Eğer ölçüyü kaçırırsak…

NECDET BULUZ - necdet buluz

NECDET BULUZ

Çin’in Uygur Bölgesinde yaşayan Doğu Türkistanlılara karşı Çin’in baskıcı rejimi Türkiye’nin hemen her tarafında protesto ediliyor. Konuyla ilgili de çeşitli kurum, kuruluş ve kişilerce açıklamalar yapılıp Çin Hükümeti’nin uyguladığı baskı, şiddet, işkence ve keyfi hapis cezalarına karşı sert tavırlar ortaya konuluyor, kınamalar yapılıyor.
Haklı olduğumuz bir konu varsa, bunun demokrasi kuralları içinde, yakmadan, yıkmadan, şiddetten uzak kalarak protesto etmemiz, kınamamız en doğal hakkımızdır. Hiçbir zaman da bunun karşısında değiliz. Her konuda olduğu gibi, Doğu Türkistan konusunda da ölçüyü kaçırmamak gerektiğini anımsatmak istiyoruz.
Biz de konu ile ilgili yazdığımız yazılarda Çin’in bu tutum ve davranışlarını kınadık ve protesto ettik. Konunun iki ülke arasında yapılacak görüşmelerle çözüme kavuşturulması gerektiğini savunduk.
Konunun şiddet, yakma, yıkma, çekik göz taşıyanlara saldırı ile çözüme kavuşturulması mümkün değildir. Bu tür hareketler Türkiye’nin imajını zedeleyeceği gibi, ülkemizin turizm açısından da zarar görmesine yol açacaktır. Ortadoğu ülkelerinde görülen hareketlerin, Türkiye gibi çağdaş bir ülkede sergilenmesi de aleyhimize işleyecek bir durumdur.
Bazı dış yayınları takip ediyoruz, televizyon haberlerini izliyoruz. Çin’i protesto ederken, çekik gözlülere yapılan saldırılar ilk haberler olarak veriliyor. Türkiye’yi kötüleyici ve aşağılayıcı yorumlara da yer veriliyor. Haklı olduğumuz bir konu ve davada neredeyse haksız ve suçlu konumuna düşürülmeye çalışılıyoruz.
Çin’in Doğu Türkistan Özerk bölgesinde yaşayan Müslümanlara zulüm edildiğini iddia eden bazı gruplar, Çin lokantalarına ve Çinli zannettikleri Koreli turistlere saldırmıştı. Son olarak başka bir grup, Sakarya’da, Çin’in efsanevi lideri Mao’nun maketini asmıştı. Olayların ardından Çin, Türkiye’ye dönük seyahat uyarısı yaparken, bu ülkeden hem grup rezervasyonlarında hem de münferit rezervasyonlarda iptaller gelmeye başladığı öğrenildi.
Turizm yetkilerin Çinlilere yönelik saldırıların sonuçlarının gelmeye başladığını belirtiyor.. 2014 yılında yaklaşık 200 bin, 2015 yılının ilk 5 ayında ise yüzde 48’lik artışla 106 bin turist aldığımız Çin’den iptaller geliyor. Bu artış hızıyla devam etseydi, bu yıl Çin’den yaklaşık 300 bin turist Türkiye’ye gelecekti.
Konuyu sadece Çinli turistlerle de sınırlı tutmamak gerekiyor. Zaten Avrupa’dan gelen turist sayısında azalma olmuştu. Bu tür olaylar, görüntüler ve olumsuz yorumlar gelecek olanların da gelmemesi için bir neden oluşturuyor. Yapılan rezervasyon iptallerinde bu açık biçimde görülüyor.
Sıkıntının daha da büyümemesi için alınması gereken önlemler yok mu, hiç kukusuz var. Konunun siyasi boyutunun yanı sıra ekonomik boyutu da önemsenmelidir. Son derece haklı olduğumuzu bir davada ağırlığımızı ortaya koyamıyor, soydaşlarımızı koruyamıyorsak, bunun hesap yeri ülkemizde bulunan, ülkemize gelen her çekik gözlüye saldırmak olmamalıdır.
Bizim iddiamız Çin’in Ramazan ayında oruç tutan Doğu Türkistanlılara oruç tutmamaları için yaptığı baskı, şiddet ve işkencedir. Çin Hükümeti, böyle bir şeyin olmadığını iddia ediyor. O halde yapılacak olan Uygur Bölgesi’nin uluslar arası sivil toplum örgütlerine ve medyaya açılmasıdır. Hükümet olarak yapılacak görüşmelerde bu konuyu masaya yatırıp, Çin Hükümeti’ni buna ikna etmek gerekiyor.
Doğu Türkistan yıllardır bizim için kanayan yaradır. Burada sorunların bitmediğini, aksine büyüdüğünü de görüyoruz. Konunun enine boyuna ele alınması, yüzeysel görüşme ve açıklamalardan kaçınılması gerekiyor. Varsa ortada bir sorun ve bu sorun da bizi ilgilendiriyorsa bütün ağırlığımızla sorunun üzerine gitmek durumundayız.
Bunu yapacak olan da siyasi iradedir.
Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan Çin’e gitmeye hazırlanıyor. Sorunun nasıl çözüleceğine ve Erdoğan’ın tavrına bakacağız. Temennimiz bunun bir turistik gezi olmamasıdır.
Doğu Türkistan ile ilgili gelişmelerin ekonomimizi ve dolayısı ile turizmimiz de etkilediğine değinmiştik. Sektör temsilcileri endişeli ve tedirginlik içinde. Sorunun daha da derinleşmesinden çekiniyorlar. Zaten sezonu büyük kayıplarla atlatmaya çalışan sektör temsilcileri Çin ile olan ilişkilerimizin gerginleşmesi ile bu pazarı da kaybedeceğimiz kuşkusundalar.
Turizmimize yön veren kuruluşların ortak görüşlerini de sizlerle paylaşmak istiyoruz:
“Özellikle Çin Halk Cumhuriyeti ile olan ilişkilerimizin iyice arttığı bu dönemde, daha özenli davranmamız ve Çinlilerin Türkiye’ye tavır almasını engellememiz gerekmektedir. Bu nedenle, ilgili tarafların sağduyu çağrısında bulunması ve gelen konuklarımıza yönelik saldırıların önlenmesi hususunda yetkililerin ivedi önlem alınmasında yarar bulunmaktadır. Ayrıca bizim en önemli özelliğimiz olan, misafirperverliğimize aykırı olan bu davranış, imajımızı da olumsuz etkileyecektir. Yapılacak olan gösterilerin demokrasi sınırları içerisinde barışçıl nitelikte yapılmasında yarar vardır. Turizm, bir barış projesi olarak ele alındığında yapılan bu hareketlerin barışa karşı olduğu yönünde şüphemiz bulunmamaktadır. Barış hepimizin geleceğidir. Sosyal ve ekonomik yönden gelişmek istiyorsak barışa sahip çıkmalıyız.”
Özet olarak siyasilerimiz Doğu Türkistan konusunda yapılması gerekenleri en kısa zamanda yapmak durumundalar. Bu konuda devletin politikası neyse o ortaya konulmalıdır. Türkiye’nin bir Ortadoğu ülkesi görünümünden kurtulması, imajının zedelenmemesi ve “güvenilir ve güvenli bir ülke” konumundan uzaklaşmaması gerekiyor.
[email protected]
[email protected]


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir