HAVA, SU, DOMATES, “T” İZİNLERİ VE KIBRIS-(3)-Hüseyin MÜMTAZ

HAVA, SU, DOMATES, “T” İZİNLERİ VE KIBRIS-(3) - KIBRIS 2012 KASIM 007 Kopya Kopya 2

KIBRIS 2012 KASIM 007 - Kopya - Kopya (2)

 

HAVA, SU, DOMATES, “T” İZİNLERİ VE KIBRIS-(3)

Hüseyin MÜMTAZ

Türkiye’den, “Ortadoğu’nun en büyük kumarhane kenti” olan Girne’ye gittiniz diyelim, niyetiniz “kafa nereye biz oraya”.

Sabah kahvaltıda sordunuz, öyle “terminal, otogar” gibi yerler yokmuş.

Belediye otobüsleri, tarifeli ring seferleri, halk otobüsleri de yokmuş.

“Toplu taşıma” diye bir şey yokmuş.

Akşam hava karardıktan sonra hiçbir şey yokmuş.

Peki, meselâ en yakındaki Karaoğlanoğlu, Lâpta, Alsancak yahut Ozanköy, Çatalköy’e nasıl gidilirmiş?

Yola çıkacaksınız, şansınıza her biri değişik şekil, renk, model, marka minibüslerden birine denk gelince el edip, bineceksiniz.

Bütün şoförlerin direksiyonda sigara içmelerine hayret edeceksiniz, sonraki günlerde aracın içinin leş gibi sigara kokuyor olmasına alışacaksınız.

30 senelik, en ufak bir standartı olmayan, eski hayatında portakal, limon yahut patates taşıyan minibüslerin 20 yıldır yıkanmamış, temizlenmemiş, leş kokan yırtık koltuk değil, neredeyse taburelerine oturacaksınız.

Durak ve güzergâh katiyyen belli değildir. Yol üzerindeki bütün yüksekokulların park yerlerine uğrayacaksınız, “kâr” amaçlı “hanelerin” kapılarına “müşteri” yahut “müstahdem” bırakacaksınız.

Her biri Ortadoğu’nun değişik şive ve lehçelerini konuşan şoförlerdeki hırpani kıyafet birliğinden tiksineceksiniz.

“Yahu bu ülkede polis, belediye, durak başkanı, kooperatif, hiçbir şey yok mu?” diye düşünüp, boş vereceksiniz.

Orman demeyelim de “fidanlık kanunları”nın yürürlükte olduğunu kısa bir zaman sonra ister istemez kabulleneceksiniz.

Sonra Girne civarında her aklına esenin istediği her güzergâhta kafasına göre, istediği araçla taşımacılık yapabildiğini öğreneceksiniz.

Hele hele sakın Girne’den Güzelyurt’a gitmeye kalkmayın.

Önce, terminal gibi bir şey olmadığı için neyin, nereden kalktığını öğreneceksiniz.

Bütün yukarıda saydıklarımıza ilâveten yük taşımacılığından bozma araçlar İkinci Dünya Harbi’nden kalmıştır. Pistir, dökülüyordur, haraptır.

Ama mecbursunuzdur, seçme şansınız da yoktur, tek ve tekelci firma vardır. Başka bir firma zinhar o hatta çalışamaz. Kalkış-varış saatleri Allah’a kalmıştır.

Okumaya devam et  Sözde YPG/PYD ile “savaşıp” Çankaya Köşkü’ne “Kürdistan” paçavrası asmak…

Geliyoruz “T” izinlerine….

Hâl yukarıda anlatmaya çalıştığımız gibiyken KKTC’li taksiciler, “başka T plakası vermeyin, greve gideriz” demişler.

Giderler, yolları da kaparlar.

KKTC’de zaten “Grev en yüce değerdir.”

Marks halt etmiş.

Rum taksiciler yukarı gelir her yere giderler, Türk taksiciler aşağıya, Rum tarafına gidemez.

Ama işte asıl buna değil, “T” izinine itiraz ederler.

Kafa, geçmişin “liman hamalları” kafasıdır.

“Biz istediğimiz zaman, istediğimiz kadar çalışırız” kafasıdır.

Patrick Balfour’un bahsettiği, altını çizdiği “kişisel bağımsızlık” kafasıdır.

Asla “toplumcu” değildirler.

https://www.turkishnews.com/tr/content/2016/08/21/hava-su-domates-t-izinleri-ve-kibris-1/

Lefkoşa ve Gazimağusa hatlarının, yukarıda anlattıklarıma göre eh, biraz daha katlanılır olduğunu ifade etmeliyim.

Son bir şey… Yaya geçitlerinde karşıya geçerken sakın yanlış/ters tarafa bakmayın, çarpılırsınız. Otobüs, dolmuş, taksiyi de ters tarafta beklemeyin, binemezsiniz.

Malûm, eski/yeni fark etmez, cümle  “Crown Colony”lerde trafik soldandır.

İyi gezmeler… “Enjoy yourself”. 27 Ağustos 2016


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir