Site icon Turkish Forum

Bilal İtalya’ya neden gitti?

MHP lideri Devlet Bahçeli, 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmasına kafayı takmış bulunuyor. Peşini bırakacağa da benzemiyor. Her zeminde ve her fırsatta dile getiriyor konuyu. Koalisyon görüşmeleri arifesinde "Ver Bilal'i al hilali" şeklinde özlü bir şekilde dile getirdiği, koalisyon görüşmelerinde MHP'nin olmazsa olmazları olarak öne sürdüğü 4 şarttan birisi yaptığı bu konuyu, pazar günkü Yenikapı mitinginde yine dillendirdi Devlet Bey. Hem de eskisinden daha özlü ve daha anlamlı bir şekilde. - berlusconi 1

MHP lideri Devlet Bahçeli, 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmasına kafayı takmış bulunuyor. Peşini bırakacağa da benzemiyor. Her zeminde ve her fırsatta dile getiriyor konuyu. Koalisyon görüşmeleri arifesinde "Ver Bilal'i al hilali" şeklinde özlü bir şekilde dile getirdiği, koalisyon görüşmelerinde MHP'nin olmazsa olmazları olarak öne sürdüğü 4 şarttan birisi yaptığı bu konuyu, pazar günkü Yenikapı mitinginde yine dillendirdi Devlet Bey. Hem de eskisinden daha özlü ve daha anlamlı bir şekilde. - berlusconi 1

MHP lideri Devlet Bahçeli, 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmasına kafayı takmış bulunuyor. Peşini bırakacağa da benzemiyor. Her zeminde ve her fırsatta dile getiriyor konuyu. Koalisyon görüşmeleri arifesinde “Ver Bilal’i al hilali” şeklinde özlü bir şekilde dile getirdiği, koalisyon görüşmelerinde MHP’nin olmazsa olmazları olarak öne sürdüğü 4 şarttan birisi yaptığı bu konuyu, pazar günkü Yenikapı mitinginde yine dillendirdi Devlet Bey. Hem de eskisinden daha özlü ve daha anlamlı bir şekilde.

Devlet Bahçeli’nin konuya ilişkin sözleri şöyle: “Bilal yükselirken hilal düşüyordu. 57 Müslüman ülke varken kaçacak, doktora yapacak Vatikan’ı mı buldun?”

Sözlerinin devamında ise, Bilal Erdoğan’ın şahsında somutlaştırdığı yolsuzluk iddialarının mutlaka hukuk önüne çıkarılması gerektiğini savunurken de şunları söyledi: “Kaçak saray kadar başımıza taş düşmesini isteyen Erdoğan da, şunu bilsin ki, biz taşa da toprağa da razıyız, ne de olsa hepsi bu vatanındır. Erdoğan, sana sesleniyorum; hadi bize taş gelsin, senin semtine de sadece hukuk gelsin; buna var mısın? Gözün kesiyor mu? Yüreğin yetiyor mu?”

Anlaşılan 7 Haziran seçimleri öncesinde sık sık dile getirdiği “17-25 Erdoğan, kurdun nefesi ensende. Seni eninde sonunda Yüce Divan’a göndereceğiz” sözünü boşuna söylememiş MHP lideri!

Kaynağını nereden bulduğunu ortaya çıkarmak elbette hukukun ve mahkemelerin işi; ancak Bahçeli’nin Bilal Erdoğan hakkında “Bilal yükselirken, hilal düşüyordu” şeklindeki tespiti yerinde bir tespittir. Zira Cumhurbaşkanı’nın oğullarının,  petrol taşımacılığı yapacak derecede deniz ticaret filoları kurdukları dönem, babalarının iktidar olduğu döneme rastlar. TÜRGEV konusu ise zaten yeterince didiklendi bu ülkede. O sebeple TÜRGEV konusuna girmeyi abesle iştigal sayıyorum.

Oğul Erdoğanların zenginleşme anlamında sürekli bir yükselişin içine girdikleri bu dönemde PKK, HDP şeklinde partileşip meclise girmiş, bu partinin Ankara’da yapılan kongresinde Türk Bayrağı yerlere atılmış, Güneydoğu’da bir askeri garnizonun nizamiye kapısındaki gönderde çekili bayrak yerinden sökülerek yere fırlatılmış, 7 Haziran seçimleri öncesi Ağrı’da yapılan bir AKP mitinginden sonra Türk Bayrakları yine yerlere atılıp ayaklar altında çiğnenmiştir. Dün verilen bir habere göre ise; Tarsus’ta bulunan şehitlikteki 27 bayrak yerinden sökülerek, çalınmıştır!

Ayrıca bu dönem, Atatürk büstlerine ve Atatürk heykellerine saldırıların olduğu, büstlerin kırıldığı, PKK militanlarının Atatürk büstünü kaidesinden sökerek bir köprünün ayağına adeta idam eder gibi astığı bir dönem olmuştur. Rize’de şehrin meydanındaki Atatürk heykelinin kaldırılıp, yerine çay bardağı figürü konulması girişimleri de cabasıdır.

Bu durum, elbette işin pratikteki görünür yönüdür. Bir de her biri bir hilal mesabesinde olan güvenlik görevlilerimizin kara toprağa düşmesi vardır. Çünkü 13 yıllık AKP döneminde, görmüş oldukları müsamaha sayesinde terör yeniden azmış ve binlerce güvenlik görevlimiz şehit olmuştur. Merhum Akif “Çanakkale Şehitlerine” isimli ünlü şiirinde “Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor” diyerek, şehitlerimizi güneşe benzetmiştir. Anlaşılan Bahçeli, buradan hareketle ve “Bilal” ile uyaklı olsun diye şehitlerimizi “Hilal” e benzetmiştir.

Bunun dışında, Türkiye’nin dış itibarında ve özellikle komşuları ile olan ilişkilerinde de gözle görülür bir itibar kaybı yaşanmıştır bu dönemde. Bu da bir anlamda hilalin, yani Türk Bayrağı’nın, irtifa kaybetmesi anlamına gelmektedir. Necmettin Bilal ve ağabeyi Ahmet Burak, işte böyle bir dönemde armatör olma fırsatı yakalamışlar ve sürekli yükselmişlerdir.

Bilal Erdoğan Neden Vatikan’a Gitti

Dün Yenikapı miting meydanından; “57 Müslüman ülke varken kaçacak, doktora yapacak Vatikan’ı mı buldun?” şeklinde Bilal Erdoğan’a seslenen Bahçeli’ye isterseniz biz cevap verelim:

Sayın Bahçeli; Tevfik Fikret’in oğlu Haluk gibi papaz olmak için değil herhalde! Unutmayın ki; Bilal’in nikâh şahidi Sinyor Berlusconi’dir. Hatırlayınız lütfen; Bilal Erdoğan’ın 2003 yılında İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda yapılan, güvenliği 4000 polis tarafından sağlanan ve takıların, davetliler arasında çuvallar dolaştırılarak toplandığı düğününde nikâh şahitlerinden birisi dönemin İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi idi. Hani şu, çapkınlığı ile meşhur olmuş Berlusconi’nin “O kadar taze, o kadar güzel, o kadar genç bir gelin ki insanın içini açıyordu’’ diyerek Rezzan gelini zorla öptüğü, Tayyip Bey’in de bu sahneyi kahkaha atarak alkışladığı düğünden bahsediyorum. (*).

berlusconi

Anlaşılan milyarder Sinyor Berlusconi, her ne kadar “Manevi Evlat” anlamında olmasa bile, Necmettin Bilal’i büsbütün himayesine almış bulunuyor! Kim bilir belki oğul Necmettin’in doktora masraflarını o üstlenmiştir! Zira oğul Erdoğan, eğitim masraflarının karşılanması konusunda bu tür himayelere hiç de yabancı değildir. Babasının söylediğine göre; bundan önceki yurtdışı eğitim masrafları da Remzi Gür gibi bazı yerli iş adamlarınca karşılanmıştır!

Bir ihtimal de, Bilal Erdoğan’ın Vatikan’da doktora yapmasını, baba Erdoğan’ın Basın Başdanışmanı Lütfullah Göktaş düşünüp kotarmıştır. Zira Ahmet Hakan Coşkun’un Hürriyet’in hafta sonu eki Kelebek’te vermiş olduğu bilgiye göre; Balıkesir İmam-Hatip Lisesi’nden Ahmet Hakan Coşkun’un okul arkadaşı olan, İlahiyatçı Lütfullah Göktaş da Vatikan’da yapmıştır “Dinler Tarihi” alanındaki mastırını. Hem de Türkiye Diyanet Vakfı’nın vermiş olduğu burslarla.

Yeri gelmişken belirtelim; Türkiye Diyanet Vakfı, Cumhurbaşkanlığı Basın Başdanışmanı Lütfullah Göktaş örneğinde olduğu gibi; pek çok İlahiyatçıya Vatikan’da ve İngiltere’de ilahiyat mastırı ve doktorası yaptırmıştır/yaptırmaktadır. Evet yanlış duymadınız; bazı Müslümanlar, dinlerini şu anda Müslüman ülkelerde değil, Hıristiyan ülkelerde, özellikle de Katolikliğin merkezi olan Vatikan’da ve Anglikanizm’in merkezi olan İngiltere’de öğreniyorlar. Dinlerarası Diyalog, Medeniyetler İttifakı, İbrahîmi Dinler, Ilımlı İslam ve hatta BOP gibi kavramların nasıl oluştuğunu ve benimsendiğini sanıyorsunuz siz? İşte hep bu sayede.

Daha doğrusu BOP ve GOP gibi İslam Dünyasını hercümerç etmeyi hedefleyen ihanet planları, Vatikan, İngiltere, ABD ve Almanya gibi batılı ülkelerde eğitim alan Müslümanlar sayesinde hüsnü kabul görmektedir İslam Dünyası’nda. Muhtemelen BOP eş başkanlığını da bu kabil danışmanlarının vermiş olduğu akılla kabul etmiştir Recep Tayyip Erdoğan.

Diyanet de işte bu tür çalışmalara belki de farkında olmadan vermiş olduğu burslarla katkı sağlamaktadır. O bakımdan Devlet Bahçeli’nin dün Yenikapı mitinginde konuya ilişkin söylediği sözleri son derece anlamlı buluyorum ben. Şöyle dedi MHP Lideri:

“Yüce dinimiz İslam, zalimlerin hedefinde, Müslüman görünümlü uşakların güdümündedir. İki gün önce ise, Asya-Pasifik Ülkeleri Müslüman Dini Liderler Zirvesi Kesret içinde vahdet; hikmet içinde barışı birlikte düşünmek temasıyla İstanbul’da toplanmıştır. İstanbul’da lüks otellerde toplanarak değil, yerinde sorumluluk alarak, İslam’ın içine sızmış batıl hesaplara dik durup azimle mücadele edilmelidir.”


(*)

Exit mobile version