ERKEN SEÇİM ÖNCESİ İSRAİL

ABD'nin İsrail'in güvenliğine yönelik taahhüdü Ortadoğu'da terörle mücadele stratejisini ve barışı belirliyor.
O yüzden İsrail ile Filistinliler arasında sağlanacak iki devletli barış anlaşması destekleniyor.
İran'ın nükleer silah ele geçirmesinin önlenmesine ilişkin verilen sözden geri dönülmüyor.
İslamcı teröristlerle Suriye'de ve Irak'taki mücadelede ön cephedeki ortaklar desteklenerek, bölgede kök salmış aşırılık ideolojisi ve mezhepsel- etnik ayrılıklar yok edilmeye çalışılıyor.
 
*
Ama ABD ve İsrail'de yapılacak seçimler Ortadoğu'da terörle mücadele stratejisi ve barış için atılacak adımları yavaşlatıyor.
Nitekim ABD Başkanı B.Obama'nın görev süresi 2016 Kasım'ında sona eriyor.
İsrail'de 17 Mart 2015' te erken seçime hazırlanıyor.
 
*
O yüzden seçim öncesi Ortadoğu'nun hassas dengelerini göstermesi bakımından da yararlı olmak üzere İsrail'e genel bir bakış gerekiyor.
İsrail'in güvenlik alanında Filistin, Lübnan'dan Gazze'ye ve Sina yarımadasına yansıyan bir güvensizlik çemberi yer alıyor.
Lübnan'da Hizbullah; İran-Suriye ittifakının uzantısı olarak kapladığı alanda İran açısından bir vekaleten savaş potansiyeli taşıyor.
Suriye iç savaşında IŞİD tehlikesi Esad'ın siyasi iktidarının devamını sağlarken, Suriye rejiminin İsrail karşıtı söylemleri IŞİD'e oranla ehven-i şer sayılabilecek bir duruma gelmiştir; bu İran'ın kazanç hanesine yazılacak bir durumu gösteriyor.
 
*
İsrail-İran arasındaki gerilim ise iki ülke arasında olası bir nükleer savaşla dünya savaşı çıkartma potansiyeline sahiptir.
İran'ın nüfuz alanı Lübnan Hizbullah'tan, Yemen'de Husiler'e ya da Doğu Akdeniz'den Aden'e ve Basra Körfezine kadar uzanan bir alanı kapsıyor.
Nükleer program ile ilgili  müzakereler ise devam ediyor. 
 
*
İsrail-Filistin barış görüşmeleri sürerken, Filistin Özerk Yönetimi önce Cenevre Konvansiyonuna katılmış,böylece Cenevre Anlaşması'nın hükümlerini işleterek Batı Şeria'nın İsrail tarafından müstemleke statüsüne getirilmesine karşı uluslararası hukukî işlemleri başlatma gücüne erişmiştir...
 
*
Barış görüşmelerinde İsrail ile Filistin Devleti arasındaki 1967 Savaşının başlamasından önceki sınırlara harfiyen uymak yerine aralarında toprak değişimi yapabilmeleri,
İsrail Devleti'nin Yahudi devleti olarak tanınması, yerleşim inşasının dondurulması gibi temel konular esas alınmaktaydı.
Ama İsrail'in serbest bırakmak için söz verdiği mahkumları salıvermemesi, Batı Şeria'da sürdürdüğü yerleşkelerin inşasından vazgeçmemesi, Filistin Özerk Yönetimi ile HAMAS arasında görüş ayrılıkları ve güvensizlikler yüzünden sonuçsuz kaldı.
 
*
Bu sırada Özerk Yönetim feshedilmiş, Filistin Devleti ilan edilmişti.
ABD ve İsrail müzakere tekniğini pek beğendiği Mahmut Abbas'ın Filistin Cumhurbaşkanı olmasıyla Filistinliler arasında herhangi bir çatlağın önlenmesi,
Filistin'in homojen bir güç olması,kendi iç dinamiğinde dengeli bir manevra gücü oluşturması ve barış görüşmelerine kaldığı yerden devam etmesini hedefliyordu.
 
*
Dünyanın gözü Suriye ve Irak'ta İŞİD' de iken, İsrail HAMAS'ın tüm güçlerini yok etmek için değil, yer altı tünelleri ve yasa dışı Sina ve Libya'ya geçişlerini engelleyerek radikal terörist unsurları etkisizleştirmek ve  HAMAS'ın koordineli bir şekilde savaşma yeteneğine engel olmak için saldırdı.
Sonra karşılıklı misillemeler gerçekleştirildi, İsrail askerleri Mescid'i Aksa'ya girdi, sinagog basıldı, tramvay duraklarına saldırılar yapıldı, çok sayıda insan hayatını kaybetti...
 
*
Filistin Devletini birçok Avrupa ülkesi tanımaya başlamıştı ve Filistin'in statüsü güçlenmekteydi.
İsrail de kimliğini "Yahudilerin Ulus Devleti" olarak tanımlayan yasayı çıkardı ve lâik kanunların çıkış noktasını Yahudi prensiplerine bağladı.
Ne ki barış görüşmelerinin tıkanması, gelişen değişimler Müslüman Arap nüfusun yoğun olarak ikamet ettiği bölgelerde toplumsal olayları ateşliyor; askeri müdahaleler, polisiye tedbirler, alıkoymalar ve karşılıklı olarak tırmandırılan şiddet, hem İsrail hem de Filistin yetkililerin hilafına siyasal sonuçlar veriyordu...
 
*
Mesela İsrail Başbakanı B.Netanyahu, kendisi ve ailesinin milyonlarca dolarlık yıllık harcamalarında usulsüzlük yaptığına ilişkin bir raporla ilgili Adalet Bakanı T. Livni'yi
itham ediyor, bu raporun arkasında onu Başbakanlık koltuğuna oturtmak isteyen çevreler olduğunu söylüyordu.
Netanyahu'ya yönelik eleştiriler giderek kabineye ulaştı ki;
İsrail'de Likud Partisi başkanı ve Başbakan B.Netanyahu 5'li koalisyon ortakları, merkez sol'dan 'orantısız güç kullanmak', aşırı sağcı partilerce de 'korkaklık' ve ABD tarafından da barış sürecini yeniden başlamasına yönelik girişimleri engellemekle suçlanmaya başlandı.
Netanyahu ise hükümet ortaklarını "hükümet edasıyla" hareket etmemekle suçluyordu.
Nihayet Netanyahu ile ortakları görüş birlikteliklerini kaybetti, koalisyon bozuldu,hükümet işleyişi aksamaya başladı ve İsrail, 17 Mart 2015' te yapılacak erken seçime hazırlanıyor...
 
*
İsrail'de 17 Mart seçimlerinde politikaları açısından yapısal değişiklik beklenmiyor. 
Ama ABD Başkanı B. Obama'nın İsrail ile sürdürülen stratejik ortaklık  ilişkisinde HAMAS'ın içinde yer alacağı olası bir birleşik Filistin yönetimine ses çıkarmaması ya da  Filistin müzakelerinin yapılamaması konularında B.Netenyahu ile ters düşmesi "sağ"ın egemen olduğu İsrail siyasetinde çözümsüzlüğü besliyor.
Buna karşılık Netanyahu, Obama'nın İran'la yakınlaşma siyasetiyle zıtlaşan ABD Kongresi'nde Cumhuriyetçi çoğunluğun çağrısıyla Kongre'de  konuşmaya hazırlanıyor.
ABD Kongresi giderek  Netanyahu'nun seçimlerdeki  en önemli kozlarından birisi haline geliyor...
 
*
Netanyahu ve Amerikan Cumhuriyetçi Parti arasındaki siyasal yakınlaşmaya karşı,
Obama'nın İzak Herzog liderliğinde İşçi Partisi- Tzipi Livni liderliğinde Hattuna partisi arasındaki  "Siyonist Merkez-Sol"" koalisyonu teşvik etmesi bekleniyor.
Elbette hem ABD, hem İsrail'de hangi parti olursa olsun "İsrail'in Güvenliği" esastır.
Ama bu esas uğrunda sonuçta kan gölünde Ortadoğu'yu belirleyecek herşey; önce İsrail'in 17 Mart seçimlerini sonra 2016 Kasım'da ABD Başkanlık seçimlerini bekliyor.
Bu doğrultu, bu siber uzay altında Türkiye'ye 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerine de yansıtılacaktır...
 
22.2.2015 - synagogue sinogog
ABD’nin İsrail’in güvenliğine yönelik taahhüdü Ortadoğu’da terörle mücadele stratejisini ve barışı belirliyor.
O yüzden İsrail ile Filistinliler arasında sağlanacak iki devletli barış anlaşması destekleniyor.
İran’ın nükleer silah ele geçirmesinin önlenmesine ilişkin verilen sözden geri dönülmüyor.
İslamcı teröristlerle Suriye’de ve Irak’taki mücadelede ön cephedeki ortaklar desteklenerek, bölgede kök salmış aşırılık ideolojisi ve mezhepsel- etnik ayrılıklar yok edilmeye çalışılıyor.
 
*
Ama ABD ve İsrail’de yapılacak seçimler Ortadoğu’da terörle mücadele stratejisi ve barış için atılacak adımları yavaşlatıyor.
Nitekim ABD Başkanı B.Obama’nın görev süresi 2016 Kasım’ında sona eriyor.
İsrail’de 17 Mart 2015′ te erken seçime hazırlanıyor.
 
*
O yüzden seçim öncesi Ortadoğu’nun hassas dengelerini göstermesi bakımından da yararlı olmak üzere İsrail’e genel bir bakış gerekiyor.
İsrail’in güvenlik alanında Filistin, Lübnan’dan Gazze’ye ve Sina yarımadasına yansıyan bir güvensizlik çemberi yer alıyor.
Lübnan’da Hizbullah; İran-Suriye ittifakının uzantısı olarak kapladığı alanda İran açısından bir vekaleten savaş potansiyeli taşıyor.
Suriye iç savaşında IŞİD tehlikesi Esad’ın siyasi iktidarının devamını sağlarken, Suriye rejiminin İsrail karşıtı söylemleri IŞİD’e oranla ehven-i şer sayılabilecek bir duruma gelmiştir; bu İran’ın kazanç hanesine yazılacak bir durumu gösteriyor.
 
*
İsrail-İran arasındaki gerilim ise iki ülke arasında olası bir nükleer savaşla dünya savaşı çıkartma potansiyeline sahiptir.
İran’ın nüfuz alanı Lübnan Hizbullah’tan, Yemen’de Husiler’e ya da Doğu Akdeniz’den Aden’e ve Basra Körfezine kadar uzanan bir alanı kapsıyor.
Nükleer program ile ilgili  müzakereler ise devam ediyor. 
 
*
İsrail-Filistin barış görüşmeleri sürerken, Filistin Özerk Yönetimi önce Cenevre Konvansiyonuna katılmış,böylece Cenevre Anlaşması’nın hükümlerini işleterek Batı Şeria’nın İsrail tarafından müstemleke statüsüne getirilmesine karşı uluslararası hukukî işlemleri başlatma gücüne erişmiştir…
 
*
Barış görüşmelerinde İsrail ile Filistin Devleti arasındaki 1967 Savaşının başlamasından önceki sınırlara harfiyen uymak yerine aralarında toprak değişimi yapabilmeleri,
İsrail Devleti’nin Yahudi devleti olarak tanınması, yerleşim inşasının dondurulması gibi temel konular esas alınmaktaydı.
Ama İsrail’in serbest bırakmak için söz verdiği mahkumları salıvermemesi, Batı Şeria’da sürdürdüğü yerleşkelerin inşasından vazgeçmemesi, Filistin Özerk Yönetimi ile HAMAS arasında görüş ayrılıkları ve güvensizlikler yüzünden sonuçsuz kaldı.
 
*
Bu sırada Özerk Yönetim feshedilmiş, Filistin Devleti ilan edilmişti.
ABD ve İsrail müzakere tekniğini pek beğendiği Mahmut Abbas’ın Filistin Cumhurbaşkanı olmasıyla Filistinliler arasında herhangi bir çatlağın önlenmesi,
Filistin’in homojen bir güç olması,kendi iç dinamiğinde dengeli bir manevra gücü oluşturması ve barış görüşmelerine kaldığı yerden devam etmesini hedefliyordu.
 
*
Dünyanın gözü Suriye ve Irak’ta İŞİD’ de iken, İsrail HAMAS’ın tüm güçlerini yok etmek için değil, yer altı tünelleri ve yasa dışı Sina ve Libya’ya geçişlerini engelleyerek radikal terörist unsurları etkisizleştirmek ve  HAMAS’ın koordineli bir şekilde savaşma yeteneğine engel olmak için saldırdı.
Sonra karşılıklı misillemeler gerçekleştirildi, İsrail askerleri Mescid’i Aksa’ya girdi, sinagog basıldı, tramvay duraklarına saldırılar yapıldı, çok sayıda insan hayatını kaybetti…
 
*
Filistin Devletini birçok Avrupa ülkesi tanımaya başlamıştı ve Filistin’in statüsü güçlenmekteydi.
İsrail de kimliğini “Yahudilerin Ulus Devleti” olarak tanımlayan yasayı çıkardı ve lâik kanunların çıkış noktasını Yahudi prensiplerine bağladı.
Ne ki barış görüşmelerinin tıkanması, gelişen değişimler Müslüman Arap nüfusun yoğun olarak ikamet ettiği bölgelerde toplumsal olayları ateşliyor; askeri müdahaleler, polisiye tedbirler, alıkoymalar ve karşılıklı olarak tırmandırılan şiddet, hem İsrail hem de Filistin yetkililerin hilafına siyasal sonuçlar veriyordu…
 
*
Mesela İsrail Başbakanı B.Netanyahu, kendisi ve ailesinin milyonlarca dolarlık yıllık harcamalarında usulsüzlük yaptığına ilişkin bir raporla ilgili Adalet Bakanı T. Livni’yi
itham ediyor, bu raporun arkasında onu Başbakanlık koltuğuna oturtmak isteyen çevreler olduğunu söylüyordu.
Netanyahu’ya yönelik eleştiriler giderek kabineye ulaştı ki;
İsrail’de Likud Partisi başkanı ve Başbakan B.Netanyahu 5’li koalisyon ortakları, merkez sol’dan ‘orantısız güç kullanmak’, aşırı sağcı partilerce de ‘korkaklık’ ve ABD tarafından da barış sürecini yeniden başlamasına yönelik girişimleri engellemekle suçlanmaya başlandı.
Netanyahu ise hükümet ortaklarını “hükümet edasıyla” hareket etmemekle suçluyordu.
Nihayet Netanyahu ile ortakları görüş birlikteliklerini kaybetti, koalisyon bozuldu,hükümet işleyişi aksamaya başladı ve İsrail, 17 Mart 2015′ te yapılacak erken seçime hazırlanıyor…
 
*
İsrail’de 17 Mart seçimlerinde politikaları açısından yapısal değişiklik beklenmiyor. 
Ama ABD Başkanı B. Obama’nın İsrail ile sürdürülen stratejik ortaklık  ilişkisinde HAMAS’ın içinde yer alacağı olası bir birleşik Filistin yönetimine ses çıkarmaması ya da  Filistin müzakelerinin yapılamaması konularında B.Netenyahu ile ters düşmesi “sağ”ın egemen olduğu İsrail siyasetinde çözümsüzlüğü besliyor.
Buna karşılık Netanyahu, Obama’nın İran’la yakınlaşma siyasetiyle zıtlaşan ABD Kongresi’nde Cumhuriyetçi çoğunluğun çağrısıyla Kongre’de  konuşmaya hazırlanıyor.
ABD Kongresi giderek  Netanyahu’nun seçimlerdeki  en önemli kozlarından birisi haline geliyor…
 
*
Netanyahu ve Amerikan Cumhuriyetçi Parti arasındaki siyasal yakınlaşmaya karşı,
Obama’nın İzak Herzog liderliğinde İşçi Partisi- Tzipi Livni liderliğinde Hattuna partisi arasındaki  “Siyonist Merkez-Sol”” koalisyonu teşvik etmesi bekleniyor.
Elbette hem ABD, hem İsrail’de hangi parti olursa olsun “İsrail’in Güvenliği” esastır.
Ama bu esas uğrunda sonuçta kan gölünde Ortadoğu’yu belirleyecek herşey; önce İsrail’in 17 Mart seçimlerini sonra 2016 Kasım’da ABD Başkanlık seçimlerini bekliyor.
Bu doğrultu, bu siber uzay altında Türkiye’ye 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerine de yansıtılacaktır…
 
22.2.2015

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir