BALKANLARDAN BAKIŞ

Uluslararası dengelerin yeniden kurulmaya çalışıldığı dünyada devlet sayısı hızla artıyor…Ötekinin toprağındaki ayrılıkçıların bağımsızlığını tanımak, diplomasinin meşru bir yöntemi olarak öne çıkmıştır.Böylece küçük devletçiklerin oluşturulmasına verilen destekler, bir dış politika aracı ve baskı unsuru olarak kullanılabilir hale gelmiş ve dönüşü olmayan sorunlara yol açılmıştır.Şimdi mikromilliyetçilik dünyayı bir kaos ortamına sürüklemekle tehdit ediyor… *1990 ve 91'de Slovenya ve Hırvatistan, Yugoslavya Federal Cumhuriyeti'nden  ayrıldılar.Bosna Hersek de bağımsızlık için referandum yaptı,Bosnalı Sırpların büyük çoğunluğu oylamayı boykot etmesine rağmen 1992'de federasyondan ayrıldığını ilan etti.Bu olayı takip eden ve yüzbinlerce insanın ölümüne, milyonlarcasının sürülmesine sebep olan savaş, Avrupa'nın II. Dünya Savaşından bu yana gördüğü en kanlı olaydı…1995'te, ABD'nin başlattığı girişimle Sırp Cumhurbaşkanı S.Miloseviç, Hırvat Cumhurbaşkanı F. Tudjman ve Bosnalı Cumhurbaşkanı A.İzetbegoviç savaş halindeki tarafları temsilen Ohio/Dayton'da biraraya geldiler.Müslüman ve Hırvatların  Bosna-Hersek Federasyonu ile Bosnalı Sırpların yönetimindeki Sırp Cumhuriyeti olmak üzere büyük ölçüde özerk iki taraftan oluşan egemen bir devlet olan Bosna Hersek'i kurdular. *Dayton Barış Anlaşması; Bosna Hersek, Hırvatistan ve Yugoslavya Federal Cumhuriyeti'nden geriye kalanların birbirlerinin eşit egemenlik haklarına saygılı olmalarını ve anlaşmazlıkları barışçıl yöntemlerle çözmelerini şart koştu.Taraflar Anlaşmayı imzalayarak insan haklarına, mültecilerin ve yerlerinden edilen vatandaşların haklarına da saygı gösterme yükümlülüğü altına girdiler.Ayrıca barış kararlarının uygulanması ve savaş suçları ile uluslararası insanlık yasasını ihlal eden diğer eylemlerin soruşturulması için çalışan ilgili tüm taraf ve kuruluşlarla tam bir işbirliği içinde olmayı kabul ettiler… *2013'te Sırbistan ile Kosova; Kosova'daki Sırp nüfusun haklarını garantileyen prensipleri içeren bir anlaşma yaptılar.Çoğunluktaki Sırp Belediyeler Birliği Kosova'daki Sırpların yerel yönetim, yargı, güvenlik ve diğer ekonomik yapılanmalarını idare edecek en üst merci oldu.Kosova'daki tüm Sırp kurumlarının Kosova anayasası ile uyumlu olup Kosova'ya entegre bir şekilde işlemesi kararlaştırıldı. *Ancak Kosova ile Sırbistan arasında canlı tutulan sorunların ilerde daha büyük bölgesel çatışmalara dönüşme ihtimali yükseldi.O yüzden anlaşma bölge ülkelerini olduğu gibi küresel güçleri de yakından ilgilendirdi.Kosova'da çıkacak bir çatışmanın bölgenin diğer sorunlu fay hatlarına sıçraması gibi bir ihtimal karşısında anlaşmanın uygulanmasına NATO garantör oldu. *Bugün Yugoslayva topraklarında Sırbistan, Karadağ, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Slovenya ve Makedonya, Kosova cumhuriyetleri ile Voyvodina özerk bölgesi bulunuyor. *Ne ki, BM Kosova İnsan Hakları Komisyonu bölgede son 2 yılda etnik nefret zemininde 102 olay kaydetmiştir.Ya da, şimdilerde Rusya, Kosova'nın Uluslararası Daimi Tahkim Mahkemesi üyeliğine kabul edilmesini  şiddetle eleştiriyor.Neden, Kosova'nın bağımsızlığını tanımayan Sırbistan, Arjantin, Brezilya, Hindistan, İspanya, Nikaragua gibi ülkelerin görüşünün aranmadığını soruyor. *Kosova Parlamentosu'nun Karadağ ile sınırının yeniden düzenlenmesine ilişkin bir anlaşmayı imzalamak üzere olması,Rus ve Sırpların, Balkanlar'da büyük bir Arnavut devletinin kurulması yönünde adım atılmakta olunduğunu iddia etmelerine neden oluyor. *Dünyada etnik uyum konusunda örnek ülkeler arasında gösterilen Makedonya'da, Müslüman Arnavutlarla Ortodoks Makedonlar arasında etnik gerginlik yaşanıyor…Gerginliğin dışında kalmaya çalışan Türkler, Romanlar, Boşnaklar, Torbeşler, Sırplar, Bulgarlar ve Ulahlar tüm çabalara rağmen radikal çevreler tarafından konunun dini platforma kaydırılması yüzünden taraf olmaya yöneltiliyor… *Arnavut nüfusun yoğun olduğu Sırbistan-Kosava sınırında, Arnavut kökenliler ile radikal İslamcılardan oluşan ve bir kısmını IŞİD saflarında Suriye ve Irak'ta savaşan kişilerin oluşturduğu gruplarla hükümet arasında çıkan ihtilaf Makedonya'da ciddi gerilim yaratıyor… *Ya da Kosova'daki savaş esnasında ve sonrasında yaşanan suçların, sadece Sırplara yönelik değil çingenelere, Goranlılara ve Arnavutlara karşı işlenen suçlardan sorumlu tüm kişileri ortaya çıkarılması ve cezalandırılması amacıyla Lahey'de kurulan özel mahkemenin;Batı'nın desteğiyle gerçeği gizlemek için tüm yöntemlere başvurulduğu, sürecin yüksek düzeyde politize edildiği iddia ediliyor.Sırplar ve Ruslar " Mahkeme soykırım planını ortaya çıkaramazsa görevini yapmamış olur" diyor… *Balkanlardaki bu gelişmeler, küresel güçlerin tavrı ve gelecek tasarımlarının belirlenmesi bakımından önemlidir.Batı, Balkan ülkelerinin tamamının kendi çizdikleri yönde olmasını istiyor.Bu ülkelerin AB üyeliği yolunda uyum politikalarını gerçekleştirmedeki heveslerini bunu kolaylaştıracak bir etken olarak görüyor.Ne ki, AB'nin sınırları belirlenmiş, ayrıntıları planlanmış, sonuçları üzerinde düşünülmüş bir Balkan Politikası bulunmuyor, yine de bir şekilde bölünmüş, parçalanmış birimlerin yönetiminde söz sahibi olmanın gayreti gösteriliyor. *Rusya ise dış politika stratejisini belirlerken uzun bir dönem Balkanlara yönelik belli bir siyasi strateji belirlememiştir.Balkanlarda çıkan çatışmalar sırasında beklendiğinden daha pasif bir duruş sergilenmiş, Balkanların Rusya'dan soğumasına ve oradaki etkisinin azalmasına neden olunmuştur.Rağmen ne Balkanlar ne de Rusya bağlarının tamamı ile kopmasını göze alabilecek durumda değildir.Çünkü Balkan ülkelerinin Rusya ile tarihi bağı olduğu kadar ticari ve ekonomik açıdan da önemli çıkarları bulunuyor.Rusya'nın da Balkanlar ile bağını koparması önemli stratejik ortağını kaybetmesi anlamına geliyor ki;Bu Rusya'nın hem dış, hem ekonomik hem de siyasi politikasına bir darbe sayılıyor… *Bu yüzden Batı ve Rusya; Kosova,Sırbistan,Karadağ, Makedonya odağından Balkanlarda hem siyasi hem ekonomik büyük bir mücadele veriyor. *Siyasi mücadele anlamında; Rusya jeopolitik ve ideolojik çıkarlarını korumak için doğu Ukrayna halkının isyanında başlattığı Batı demokrasisinin değerlerini ileri sürüyor.ABD'nin  Kosova Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını tanımasına dayanak yaptığı "Bağımsızlık bildirgeleri iç yasaları ihlal edebilir. Ancak bu, uluslararası hukukun ihlal edildiği anlamına gelmez" beyanını koz olarak kullanıyor.Ardından "Kosova'da Arnavutlara tanınan haklar, nedense Ukrayna'daki Rus azınlıklara tanınmıyor. Batı uygulamalarının sonuçlarını öngöremeyecek şekilde siyasi öngörü ve ölçme duyusunu kaybetti ve biz geri adım atamayacak eşiğe geldik" deniliyor… *Nitekim Rusya'nın Kırım'ı, Abhazya ve Güney Osetya'yı ilhakıyla  Batı ile arasında uluslararası hukukî bir sorun doğmuştur.Soğuk Savaş döneminde Doğu ve Batı blokları arasında bir yumuşama belgesi olan Helsinki Nihai Senedi ihlal edilmiş,Nihai Senedin sınırların ihlal edilmezliği ve devletlerin toprak bütünlükleri esaslarına bağlı kalınarak, Avrupa'da karşılıklı güven anlayışının güçlendirilmesi, barış ortamına elverişli şartların geliştirilmesi, demokrasi ve insan haklarının zemin kazanmasına katkıda bulunmak amacı ciddi yara almıştır. *Batı ise Kırım, Abhazya, Güney Osetya'nın ilhak edilmesinin tekrarlanması halinde, Balkanlarda ve Asya'da bir çok toplumun Rusya'ya bağlanmasından endişe ediyor.Bu bölgelerde toprak anlaşmazlıkları yaşanması halinde bölgedeki müttefiklerini destekleyeceğinin sözünü veriyor…Bu yüzden Batı'nın stratejisini, Büyük Enerji Güvenliği için Avrupa pazarlarına ulaşan enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi, Avrupa ülkelerinin de enerji alımının büyük bir kısmında Rusya'ya bağlı olmamasını sağlamak hedefi belirliyor.Rusya ise enerjiyi ekonomisinin ve dış politikasının belirleyeni haline getirmiştir… *Ekonomik anlamda ise Rusya ve Batı arasında iki büyük proje üzerinde tartışma öne çıkıyor.Birincisi, Azerbaycan Hazar Denizi'ndeki Şah Deniz Gaz Sahası ve Hazar Denizi'nin güneyindeki diğer sahalarda üretilen doğal gaz vasıtasıyla Kafkasya'yı Orta ve Güney Avrupa ile buluşturmayı düşündüğü, Doğalgazı Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşıyacak Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi ile doğalgazın Yunanistan'a, oradan Trans Adriyatik Doğalgaz Boru Hattı üzerinden Avrupa'ya geçebileceği vizyonudur.İkincisi, Rusya'nın doğalgazını  Avrupa'ya sevkiyatında, Mavi Akım'a paralel bir şekilde Karadeniz'in altından geçerek Türkiye'nin kuzeybatısından Yunanistan'a ulaşması ve burada kurulacak bir doğalgaz dağıtım merkezi vasıtasıyla  Makedonya- Sırbistan- Avusturya'ya ulaşması vizyonu.  *Her iki proje de Batı'nın; Rusya ve Avrasya İşbirliği Teşkilatı'nın siyaseten ve ekonomik olarak yeniden eski Sovyet bloku ülkelerini eline geçirmesinden duyulan endişelerini artırıyor. ABD'nin Balkanlar, Doğu Avrupa ve Kafkasya'yı Rusya'ya mı terk edeceği sorularından doğan gerginlikler,üstelik bu vizyonun yansıdığı Ortadoğu'da "NATO üyesi olmayan Büyük Stratejik Ortak İsrail" gerçeğinde, dünya oldukça kritik bir dönemden geçiyor… *Yine de herkes  ve her ülke için barışın, güvenliğin, huzurun bir çözümü bulunuyor.Bu çözüm Rusya'nın Batı'ya teklifidir:Suriye de savaş suçları işleyerek hukuku ihlâl eden Esad rejimi kadar muhalif tarafların, teröristlerin ve destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmeleri,Söz konusu suçların esaslı bir biçimde kategorize edilmesi,Yeni Suriye'nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın buradan çıkarılması;Nihayet bu sistematik hukukun BM'de yeni bir dünya statüsünün oluşmasına yol açmasıdır.  - osmanli kole sirp devsirme

Uluslararası dengelerin yeniden kurulmaya çalışıldığı dünyada devlet sayısı hızla artıyor…
Ötekinin toprağındaki ayrılıkçıların bağımsızlığını tanımak, diplomasinin meşru bir yöntemi olarak öne çıkmıştır.
Böylece küçük devletçiklerin oluşturulmasına verilen destekler, bir dış politika aracı ve baskı unsuru olarak kullanılabilir hale gelmiş ve dönüşü olmayan sorunlara yol açılmıştır.
Şimdi mikromilliyetçilik dünyayı bir kaos ortamına sürüklemekle tehdit ediyor…
 
*
1990 ve 91’de Slovenya ve Hırvatistan, Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’nden  ayrıldılar.
Bosna Hersek de bağımsızlık için referandum yaptı,Bosnalı Sırpların büyük çoğunluğu oylamayı boykot etmesine rağmen 1992’de federasyondan ayrıldığını ilan etti.
Bu olayı takip eden ve yüzbinlerce insanın ölümüne, milyonlarcasının sürülmesine sebep olan savaş, Avrupa’nın II. Dünya Savaşından bu yana gördüğü en kanlı olaydı…
1995’te, ABD’nin başlattığı girişimle Sırp Cumhurbaşkanı S.Miloseviç, Hırvat Cumhurbaşkanı F. Tudjman ve Bosnalı Cumhurbaşkanı A.İzetbegoviç savaş halindeki tarafları temsilen Ohio/Dayton’da biraraya geldiler.
Müslüman ve Hırvatların  Bosna-Hersek Federasyonu ile Bosnalı Sırpların yönetimindeki Sırp Cumhuriyeti olmak üzere büyük ölçüde özerk iki taraftan oluşan egemen bir devlet olan Bosna Hersek’i kurdular.
 
*
Dayton Barış Anlaşması; Bosna Hersek, Hırvatistan ve Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’nden geriye kalanların birbirlerinin eşit egemenlik haklarına saygılı olmalarını ve anlaşmazlıkları barışçıl yöntemlerle çözmelerini şart koştu.
Taraflar Anlaşmayı imzalayarak insan haklarına, mültecilerin ve yerlerinden edilen vatandaşların haklarına da saygı gösterme yükümlülüğü altına girdiler.
Ayrıca barış kararlarının uygulanması ve savaş suçları ile uluslararası insanlık yasasını ihlal eden diğer eylemlerin soruşturulması için çalışan ilgili tüm taraf ve kuruluşlarla tam bir işbirliği içinde olmayı kabul ettiler…
 
*
2013’te Sırbistan ile Kosova; Kosova’daki Sırp nüfusun haklarını garantileyen prensipleri içeren bir anlaşma yaptılar.
Çoğunluktaki Sırp Belediyeler Birliği Kosova’daki Sırpların yerel yönetim, yargı, güvenlik ve diğer ekonomik yapılanmalarını idare edecek en üst merci oldu.
Kosova’daki tüm Sırp kurumlarının Kosova anayasası ile uyumlu olup Kosova’ya entegre bir şekilde işlemesi kararlaştırıldı.
 
*
Ancak Kosova ile Sırbistan arasında canlı tutulan sorunların ilerde daha büyük bölgesel çatışmalara dönüşme ihtimali yükseldi.
O yüzden anlaşma bölge ülkelerini olduğu gibi küresel güçleri de yakından ilgilendirdi.
Kosova’da çıkacak bir çatışmanın bölgenin diğer sorunlu fay hatlarına sıçraması gibi bir ihtimal karşısında anlaşmanın uygulanmasına NATO garantör oldu.
 
*
Bugün Yugoslayva topraklarında Sırbistan, Karadağ, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Slovenya ve Makedonya, Kosova cumhuriyetleri ile Voyvodina özerk bölgesi bulunuyor.
 
*
Ne ki, BM Kosova İnsan Hakları Komisyonu bölgede son 2 yılda etnik nefret zemininde 102 olay kaydetmiştir.
Ya da, şimdilerde Rusya, Kosova’nın Uluslararası Daimi Tahkim Mahkemesi üyeliğine kabul edilmesini  şiddetle eleştiriyor.
Neden, Kosova’nın bağımsızlığını tanımayan Sırbistan, Arjantin, Brezilya, Hindistan, İspanya, Nikaragua gibi ülkelerin görüşünün aranmadığını soruyor.
 
*
Kosova Parlamentosu’nun Karadağ ile sınırının yeniden düzenlenmesine ilişkin bir anlaşmayı imzalamak üzere olması,
Rus ve Sırpların, Balkanlar’da büyük bir Arnavut devletinin kurulması yönünde adım atılmakta olunduğunu iddia etmelerine neden oluyor.
 
*
Dünyada etnik uyum konusunda örnek ülkeler arasında gösterilen Makedonya’da, Müslüman Arnavutlarla Ortodoks Makedonlar arasında etnik gerginlik yaşanıyor…
Gerginliğin dışında kalmaya çalışan Türkler, Romanlar, Boşnaklar, Torbeşler, Sırplar, Bulgarlar ve Ulahlar tüm çabalara rağmen radikal çevreler tarafından konunun dini platforma kaydırılması yüzünden taraf olmaya yöneltiliyor…
 
*
Arnavut nüfusun yoğun olduğu Sırbistan-Kosava sınırında, Arnavut kökenliler ile radikal İslamcılardan oluşan ve bir kısmını IŞİD saflarında Suriye ve Irak’ta savaşan kişilerin oluşturduğu gruplarla hükümet arasında çıkan ihtilaf Makedonya’da ciddi gerilim yaratıyor…
 
*
Ya da Kosova’daki savaş esnasında ve sonrasında yaşanan suçların, sadece Sırplara yönelik değil çingenelere, Goranlılara ve Arnavutlara karşı işlenen suçlardan sorumlu tüm kişileri ortaya çıkarılması ve cezalandırılması amacıyla Lahey’de kurulan özel mahkemenin;
Batı’nın desteğiyle gerçeği gizlemek için tüm yöntemlere başvurulduğu, sürecin yüksek düzeyde politize edildiği iddia ediliyor.
Sırplar ve Ruslar ” Mahkeme soykırım planını ortaya çıkaramazsa görevini yapmamış olur” diyor…
 
*
Balkanlardaki bu gelişmeler, küresel güçlerin tavrı ve gelecek tasarımlarının belirlenmesi bakımından önemlidir.
Batı, Balkan ülkelerinin tamamının kendi çizdikleri yönde olmasını istiyor.
Bu ülkelerin AB üyeliği yolunda uyum politikalarını gerçekleştirmedeki heveslerini bunu kolaylaştıracak bir etken olarak görüyor.
Ne ki, AB’nin sınırları belirlenmiş, ayrıntıları planlanmış, sonuçları üzerinde düşünülmüş bir Balkan Politikası bulunmuyor, yine de bir şekilde bölünmüş, parçalanmış birimlerin yönetiminde söz sahibi olmanın gayreti gösteriliyor.
 
*
Rusya ise dış politika stratejisini belirlerken uzun bir dönem Balkanlara yönelik belli bir siyasi strateji belirlememiştir.
Balkanlarda çıkan çatışmalar sırasında beklendiğinden daha pasif bir duruş sergilenmiş, Balkanların Rusya’dan soğumasına ve oradaki etkisinin azalmasına neden olunmuştur.
Rağmen ne Balkanlar ne de Rusya bağlarının tamamı ile kopmasını göze alabilecek durumda değildir.
Çünkü Balkan ülkelerinin Rusya ile tarihi bağı olduğu kadar ticari ve ekonomik açıdan da önemli çıkarları bulunuyor.
Rusya’nın da Balkanlar ile bağını koparması önemli stratejik ortağını kaybetmesi anlamına geliyor ki;
Bu Rusya’nın hem dış, hem ekonomik hem de siyasi politikasına bir darbe sayılıyor…
 
*
Bu yüzden Batı ve Rusya; Kosova,Sırbistan,Karadağ, Makedonya odağından Balkanlarda hem siyasi hem ekonomik büyük bir mücadele veriyor.
 
*
Siyasi mücadele anlamında; Rusya jeopolitik ve ideolojik çıkarlarını korumak için doğu Ukrayna halkının isyanında başlattığı Batı demokrasisinin değerlerini ileri sürüyor.
ABD’nin  Kosova Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını tanımasına dayanak yaptığı “Bağımsızlık bildirgeleri iç yasaları ihlal edebilir. Ancak bu, uluslararası hukukun ihlal edildiği anlamına gelmez” beyanını koz olarak kullanıyor.
Ardından “Kosova’da Arnavutlara tanınan haklar, nedense Ukrayna’daki Rus azınlıklara tanınmıyor. Batı uygulamalarının sonuçlarını öngöremeyecek şekilde siyasi öngörü ve ölçme duyusunu kaybetti ve biz geri adım atamayacak eşiğe geldik” deniliyor…
 
*
Nitekim Rusya’nın Kırım’ı, Abhazya ve Güney Osetya’yı ilhakıyla  Batı ile arasında uluslararası hukukî bir sorun doğmuştur.
Soğuk Savaş döneminde Doğu ve Batı blokları arasında bir yumuşama belgesi olan Helsinki Nihai Senedi ihlal edilmiş,
Nihai Senedin sınırların ihlal edilmezliği ve devletlerin toprak bütünlükleri esaslarına bağlı kalınarak, Avrupa’da karşılıklı güven anlayışının güçlendirilmesi, barış ortamına elverişli şartların geliştirilmesi, demokrasi ve insan haklarının zemin kazanmasına katkıda bulunmak amacı ciddi yara almıştır.
 
*
Batı ise Kırım, Abhazya, Güney Osetya’nın ilhak edilmesinin tekrarlanması halinde, Balkanlarda ve Asya’da bir çok toplumun Rusya’ya bağlanmasından endişe ediyor.
Bu bölgelerde toprak anlaşmazlıkları yaşanması halinde bölgedeki müttefiklerini destekleyeceğinin sözünü veriyor…
Bu yüzden Batı’nın stratejisini, Büyük Enerji Güvenliği için Avrupa pazarlarına ulaşan enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi, Avrupa ülkelerinin de enerji alımının büyük bir kısmında Rusya’ya bağlı olmamasını sağlamak hedefi belirliyor.
Rusya ise enerjiyi ekonomisinin ve dış politikasının belirleyeni haline getirmiştir…
 
*
Ekonomik anlamda ise Rusya ve Batı arasında iki büyük proje üzerinde tartışma öne çıkıyor.
Birincisi, Azerbaycan Hazar Denizi’ndeki Şah Deniz Gaz Sahası ve Hazar Denizi’nin güneyindeki diğer sahalarda üretilen doğal gaz vasıtasıyla Kafkasya’yı Orta ve Güney Avrupa ile buluşturmayı düşündüğü, 
Doğalgazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi ile doğalgazın Yunanistan’a, oradan Trans Adriyatik Doğalgaz Boru Hattı üzerinden Avrupa’ya geçebileceği vizyonudur.
İkincisi, Rusya’nın doğalgazını  Avrupa’ya sevkiyatında, Mavi Akım’a paralel bir şekilde Karadeniz’in altından geçerek Türkiye’nin kuzeybatısından Yunanistan’a ulaşması ve burada kurulacak bir doğalgaz dağıtım merkezi vasıtasıyla  Makedonya- Sırbistan- Avusturya’ya ulaşması vizyonu. 
 
*
Her iki proje de Batı’nın; Rusya ve Avrasya İşbirliği Teşkilatı’nın siyaseten ve ekonomik olarak yeniden eski Sovyet bloku ülkelerini eline geçirmesinden duyulan endişelerini artırıyor. 
ABD’nin Balkanlar, Doğu Avrupa ve Kafkasya’yı Rusya’ya mı terk edeceği sorularından doğan gerginlikler,üstelik bu vizyonun yansıdığı Ortadoğu’da “NATO üyesi olmayan Büyük Stratejik Ortak İsrail” gerçeğinde, dünya oldukça kritik bir dönemden geçiyor…
 
*
Yine de herkes  ve her ülke için barışın, güvenliğin, huzurun bir çözümü bulunuyor.
Bu çözüm Rusya’nın Batı’ya teklifidir:
Suriye de savaş suçları işleyerek hukuku ihlâl eden Esad rejimi kadar muhalif tarafların, teröristlerin ve destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmeleri,
Söz konusu suçların esaslı bir biçimde kategorize edilmesi,
Yeni Suriye’nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın buradan çıkarılması;
Nihayet bu sistematik hukukun BM’de yeni bir dünya statüsünün oluşmasına yol açmasıdır.
 

Okumaya devam et  Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye Aleyhine Olan Raporu Yolda

 
 
18.9.2016


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir