Osmanlı Türk Düşmanımıydı?

Osmanlı şairi olan Nef ‘i den bir söz;“Tanrı Türk’e irfan çeşmesini yasaklamıştır” - osmanli padisahlari 2603

 

Osmanlı şairi olan Nef ‘i den bir söz;“Tanrı Türk’e irfan çeşmesini yasaklamıştır”

Osmanlının en önemli tarihçisi kabul edilen Naima, Türkler hakkında şu benzetme terimleri kullanır:
Türk-i bed-lika (çirkin yüzlü Türk),
nadan Türk (cahil Türk)
eirak-i bi-idrak (hiçbir şey bilmeyen Türk)

Baki ‘nin Kanun Sultan Süleyman ‘a sunduğu şiirden;
”Her tac olmaz fahr-u fena ehline sertacTürk ehlinüney hace başı biraz kabadır.”Türkçesi;“Her taç yoksulluk ve yokluk ehline baş tacı olmaz Ey Hoca, Türk toplumundan olanın başı kabadır, sultan olma yeteneğinden yoksundur.”

Osmanlı yönetiminde Türk’e yaklaşım o denli aşağılayıcıdır ki, o günlerden kalan aşağıdaki şiir bu yaklaşımı özetlemektedir:
“Türk değil mi, Merzifon’un eşeği,Eşek değil, köpekten de aşağı.” (Özer Ozankaya, a.g.y., s.121)

 

Ancak Türkün şiire verdiği yanıt !

“ Şalvarı şaltak Osmanlı,
Eğeri kaltak Osmanlı,
Ekmede yok biçmede yok,
Yemede ortak Osmanlı “
(Özer Ozankaya, a.g.y., s.121), (Prof. Dr. Faruk Sümer’den aktaran Ş. Keçeli, 1995, s. 79 )

Son Padişahı Vahdettin’in yayımladığı bu bildirilerden birisinde su tümceler yer almıştır;
“Türkler dini, kavmiyeti, vatanı meşkuk (kuşkulu…) ve mahlud beş-altı milyonluk cahil bir kitledir.”
Türkçesi;“Türkler; dini, soyu sopu, yurdu belirsiz karmakarışık bir cahiller sürüsüdür”.

Osmanlı Devletinin Türklere hakaret ettiği, sövdüğü başka manzumeler mevcuttur. (Osmanlının arka perşeği)

Aslında Türkler hakkındaki kötü yargılar Selçuklulardan beri yaygındır.
Örneğin, Selçuklu yazar Aksaraylı Kerimeddin Mahmud, şunları yazmıştır:
“Hunhar Türkler, köpek ve kurt gibidirler,ellerine fırsat geçerse yağmayı ganimet bilirler,fakat düşman kuvvetleri gelirse kaçarlar.”(Aktaran, Çetin Yetkin, a.g.y., s.12.)

Osmanlı düşüncesinde, “kavmi necip” olarak görülen Araplar karşısında Türk ulusu aşağılanmıştır. 1912 yılında Sebilürreşt dergisinde çıkan bir yazıda; “Türk” deyiminin kullanılması, dinsizlik, kâfirlik sayılıyordu. “Türk hükümeti”, “Türk ordusu”, “Türk ülkesi” deyimlerinin Osmanlı halkı üzerinde rahatsızlık yarattığı biliniyordu. (Mustafa Coşturoğlu, a.g.y., s.278, 279.)

Okumaya devam et  ÇANAKKALE SİZE GELDİ

Osmanlı Efendisine Türk demek hakaret sayılmış, “Türk” sözcüğü, Anadolu köylüleri için kullanılır olmuştur. Yani Türk kelimesi aşağılamak ve küfür yerine kullanılırmış. Irki bir anlam taşımıyor ve sadece cahil köylüleri aşağılamak söylenirdi. (Bozkurt Güvenç, Türk Kimliği, s.22, 23, Cahen’den aktaran, Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, s.1)

.Osmanlı Hanedanı
Türkmen halk ozanı olan Yunus Emre’yi yasaklamıştır.
Osmanlı tarihçisi Naima aynı bilinç içinde şöyle yazmaktadır:
“Türkmen çözülüp gitmesi yamandır, cem-ü iltiyamına derman yok.” Yani, Türk ulusu ve unsuru öylesine eriyip çözülecektir ki, bir daha birleşmesinin ve bütünleşmesinin ilacı ve dermanı olmayacaktır.

Osmanlı tarihçisi Naima:“Tarihi”nde Türkler için; nadan (kaba) Türk, idraksiz Türk, hilekâr Türk ifadelerini kullanmaktadır. (Naima Mustafa Efendi, Tarih-i Naima, Türkçeleştiren: Zuhuri Danışman, İstanbul, C.1, s.168, 238, C.2 s.536. C.3, s.1180, C.4 s.169.)

Koçu Bey, 4. Murat’a sunduğu risalesinde (küçük kitap) Türkler hakkında şunları yazıyordu:“…mezhebi bilinmeyen şehir oğlanı, Türk, Çingene, Tatar, Kurt, ecnebi, Laz, Yörük, katırcı, deveci, hamal, ağdacı, yol kesen, yankesici ve diğer çeşitli kimseler…”“Harem-i Hümayuna kanuna aykırı olarak Türk ve Yörük, Çingene, Yahudi, dinsiz, mezhepsiz, nice kalleş ve ayyaş şehir oğlanları girer oldu.” Bu sözler yazılıp Türk olduğu söylenen Padişaha veriliyordu. (Aktaran, Çetin Yetkin, a.g.y., s.145)
Osmanlı tarihinde çok saygın bir konumu olan Fatih Sultan Mehmet bile;
Otlukbeli Savaşından dönerken, elinde bıçak olan birisine ne yaptığını sorduğunda;
“öldürülen Türkmenlerin kulaklarını keserek küpelerini topladığını öğrenmiş” ve “İşine devam et” demiştir.

Yine sadrazam Kuyucu Murat döneminde (1606-1611), 155.000 insan doğranmış ya da diri diri kuyulara doldurulmuşlardır. Aman dileyen insanlara Kuyucunun yanıtı“Vurun şu pis Türkün başını” olmuştur.

Cellatların bile öldürmeye kıyamadığı çocuğu atından inerek öldüren Kuyucu Murat, Osmanlı’nın yetkilisi, öldürülen çocuk da Anadolu’nun evladı Türk’tür.
Hazırlayan ve Derleyen: Mete Biricik ( İstanbul, Temmuz 2012)

Okumaya devam et  PROF.DR.KEMAL ARI: İÇİMİZDEN BİRİ: ATATÜRK (-Türkler ’in Sarı Paşası ve Sarı Zeybeği…)

 


Comments

“Osmanlı Türk Düşmanımıydı?” için 12 yanıt

  1. ismet aydemir avatarı
    ismet aydemir

    Selçukluların veziri türkmenler hakkında bir araştırma yaptırmış, sonucunu şöyle bağlamış:
    -Türkmenlerin huyu ve davranışı eşeklere benzer. Yılda 26000 koyun haraç alıyoruz. Yıllık haracımızı 30 bin koyuna çıkaralım.
    Çin kaynakları ise türkmenler hakkında şöyle yazmışlar:
    -Türkmenler çok saf insanlar. Onları kandırarak yok etmek bizim için çok kolay olacak.
    Osmanlı döneminde ise türkmenlere maraba sıfatı takılarak aşağlanmıştır.

    Fatih sultan mehmedin anası ermeni , babası ise türkmendir.
    Siyonistler 1294 de inleri isviçreyi kurduktan sonra,
    1299 da yahudilerden, ermenilerden, rumlardan ve türkmenlerden oluşturdukları bir orduyla istanbulda darbe yapmış ve fatihi başa getirmişlerdir.
    Türkmen askerlerin komutanı çavdarlı mehmet paşa, iki yalançı rum şahidinin ifadesine dayanarak fatih yönetimince astırılmıştır. ‘iki yalancı şahit, adam astırır,’ sözü buradan gelir.

    Yine fatih sultan mehmet, papanın,“ hiristiyan ol seni imparator ilan edeyim,“ teklifini kabul etmediği için öldürülmüştür.

    İstanbulda yönetim el değiştirdiğinde; mevcut rum, yahudi memurlar el kaldırıp şahadet getirerek, isimlerini değiştirerek müslüman olmuş ve devletteki görevlerine devam etmişlerdir.
    ‘Yarimin dini var ama imanı yok’, türküsü bunu anlatır.
    Fatih haricindeki tüm padişahlar harem oğlanlarıdır ve siyonistlerin uşaklarıdır, türkmen soyundan değildir. Padişahlara ait bir seccade varmıdır? Onların müslümanlığı cuma günleri faytona binerek camiye gitmekten ibarettir. Bugünkü tsk komutanları ne kadar türk ise, bop eşbaşkanı ne kadar türk ise, padişahların türk örf ve adetlerinden aldığı nasip de o kadar dır. Topunun geçmişine de geleceğine de cennette kevser ısmarlanacaktır. Biline.

  2. mustafa avatarı

    iyide atatürk döneminde katledilen türk halklarındna bahsedmemişsiniz.. taraflı davrandıgınız aşikar okumaya degmez bir yazı olmus

  3. Kenan Ersoy avatarı
    Kenan Ersoy

    Emeklerinize sağlık, zaten biliyorduk okuyorduk Osmanlı’nın ne olduğunu. Çok fazla da bir şey beklememek lazım çünkü devşirmeden, toplama aileden birşey olmaz, ama entrika, dedikodu, babanın evladını, evladın kendi kardeşlerini öldürmesi olur. Halifelik diye ilim bilim yoksunu sadece din ile yoğurulan Osmanlının da çökmesi normaldir..
    Ayrıca Atatürk’ün verilen ölüm emirlerinin hiç birinin altında imzası yoktur, ölenler asılanlar da Vatan hainleridir..
    Türk halkını yücelten, öven, başarılı olacağına inanan, inandıran bir tek insan vardır o’da bu ülkeyi emperyalistlerden kurtaran dünya önünde itibarını arttıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür..

  4. Fatih Ceylan avatarı
    Fatih Ceylan

    Sizin o siyonist dediğiniz Fatih İstanbul u fethedip peygamber hadisine Mazhar oldu. Bu ne gaflet ne saçmalık. Siz bunları yazarak şimdi Türk ü yüceltilmiş mi oluyorsunuz. Kime hizmet ettiğiniz belli değil gafiller. Osmanlı Gibi geçmişe sahip olmak isteyen çok bizde söven çok. Bugünün şartları ve değerleri ile 500 yıl önerisini yargılayıp asmışsınız ilmen ayrı bir facia. Türklük ölseydi Selçuklu da olmazdı Osmanlı’da. İlk Anadolu Türk beylikleri neden olan Danişmentlşler ki en güçlüsü idi. Diğeri Mengücek ler nerede kuruldu bunlar Danişmend ler Sivas diğeri Erzurum.
    Kurtuluş savaşı nerede tasarlandı organize edildi Erzurum Sivas kongresi nde. Anlayana artık.

  5. Çağatay Altay avatarı
    Çağatay Altay

    Türk düşmanı padişahlar olabilir ama bunu 600 yıllık bir devletin tamamına yansıtmak saçmalık. Bugünün hayatı ile o zamanın durumunu değerlendiremessiniz. Tarihte türkün türkü katlettiği savaşlar ve olaylar olmuştur. Şunu da saçma buldum eğer selçuklu ve osmanlı türk düşmanı ise neden türkleri tamamen ortadan kaldırmadılar. Evet türkleri vergi almak ve asker olarak kullanılacak bir ihtiyaç olarak görmüş olabilir ama yukarı da 155 bin insan katledildi yazıyor eğer osmanlı bu kadar insanı katletdiyse bence türkleri gözden çıkarmış olurdu onu geçtim eğer selçuklu ve osmanlı türk düşmanı ise nasıl türk adı bu topraklarda yüzyıllar boyunca savaşçı ırk diye diye duyuldu. Neden osmanlı avrupalılar tarafından türk devleti olarak görüldü. Neden avrupalılar ve diğerleri müslüman halkları türk olarak görüyordu örneğin akdenizde ki osmanlıya bağlı korsanlar. Bence osmanlı da türk düşmanlığı belli zamanlar da olmuş olabilir bunun nedenleri elbet vardır ama eğer sizin dediğiniz kadar 600 yıldır bir türk düşmanlığı varsa nasıl anadolu bunca yıl türk olarak kaldı ve balkanlar nasıl türkleşti.

  6. Tuganay avatarı
    Tuganay

    Neden” Avrupalilar Osmanli’yi Türk olarak görüyordular”sorusu bir bilincsizligin tarih yoksunlugunun ifadesidir.Osmanli,en büyük katliami Türk Beyliklerine yapmis ama kendini hep Türk olarak tanitmistir.Halbuki Osmanli Padisahlarinin cogusu Türk degildi.Neslin Babadan türedigini ileri sürenlerin birazda bioloji okumalarini tavsiye ederim.Imparatorlugun adi Osmanli ama ordus Türk olarak tanitiliyordu.Cünkü Osmanli Ordusu Türk evlatlarindan olusuyor Osmanli saraylarinda ise devsirmeler saltanat sürüyordular.

  7.  avatarı

    Sizin tarih bilgin izin içine tüküreyim çok hayalperestsiniz.

  8. Yeniçeri avatarı
    Yeniçeri

    Qmk Alevi pislikleri bı bitmedinjz,Türk diye kendilerini söylemek istiyorlar,Yavuz Sultan Selim pislik şiileri gereken cezayı vermiştir,Atatürk de gerekeni yapmıştır,siz ne Turksunuz nede müslüman

  9. Mehmet çevir avatarı
    Mehmet çevir

    Osmanlıyı kötüleyen kesinlikle islam düşmanıdır islama ve osmanlıyı sevenlere selam olsun

  10. sana neeeeeeeeeeeee avatarı
    sana neeeeeeeeeeeee

    Hey Ağalar Türk’e »Hiciv Şiiri«

    Hey ağalar Türk’e cevap bulunmaz
    Darılıp ağzını açtığı zaman
    Değme şeyle karşısında durulmaz
    Darılıp köpüğün saçtığı zaman

    Türk değil mi şu alemin eşeği
    Eşek değil belki itten aşağı
    Hararlara sığmaz olur taşağı
    Minnet üzerine düştüğü zaman

    Horoz gibi çöplüklerde eşinir
    Salyanacı gelmiş deyü düşünür
    Uyuz olmuş tilki gibi kaşınır
    Sakalına sirke düştüğü zaman

    Nice bilür öküz ile ineği
    Fark eylemez karpuz ile keleği
    Pek söylersen hiç işitmez kulağı
    Sırmalı çarığı taktığı zaman

    Hayırını ihsanını kestirir
    Hırsa gelse kaba yeli estirir
    Korkmaz Haktan pirin astırır
    Yalanla şahadet ettiği zaman

    Zebun iken görün Türk’ün yüzünü
    Yüz verip de alıştırman yüzünü
    Evliyalar gibi söyler sözünü
    Bağrı yanıp zebun düştüğü zaman

    İnada musırdır asla yorulmaz
    Söze başlayınca ağzı yorulmaz
    Hak korkusu yoktur karşı durulmaz
    Öküze gaddare vurduğu zaman

    Benim sözüm nasihattir tutana
    Hem de gevher olur alıp satana
    Türk kısmında edep yoktur utana
    Yüzünün hicap perdesi kalktığı zaman

    Türk’ün Türk nişanı gitmez özünden
    Hicap perdesi de kalkmış yüzünden
    Alem bir yan olsa dönmez sözünden
    Ayağına çarık taktığı zaman

    Ayağına çeker …….. çarığı
    Hiç gitmiyor ökçesinin yarığı
    Osmanlı dan yiyicisi sırığı
    Tabanı dibine değer kaçtığı zaman

    Gene akranını bulur görüşür
    Mahallinde inad ile yarışır
    Burçak öküz gibi gidişir
    Tarhana çorbasın içtiği zaman

    Pir Sultan Abdal’ım bu sözüm tamam
    Türk’ün aklından gitmez hiç güman
    Hak ona nasip etmez din ile iman
    İmansız ahrete gittiği zaman

    Pir Sultan Abdal

  11. mahmut ünal avatarı
    mahmut ünal

    osmanlının haline gördüler kabul edemiyorlar hadi diyelim haklisınız ya 2.abdülhamittın kaybettigi topraklar berlin antlasması bunu ne diyeceksiniz ne alakası var diyeceksiniz sen hic osmanlı padisahlarının türk milleti diye söze basladıgını gördünmü yazdıkları fetvaları yani emir devlet iletısimi bakarsanız rahatca anlasilır ya vahddettin ne demeli misır kactıgında türk miiletini meclisi ve GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK agır hakaretler etmistir zaten bunlar türk olsaydı dilleri türkce olur osmanlica konusmazlardı. avrupalilar bizi türk olarak gördüklerni söyleyenler o zaman icin iyice devlet iliskilerine baksınlar ahileyi osmaniye diye baslar.Bügünkü avrupa bizi siz osmanlı degil türksünüz demektedir yani zamanları karıstırmayalım bence birazda bunların haremlere gözatsak padisahların birazda böyle konussunlar bakalım.

  12. Serdal serdal avatarı
    Serdal serdal

    Bakın beyler bayanlar osmanlının Türkleri sevmediğini görün aşagıya bir yazı bırakıyorum okumadan karar vermeyin burda yorum yapanlardan biri Türkleri aşagılıyan bir şiir yazmış yazarı pir sultan abdalmış bakın bırakacsğım yazıda osmanlımın Türkleri nasıl aşağiladığını okuyunca göreceksiniz lütfen okımadan karar vermeyin

    Yeni Vatan Gazetesi
    Osmanlı’da Türk düşmanlığı var mıdır? İftira gerçek mi, belgeler nerede?
    Red Red
    vor 3 Jahren

    Tez şu : „Osmanlı özellikle 15. yüzyıldan sonra Türk devleti olma niteliğini tümüyle yitirmekle kalmamış, Türklüğe açıkça hakaret eder, söver duruma gelmiştir. Bu durumda Enderun mektepleri, harem ve devşirme uygulamaları son derece etkin rol oynamıştır. Devşirmelerin ele geçirdiği devlet, sistemli bir Türk düşmanlığı yapmıştır. Padişahlar da bunu teşvik ederek düşmanlık yapanları „ihsaniye“ ile ödüllendirmiştir. Bütün bunları bilerek Osmanlı da Osmanlı diye tutturanlar bir yana bu yazı bütün bunları henüz bilmeyenler için hazırlanmıştır.“
    Bu tezin altyapısı şöyle şekillendiriliyor. Acaba antitezciler bu konuda ne diyorlar ?

    OSMANLI DİVAN EDEBİYATI’NDA TÜRKLER
    * İbn-i Bibi, Türklerden “cahil Türkler”, “müfsid – – Türkmenler”, “çarıklı Türkmenler” diye söz eder.
    * Kerimüddin Mahmud Aksaraylı Türkleri “Gözün karalığından daha kara olan Türk…”, “Türklerin… o dinsiz zümrenin…”, “mel’un Türkler” ifadeleriyle anar.
    * Amasyalı Hüseyin b. Ali Fatih, “Tariku’l Edep” adlı çalışmasında “Türk” ve “Türkmen”i iki ayrı etnik grupmuş gibi gösterip bölmeye çalışır.
    * Şair Baki, “Türk ehlinin ey hace biraz başı kabadır.” diye hakaret eder.
    * Nef’i, “Türk’e Hak, çeşm-i irfanı haram etmiştir.” diye aşağılar.
    * Türkleri “çoban köpeği”ne benzeten tarihçi Mustafa Naima Efendi, ayrıca “nadan Türk, idraksiz Türk, çirkin suratlı Türk, mel’un Türk” olarak niteler.
    * Gelibolululu Mustafa Ali, Mevaidü’n Nefais’te “Anadolu, Karaman ve Rum ülkesi adlarını alan pasaklılar halkı elbette kır adamıdırlar. Bunlar, aralarında güzel ve sevimli olanı az görünen, çeşit biçimde çirkin kimselerdir.” der.
    * “Etrak-ı Bî-idrak” lafının mucidi Hoca Sadettin, “hilebaz Türk”, “akılsız Türk”, “aptal Türk”, “kudurmuş kurt”, “aşağılık türediler”, “sırtlan”, “anlayışsız kaltaban” diye nefret kusar.
    * “Baban da olsa Türk’ü öldür.” diyen Kadimi mahlaslı Hafız Hamdi Çelebi, Hz. Muhammed’in “Türk’ü öldürün kanı helaldir.” dediği iftirasını yayar.
    * İzvornikli Arnavut Taşlıcalı Yahya karakteri, “Soyu kuruyasıca Türk” diye mısralar düzer.
    * 1797-1802 yılları arasında Paris’te daimi elçiliğimizi yapan Moralı Seyyid Ali Efendi Çuhadır Ahmet’e “Türk-ü sutür” yani “Hayvan Türk” yakıştırması yapar.
    * Tokatlı Aşık Nuri, Türk’ü hayvana benzeterek şöyle der:
    “Türk’ün dilberidir gayetle inat
    Şehir dili bilmez lisanı kubat
    Kelamında eder Türklüğün isbat
    Hayvan gibi gözün diker samana”
    * 1912’de Sebilürreşat dergisinde çıkan bir yazıda “Türk” kelimesinin kullanılması, dinsizlik, kafirlik sayılır.
    * 1913 tarihli “Mecmua-i Ebuzziya” dergisinin 94. sayısında, “Bizim Türklüğümüz sembolizmden başka bir şey değildir… Türk falan değil sadece Müslümanız.” deniliir.
    * Bugün “Milli Eğitim Sistemi”ni milliyetçilikten arındıranlar, dindar fakat “milli bilinç yoksunu” nesiller yetiştirmeye girişenler gibi Prof. Ahmed Naim 1913 yılında yazdığı “İslamda Dava-i Kavmiye” adlı kitabında Türk’e karşı savaş açıp “Türk’ün geçmişini bilmesine, öğrenmesine lüzum ve ihtiyaç yok, gerekli olan şeriatı öğrenmektir.” der.
    * 1919-1920 yıllarında şeyhülislamlık yapan ve AKP iktidarında adına vakıf kurulan Mustafa Sabri Efendi, Türk’e Türklük benliğini vermek isteyenlere “soysuzlar” yakıştırmasında bulunur. Dahası, tiksintiyle söz ettiği Türklüğünden şöyle istifa eder:
    “Yalnız Müslüman ve insan
    Olarak kalmak üzere, Türklükten,
    Şeref ve izzetimle istifa
    Ediyorum Allah’ın huzurunda
    (…)
    Tövbe yarabbi tövbe Türklüğüme
    Beni Türk Milletinden addetme!”
    * Vahdettin El Ahsam gazetesinin 16 Nisan 1923 günlü baskısında şöyle denir:
    “ Türkler, dini, soyu sopu, vatanı şüpheli ve belirsiz, 5-6 milyonluk bir cahil sürüsüdür.“
    Bu şiir ve yazıları yazanlar ödüllendirilirken Türklüğü savunan halk ozanları ise Padişah, sadrazam ve diğer devlet idarecileri tarafından şiddetle cezalandırılmıştır.
    ***
    TÜRK HALK EDEBİYATINDA OSMANLI
    Şalvarı şaltak Osmanlı,
    Eğeri kaltak Osmanlı,
    Ekende yok biçende yok,
    Yiyende ortak Osmanlı!
    dörtlüğü anonimdir ve Türklerin Osmanlı yönetimine nasıl baktığını en çarpıcı biçimde ortaya koymaktadır.
    Bir Türk beyliği olan Osmanlı, 16. yüzyıldan itibaren imparatorluğa dönüştükçe ırk çorbası haremlerin meyvesi padişahların, devşirmelerin, gayr-ı Türklerin yönetimine girmiştir. Bu süreçten itibaren de ne yazık ki Türk düşmanlığına soyunan bir yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk sözcüğüne bile hakaretler yağdıran divan edebiyatı şairleri Padişahlarca desteklenmiş, korunmuş ve ödüllendirilmiştir.
    Bu süreç, Osmanlının Türk tebaası arasında şiddetle eleştirilmiştir. Türk halk ozanları da kelleleri pahasına bu saldırılara yanıt vermiştir.
    İşte bu şiirler:
    1828’deki Ahıska Savaşı’na katılan Âşık Gülalî’nin Ahıska Destanı’nda yer alan:
    Azgur boğazında kavga kuruldu
    Hain paşalara altın verildi
    Şehir talan oldu evler yarıldı
    Vah ki harap oldu güzel Ahıska
    biçimindeki dizelerden Köse Mehmet Paşa ve yanındakilerin Ruslardan altın almak suretiyle savaşmadan şehri düşmana teslim ettikleri gerçeği belgelenmektedir.
    Alemi yaratan yetiş imdada
    Kati çok bunda kaldı fukara
    Günden güne oldu zulüm ziyade
    Bir acayip halde kaldı fukara
    Haneye dokuz yüz düştü salyana
    Şüphe yok eriştik ahir zamana
    Niceler muhtaç oldu aziz anana
    Elleri koynunda kaldı fukara
    biçimindeki ifadelerle Karacaoğlan, yoksul köylülerin durumlarını yansıtıp Osmanlı döneminde yöneticilerin baskılarını da açıkça dile getirmektedir.
    Karacaoğlan bir başka şiirinde de şöyle söylemektedir:
    Çaresiz kalan bir âşığın:
    Çıksam dağa ayısı var kurdu var
    Düze insem sıtması var derdi var
    Köye gitsem tahsildarda vergi var
    Şaştım ağam bu salgının elinden
    Türkler, yalnızca savaşlarda şehit olmayı göze alacak asker gerektiğinde Osmanlının aklına gelirdi.
    Bura Yemendir
    Gülü çemendir
    Giden gelmiyor
    Acep nedendir
    Ağır vergiler altında inletilen ve ezilen halk bu nankörlüğü böylece âşığın sazına ses verip türkü yakıp dinlemiştir.
    16. yüzyılda başlayan bu tür olaylar daha sonraki dönemlerde de artarak sürmüştür. İşte bu durum halk şiirinde yoksul halkın dili olan âşıklara:
    Bütün malım aldın ey kanlı zalim
    Şikayet ederim Hüda’ya seni
    Garip mecnun gibi perişan halim
    Şu fani dünyada ağlattın beni ve
    Demirden kuşluk öşürcüler geldiler
    Zahirem samanım bütün aldılar
    Bir tek yaba ile beni saldılar
    biçimindeki söyleyişleri yanı sıra:
    Ki beyler başladı zulme
    Ve rağbet kalmadı ilme
    Gözün ağla hiç gülme
    Zaman ahir zaman oldu
    Alırlar kadılar rüşvet
    Edip müminlere himmet
    Fakire yoktur şefkat
    Zaman ahir zaman oldu
    gibi zulüm, rüşvet ve yolsuzluğu konu alan destanlar söyletmiştir.
    18. yüzyılın önemli âşıklarından Kabasakal Mehmet’in:
    Yiyiciler akça ister cereme
    Verilen malımız gelmez kaleme
    Perişanlık sayi oldu aleme
    Kullarına imdat kılın efendim
    Akşam olur yiyiciler derilir
    Fukara kulların kusurun bulur
    Haftada hem üç yüz kuruşun alır
    Keyfiyet halimiz bilin efendim
    söylediği bu tür şiirlerin yorumuyla ortaya çıkan tablo, sonuçta yoksulların, mazlumların insanca yaşama istemidir.
    Osmanlılar döneminde uzun süren savaşlarda yıllarca asker olarak görev yapan halk, şehzadelerin, vezirlerin taht ve çıkar kavgalarında da düşman dışında birbirleriyle savaşmak zorunda bırakılmalarından bıkmış, pek çok insan karın doyurma ve insanca yaşama uğruna canlarından olmuşlardır.
    Düzenin bozulması, yol ve erkânın hiçe sayılması üzerine:
    Hünkarım dünyaya gel eyle nazar
    Duacı kulların ağlayıp gezer
    Urumdan Acem’e ismini yazar
    Hani erkân hani yol padişahım
    Gelirse verme tuğ ile sancak
    Rüşvet almağı bilirler ancak
    Dünya elden gitti dahi n’olacak
    Dünyanın nizamın bul padişahım
    Ricalı kibarı devlete hayın
    Gizlice küffardan alırlar payın
    Fukara kullara vermezler tayın
    Sefil sergerdan oldu kul padişahım
    diyen Âşık Bahri gibi âşıklar durumu açıklıkla dile ve tele dökmüşlerdir.
    Osmanlı’nın Türk halkına zulmü ve baskısı karşısında yer yer direnmeler ve isyanlar baş göstermiş, 15. yüzyılda Bedrettin 16. yüzyıl ve sonrasında Şahkulu, Köroğlu, Bozoklu, Kalender Çelebi, Pir Sultan Abdal, Kozanoğlu, Elbeylioğlu vb. ya ezilen halkla ya da bireysel olarak baş kaldırmış, bu eylemlerin büyük bölümü âşıkların sazına ve sözüne yansımıştır.
    Âşıklar, yüzyıllar boyunca Osmanlı feodalizminin yarattığı gerilim sonucu dirlik ve düzen kavgası verip direnen halkın dili olmuşlardır.
    16.yüzyılın güçlü âşıklarından Nizamoğlu:
    Zulm ile doldu dünya yoktır huzura imkân
    Ma’mur olan yerleri zalimler etti viran
    biçiminde genel durumu dizelerine aktarırken Osmanlı baskısı sonucu ortaya çıkan haremlik-selamlık (kaç-göç) olayı da âşıkları:
    Kul Mustafa’m der ki müşkül halleri
    Seyreyleyin sefil olan kulları
    Has bahçeden öte ıssız çölleri
    Al Osmanlı geçtim m’ola ne dersin
    biçiminde söyletmiştir. Bu dönemde, halktan öşür, aşar ve cizye adları altında alınan ağır vergiler halkı inim inim inletmiş, perişan etmiştir.
    Vergi artırımı ve memurların vergi toplamayı bir soygunculuk olarak kullanmalarının kabarttığı ayaklanmalar ilk önce Alevi-Türkmen halkı arasında başlamış olsa bile, bunlar Sünni Türk çiftçi halka hatta şehirlere ve kasabalara da sıçramakta gecikmemiştir. Örneğin Halep’te Mal müfettişliği yapmakta olan Kara Kadı adındaki kadının rüşvet yolu ile yaptığı yolsuzluklar ve görevi sayesinde yaptığı soygunlar dayanılmaz bir zulüm haline ulaştığından camiden çıkanlar Kara Kadı ve dokuz arkadaşını öldürmüşlerdir.
    Olay, sonuçta Türklerin devşirme ve Türk düşmanı Osmanlı idaresine karşı hak ve özgürlük mücadelesidir.
    18. yüzyıla değin Osmanlı’ya karşı direniş şiirleri:
    Sayılmayız parmak ile
    Tükenmeyiz kırmak ile
    Başkasından sormak ile
    Kimse bilmez ahvalimiz
    dizelerinde olduğu gibi genel bir karşı koyma tavrını, halkı da katarak isyancı bir eda ile dile getirirken Türk halk hareketlerinin şiddetle bastırılması sonucu bireysel direnişleri dile getiren şiirler ortaya çıkmıştır. Bu asırdan itibaren âşıklarda:
    Herkes endamına verir ziyneti
    Baştan çıkardılar bütün milleti
    Batırdılar gitti din ü devleti
    Bozuldu Resul’ün yolu erkanı
    biçiminde ifadesini bulan düzen eleştirici şiirlerin ön plana çıktığı görünmektedir.
    Pir Sultan Abdal, vezir ve memurlarının kişiliğinde Osmanlı yönetimini eleştirmiş, Osmanlı valisi Hızır Paşa’ya meydan okurken mücadeleci, yılmaz, inançlı ve inatçı tavrından hiç ödün vermemiş:
    Yürü bre Hızır Paşa
    Senin de çarkın kırılır
    Güvendiğin padişahın
    O da bir gün devrilir
    Kadılar müftüler fetva yazarsa
    İşte kemend işte boynum asarsa
    İşte hançer işte kellem keserse
    Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan
    biçimindeki söyleyişleriyle belli bir dönemde bozuk düzene karşı direnişin simgesi olmuştur ve düşünceleri uğruna kendini feda etmekten çekinmeyen bir destan kahramanı olarak karşımıza çıkmaktadır.
    Pir Sultan Abdal’ın şiirlerinde devlet düzeninin bozukluğu, yöneticilerin zulmü, kadıların bağnazlığı, haram yemesi ve yalan fetvalar vermeleri, konumlarıyla eylemlerinin birbirine uymaması:
    Fetva verir yalan yulan
    Domuz gibi dağı dolan
    Sırtına vururum palan
    Senin gibi hayvan var mı
    deyişinde görüldüğü gibi çarpıcı biçimde dile getirilmiştir.
    Pir Sultan’ın deyişlerinin temelini bozuk toplum yapısının eleştirisi oluşturur. Pir Sultan’ın deyişleri her türlü haksızlığa karşı toplumun ortak vicdanının sesidir. Eleştirilerden “Fetva vermiş koca başlı kör müftü” deyişiyle kadılar, “Pir Sultan Abdal’ım hey Hızır Paşa” deyişiyle paşalar payını alırken “Masumlar boğdurur padişahım var!” gibi deyişleriyle de padişahlar payını alır.
    Osmanlı döneminde haksızlıklara dayanamayıp başkaldıran, sazı-sözü ve eylemleriyle dikkatleri üzerine çeken bir âşık da Köroğlu’dur.
    Köroğlu’yum kayakarı yararım
    Halkın kılıcıyım hakkı ararım
    Sultan padişahtan hesap sorarım
    Uykudan uyanan katılır bana
    diye ünleyen âşık, geniş kitlelerin uzak-yakın umutlarını gerçekleştirmek için ortaya çıkan bir Türk yiğitlerinden biri daha olmuştur.
    Yüzyıllar boyu halkla ve köylü ile ilgilenmeyen saray adamlarından birinin Şarkışla’dan geçerken toplanan köylülerin hatırını sorması üzerine topluluğun arasında bulunan Serdari’nin:
    Nesini söyleyeyim canım efendim
    Gayrı düzen tutmaz telimiz bizim
    Arzuhal eylesem deftere sığmaz
    Omuzdan kırılmış kolumuz bizim
    Sefil rençberin yüzü soğuktur
    Yıl perhizi tutmuş içi koğuktur
    İneği davarı iki tavuktur
    Burdan gayrı yoktur malımız bizim
    Benim bu gidişe aklı ermiyor
    Fukara halini kimse sormuyor
    Padişah sikkesi selam vermiyor
    Kefensiz kalacak ölümüz bizim
    Tahsildar da çıkmış köyleri gezer
    Elinde kamçısı fakiri ezer
    Yorganı döşeği mezatta gezer
    Hasırdan serili çulumuz bizim
    Serdari halimiz böyle n’olacak
    Kısa çöp uzundan hakkın alacak
    Memurlar yıkılıp viran olacak
    Akibet dağılır ilimiz bizim
    deyişi Osmanlı döneminde halkın genel durumunu ve âşıkların serzenişlerini dile getiren ilginç örneklerdendir.
    Dadaloğlu da Türk kırmayı çok seven Osmanlı Padişahlarına „Ferman Padişahınsa dağlar bizimdir!“ diyerek kafa tutmaktadır.
    ***
    Alevisi-Sünnisi bütün Türklerin ve Atatürk’ün „Ne Mutlu Türk’üm Diyene!“ anlayışını benimsemiş bütün Türk vatandaşlarının bu Osmanlı ve Osmanlıca meselesini bütün bu bilgiler ışığında yeniden değerlendirmesinde yarar vardır!
    TERCİHİNİZ OSMANLILIK MI TÜRKLÜK MÜ?
    Bir Türk beyliği olarak kurulan Osmanlı özellikle 15. yüzyıldan itibaren Türklük niteliğini tamamen yitirerek devşirmelerin egemenliğine girmiştir.
    Irk çorbası haremlerin meyvesi padişahların, gayr-ı Türk olmak şartıyla alınıp devlete üst düzey yönetici yetiştiren Enderun Mekteplerinden çıkan devşirmelerin cirit attığı, Türk’e ve Türklüğe küfürler edilen şiirlerin ödüllendirildiği, erkek ve kadın eşcinselliğinin doğal karşılandığı, Türkçenin aşağılanarak %50’si Arapça, %40’ı Farsça ve yalnızca %10’u Türkçe uydurma bir jargon olan Osmanlıcanın devlet katında kullanıldığı Osmanlılık mıdır tercihiniz?
    Atatürk’e ayyaş diyerek hakaret edilirken, Türkçe hor görülüp bilim için yetersiz denilirken, T.C. tabelaları sökülürken, vatanın bölünmez bütünlüğü tehdit altındayken, teröristbaşı adam yerine konulurken, İstiklal Marşı’mız ırkçı diye nitelendirilirken, Andımız kaldırılırken, Atatürk ilke ve devrimleri bir bir yok edilirken, Türkiye adı bile değiştirilmek istenirken yeterli ses vermeyenler, konu Osmanlı’nın kirli çamaşırları olunca arslan kesiliveriyorlar!
    Osmanlı, soyu sopu karman çorman olmuş bir hanedandır. Bizim ecdadımız Osmanlı hanedanı değil Türk milletidir!
    Türklüğün ve Türkiye Cumhuriyeti’nin şah damarı ne idüğü belirsizlerin Kürdistancılarla işbirliği halinde kesilmeye çalışılırken Osmanlı avukatlığına soyunan cahillere sesleniyoruz.
    Kararınızı verin artık kardeşim! Palavrayı bırakın. Tercihiniz Osmanlılık mı Türklük mü?
    ***
    ATASEN
    Ata Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikası
    http://www.atasen.org.tr

    Relevante Artikel

    İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer adil değil dediği adaylık seçimine rağmen : „Mutlaka başaracağız.“

    Pilnacek’in ses kaydı: Sobotka hakkında soruşturma açılmadı

    Avusturya-Kärnten: Eyalet başkentinin belediye başkan yardımcısı “oğluna kiralık ev tahsisi” yüzünden istifa etti

    Viyana yönetimini ikiye bölen tartışma: Sığınmacılar için nakit mi daha iyi yoksa kupon mu?

    Exit mobile version

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir