SIRADA MAKEDONYA

 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Arnavutluk ziyaretinde, Balkanlar'da barış ortamını zedeleme gayreti içerisinde olanların bulunduğunu söyledi.
"Balkanlar'ın barış, refah ve istikrarına biz de önem veriyoruz. Özellikle Makedonya Cumhuriyeti'nde devam eden gerginliklerin diyalog yoluyla çözülmesini ve Ohri Anlaşması'yla sağlanmış olan barışın zarar görmemesini temenni ediyoruz "dedi.
 
*
Makedonya 1991'de Yugoslavya'dan ayrılmış, referandum ile bağımsızlığını ilan etmiştir.
Bugün Yugoslayva topraklarında Sırbistan, Karadağ, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Slovenya ve Makedonya,Kosova cumhuriyetleri ile  Voyvodina özerk bölgesi bulunuyor.
 
*
Ne ki, yakın bir zaman önce dünyada etnik uyum konusunda örnek ülkeler arasında gösterilen Makedonya'da;
Şimdilerde Müslüman Arnavutlarla Ortodoks Makedonlar arasında etnik gerginlik yaşanıyor. 
Gerginliğin dışında kalmaya çalışan Türkler, Romanlar, Boşnaklar, Torbeşler, Sırplar, Bulgarlar ve Ulahlar tüm çabalara rağmen, radikal çevreler tarafından konunun dini platforma kaydırılması yüzünden taraf olmaya yöneliyor.
Makedonya iç savaş endişesi yaşıyor... 
 
*
2001'de Ohri Çerçeve Anlaşması'nın tam olarak uygulanmaması huzursuzluğun temel kaynaklarından biri olarak görülüyor.
Anlaşma, Makedonya Cumhuriyeti hükümeti ile bu ülkede yaşayan Arnavut temsilcileri arasında barışı öngörüyor.
Makedonya'da etnik çatışmaları sona erdirmiş, etnik haklar konusunda birçok değişikliğe neden olmuştur.
Mesela, yüzde 20'den fazla kişinin konuştuğu diller Makedonca ile beraber resmî dil özelliği kazanmıştır.
 
*
Rağmen, kısa süre önce Arnavut nüfusun yoğun olduğu Sırbistan-Kosava sınırında Kumanova kentinde, Arnavut kökenliler ile radikal İslamcılardan oluşan ve bir kısmını IŞİD saflarında Suriye ve Irak'ta savaşan kişilerin oluşturduğu gruplarla hükümet arasında çıkan ihtilaf  Makedonya tarihinin en büyük gerilimi olarak kabul ediliyor. 
 
*
Uluslararası dengelerin yeniden kurulmaya çalışıldığı dünyada devlet sayısı hızla artıyor.
"Öteki" nin toprağındaki ayrılıkçıların bağımsızlığını tanımak diplomasinin meşru bir yöntemi olarak öne çıkmıştır.
Böylece küçük devletçiklerin oluşturulmasına verilen destekler, bir dış politika aracı ve baskı unsuru olarak kullanılabilir hale gelmiş ve dönüşü olmayan sorunlara yol açılmıştır.
Şimdi mikromilliyetçilik dünyayı bir kaos ortamına sürüklemeyle tehdit ediyor...
 
*
Balkanlarda bu gelişmeler, küresel güçlerin tavrı ve gelecek tasarımlarını belirlenmesi bakımından önemlidir.
Bu noktada Batı'nın stratejisini, Büyük Enerji Güvenliği için Avrupa pazarlarına ulaşan enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi, Avrupa ülkelerinin de enerji alımının büyük bir kısmında Rusya'ya bağlı olmamasını sağlamak hedefi belirliyor.
Rusya ise enerjiyi ekonomisinin ve dış politikasının belirleyeni haline getirmiştir...
 
*
Bu çerçevede Batı, Balkan ülkelerinin tamamının kendi çizdikleri yönde olmasını istiyor.
Üstelik bu ülkelerin AB üyeliği yolunda uyum politikalarını gerçekleştirmedeki hevesleri  bunu kolaylaştıracak bir etken olarak görülüyor.
Ne ki AB'nin sınırları belirlenmiş, ayrıntıları planlanmış, sonuçları üzerinde düşünülmüş bir Balkan Politikası bulunmuyor ama yine de bir şekilde bölünmüş, parçalanmış birimlerin yönetiminde söz sahibi olmanın gayreti gösteriliyor.
 
*
Rusya da dış politika stratejisini belirlerken uzun bir dönem Balkanlara yönelik belli bir siyasi strateji belirlememiştir.
Balkanlarda çıkan çatışmalar sırasında beklendiğinden daha pasif bir duruş sergilenmiş, Balkanların Rusya'dan soğumasına ve oradaki etkisinin azalmasına neden olunmuştur.
Rağmen ne Balkanlar ne de Rusya, bağlarının tamamı ile kopmasını göze alabilecek durumda değildir.
Çünkü Balkan ülkelerinin Rusya ile tarihi bağı olduğu kadar ticari ve ekonomik açıdan da önemli çıkarları bulunuyor.
Rusya'nın da Balkanlar ile bağını koparması önemli stratejik ortağını kaybetmesi anlamına geliyor ki, bu Rusya'nın hem dış, hem ekonomik hem de siyasi politikasına bir darbe sayılıyor.
 
*
Bu yüzden Batı ve Rusya, Makedonya odağından Balkanlarda hem siyasi hem ekonomik büyük bir mücadele veriyor.
 
*
Siyasi mücadele anlamında; Rusya jeopolitik ve ideolojik çıkarlarını korumak için doğu Ukrayna halkının isyanında başlattığı Batı demokrasisinin değerlerini ileri sürüyor.
ABD'nin  Kosova Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını tanımasına dayanak yaptığı "Bağımsızlık bildirgeleri,iç yasaları ihlal edebilir. Ancak bu, uluslararası hukukun ihlal edildiği anlamına gelmez" beyanını koz olarak kullanıyor.
Ardından "Kosova'da Arnavutlara tanınan haklar, nedense  Ukrayna'daki Rus azınlıklara tanınmıyor. Batı uygulamalarının sonuçlarını öngöremeyecek şekilde siyasi öngörü ve ölçme duyusunu kaybetti ve biz geri adım atamayacak eşiğe geldik" deniliyor...
 
*
Nitekim Rusya'nın Kırım'ı, Abhazya ve Güney Osetya'yı ilhakıyla  Batı ile arasında uluslararası hukukî bir sorun doğmuştur.
Soğuk Savaş döneminde Doğu ve Batı blokları arasında bir yumuşama belgesi olan Helsinki Nihai Senedi ihlal edilmiş,
Nihai Senedin sınırların ihlal edilmezliği ve devletlerin toprak bütünlükleri esaslarına bağlı kalınarak, Avrupa'da karşılıklı güven anlayışının güçlendirilmesi, barış ortamına elverişli şartların geliştirilmesi, demokrasi ve insan haklarının zemin kazanmasına katkıda bulunmak amacı ciddi yara almıştır.
 
*
Batı ise Kırım,Abhazya,Güney Osetya'nın ilhak edilmesinin tekrarlanması halinde Balkanlarda ve Asya'da bir çok toplumun Rusya'ya bağlanmasından endişe ediyor.
Bu bölgelerde toprak anlaşmazlıkları yaşanması halinde bölgedeki müttefiklerini destekleyeceğinin sözünü veriyor...
 
*
Ekonomik anlamda ise Rusya ve Batı arasında iki büyük proje üzerinde tartışma öne çıkıyor. Birincisi, Azerbaycan Hazar Denizi'ndeki Şah Deniz Gaz Sahası ve Hazar Denizi'nin güneyindeki diğer sahalarda üretilen doğal gaz vasıtasıyla Kafkasya'yı Orta ve Güney Avrupa ile buluşturmayı düşündüğü, 
Doğalgazı Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşıyacak Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi ile doğalgazın Yunanistan'a, oradan Trans Adriyatik Doğalgaz Boru Hattı üzerinden Avrupa'ya geçebileceği vizyonudur.
İkincisi, Rusya'nın doğalgazını  Avrupa'ya sevkiyatında, Mavi Akım'a paralel bir şekilde Karadeniz'in altından geçerek Türkiye'nin kuzeybatısından Yunanistan'a ulaşması ve burada kurulacak bir doğalgaz dağıtım merkezi vasıtasıyla  Makedonya- Sırbistan- Avusturya'ya ulaşması vizyonu. 
 
*
Her iki proje de Rusya ve Avrasya İşbirliği Teşkilatı'nın siyaseten ve ekonomik olarak yeniden eski Sovyet bloku ülkelerini eline geçirmesinden duyulan endişeleri artırıyor. 
Halbuki ABD'nin  Balkanlar, Doğu Avrupa ve Kafkasya'yı Rusya'ya mı terk edeceği sorularından doğan gerginlikler,
ABD ve AB'nin Rusya'ya ardarda ekonomik, siyasi ve askeri yaptırım paketleri açtığı bir süreç,
ABD Temsilciler Meclisi'nin Ukrayna kriziyle ilgili ABD-Rusya arasında "Soğuk Savaş"ı tescil eden kararıyla yaşanan oldukça kritik bir dönemden geçiliyor.
 
*
ABD İran'la sürdürdüğü nükleer programla ilgili nihai bir anlaşmayı sağlaması halinde, İran'ın Filistin'de, Lübnan'da, Suriye, Irak ve Bahreyn'de etkisini sürdüreceğini kabullenmiştir..
Nasılsa ABD yakın zaman önce Suriye İç Savaşını Cenevre Barış Görüşmeleri sürecinde Rusya ile çözmeye çalışır ve Ortadoğu'yu Rusya ile paylaşma fikrini sürdürürken, bugün bu fikri terketmiş,
Şimdi Ortadoğu'daki gücü Suudi Arabistan ve İran arasında dağıtmanın yolunu oluşturmaktadır. 
 
*
Karşılığında "Büyük Ermenistan İdeali" perspektifinde İran, Irak Kürt Bölgesi Yönetimi ve Azerbaycan enerji kaynaklarının Avrupa'ya taşınması güzergahının Güneydoğu, Doğu Anadolu ve Karadeniz'den Avrupa'ya yapılması planlarının alt yapısını oluşturuyor.
 
*
Üstelik BD, yakın bir süre önce İsrail'i "NATO üyesi olmayan Büyük Stratejik Ortak" statüsüne almış,
Yunanistan, Güney Kıbrıs, Mısır ve İsrail enerji bakanları bir süre önce doğalgazı Avrupa'ya taşıyacak yeni bir doğalgaz boru hattının planlarını AB ile görüşmüş,
İsrail, Güney Kıbrıs, Mısır ve Yunanistan'ın offshore sahalarının bağlanmasıyla oluşturulacak Doğu Akdeniz Boru Hattı ile gazın Mısır'dan ya da Yunanistan üzerinden diğer Güney Avrupa ülkelerine ulaştırılmasını planlamışlardır.
 
*
Bu noktada en zayıf halka Makedonya'yadan başlayarak  Balkan ülkeleri küresel güçlerin tavrı ve gelecek tasarımlarının tam ortasında bulunuyor.
Makedonya'dan başlayarak bu ülkelere ayarsızlık ayarı yapılıyor.
Türkiye by-pass edilirken, hâlâ Batı'nın emrinde Makedonya'yı karıştırmak üzere İŞİD militanlarını Suriye'den ve Irak'tan Arnavutluk'a geçirmenin uşaklığı yapılıyor!
 
15.5.2015 - macedonia makedonya

 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Arnavutluk ziyaretinde, Balkanlar’da barış ortamını zedeleme gayreti içerisinde olanların bulunduğunu söyledi.
“Balkanlar’ın barış, refah ve istikrarına biz de önem veriyoruz. Özellikle Makedonya Cumhuriyeti’nde devam eden gerginliklerin diyalog yoluyla çözülmesini ve Ohri Anlaşması’yla sağlanmış olan barışın zarar görmemesini temenni ediyoruz “dedi.
 
*
Makedonya 1991’de Yugoslavya’dan ayrılmış, referandum ile bağımsızlığını ilan etmiştir.
Bugün Yugoslayva topraklarında Sırbistan, Karadağ, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Slovenya ve Makedonya,Kosova cumhuriyetleri ile  Voyvodina özerk bölgesi bulunuyor.
 
*
Ne ki, yakın bir zaman önce dünyada etnik uyum konusunda örnek ülkeler arasında gösterilen Makedonya’da;
Şimdilerde Müslüman Arnavutlarla Ortodoks Makedonlar arasında etnik gerginlik yaşanıyor. 
Gerginliğin dışında kalmaya çalışan Türkler, Romanlar, Boşnaklar, Torbeşler, Sırplar, Bulgarlar ve Ulahlar tüm çabalara rağmen, radikal çevreler tarafından konunun dini platforma kaydırılması yüzünden taraf olmaya yöneliyor.
Makedonya iç savaş endişesi yaşıyor… 
 
*
2001’de Ohri Çerçeve Anlaşması’nın tam olarak uygulanmaması huzursuzluğun temel kaynaklarından biri olarak görülüyor.
Anlaşma, Makedonya Cumhuriyeti hükümeti ile bu ülkede yaşayan Arnavut temsilcileri arasında barışı öngörüyor.
Makedonya’da etnik çatışmaları sona erdirmiş, etnik haklar konusunda birçok değişikliğe neden olmuştur.
Mesela, yüzde 20’den fazla kişinin konuştuğu diller Makedonca ile beraber resmî dil özelliği kazanmıştır.
 
*
Rağmen, kısa süre önce Arnavut nüfusun yoğun olduğu Sırbistan-Kosava sınırında Kumanova kentinde, Arnavut kökenliler ile radikal İslamcılardan oluşan ve bir kısmını IŞİD saflarında Suriye ve Irak’ta savaşan kişilerin oluşturduğu gruplarla hükümet arasında çıkan ihtilaf  Makedonya tarihinin en büyük gerilimi olarak kabul ediliyor. 
 
*
Uluslararası dengelerin yeniden kurulmaya çalışıldığı dünyada devlet sayısı hızla artıyor.
“Öteki” nin toprağındaki ayrılıkçıların bağımsızlığını tanımak diplomasinin meşru bir yöntemi olarak öne çıkmıştır.
Böylece küçük devletçiklerin oluşturulmasına verilen destekler, bir dış politika aracı ve baskı unsuru olarak kullanılabilir hale gelmiş ve dönüşü olmayan sorunlara yol açılmıştır.
Şimdi mikromilliyetçilik dünyayı bir kaos ortamına sürüklemeyle tehdit ediyor…
 
*
Balkanlarda bu gelişmeler, küresel güçlerin tavrı ve gelecek tasarımlarını belirlenmesi bakımından önemlidir.
Bu noktada Batı’nın stratejisini, Büyük Enerji Güvenliği için Avrupa pazarlarına ulaşan enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi, Avrupa ülkelerinin de enerji alımının büyük bir kısmında Rusya’ya bağlı olmamasını sağlamak hedefi belirliyor.
Rusya ise enerjiyi ekonomisinin ve dış politikasının belirleyeni haline getirmiştir…
 
*
Bu çerçevede Batı, Balkan ülkelerinin tamamının kendi çizdikleri yönde olmasını istiyor.
Üstelik bu ülkelerin AB üyeliği yolunda uyum politikalarını gerçekleştirmedeki hevesleri  bunu kolaylaştıracak bir etken olarak görülüyor.
Ne ki AB’nin sınırları belirlenmiş, ayrıntıları planlanmış, sonuçları üzerinde düşünülmüş bir Balkan Politikası bulunmuyor ama yine de bir şekilde bölünmüş, parçalanmış birimlerin yönetiminde söz sahibi olmanın gayreti gösteriliyor.
 
*
Rusya da dış politika stratejisini belirlerken uzun bir dönem Balkanlara yönelik belli bir siyasi strateji belirlememiştir.
Balkanlarda çıkan çatışmalar sırasında beklendiğinden daha pasif bir duruş sergilenmiş, Balkanların Rusya’dan soğumasına ve oradaki etkisinin azalmasına neden olunmuştur.
Rağmen ne Balkanlar ne de Rusya, bağlarının tamamı ile kopmasını göze alabilecek durumda değildir.
Çünkü Balkan ülkelerinin Rusya ile tarihi bağı olduğu kadar ticari ve ekonomik açıdan da önemli çıkarları bulunuyor.
Rusya’nın da Balkanlar ile bağını koparması önemli stratejik ortağını kaybetmesi anlamına geliyor ki, bu Rusya’nın hem dış, hem ekonomik hem de siyasi politikasına bir darbe sayılıyor.
 
*
Bu yüzden Batı ve Rusya, Makedonya odağından Balkanlarda hem siyasi hem ekonomik büyük bir mücadele veriyor.
 
*
Siyasi mücadele anlamında; Rusya jeopolitik ve ideolojik çıkarlarını korumak için doğu Ukrayna halkının isyanında başlattığı Batı demokrasisinin değerlerini ileri sürüyor.
ABD’nin  Kosova Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını tanımasına dayanak yaptığı “Bağımsızlık bildirgeleri,iç yasaları ihlal edebilir. Ancak bu, uluslararası hukukun ihlal edildiği anlamına gelmez” beyanını koz olarak kullanıyor.
Ardından “Kosova’da Arnavutlara tanınan haklar, nedense  Ukrayna’daki Rus azınlıklara tanınmıyor. Batı uygulamalarının sonuçlarını öngöremeyecek şekilde siyasi öngörü ve ölçme duyusunu kaybetti ve biz geri adım atamayacak eşiğe geldik” deniliyor…
 
*
Nitekim Rusya’nın Kırım’ı, Abhazya ve Güney Osetya’yı ilhakıyla  Batı ile arasında uluslararası hukukî bir sorun doğmuştur.
Soğuk Savaş döneminde Doğu ve Batı blokları arasında bir yumuşama belgesi olan Helsinki Nihai Senedi ihlal edilmiş,
Nihai Senedin sınırların ihlal edilmezliği ve devletlerin toprak bütünlükleri esaslarına bağlı kalınarak, Avrupa’da karşılıklı güven anlayışının güçlendirilmesi, barış ortamına elverişli şartların geliştirilmesi, demokrasi ve insan haklarının zemin kazanmasına katkıda bulunmak amacı ciddi yara almıştır.
 
*
Batı ise Kırım,Abhazya,Güney Osetya’nın ilhak edilmesinin tekrarlanması halinde Balkanlarda ve Asya’da bir çok toplumun Rusya’ya bağlanmasından endişe ediyor.
Bu bölgelerde toprak anlaşmazlıkları yaşanması halinde bölgedeki müttefiklerini destekleyeceğinin sözünü veriyor…
 
*
Ekonomik anlamda ise Rusya ve Batı arasında iki büyük proje üzerinde tartışma öne çıkıyor. Birincisi, Azerbaycan Hazar Denizi’ndeki Şah Deniz Gaz Sahası ve Hazar Denizi’nin güneyindeki diğer sahalarda üretilen doğal gaz vasıtasıyla Kafkasya’yı Orta ve Güney Avrupa ile buluşturmayı düşündüğü, 
Doğalgazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi ile doğalgazın Yunanistan’a, oradan Trans Adriyatik Doğalgaz Boru Hattı üzerinden Avrupa’ya geçebileceği vizyonudur.
İkincisi, Rusya’nın doğalgazını  Avrupa’ya sevkiyatında, Mavi Akım’a paralel bir şekilde Karadeniz’in altından geçerek Türkiye’nin kuzeybatısından Yunanistan’a ulaşması ve burada kurulacak bir doğalgaz dağıtım merkezi vasıtasıyla  Makedonya- Sırbistan- Avusturya’ya ulaşması vizyonu. 
 
*
Her iki proje de Rusya ve Avrasya İşbirliği Teşkilatı’nın siyaseten ve ekonomik olarak yeniden eski Sovyet bloku ülkelerini eline geçirmesinden duyulan endişeleri artırıyor. 
Halbuki ABD’nin  Balkanlar, Doğu Avrupa ve Kafkasya’yı Rusya’ya mı terk edeceği sorularından doğan gerginlikler,
ABD ve AB’nin Rusya’ya ardarda ekonomik, siyasi ve askeri yaptırım paketleri açtığı bir süreç,
ABD Temsilciler Meclisi’nin Ukrayna kriziyle ilgili ABD-Rusya arasında “Soğuk Savaş”ı tescil eden kararıyla yaşanan oldukça kritik bir dönemden geçiliyor.
 
*
ABD İran’la sürdürdüğü nükleer programla ilgili nihai bir anlaşmayı sağlaması halinde, İran’ın Filistin’de, Lübnan’da, Suriye, Irak ve Bahreyn’de etkisini sürdüreceğini kabullenmiştir..
Nasılsa ABD yakın zaman önce Suriye İç Savaşını Cenevre Barış Görüşmeleri sürecinde Rusya ile çözmeye çalışır ve Ortadoğu’yu Rusya ile paylaşma fikrini sürdürürken, bugün bu fikri terketmiş,
Şimdi Ortadoğu’daki gücü Suudi Arabistan ve İran arasında dağıtmanın yolunu oluşturmaktadır. 
 
*
Karşılığında “Büyük Ermenistan İdeali” perspektifinde İran, Irak Kürt Bölgesi Yönetimi ve Azerbaycan enerji kaynaklarının Avrupa’ya taşınması güzergahının Güneydoğu, Doğu Anadolu ve Karadeniz’den Avrupa’ya yapılması planlarının alt yapısını oluşturuyor.
 
*
Üstelik BD, yakın bir süre önce İsrail’i “NATO üyesi olmayan Büyük Stratejik Ortak” statüsüne almış,
Yunanistan, Güney Kıbrıs, Mısır ve İsrail enerji bakanları bir süre önce doğalgazı Avrupa’ya taşıyacak yeni bir doğalgaz boru hattının planlarını AB ile görüşmüş,
İsrail, Güney Kıbrıs, Mısır ve Yunanistan’ın offshore sahalarının bağlanmasıyla oluşturulacak Doğu Akdeniz Boru Hattı ile gazın Mısır’dan ya da Yunanistan üzerinden diğer Güney Avrupa ülkelerine ulaştırılmasını planlamışlardır.
 
*
Bu noktada en zayıf halka Makedonya’yadan başlayarak  Balkan ülkeleri küresel güçlerin tavrı ve gelecek tasarımlarının tam ortasında bulunuyor.
Makedonya’dan başlayarak bu ülkelere ayarsızlık ayarı yapılıyor.
Türkiye by-pass edilirken, hâlâ Batı’nın emrinde Makedonya’yı karıştırmak üzere İŞİD militanlarını Suriye’den ve Irak’tan Arnavutluk’a geçirmenin uşaklığı yapılıyor!
 
15.5.2015
Okumaya devam et  Davutoğlu, korkarım şimdi de Evlad-ı Fatihan’ı Ateşe atacak!

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir