklerine ve  aksaklıklarına  rağmen AB, tüm ülkeler için cazibe alanı olmaya devam etmektedir. Bu sebeple mülteciler Türkiye üzerinden AB ülkelerine göç etmek istemektedirler. Ulus devlete geri dönüş, içe kapanma, dar milliyetçilik,  popülizm, Türkiye dahil  hiçbir ülkenin  yararına olmaz.

AB üyesi  27  ülkenin  liderleri,  AB Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve AB Komisyonu temsilcilerinin imzasını taşıyan Roma Bildirisi  25 Mart’ta yayınlanmıştır. AB liderleri, gelecek on yılda güvenli, müreffeh, rekabetçi, sürdürülebilir, sosyal sorumluluğa sahip, dünyada anahtar bir rol oynama ve küreselleşmeyi şekillendirme iradesi ve kapasitesine sahip bir Birlik oluşturmak istediklerini  açıklamışlardır.

 

Yayınlanan bildiride; bölgesel çatışmalar, terör, artan göç baskısı, korumacılık, sosyal ve ekonomik eşitsizlik alanlarında karşılaşılan sorunlar ele alınmıştır.  AB’nin farklı hızda da olsa aynı yönde  hareket edeceği,  AB’ye katılmak isteyen ülkelere AB’nin kapılarının açık olacağı açıklanmıştır.

 

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan zirve sonrasında AB liderlerinin Vatikan’da bir araya gelmelerini  şöyle eleştirmiştir: “Papa ne zamandan beri Avrupa Birliği üyesi oldu. Haçlı ittifakı kendini eninde sonunda gösterdi… Evet, siz Türkiye’yi Müslüman olduğu için içeri almıyorsunuz.”  Daha sonra 2 Nisan’da  Ankara’da yaptığı konuşmada da  AB liderlerinin  Vatikan’a yaptığı ziyareti değerlendirirken,  “AB’ye Türkiye’yi 54 yıldır niye almıyorlar anladınız mı? Olay tamamıyla, açık ve net söylüyorum, Haçlı ittifakıdır. 16 Nisan aynı zamanda bu kararı değerlendirme günü olacaktır”  derken  bir ölçüde  haklıdır.

 

İngiliz Dışişleri Bakanı  Jack Straw  2013 yılında yayınlanan   kitabında Angela Merkel ile Nicolas Sarkozy gibi Avrupalı siyasetçilerin Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıktığını hatırlatarak bu iki siyasetçinin Türkiye’nin üyeliğini arzulamamasını, Türkiye’nin Müslüman bir ülke olmasına bağlamıştır. (Straw, 2013: Chapter 18).

 

Sayın Cumhurbaşkanı Başbakan iken Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül ile birlikte 25 üye ülkenin liderlerinin katıldığı bir törenle 29 Ekim 2004 tarihinde Roma’da Avrupa Birliği anayasasının nihai senedini  Campidoglio Sarayı’nda  Papa Onuncu  Innocentius’un heykelinin altında imzalamışlardır ama haçlı ittifakı konusu o dönemde nedense gündeme gelmemiştir. Aşağıdaki fotoğraf, imza anını tarihe not düşmüştür.

Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği  (2016, 3 baskı)  adlı kitabında Osmanlıların 22 Papa ile savaştığını  açıklamıştır. Papaların Osmanlı’yla süregelen savaşları, Hıristiyanlık adına ve Türkleri Avrupa’dan atmak içindi. Onuncu  Innocentius’un en önemli özelliği, Avrupa’daki Türk varlığını ortadan kaldırmayı misyon edinmiş olmasıdır.

 

Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, AB’nin Brexit sonrası izleyeceği yöne ilişkin muhtemel senaryoları ortaya koyan Beyaz Kitabı, (White Paper On The Future of Europe: Reflections and scenarios for the EU27 by 2025) 1 Mart 2017’de kamuoyuna açıklamıştır.  AB’nin değişen şartlara uyum sağlaması gerektiği  açıklanan  kitapta, “Önümüzde, güvenliğimiz, halkımızın refahı ve  Avrupa‘nın giderek çok kutuplu bir dünyada oynaması için gereken role ilişkin önemli sınamalar var. 27 üyeli birleşik bir  Avrupa‘nın kendi kaderini şekillendirmesi ve kendi geleceği için bir vizyon geliştirmesi gerekiyor”  denilmiştir.
Prof. Dr. Burhan Kuzu’nun NTV kanalında “Avrupa’dan çıkalım”  gibi popülist yaklaşımı üzerine  11’nci Cumhurbaşkanı Doç. Dr. Abdullah Gül’ün 25’nci Kalite Kongresi’nin açılışındaki  “Esas hedef, AB’nin 27-28 üye ülkesinden biri olmak değildir; mesele o seviyede bir ülke olmaktır. Bunu Avrupa’yı tatmin etmek, Avrupa’ya taviz vermek anlamında görürseniz yanılırsınız” açıklaması  bu kapsamda değerlendirilmelidir.

 

Özellikle belirmek gerekir ki, girilmeyen yerden nasıl çıkacaksınız? Bu nasıl mantık?

 

AB’nin Kıbrıs konusunda Türkiye’ye yaptığı baskılar,  Türkiye’ye ısrarla önerdiği imtiyazlı ortaklık ve Türkiye’ye karşı uyguladığı Bobon kriterleri (Bo: bizden olanlar, Bon: bizden olmayanlar)  sebebiyle Türkiye’de  AB’ye yönelik  tepki giderek  artmaktadır. Türk kamuoyu artık  ülkemizin bir gün AB üyesi olacağına inanmamaktadır. Kamuoyu desteği olmadan Türkiye Cumhuriyeti’nde hiçbir hükümet AB’ye üyelik konusunda istekli olmayacaktır.

Türkiye ile Batı dünyası arasındaki ilişkiler zayıflarsa, Türkiye’de bir eksen kayması olabilir ama bu kayma hiçbir zaman Şanghay Beşlisi  yönünde olmamalıdır. Eğer olursa Rusya,   Ermenistan ve Çin ile aynı blokta  yer alırız ki  bu daha büyük  hata olur. Prof. Dr. Daren Acemoğlu Avrupa Birliği’ne ve de NATO’ya alternatif olarak Şanghay Beşlisi’ne üye olmasının Türkiye açısından olumlu olmadığını şöyle açıklamıştır: “Çok kötü okuyorum. Türkiye’nin Batı’yla ilişkisi hiçbir  zaman sorunsuz değildi. Bir adım geri, bir adım ileri gidiyordu. Avrupa’yla yakınlaştığımız dönemler hep iyi netice verdi.”

Türkiye pireye kızıp yorgan yakmamalıdır.  Rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın 14 Nisan 1987 tarihindeki üyelik başvurusu sırasında söylediği “Bu uzun ve meşakkatli bir yoldur. Bizi caydırmak için çok şey yapacaklar. Ama yılmamalıyız” görüşü unutulmamalıdır. Türkiye için zaman zaman “Batıya giden gemide Doğuya koşan ülke” benzetmesi  yapılmıştır ama bunun doğru olmadığı Türkiye’nin üye olduğu  Avrupalı ekonomik, askeri ve siyasi kuruluşlar tarafından ispatlanmıştır.

Türkiye’nin dışında hiçbir Müslüman  ülke OECD, NATO, Avrupa Konseyi gibi  AB dışındaki Avrupalı kuruluşlara üye değildir.

Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin kopmaması gerekir. Çünkü AB’de geçerli standartlar; kişi hak ve özgürlükleri, hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı, çoğulcu demokrasi, yargının bağımsızlığı, adaletin tarafsızlığı gibi temel alanlara çağdaş düzenlemeler getirmektedir. Avrupa Birliği üyelik süreci, başından bu yana Türkiye’nin istikrarı, ekonomik ve siyasi reformları açısından bir çıpa görevi yapmıştır.

Başbakan Binali Yıldırım, “Avrupa rotasını şaşırmış durumda. Bir yandan yükselen ırkçılık, bir yandan yabancı düşmanlığı, özelinde Türk düşmanlığı… Şu an AB’nin ikircikli tutumundan dolayı Türk kamuoyunun AB’ye güveni dibe vurmuş durumda. Önce bunu düzeltmemiz lazım”  demiştir.  Avrasya Kamuoyu Araştırmaları Merkezi’nin  18-22 Mart 2017 tarihleri arasında 26 il ve ilçelerinde 2032 kişi ile yaptığı araştırmada Türkiye’nin AB üyeliğini destekliyor musunuz sorusuna verilen cevaplar şöyledir: Evet yüzde 42.2, hayır yüzde 42.9, kararsız 14.9.

Bu gelişmeler karşında  Yıldırım, “Türkiye-AB gerginliğinden her iki taraf da kaybeder ama kim daha çok kaybeder derseniz; şüphesiz AB daha çok kaybeder”  demiştir ama bu gerginlikte kaybeden taraf Türkiye olur. Çünkü AB, dünyanın en büyük ticaret blokunu oluşturmaktadır. 500 milyonluk AB Tek Pazarı, 5,8 trilyon Euro ile dünya ihracat lideridir. Bu rakam  Çin’in 2,5, ABD’nin ise 3 katından fazladır. AB, dünyada aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 80 ülkenin birinci ticaret ortağıdır. 

Bu konuda 1982 yılında dönemin Başbakan Yardımcısı olan rahmetli Turgut Özal’ın direktifi ile DPT AET Dairesini (AB Genel Müdürlüğü) kuran bir öğretim üyesi olarak bir anımı paylaşmak istiyorum. Fransa, o dönemde sözde Ermeni soykırımını devamlı gündeme getirdiği için Başbakan Bülent Ulusu Fransa’ya ekonomik yaptırım uygulamamız konusunda DPT Müsteşarı Yıldırım Aktürk’e talimat vermiş, Yıldırım Bey de bizim Daireyi görevlendirmiştir.

Daire olarak uzmanlarla bir inceleme yaptık. İki önemli kurumumuz (Renault ve Tülomsaş) Fransa’dan ithalat yapıyordu. Eğer ithalatı azaltırsak bindiğimiz dalı kesecektik. Fransa’dan ithalatı kesmek, bir yaptırım olmayacaktı. Çünkü Fransa’nın toplam ihracatı içinde Türkiye’nin payı çok azdı. Bunun üzerine AB’den demir çelik ürünlerine yüzde 15 fon getirilmiş, bu da gümrük birliğine aykırı olduğu için daha sonra kaldırılmıştır.  Fon uygulandığından ithal demir çelik ürünleri pahalılaşmış, bu da ithal demir çelik ürünü kullanan ürünlerin  uluslararası piyasada rekabet şansını azaltmıştır.

Özetle, ekonomik yaptırım bir işe yaramamıştır.

Türkiye ve AB, Gümrük Birliği’nin işleyişinde karşılaşılan sorunlara çözüm getirmek ve günümüzün küresel ticari koşullarına uyumunu sağlamak amacıyla Mayıs 2015’te Brüksel’de Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konusunda anlaşmışlardır. Süreç, hizmetler ve tarım sektörü ile kamu ihalelerinin de eklenmesiyle ekonominin ticarete konu olan bütün alanlarını kapsamaktadır.

Gümrük Birliğinin derinleşmesi,  ekonominin AB ekonomileriyle olan bütünleşmesini  ilerletecektir ama   Türkiye’nin üyeliğine alternatif olmayacaktır. Önceki AB Bakanı Bozkır’a göre Gümrük Birliği’nin  güncellemesiyle AB ile 150 milyar dolar olan ticaretimiz 300 milyar dolara çıkacaktır.

Derinleşme süreci, AB ile ABD arasında müzakereleri devam eden Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı’na (Transatlantic Trade and Investment Partnership: TTIP)  Türkiye’nin katılımını da kolaylaştıracaktır.  TTIP dışında kalınması durumunda, Almanya’da yerleşik IFO  Enstitüsü (Institute for Economic Research) tarafından Almanya Federal Ekonomi  ve Teknoloji Bakanlığı adına yapılan bir araştırmaya  göre Türkiye’nin  ekonomik kaybı   20 milyar dolar (milli gelirinin %2.5’i)  civarında olacaktır (IFO Institute, 2013).

 

2014 yılında Dünya Bankası tarafından yayınlanan Rapor’da Gümrük Birliği’nin derinleştirilmesinin Türkiye ekonomisi üzerinde olumlu etkileri olacağı vurgulanmıştır.

 

Tarım ürünleri ticaretindeki tarife ve tarife dışı engellerin kaldırılmasıyla  birlikte hizmetler ticaretinin serbestleştirilmesi senaryosunda milli gelirin  yüzde 0.46 oranında  (cari rakamlarla yaklaşık 3.5 milyar dolar)  artabileceği hesaplanmıştır (WB, 2014: 15). Derinleştirilmiş  Gümrük Birliği’nin ekonomik açıdan getireceği en büyük değişiklik, Türkiye ekonomisinin yaklaşık   yüzde 70’ni oluşturan hizmetler sektörünün AB rekabetine açılacak olmasıdır.   Bu gelişme, Türkiye’nin milli gelirini   yüzde 0.2 oranında  (2014 yılı rakamlarına göre  1.5 milyar dolar) artıracaktır.

 

Sektörün Gümrük Birliği’ne dahil edilmesi; bankacılık, ulaştırma,  haberleşme, enerji ve turizm sektörlerini  etkileyecektir.  Başbakan Yardımcısı Mehmet  Şimşek, “Türkiye-AB ticaret hacmi şu anda 158-160 milyar dolar civarında. Buna bizim de niyet ettiğimiz gibi hizmetleri, kamu alımlarını, ziraatı dahil ederseniz rahatça ticaret hacmini iki katına çıkarabilirsiniz ki bu da Türkiye’yi AB’nin üç büyük ticaret ortağından biri yapar” demiştir.

Bu durumda kaybeden  AB olmaz.

 

Avrupa Birliği süreci, Türkiye Cumhuriyeti’nin stratejik hedefi ve bir medeniyet projesidir. Dokuzuncu Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel’in  Aydın Doğan’a 7 Şubat 2015 tarihinde yazmış olduğu mektuptaki  “Türkiye, ne olursa olsun, Avrupa Birliği çıpasına sarılmalıdır. Bundan vazgeçmek olmaz” açıklaması   günümüzde de  geçerliliğini  korumaktadır.

 

 

Bundan  60 yıl önce 25 Mart 1957 tarihinde Roma’da  Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu (AET) oluşturan Roma Anlaşması; Batı Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg arasında imzalanmış,  1 Ocak 1958’de yürürlüğe girmiştir.  Altı ülke ile yola çıkan AET  zaman içinde Avrupa Birliği’ne dönüşmüş, üye sayısı  28’e çıkmış, İngiltere’nin ayrılma kararı ile 27’e inmiş, eski gücünü ve etkinliğini de kısmen yitirmiştir. - europe 1952463 640

GİRİŞ TARİHİ:

GÜNCELLEME:

Bu gibi içeriklerin devam etmesini istiyor, Akademik yayınları veya vatandaş gazeteciliği destekliyorsanız, maddi katkıda bulunabilirsiniz.

İçerik desteği, sponsorluk veya işbirliği teklifleri için bizimle irtibata geçebilirsiniz.

1948 yılında Eskişehir’de doğdum .1970’de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdim. Kısa bir süre Maliye Bakanlığı ve Sayıştay’da çalıştıktan sonra 1972 yılında Eskişehir İTİA İktisat Bölümü’nde akademik kariyere başladım. 1975’te doktor, 1979’da doçent oldum. 1975 – 1976’da İngiltere Sussex Üniversitesi’nde doktora üstü çalışmalar yaptım.

1982 yılında Devlet Planlama Teşkilatı Başbakan Turgut Özal’ın direktifleri doğrultusunda kurulan AET Genel Müdürlüğü’nün (şimdiki AB Bakanlığı) başkanlığını yaptım. 1984 – 1985 döneminde İktisadi Kalkınma Vakfı Yönetim Kurulu üyeliğinde bulundum, 1982 – 1985 yılları arasında İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı’na (Nuh Kuşçulu) danışmanlık yaptım. Bu dönemde Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımları konusunda iki kitabım (biri İngilizce) ile İhracatta Vergi İadesi kitabım İTO tarafından yayınlandı.

1985 yılında Paris’te OECD nezdinde Türkiye Büyükelçiliği’ne Planlama Müşaviri sıfatıyla tayin edildim. Görev yaptığım dönemde Türkiye’yi 4 Komite’de temsil ederek, Türkiye’de kalkınmakta olan bölgeler konusunda OECD’nin önemli bir araştırmasının (Regional Problems and Policies in Turkey) basılmasına katkıda bulundum. 1990 yılında yurda dönüşümde DPT Müsteşar Müşavirliği’ne getirildim. Daha sonra Başbakanlık Başmüşavirliğinde Türkiye ile Türk Cumhuriyetlerinin ekonomik ilişkilerinin gelişmesinde bir model olan “Türk Ödemeler Birliği” kurulması için bir proje geliştirdim.

1991 yılında profesörlüğe atanarak Anadolu Üniversitesi’ne geçtim. Anadolu Üniversitesi’nde Türkiye Ekonomisi, Uluslararası İktisat, Uluslararası Ekonomik Kuruluşlar, Avrupa Birliği, Avrupa Birliği Türkiye İlişkileri , Dış Ticaret Teorisi ve Politikası, Uluslararası Entegrasyonlar derslerini kendi eserlerimi esas alarak yürüttüm. Akademik kariyerimde 23 yüksek lisans, 16 doktora tezi yönettim. Bu öğrencilerim arasında çeşitli üniversitelerde görev yapan çok sayıda profesör, doçent ve yardımcı doçent bulunmaktadır. Üniversite Senato ve Yönetim Kurulu üyeliği yaptım, İktisat Fakültesi Dekanlığım döneminde AÖF kapsamında bulunan tüm iktisat kitaplarının yeni formata göre yazılmasına yazar ve editör olarak katkıda bulundum.

İkinci (1981), Üçüncü (1992) ve Dördüncü (2004) Türkiye İktisat Kongrelerine bildiri sunarak katılan tek öğretim üyesiyim. Dördüncü Türkiye İktisat Kongresi Bilim Komisyonu üyeliği yaparak Türk Sanayici ve İşadamları Vakfı (TÜSİAV) Bilim Kurulu Başkanlığı görevinde bulundum. 1996 yılında TOBB Milletlerarası Ticaret Odası (International Chamber of Commerce: ICC) Uluslararası Ticaret ve Yatırım Politikaları Komisyonu’nda (Commission on Trade and Invesment Policy) ICC Türkiye Temsilciliğine getirildim. Son 10 yıldır TOBB ICC IFO World Economic Survey kapsamında her üç ayda Türkiye ekonomisindeki gelişmeler ile ilgili olarak gönderilen sualnameleri cevaplandıran 12 uzmandan biriyim.

“Uluslararası Ekonomi: Teori ve Politika”, “Türkiye Ekonomisi: Cumhuriyetin İlanından Günümüze Yapısal Değişim”, “Avrupa Birliği”, “Türkiye Avrupa İlişkileri: Bir Çıkmaz Sokak” ve “Uluslararası Kuruluşlar” başlıklı temel ders kitaplarım dahil yayınlanmış 24 kitabım, 300’den fazla makalem, 12 ortak ve 3 çeviri eserim vardır. Beş ders kitabım (642-908 sayfa aralığında) 42 baskı yapmıştır. Tüm üniversitelerde ders kitabı ve yardımcı kitap olarak okutulmaktadır.

Ortak yazarlı bir ders kitabım TÜBA üniversite ders kitapları 2012 yılı telif ve çeviri eser ödülü olmak üzere 6 “bilimsel araştırma ödülüne” sahibim. Diğer araştırma ödüllerim şunlardır: 1984: Enka Vakfı, “Türk Ekonomisinin Dünya Ekonomisine Entegrasyonu,” Bilimsel Araştırma Yarışması Üçüncülük Ödülü, 1982: Türkiye Milli Kültür Vakfı: Teşvik Armağanı, Dal: İktisat, 1981: İktisadi Kalkınma Vakfı, “AET ile İlişkilerimizin Atatürkçü Ekonomik Politika Açısından Değerlendirilmesi,” Behçet Osmanağaoğlu İnceleme Yarışması Birincilik Ödülü, 1979: Pamukbank, “Dışsatımın Özendirilmesinde Ticari Bankalarımızın Yeri” Bilimsel Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü.

ABD ABI Enstitüsü’nün Yılın Eğitimcisi (Man of the Year 2011) ödülü sahibiyim. Özgeçmişim WHO’s WHO Dünya, Asya ve Türkiye baskılarında yer almıştır. (Who's Who in Asia 2012, Asya’da Kim Kimdir 2’nci baskı, 01/11/2011, Who's Who in the World 2011, Dünyada Kim Kimdir, 28’nci baskısı, 03/12/2010, Günümüz Türkiyesi'nde Kim Kimdir, 01/05/2005). Özgeçmişim Turkischer Biographiscer Index/Turkish Biographical Index’te (2004, s.563) yer almıştır. Google Akademik’te 1.070 (05.02.2018) atıfım vardır.

Eskişehir Sanayi Odası, Eskişehir Ticaret Odası, İstanbul Sanayi Odası, Ankara Ticaret Odası, Ankara Sanayi Odası, Kayseri Sanayi Odası, İşveren Dergisi, İktisadi Kalkınma Vakfı Dergisi gibi oda dergilerinde yazılarım yer almıştır. Türkiye’de yayınlanan çok sayıda bilimsel derginin hakem heyetinde yer almaktayım. Ders kitaplarım: 42 baskı yapmış olup 3.884 sayfadır.

Yorumlar

“Türkiye 60 Yaşındaki Avrupa Birliği Kapısında Neden 58 Yıldır Bekletiyor?” için bir cevap

  1. 2017 Happy Good Friday Wishes avatarı
    2017 Happy Good Friday Wishes

    I read this article completely concerning
    the difference of most up-to-date and preceding technologies, it’s amazing article.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bugün Gündem
  1. Adalet; Hakka-Gerçeğe Hizmet? KUR’AN! Yüceler Yücesi Yaratıcı Güç, müthiş-muhteşem bir akışla çevirdiği bu dünyada, sistemini hak-adalet ilkeleri üzerine kurmuş. Zaten…

  2. Sadece (Bakara,136)ayeti ekleyerek ve içeriği olduğu gibi aynı bırakarak; (Peygamber(ler)in ALLAH’a Ortaklığı-Hadisler-KUR’AN) yazısı, yeni başlıkla kabul görür mü? Tüm ilgi-alâka,…

  3. Dünya Hayatı; Çoğaltma Yarışı? Ölüm?-KUR’AN?! (Mülk,2)”O, davranış ve eylem bakımından hanginizin daha güzel amel edeceğini-en güzel eseri kimin yapacağını belirlemek-sınamak…

  • ÜNİVERSİTENİN AMACI; DÜNYAYA GENİŞ AÇIDAN BAKABİLME ÖZELLİĞİ KAZANMIŞ İNSAN YETİŞTİRMEKTİR

    ÜNİVERSİTENİN AMACI; DÜNYAYA GENİŞ AÇIDAN BAKABİLME ÖZELLİĞİ KAZANMIŞ İNSAN YETİŞTİRMEKTİR

    Geçen hafta yüz yüze eğitimin gerekliği konusundaki “Diploma Kalitelerinin Zedelenmemesi için Yüz-Yüze Eğitim veya Eğitimi Yaz Dönemine Ötelenmesi Önerilebilir” başlıklı yazım sonrası Emekli eğitim emekçisi […]


  • KUR’AN’A ABDESTSİZ DOKUNULAMAZ MI?

    KUR’AN’A ABDESTSİZ DOKUNULAMAZ MI?

    Aşağıdaki takvim yaprağı, DİP takviminin 30 Mart 2023 tarihli yaprağıdır.Görüldüğü gibi DİB, Kur’an’ın kâğıda basılı haline abdestsiz dokunulamayacağını söylüyor.Bilgisayar, tablet, cep telefonu vs. elektronik cihazlar […]


  • Altın Manyaklığı Kitabı

    Altın Manyaklığı Kitabı

    Bülent ESİNOĞLU Nasıl yapayım, nereden başlayayım bilemedim. Lakin olayların başlangıç yeri Altın Manyaklığı kitabı olsa gerek. Amerika’da, durup dururken, Altın Manyaklığı kitabı çıkmaz diye düşünüyordum. […]


  • 2070 yılına kadar seyahatlerde neler değişecek?..

    2070 yılına kadar seyahatlerde neler değişecek?..

    Şu bir gerçek: İnsanların her geçen yıl seyahat ve tatil tercihleri değişiyor. Bu gerçekler ışığı altında sektör yenileme çalışmalarına hız vermeli. İngiltere merkezli hava yolu ve […]


  • MİLLİYETÇİLİK ve ULUSALCILIK (3)

    MİLLİYETÇİLİK ve ULUSALCILIK (3)

                Ulusalcılık kavramının oluşumundaki ‘tarihsel kalıt’a  eski dilde ‘Ecdadın ruhu’ da denilebilir, ki geçen yazıda buna kısaca değinmiştik. İşte Fransızların ‘kadim ruh’ (l’âme antique) dedikleri […]


  • YSK, RTE’NİN NOTERİ OLMUŞTUR

    YSK, RTE’NİN NOTERİ OLMUŞTUR

    RTE’NİN ANAYASAL OLMAYAN ADAYLIĞINI ONAYLAYAN BU YSK, ALDIĞI KARARLA RTE’NİN NOTERİ OLMUŞTUR YSK’nın son aldığı kararı, RTE’nin CB seçimine aday olarak katılmasını oy birliğiyle almış […]


  • Dünya Hayatı; Çoğaltma Yarışı? Ölüm?

    Dünya Hayatı; Çoğaltma Yarışı? Ölüm?

    Dünya Hayatı; Çoğaltma Yarışı?Ölüm?-KUR’AN?! (Mülk,2)”O, davranış ve eylem bakımından hanginizin daha güzel amel edeceğini-en güzel eseri kimin yapacağını belirlemek-sınamak için ölümü ve hayatı yarattı.” Yaşamın […]


  • EKONOMİMİZ GERÇEKTEN DE UÇUYOR MU?

    EKONOMİMİZ GERÇEKTEN DE UÇUYOR MU?

    Sn. Erdoğan ve Maliye Bakanı Nebati, Türk ekonomisinin uçtuğunu, uygulanan sisteme Batılıların bile hayran kaldığını üstüne basa basa söylemekteler. Sn. Erdoğan, “Benim alanın ekonomi, bunların […]


  • KARA NİYETLİ PAPAZ

    KARA NİYETLİ PAPAZ

    KARA NİYETLİ PAPAZ HÜSEYİN MÜMTAZ                 Rusya-Ukrayna savaşı ile Lozan’ın, 100 yıl sonra aynı karede yer alabileceğini hiç düşünebilir miydiniz?                 Heybeli’deki kara cübbeli, kara […]


  • Bir Günah Gibi

    Bir Günah Gibi

    Kimin yazdığını bilmiyorum, ancak çok duygusal bir kişinin yazdığına emin olduğum bir şarkı sözü vardır. Aslında şarkı bir Rus halk şarkısından gelmekte, ‘Oçi Çorniye’. Şarkının […]


  • Suudiler, İran ile barıştı…

    Suudiler, İran ile barıştı…

    Suudi Arabistan ile İran’ın 7 yıllık kesintinin ardından Çin’in arabuluculuğuyla diplomatik ilişkileri başlatma kararı, İsrail dışında tüm bölge ülkeleri tarafından memnuniyet verici bir gelişme olarak […]


  • “Rumlarla eşit şartlarda müzakere ederiz…”

    “Rumlarla eşit şartlarda müzakere ederiz…”

    Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Güney Kıbrıs yönetimi ile resmi müzakere masasına oturmak için çerçevenin belirlenmesi gerektiğini vurgulayarak, egemen eşitlik ve eşit […]