KIBRIS’TA TARİHİN İNCELDİĞİ YER

KIBRIS’TA TARİHİN İNCELDİĞİ YER - IMG 20160406 WA0009

IMG-20160406-WA0009

 

KIBRIS’TA TARİHİN İNCELDİĞİ YER

HÜSEYİN MÜMTAZ

 

Lefkoşa’da pergelin ucunu Selimiye Camii’nin üzerine koyun…

Koyarken bakmayın önündeki tabelâda “Saint Sophia (Aya Sofya) Katedrali” yazdığına, 1571’den beri camidir orası ve Türkiye’deki adaşı Ayasofya’ların aksine o tarihten bu yana, İngiliz sömürge dönemi dâhil içinde kesintisiz namaz kılınabilmektedir.

Evet pergelin diğer ucunu çok değil, 500-600 metre açıp bir daire çizin…

İşte o dairenin içinde kalan yerler Kıbrıs’ta, Lefkoşa’da tarihin inceldiği yerlerdir.

Sadece Selimiye’ye bakarak, hayran hayran seyrederek, çevresinde dolaşarak bir hafta geçirebilirsiniz.

Yetmez.

Tarihi hisseder, tarihi yaşarsınız. Hâttâ Osmanlı bile yetmez, Venedik, Lüzinyanlara gidersiniz.

Sarı taş antik binaların hepsi mükemmelen ayaktadır, çoğu geçmişte okul olarak kullanılmıştır ve Lefkoşalı’nın % 98’i de o okullarda okumuştur.

Büyük Han, Kumarcılar Hanı, şimdi yıkılarak yeri otopark olarak kullanılan Deveciler Hanı, Belediye Pazarı, Selimiye’nin Aziziye kapısı ve Sultan Mahmut Kütüphanesi, Yitik Dede Türbesi…

Turizm Bakanlığı, Lüzinyan Evi, Belediyeler Binası, Haydarpaşa Camii yahut St. Catherina Kilisesi…

Veya Ticaret Lisesi, Bayraktar Ortaokulu, Türk Lisesi, Selimiye İlkokulu…

Güneş batmak üzeredir artık ve bir de oturarak yudum yudum ortamı solumak zamanıdır.

IMG-20160406-WA0010 (2)

Oturup etrafa bakınca “O bina neydi?” diye sorarsınız tekrar ve “Ayasofya İlkokulu-Selimiye İlkokulu” cevabını alırsınız.

Cevabı veren 55-60 yıl öncesini yaşamaktadır.

Ama “okul” çok iyi restore edildiği halde boştur, kapısı kilitlidir, içerisi karanlıktır.

Kapısında şimdi….

“Yunus Emre Enstitüsü” yazmaktadır.

Merak edip ne olduğuna resmî web sitesinden bakarsınız..

Enstitü’nün “vizyonu”nun; “Kültür, sanat ve yabancılara Türkçe öğretimi ana başlıkları altında dünyanın birçok ülkesinde gerçekleştirilecek faaliyetler ve oluşturulacak iş birlikleri ile dünya toplumlarının Türkiye’yi daha yakından ve doğru kaynaklardan tanımasını sağlamak”; “misyon”unun ise “Türkiye’yi, kültürel mirasını, Türk dilini, kültürünü ve sanatını tanıtmak, Türkiye’nin diğer ülkeler ile dostluğunu geliştirmek, kültürel alışverişini arttırmak, bununla ilgili yurt içi ve yurt dışındaki bilgi ve belgeleri dünyanın istifadesine sunmak, Türk dili, kültürü ve sanatı alanlarında eğitim almak isteyenlere yurt dışında hizmet vermek” olduğunu öğrenirsiniz.

Okumaya devam et  2016 YILI’NIN SON GÜNLERİ YAŞANIRKEN…

Olduğunuz yerde tek adım atmadan başınızı arkaya çevirir ve Selimiye’nin iki minaresi arasında dalgalanmakta olan ay-yıldızlı al ve ak iki bayrak görürsünüz…

Enstitü’nün; “vizyon ve misyonu”nda yer alan “yabancılara Türkçe öğretimi”,  “dünya toplumlarının Türkiye’yi daha yakından ve doğru kaynaklardan tanımasını sağlamak”, “Türkiye’yi, kültürel mirasını, Türk dilini, kültürünü ve sanatını tanıtmak” faaliyetlerinin hangisini iki ay-yıldızın camiye asıldığı bir ülkede, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde nasıl, neden, hangi yöntemle gerçekleştirebileceğini sorgular, hayret edersiniz.

Ne öğretecektir, nasıl öğretecektir “enstitücüler” Kıbrıs Türkü’ne?

Acaba o “metruk görünümlü” binada “çalışan”lar her sabah-akşam girip çıkarken o bayrakları görüp, aynı soruyu içlerinden kendi kendilerine sormuyorlar mı?

“Biz burada ne arıyoruz, burada işimiz ne?” demiyorlar mı?

Yoksa Kıbrıs Türkü’nden dil, tarih ve coğrafya öğrenerek kendilerini mi geliştiriyorlar?

27 Nisan 2016

 

57’İNCİ ALAY HER YERDE/HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN EFRÂDIYIZ

 

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir