GERİLİM TOPLUYOR

 
Gürcistan Sovyetler Birliği İşgali'nin 94. yıldönümünü anıyor.
Başbakan Garibaşvili, 25 Şubat 1921'in ülke tarihinin en trajik günlerinden biri olduğunu, takibeden Sovyet işgalinin yıkıcı etki yaptığını ve Gürcülerin bağımsızlıklarını kazanmak için büyük özverilere katlanmak zorunda kaldığını söylüyor.
"Komünist ideoloji ve rejime rağmen halkın özgürlük arzusu hiç kaybolmadı, özgürlük mücadelesi hiç dinmedi. Gürcistan'ın bağımsızlığı birçok kuşağın eseridir. Bizim sorumluluğumuz ise bu mirası korumaktır" diyor.
 
*
Gürcistan'dan başka Litvanya, Letonya, Estonya, Moldova ve Azerbaycan da Sovyet sonrası kurulan devletlerini Sovyet sisteminin işgali olarak kabul ediyor. 
 
*
Ne ki Kırım'ın ilhakı ve Ukrayna müdahaleleri Rusya'nın havasını değiştirmiştir.
Rusya; NATO ve AB'nin eski Varşova Paktı ülkelerini ve eski Sovyet cumhuriyetlerini içine alarak genişlemesi karşısında kollektif güvenlik sözlerinin;
Avro-Atlantik topluluğun Rus çıkarları pahasına yayılmasının kılıfı olduğunu düşünüyor.
Toplum önderleri Rusya'nın Soğuk Savaş yıllarında onurunun ve çıkarlarının ayaklar altına alındığını, uluslararası ilişkilerde ülkenin aldatıldığını, iki yüzlülüğe maruz kalındığı ve verilen sözlerin tutulmadığına, sonuçta Batı'nın parçası olmaktan vazgeçildikten sonra  Rusya'nın yanılsamalardan  kurtulduğunu ilişkin yeni bir anlatıyı yaygınlaştırıyor.
Bu noktadan Marksizm-Leninizm'in yerini alan yeni bir Rus ideolojisi gelişiyor. 
 
*
Şimdi Rusya'da, bir zaman önce oyunun kurallarını ABD ve AB'nin belirlediği ama bugün transatlantik ittifakın bir efsaneden ibaret olduğu,
NATO' nun sanıldığı kadar güçlü olmadığı ve Batı'nın inişe geçtiğine ilişkin inançlar pekişiyor.
Rusya yeniden süper güç olarak düşünülüyor,bu yüzden politikalarından geri adım atmıyor, Batı'yı ödün vermeye zorluyor. 
 
*
Rusya, Batı ile ekonomik fayda getirebilecek ilişkiler isteğindedir.
Ama önceliğini Batı'nın Rusya'yı dikkate alması, Rusya'nın nüfuz alanlarını tanıması ve eski Sovyet ülkelerine karışmamasına veriyor.
Baltık Denizi ile Karadeniz arasındaki potansiyel çatışma alanında Gürcistan, Azerbaycan, Litvanya, Letonya, Estonya, Moldova' da ilişkilerin gergin bir düzlemde ilerlemesini, Batı'nın yıkıcı politikalarının sonucu olduğuna inanıyor.
 
*
Nitekim Baltık ve Karadeniz ülkeleri de kendilerini Rusya'nın etkisinden kurtarmak için Batı ile ilişkilerini geliştirme çabasındadır.
Bu ülkelerin NATO'ya ve AB' ye üye olmaları ya da üye olmak gayretleri Rusya'nın etkisinden kurtulmanın önemli adımlarını oluşturuyor.
 
*
Litvanyalılar, Letonyalılar, Estonyalılar Sovyet iktidarını hep bir işgal olarak görmüştür.
Batı'nın bu ülkeleri tanımama politikasının temeli de buydu, nitekim üç Baltık cumhuriyeti de işgal tezine dayanarak bağımsızlıklarını ilan etmişti.
Moldovalılar da Sovyetler Birliği'ne işgal yoluyla girmek zorunda kaldıklarını söylüyor.
Azerbaycan'da da bugünkü devlet yapısını Sovyet güçleri tarafından yıkılmış olan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti'ne dayandırıyor...
 
*
Bu noktada Almanya Başbakanı A.Merkel Avrupa'da barış düzenine işaret ediyor.
" Biz, Rusya'ya karşı değil, Rusya ile işbirliği yaparak Avrupa'da güvenliği sağlamak istiyoruz. İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa'da barışın sağlanabilmesinin en önemli sebebi, sınırlarımıza saygı duymayı öğrenmiş olmamızdır. Ama bu imkanın olmaması halinde, ilkeler ve çıkarlarımızı savunmalıyız" diyor...
 
*
Şimdi Almanya 1967'de Sosyal Demokrat Başbakan W.Brandt'ın yürürlüğe koyduğu, Sovyetler Birliği ile doğrudan ilişki kurulması, Varşova Paktı ülkeleri ile ilişkilerin normalleştirilmesine dayanan Ostpolitik'i terkederek, yerine jeopolitik çıkarlarının ve ahlaki prensiplerin yönlendirdiği yeni bir siyasete yönleniyor. 
 
*
Almanya'nın verdiği esinle Gürcistan, Estonya, Litvanya, Letonya, Moldova ve Azerbaycan' da da halklar eski günlerine dönmemek konusunda kararlı görünüyor.
Sovyet işgalinin bitmesinin ardından Doğu Avrupalı devletlerin tuttuğu yoldan ilerlemek isteniyor.
Almanya liderliğinde bu ülkelerin diğer Sovyet cumhuriyetlerinin yolunda ilerlemesi, buna karşılık olarak Moskova merkezli bir Rus İmparatorluğunun inşasının güçleşmesinin hesabını yapılıyor.
 
*
Bu anlayışların gelecekteki gelişmeleri etkileyeceğinden şüphe duyulmuyor... 
 
28.2.2015 - 7593
 
Gürcistan Sovyetler Birliği İşgali’nin 94. yıldönümünü anıyor.
Başbakan Garibaşvili, 25 Şubat 1921’in ülke tarihinin en trajik günlerinden biri olduğunu, takibeden Sovyet işgalinin yıkıcı etki yaptığını ve Gürcülerin bağımsızlıklarını kazanmak için büyük özverilere katlanmak zorunda kaldığını söylüyor.
“Komünist ideoloji ve rejime rağmen halkın özgürlük arzusu hiç kaybolmadı, özgürlük mücadelesi hiç dinmedi. Gürcistan’ın bağımsızlığı birçok kuşağın eseridir. Bizim sorumluluğumuz ise bu mirası korumaktır” diyor.
 
*
Gürcistan’dan başka Litvanya, Letonya, Estonya, Moldova ve Azerbaycan da Sovyet sonrası kurulan devletlerini Sovyet sisteminin işgali olarak kabul ediyor. 
 
*
Ne ki Kırım’ın ilhakı ve Ukrayna müdahaleleri Rusya’nın havasını değiştirmiştir.
Rusya; NATO ve AB’nin eski Varşova Paktı ülkelerini ve eski Sovyet cumhuriyetlerini içine alarak genişlemesi karşısında kollektif güvenlik sözlerinin;
Avro-Atlantik topluluğun Rus çıkarları pahasına yayılmasının kılıfı olduğunu düşünüyor.
Toplum önderleri Rusya’nın Soğuk Savaş yıllarında onurunun ve çıkarlarının ayaklar altına alındığını, uluslararası ilişkilerde ülkenin aldatıldığını, iki yüzlülüğe maruz kalındığı ve verilen sözlerin tutulmadığına, sonuçta Batı’nın parçası olmaktan vazgeçildikten sonra  Rusya’nın yanılsamalardan  kurtulduğunu ilişkin yeni bir anlatıyı yaygınlaştırıyor.
Bu noktadan Marksizm-Leninizm’in yerini alan yeni bir Rus ideolojisi gelişiyor. 
 
*
Şimdi Rusya’da, bir zaman önce oyunun kurallarını ABD ve AB’nin belirlediği ama bugün transatlantik ittifakın bir efsaneden ibaret olduğu,
NATO’ nun sanıldığı kadar güçlü olmadığı ve Batı’nın inişe geçtiğine ilişkin inançlar pekişiyor.
Rusya yeniden süper güç olarak düşünülüyor,bu yüzden politikalarından geri adım atmıyor, Batı’yı ödün vermeye zorluyor. 
 
*
Rusya, Batı ile ekonomik fayda getirebilecek ilişkiler isteğindedir.
Ama önceliğini Batı’nın Rusya’yı dikkate alması, Rusya’nın nüfuz alanlarını tanıması ve eski Sovyet ülkelerine karışmamasına veriyor.
Baltık Denizi ile Karadeniz arasındaki potansiyel çatışma alanında Gürcistan, Azerbaycan, Litvanya, Letonya, Estonya, Moldova’ da ilişkilerin gergin bir düzlemde ilerlemesini, Batı’nın yıkıcı politikalarının sonucu olduğuna inanıyor.
 
*
Nitekim Baltık ve Karadeniz ülkeleri de kendilerini Rusya’nın etkisinden kurtarmak için Batı ile ilişkilerini geliştirme çabasındadır.
Bu ülkelerin NATO’ya ve AB’ ye üye olmaları ya da üye olmak gayretleri Rusya’nın etkisinden kurtulmanın önemli adımlarını oluşturuyor.
 
*
Litvanyalılar, Letonyalılar, Estonyalılar Sovyet iktidarını hep bir işgal olarak görmüştür.
Batı’nın bu ülkeleri tanımama politikasının temeli de buydu, nitekim üç Baltık cumhuriyeti de işgal tezine dayanarak bağımsızlıklarını ilan etmişti.
Moldovalılar da Sovyetler Birliği’ne işgal yoluyla girmek zorunda kaldıklarını söylüyor.
Azerbaycan’da da bugünkü devlet yapısını Sovyet güçleri tarafından yıkılmış olan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’ne dayandırıyor…
 
*
Bu noktada Almanya Başbakanı A.Merkel Avrupa’da barış düzenine işaret ediyor.
” Biz, Rusya’ya karşı değil, Rusya ile işbirliği yaparak Avrupa’da güvenliği sağlamak istiyoruz. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’da barışın sağlanabilmesinin en önemli sebebi, sınırlarımıza saygı duymayı öğrenmiş olmamızdır. Ama bu imkanın olmaması halinde, ilkeler ve çıkarlarımızı savunmalıyız” diyor…
 
*
Şimdi Almanya 1967’de Sosyal Demokrat Başbakan W.Brandt’ın yürürlüğe koyduğu, Sovyetler Birliği ile doğrudan ilişki kurulması, Varşova Paktı ülkeleri ile ilişkilerin normalleştirilmesine dayanan Ostpolitik’i terkederek, yerine jeopolitik çıkarlarının ve ahlaki prensiplerin yönlendirdiği yeni bir siyasete yönleniyor. 
 
*
Almanya’nın verdiği esinle Gürcistan, Estonya, Litvanya, Letonya, Moldova ve Azerbaycan’ da da halklar eski günlerine dönmemek konusunda kararlı görünüyor.
Sovyet işgalinin bitmesinin ardından Doğu Avrupalı devletlerin tuttuğu yoldan ilerlemek isteniyor.
Almanya liderliğinde bu ülkelerin diğer Sovyet cumhuriyetlerinin yolunda ilerlemesi, buna karşılık olarak Moskova merkezli bir Rus İmparatorluğunun inşasının güçleşmesinin hesabını yapılıyor.
 
*
Bu anlayışların gelecekteki gelişmeleri etkileyeceğinden şüphe duyulmuyor… 
 
28.2.2015

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir