Derin Tarih’e çarpıcı bir röportaj veren, soykırım karşıtı açıklamalarıyla tanınan ABD’li nüfus tarihçisi Justin McCarthy, Papa’nın soykırım açıklamasıyla ilgili şunları söyledi:
“Papa’nın bilgi dağarcığı Osmanlı tarihini kapsamıyor”
Ermeni milliyetçileri 100. yılda mesajlarını yaygınlaştırmak için yoğun bir çaba sarf ettiler. Parlamentolar, ünlü şahsiyetler ve hatta Papa, Ermeni Soykırımı’nın varlığını tanıdı. Kim Kardashian ve George Clooney, hayranlarına Ermeni tarihiyle ilgili ne söylemeleri gerektiği konusunda ders verdi. İki şey bütün bu açıklamaların ortak yönünü oluşturuyor:
1) Bu kişiler tarih hakkında hiçbir şey bilmiyor. Papa şüphesiz ki bilgili bir insan, fakat bilgi dağarcığı Osmanlı tarihini kapsamıyor. Peki ya yaşananların soykırım olduğunu ilan eden Avrupa Parlamentosu üyelerinin Ortadoğu’da 1. Dünya Savaşı üzerine detaylı analizler yaptığına inanan var mı?
2) Bu demeçlerin sahipleri hiçbir zaman “soykırım”la neyi kastettiklerini açıklamıyorlar. BM soykırımı bir gruba yöneltilen “topyekûn ya da kısmî” saldırı olarak tanımlıyor. Bu tanıma göre bütün ülkeler (İngiltere, Fransa, ABD, Ermeniler, Osmanlılar ve diğerleri) bütün savaşlarda soykırım suçu işlemiştir. Bu tür bir tanım anlamsız. Ne var ki Ermeni Soykırımı tanımı yapanların aynı standartları hiçbir zaman çok sayıda Türk ve Kürdü katleden Ermenilere ve Ruslara uygulamadığını görüyoruz. Yalnızca tarihi yok sayarsanız ölümlere tek taraflı bakabilirsiniz!
“Papa bize Arjantin’deki soykırımdan bahsetsin”
Dosya yazarlarından Norman Stone, yazısında soykırım tezini savunanların delillerinin nerede olduğunu sorgularken, kendi tezlerindeki hatalar ifşa edildiğinde neden sustuklarını da merak ediyor. Papa’nın “soykırım” ifadesini kullanması üzerine Stone’un yazısında Papa’ya verdiği cevap ise son derece çarpıcı:
“Diaspora ara vermeksizin faaliyetlerine devam ediyor. Görünüşe göre şimdi de her ne kadar üstü kapalı bir dille olsa da soykırımı tanıdığını ilan eden Papa’yı ele geçirmişler. Başbakan Davutoğlu Papa’ya verdiği cevapta Papa’nın memleketi olan Arjantin’in Güney Amerika’da yerli halkın yaşamadığı tek toprak parçası olduğunu (çünkü buradaki yerliler tamamen ortadan kaldırılmıştı) belirtmeyi unuttu.
Papa ihtiyatsız davrandı. Konu üzerinde çalışmalar yürüten ve yaşananları soykırım olarak tanımlamayan çok sayıda ciddi ve donanımlı akademisyen dururken yaşananların bir ‘soykırım’ olduğunu ilan etmek kendisine düşmediği gibi, tarihî olarak Katolik Kilisesi Osmanlılarla, Protestanlarla kurduğu ilişkilerden çok daha yakın ilişkiler kurmuştur.
Kilisenin Ortadoğu’daki deneyimi çok daha uzun süreli ve derindir; ayrıca Doğu Anadolu’daki durumun karmaşıklığını görebilecek düzeydedir. Vatikan muhtemelen Taşnakların entrikaları hakkında epey bilgi sahibi idi ve onları hiçbir zaman kendilerinin iddia ettiği gibi masum kişiler olarak kabul etmezdi. Açık bir şekilde Papa haddini aştı ve eğer bu yaptığı Ayasofya’nın yeniden camiye dönüştürülmesine dönük baskıları artırırsa şüphesiz yaptığına pişman olacak.”
kanalahaber
Yazıları posta kutunda oku