Site icon Turkish Forum

Suriyeli Mülteciler ve Yalçın Akdoğan’ın Çıkışı: “Türkiye enayi mi?”

Geçen hafta Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları toplantısına katılmak üzere Amsterdam'da bulunan AB Komşuluk Politikası ve Genişlemeden Sorumlu Komiseri Avusturyalı siyasetçi Johannes Hahn, Türkiye’nin Halep'teki gelişmeler üzerine Suriye’den kaçan mültecileri alması gerektiğini belirterek şunları söylemiştir: “Bu mültecilerin Türkiye’ye alınması gerekir, çünkü Cenevre Sözleşmesi hala geçerli. Türkiye, Kilis ve Öncüpınar sınır kapılarını kapadı. Bu, doğru değil.” - turkish army turk ordusu operasyon savas

Geçen hafta Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları toplantısına katılmak üzere Amsterdam’da bulunan AB Komşuluk Politikası ve Genişlemeden Sorumlu Komiseri Avusturyalı siyasetçi Johannes Hahn, Türkiye’nin Halep’teki gelişmeler üzerine Suriye’den kaçan mültecileri alması gerektiğini belirterek şunları söylemiştir: “Bu mültecilerin Türkiye’ye alınması gerekir, çünkü Cenevre Sözleşmesi hala geçerli. Türkiye, Kilis ve Öncüpınar sınır kapılarını kapadı. Bu, doğru değil.”

Benzer bir açıklama da ABD’den gelmiştir. CNN Türk kanalında 9 Şubat 2016 Salı günü yayınlanan gece haberleri programında “ABD’den Öncüpınar’ı aç” haberi yer almıştır.
Ayrıca Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği de sığınmacı kriziyle ilgili olarak Türkiye’ye sınırı açın çağrısı yapmıştır.

Bu gelişmeler üzerine Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan Türkiye’nin 2.6 milyon Suriyeliye ev sahipliği yaptığını, Türkiye’nin insani yardımlarda dünyada ilk sıralarda yer aldığını belirtmiş ve “Türkiye enayi mi” diyerek tepki göstermiştir: “Daha para göndermediler konuşmaya başladılar.”

Akdoğan bu konuda haklıdır.

Avrupa Birliği, mülteciler konusunda Türkiye’ye verilecek 3 milyar Euro tutarındaki yardımı 3 Şubat tarihinde onaylamıştır. AB, 3 milyar Euro tutarındaki fon ile geçen yıl Avrupa’ya gelen bir milyonu aşkın göçmenin sayısını aşağı çekmeyi beklemektedir. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en ciddi mülteci krizini yaşayan Avrupa, maddi yardım karşılığında Türkiye’nin mültecileri kendi topraklarında tutmasını amaçlamaktadır.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikasından Sorumlu Komiseri Federica Mogherini, “Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye sağladığı destek, Ankara’nın sığınma talebinde bulunan insanları koruyup onlara ev sahipliği yapmasını güvence altına almayı amaçlıyor” demiştir.
3 milyar Euro’luk yardımın 1 milyar Euro’su AB bütçesinden, geri kalan miktarı ise üye ülkeler tarafından karşılanacaktır. Ek yardıma en fazla katkıyı sağlayacak ülkeler şunlardır: Almanya 427,5 milyon, İngiltere 327,6 milyon, Fransa 309,2 milyon, İtalya 224,9 milyon, İspanya 152,8 milyon Euro. Yardım ile sığınmacılara yönelik gıda, sağlık ve eğitim hizmetleri “projeleri” finanse edilecektir ama henüz para gelmemiştir.

Türkiye Suriye’den yeni bir göç tehdidi ile karşılaşınca, Almanya Başbakanı Angela Merkel geçen hafta Ankara’ya gelmiştir. Merkel’in ziyaretinin gündemini, Türkiye ve AB arasında Kasım sonunda mutabakatı sağlanan göç eylem planı oluşturmuştur. Merkel, geçen yıl 18 Ekim’de de Türkiye’ye gelmişti. Bu tarihte başlayan Davutoğlu-Merkel görüşmeleri, sırasıyla 29 Kasım 2015’de Brüksel’de AB-Türkiye Zirvesi, 22 Ocak’ta Berlin’de Almanya-Türkiye Hükümetlerarası ve 4 Şubat’ta Londra’daki Suriye Donörler Toplantısı’nda devam etmiştir.
Aslında Merkel Türkiye’nin AB üyesi olasına karşı bir siyasetçidir. Ama göç dalgası Almanya’yı karıştırınca unuttuğu Türkiye’yi hatırlamıştır.
Avrupa Birliği, AB ülkelerindeki yasadışı göçmenlerin Yunanistan’a iade edilmesinin önünün açılmasını istemektedir. Dublin Sözleşmesi, sığınmacıların ilk ayak bastıkları AB ülkesinde iltica taleplerinin bu ülkeye yapılması öngörmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Yunanistan’a ilişkin olarak almış olduğu karar, Yunanistan’a göçmenlerin iadesini engellemişti.
Yunanistan’da ilticacılara sağlanan şartların iyileştirilmesi çağrısı ile AB Dublin Sözleşmesini uygulamak istemektedir. Bu sağlanırsa, Yunanistan üzerinden Almanya’ya gelen mültecilerin bu ülkeye iadesi mümkün olacak ve Almanya’da Merkel üzerindeki kamuoyu baskısı hafifleyecektir.
Merkel’in Ankara ziyaretindeki en önemli hareketi, Anıtkabir Özel Defteri’ne yazdığı “Türk ve Alman halkları arasındaki özel dostluk ruhu içinde, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin Ata’sı ve Avrupa’ya giden yolun mimarı Mustafa Kemal Atatürk’ün anısına, derin saygılarımla” ifadesidir.
Türkiye Suriyeli göçmelere kapılarını açarken, göçmen karşıtı Almanya İçin Alternatif (AfD) partisinin lideri Frauke Petry, emniyet güçlerinin ülkeye yasadışı yollardan girmeye çalışan sığınmacıların üzerine gerekirse ateş açmasının yerinde olacağını açıklamıştır. Yapılan bir kamuoyu araştırması, AfD liderinin yalnız olmadığını ortaya koymuştur.
Araştırmaya göre Almanların yaklaşık 3’te 1’i silahsız sığınmacıların üzerine gerekirse ateş açılmasından yanadır. YouGov araştırma şirketi tarafından yapılan ve sonuçları Welt Online’de yer alan araştırmada, Almanların yüzde 29’unun AfD lideri gibi düşündüğü ortaya çıkmıştır. Araştırmaya katılanların yüzde 57’si bu görüşe karşı çıkarken, yüzde 14 ise fikir açıklamamıştır.
Frauke Petry’nin ırkçı ve Alman Nazilerini hatırlatan görüşlerinin yanında
Almanya’daki PEGIDA (Patriotische Europäer gegen die Islamisierung des Abendlandes: Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Yurtsever Avrupalılar) hareketini de görmezden gelemeyiz.

Adını ilk defa 20 Ekim 2014 tarihinde göçmen oranının en düşük olduğu Dresden’de 300 kişiyle düzenlediği gösteriyle duyurmuştur. Aşırı sağcı hareket, her pazartesi başta Dresden olmak üzere Almanya’nın bazı kentlerinde gösteriler düzenlemektedir. 12 kurucusu arasında öne çıkan isim Lutz Bachmann, adam yaralamak, gasp ve hırsızlıktan sabıkalıdır.

PEGIDA, aşırı radikal İslam örgütlerine karşı ve iltica ile sığınma yasalarının sertleşmesini talep etmektedir. PEGIDA, Almanya’da kamu yararına faaliyet gösteren dernek statüsü almak üzere başvuruda bulunmuştur.

Bir dönem yönetim kurulu üyeliğinde bulunduğum İKV’nın 20 Ocak’ta Suriyeli mülteciler konusunda yayınladığı basın duyurusundaki aşağıdaki gerçeği AB’nin göz ardı etmemesi gerekir: “AB, bu sorunun sadece transit ülkelerin çabaları ile kontrol altına alınamayacağını bilmelidir.”

Sözde Ermeni Soykırımına Evet Diyen TBMM Üyesi Moskava’da
Moskova’da geçen hafta terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı PYD’nin kontrolündeki bölgeleri temsil ettiği bildirilen bir ofis açılmıştır. Açılışa, TBMM üyesi HDP Diyarbakır Milletvekili Feleknas Uca, Ukrayna’daki Rusya yanlısı ayrılıkçıların kontrol ettiği Donetsk ve Lugansk bölgelerinin temsilcileri de katılmıştır.
Temsilcilikte bulunan bir haritada Türkiye’nin doğu kısmını da içine alarak işaretlenen bölge Kürt bölgesi olarak gösterilmiştir. Tıpkı, bir zamanlar Hatay’ın Suriye haritasında gösterildiği gibi. Temsilcilik, geçen Aralık ayında HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın açılışını yaptığı işadamları derneği ile aynı binada bulunmaktadır.
Türkiye’nin bir bölümünü Kürdistan olarak gösteren haritanın da yer aldığı açılışa katılan bir TBMM üyesi hakkında Meclis Başkanı acaba ne düşünmektedir?
Ankara’da Kırım Türklerini temsil eden bir ofis açılsa ve Rus işgalindeki Kırım’ı bağımsız bir bölge ya da bir ülke olarak gösteren bir haritanın bulunduğu bu ofisin açılışına Rusya Duma’sından bir katılım olsa, Rusya bu duruma ne der?
Katılan milletvekiline Rusya’ya dönüşünde ne yapar?
28 Şubat 2002 tarihindeki Avrupa Parlamentosu’ndaki oylamada günümüzde Birleşik Avrupa Solu/Kuzeyli Yeşil Solu olarak bilinen Demokratik Sosyalizm Partisi’nden (PDS) Avrupa Parlamentosu milletvekili seçilen Feleknas Uca’nın sözde Ermeni soykırımı konusundaki uzlaşma çağrısı için “kabul” oyu kullandığını, başta TBMM Başkanı Sayın İsmail Kahraman olmak üzere bilmeyenlere hatırlatmak isterim.
Ofis açılışındaki Akdeniz’e kadar uzanan büyük Kürdistan haritası aşağıdadır.

Exit mobile version