ATİNA VE ERİVAN BİR ASIRDIR HEP YALAN

ATİNA VE ERİVAN BİR  ASIRDIR  HEP YALAN - 061812 thyden abdye yeni destinasyon 1

ATİNA VE ERİVAN BİR  ASIRDIR  HEP YALAN

Şükrü Server Ata Araştırmacı Yazar

( Aşağıdaki yazı 19 ve 20 Ocak 2015 tarihlerinde Aydınlık Gazete’ de yayımlanmıştır)

( Aydınlık Gazete  19 Ocak 2015)

Sayın Doğu Perinçek’e on yıldır “Ermeni Soykırımı” konusunda reva görülen dış ve iç haksızlıklara ilâveten Atina’ya giden Talat Ppaşa Komitesi’nin muhatap olduğu muamele ile diplomatlarımızın mantık almaz hareketlerine bir de Rumların Ermenilerle beraber “soykırım” vaveylaları eklenince, “bize küfreden… olsa” deyimi hatıra geldi. Kafamın tası attı ve sizlerle çoğu internette mevcut bazı birinci el bilgi-belgeleri paylaşmak istedim.  Dramatik masallara dönmüş bir asır önceki tarihi olayların çarpıklığını sadece bir sayfada derlemek imkânsız.  Mümkünü kadar bazı gerçekleri  “tercüme veya alıntı” olarak sunuyorum. 

ANZAKLAR NE YAPACAK

Bu yıl Anzakların Çanakkale’ye çıkışının yüzüncü yıl dönümü. Sanırım 8 bin kişi bu törene  gelecek. Aslında Federal Avustralya hükümeti ile aramızdaki ilişkiler mükemmel. Avustralyalılar Türklerin yiğitliğini ve savaş dürüstlüğünü o kadar çok takdir ettiler ki, “Abdul” olan Türk lakabını “Johny Turk” sempatisine dönüştürdüler. Avustralya’nın en önemli “New South Wales” eyalet meclisi ve hükümetinde, (benim bildiğim en az beş yıldır) Rum+Süryani+Ermeni lobisi, meclislerine “soykırım” kararı aldırmaya çalıştı. İki Ermeni, hükümette bakan olmuş! Nihayet geçen yıl meclislerinden ittifakla “soykırım” kararı çıktı. Bizim tepkimiz şöyle olmuş: “Avustralyalılar buyursunlar gelsin; fakat bu kararı alan Meclis üyelerinin hiçbirinin gelmesini istemiyoruz”.  Bu çok mütevazı tepki bile, şartlanmış Avustralya basınında “Türk barbarlığı” olarak yansıdı.  

Avustralya doğumlu, çift tebaalı ve İngiltere’nin en meşhur avukatı Geoffrey Robertson, 2009 yılında, meşhur Gülbenkian ailesi mensubu bir meslektaşından gelen sipariş üzerine, İngiliz Parlamentosu’na hitap ederek “soykırım kararı” aldıracak bir kitap yazdı. İngiliz hükümeti “henüz bu konuda alınmış bir resmi karar yok” diyerek hücumu atlatmıştı. Bu “yalan saptırmalarla dolu” kitaba resmi kurumlarımızdan tepki gelmedi, basında haber bile olmadı. Londra’daki Türk dernekleri bu kitaba cevaben Türkçe tercümesi “Bükülmüş Yasaya Karşı Belgeli Tarih” başlıklı bir İngilizce kitabı Londra’da, tanıttı. Bay Robertson, cevabî kitaba fena kızdı; iki avukatını sekiz sayfalık bir bildiri ile toplantıya yolladı. Misafir ettik, anlattık ve alenen dedim ki “Bana size gösterdiğim belgeleri çürütecek belge gösterin, ben de soykırımı savunacağıma söz veriyorum”.  Toplantının sonunda kısa bir film ile “masum Ermenilerin askeri kıtalarını ve eylemlerini” gösterince, iki avukat hakaretler ederek toplantıyı terk etmişti. Fakat mücadele bitti derseniz yanılırsınız… 

Bay Geoffrey Robertson, bu defa 286 sayfalık daha detaylı ve iddialı bir kitabı Avustralya’nın merkezi Canberra şehrinde, gerçekten dört başı mamur bir organizasyon ile oradaki basın ve delegasyonlara tanıttı. Bu ikinci kitap da, inanılmayacak saptırma ve yalanlarla dolu. Cevap vereceğiz de, bizden ne bunu ne de kitap soran yok!  Basılı kitapları da merak edip okuyan yok.  Bu güncel olayı şunun için yazıyorum. Rum+Süryani+Ermeni ittifakı Atina’dan (20 saat uçuş) 16 bin km. mesafede dünyanın öteki yanında da  (bizler uyurken) Avustralya ile dostluğumuzu bozmak için elden geleni yapmakta… Bakalım nisanda Anzakların torunları gelince düşmanlarımızın Türk aleyhindeki fitneleri sonuç verecek mi? Takdir edersiniz ki, ertesi gün olabilecekleri hiç hesaba katmayanların “şaşırmak-kızmak-kınamak” hakları yoktur. 

Rumlara soykırım mı yapmışız? Bakalım çoğu internette belgeler ne diyor?  Hemen en başta şunu açıklamak istiyorum. Ermeni-yabancı propagandalara göre, Türkler İzmir’e girince sevinçlerinden İzmir şehrini yakmışlar… Kitaplarımda, yığınla ispat vardır. Burada da kısaca belirteyim, belki lazım olur! 30 Ağustos zaferi belli olunca İzmir’deki Rum ve Ermeni kilise ayinlerinde şehrin ancak yıkıntı olarak teslim yeminleri edilir. Muhtelif mahallerde yanıcı kundaklar hazırlanır. Hazırlığa göre, Ermeni mahallesi yangından zarar görmeyecektir. İzmirliler bilirler; günün yakıcı sıcağından sonra ikindi vaktinde, denizden şehre doğru bir serinletici “imbat rüzgârı” mutlaka eser.  Kundakçıları bunları hesaba kattı. İtfaiye kumandanı Avusturya uyruklu mühendis Paul Greskoviç idi, itfaiye erlerinin neredeyse tamamı Rum idiler. Yangın başladığında bu erlerin çoğu kaçmıştı… O gün “imbatın ters yönden eseceği tuttu” ve kurtulması hesaplanan Ermeni Rum mahalleleri kurtulmadı. Yangının “Türk asker elbisesi giymiş” birkaç kişinin evden eve giderek başlatıldığı yazılmıştır. İtfaiye kumandanı Greskovic çok detaylı bir rapor yazarak, başa çıkamayınca yangının söndürülmesi için Türk askerinden yardım istediğini bildirdi. Limanda bulunan Amerikan savaş gemisinde (Amiral Bristol’un yardımcısı) Yüzbaşı Mark Prentis, ayrıca İzmir Amerikan Koleji Müdürü Misyoner Mac Lahlan, artı İzmir’in İngiliz asilzadelerinden Avukat Whittall, yangının başlıca Ermenilerin kundaklaması ile çıkarıldığına şahittirler. (Ermeni ve Rumlar iddialarında sağlam dayanak göstermezler. Onlar boş lâfla iddia ederler, bizlere de “yok’un yokluğunu” ispat külfeti düşer.)

ARNOLD TOYNBEE VE MAVİ KİTAP Toynbee, Türklerim 1915 yılında soykırım uygulandığını iddia eden “Mavi Kitap” adlı İngiliz psikolojik harekât broşürünün editörüydü. I. Dünya Savaşı sırasında İngiltere Savaş Propaganda Bürosu’nda kadrolu uzman olarak çalışan Toynbee, İngiliz Hükümetinin Amerika’nın savaşa mümkün olduğu kadar erken girmesi için hazırlattığı, içeriği tartışmalı bu provokatif belgenin bir savaş propaganda malzemesi olduğunu itiraf etmiş hatta Türklere karşı sempati beslemeye başlamıştı.

MÜTTEFİKLERİN KARMA KOMİSYON KARARI

Batı Anadolu’nun Müslüman ve Mu-sevî halklarına yapılan insanlık dışı düşmanlıklar nedeniyle, 17 Haziran 1919’da Özel bir Hukukî Araştırma Komisyonu kuruldu. Komisyon 12 Ağustos – 12 Ekim tarihleri arasında 46 kez toplandı, şahitleri dinledi, delilleri inceledi. Batı Anadolu’da Müslüman Türkler ve Musevîlerin maruz kaldığı katliam ve kötü muamelelerden Rumların mesul olduğu kararına varıldı. Yunan kıtalarının Müttefik askerler ile değişimine istekli olmayan Komisyon, Başbakan Venizelos’a sert bir suçlama yollamakla yetindi. Hiçbir cezai kovuşturma yapılmadı

Yunanların gerek Anadolu’da gerekse Trakya’da Müslüman Türk ahaliye karşı yaptıkları zulümleri ve akla hayale gelmeyene korkunç işkenceleri tarih şimdiye kadar hiç kaydetmemiştir. İşgal ettikleri yerlerde Müslüman halka akıllarına gelen en kötü işkenceleri yapmışlar, zulümleriyle sadizme varan davranışlar sergilemişlerdir. Bu işkenceleri görmek ve hatta işitmek bile en soğukkanlı insanın bile tüylerini ürpertecek derecede korkunçtur. Yunanlar işgal ettikleri hemen her yer-    de halkın mallarını gasp ve yağma ettik-leri gibi, sahiplerini de kendilerinin icat ettiği işkencelerle öldürüyorlardı. (Not: Bu tür bilgileri saymaya onlarca sayfa bile yetmez)

Biraz da Ermeni meselesinin pek bilinmeyen bazı gerçeklerine dokunalım, belki kullanan olur. ‘MÜSLÜMAN HALKI TAMAMEN SİLMEK İSTEDİLER’

Garekin Pastirmaciyan, 1896’da Osmanlı Bankasını basan yirmi kişilik fedai grubunun başı oldu, Fransa’dan İsviçre’ye geçti “kimya doktoru” olarak Tiflis’e döndü 1913’te Osmanlı Parlamentosu’na Erzurum mebusu seçildi. Osmanlı Kasım 1914’te daha savaşa girmeden,  “Armen Garo” (Kahraman Armen) 2 bin silahlı atlısı ile Rus tarafına geçti.  (Fakat Armen’in küçük kardeşi subaydı ve Doğu cephesinde ayağından yaralandı). 1918’de Ermenistan’ın Washington Elçisi oldu. 1918’de Boston’da basılan kitabından bazı bölümleri görelim.

“Ermeni ihtiyat gücü 160.000 asker, çağrıya uydu; soylarının en büyük düşmana karşı savaşacaklardı. Muntazam askerler dışında 20.000 gönüllü Türklere karşı sevinçle silahlandılar.     

Sarıkamış’ta üç gün ve gece savaşıldı. Türkler 30.000 ölü verdiler fakat bunun sebebi Rus silahları değil soğuktu. 4.’cü Ermeni alayı kumandanı eşsiz Keri, Ruslara değeri biçilmez hizmette bulundu. Bardız geçidinde 600 Ermeni öldü fakat bu yüksek bedel karşısında 60.000 Rus askerinin esir düşmesini önlediler.” (sayfa 19-21)

“Haziran başlarında iki gün süren Karakilise ve Erivan savaşlarında, Ermeniler Türkleri kendi hatlarına kadar geri püskürttüler. Savaş dört gün sürdü, Türkler 6.000 ölü bırakıp Gümrü’ye çekildiler.

6 Eylül 1918’de Vahdettin’e şükranlarını bildirmiş olan Ermenistan Cumhuriyeti temsilcileri, 30.10.1918 Osmanlı’nın Mondros’ta teslimini müteakip bir ay sonra 4 Haziranda Türklerle imzaladıkları “himaye anlaşmasını” tek taraflı bozup, Kars ve Ardahan’ı aldılar. “ (sayfa 37)

Amerikan Yüzbaşısı Emory Niles  ve  A. Sutherland, savaş gören bölgelere yapılacak yardımlar için bölgeyi (1426 km) at ve araba ile bir ay dolaşmışlardı. ABD Arşiv 184.021/175 sayı ve 16.8.1919 tarihli raporun sayfası internette görülebilir.                             

“Önceleri bize söylenenlere inanmak istemedik fakat bütün şahitlerin aynı şeyleri söylemesi, yapılan eziyetleri anlatımları, görünen Ermeni nefreti ve en çok yerinde gördüğümüz maddî kanıtlara itibar ederek şuna kanat ettik ki, öncelikle Ermeniler Müslümanları büyük ölçülerde değişik zalimane inceliklerle katletmişlerdir; ikincisi de kasaba ve köylere yapılan hasarların çoğundan Ermeniler sorumludur…  Toplama Ermeni çeteleri bütün ülkeyi dolaşarak Müslüman sivil halkı soymuş ve katletmiştir…”

Şimdi de Ermenistan’ı ABD mandası altına almak için yerinde incelemek için ABD Kongresi tarafından yollanan kalabalık heyetli General Harbord’un Kongre ve Senato’ya sundugu 13.4.1920 baskı tarihli rapordan bazı satırları görelim. (General Harbord  Eylul 1919’da Sivas’tan geçerken Mustafa Kemal ile 3 saat konuşmuş ve milli mücadelenin başlangıcını görmüştü) Uzun raporun 35.’ci sayfasından şu satırlar yer alıyor:

“Şunu kesinlikle biliyoruz ki, Ermeniler yeni kurdukları devlette, Müslüman halkı tamamen silmek için Ermeni Ordu kumandanının emirlerine uymaktadırlar. Onların yazılı emirlerini gözlerimizle gördük. Erivan Ermenileri, Müslümanları vahşiyane bir dalga halinde silmektedirler. Buna kanıt olarak sayısız Müslüman hudutları aşarak ölümden bu tarafa kaçmaktadır.  İngilizler bir taraftan Ermenileri cesaretlendirmekte hatta Müslümanlara karşı tahrik etmektedirler, diğer taraftan onların güya yaptığı kabul edilmez hareketleri saymaktadırlar.” 

( Aydınlık Gazete  20 Ocak 2015)

Misyoner Hamlin, 23.8.1895 tarihli New York Times gazetesinde çıkan uzun makalesinde aynen şöyle yazmıştı: “Parti, Türkleri Protestan misyoner ve Ermenilere karşı provoke ediyor. Cinayet ve fidye-haraçın olduğu yerde, yalan geçerlidir. Kendi halklarını terörize etmişlerdir. Ölüm tehdidi ile para toplamaktalar ve ödemeyenleri alenen infaz etmektedirler. Rus altını ve fitnesi çalışmaktadır.”  Osmanlı topraklarında yaşayan Ermeni nüfus oranı halkın yüzde onu civarındaydı. Buna mukabil ülke servetinin belki yüzde doksanı köylerde ve şehirlerde Ermeni ailelerin elindeydi. Bütün meslekler, ustalar, ticarethaneler ve eğitim gerektiren işler (orduda subaylık ve şifre odalarında tercüme, sarayda üst mevkiler dâhil) Ermenilerdeydi.

Kitaplarımda çeşitli bölümlerde tamamen yabancı (Ermeni ve diğer) kaynaklardan bunlara benzer Ermeni hunharlık alıntıları “yüzlerce sayfayı” doldurur. Örnekleri çoğaltacağıma, bu “kesinlikle zorunlu, yasal ve askeri neticeyi sağlayan” tehcirin ardındaki kayıplara bakalım.

1 BUÇUK MİLYON ERMENİ Mİ?

Şubat 1914’te Ruslarla antlaşma imzalanarak 6 vilayetteki “reform -otonomi projesi” yürürlüğe girdi. Ermenilere doğuda toprak dağıtılacaktı, Ermeni-Fransız ortak Toprak Tevzi Komisyonu yaptığı sayımda, Osmanlı topraklarında yaşayan Ermeni sayısını 1.280.000 olarak verdi. Bunun 600 bini doğuda yaşıyordu. Bu kaynak güvenilir olduğuna göre, 1 buçuk milyon Ermeni’nin (nerede, niçin, ne vakit, nasıl, belge, tarafsız şahit var mı soruları hariç)  1.300.000’den 1 buçuk milyonun en çok 150 günde öldürülebilmesi için, her gün 10.000 kişinin öldürülmesi bunların gömülmesi için de en az 5 bin amelenin hergün futbol stadı kadar alanda ölüleri gömmesi lazımdı. Bu sahalardan bir tane dahi bulunmamıştır, bulunanlar, Türklere ait kuyu ve mezarlardır. Halep Konsolosu Jackson, Büyükelçi Morgenthau’ya 8.2.1916 tarihinde yolladığı raporda 486 bin kişinin yaşadığı 10 kampı saymıştır. Diğer taraftan Ermeni Delegasyonu başı Bogos Nubar Paşa, Fransa Dışişleri Bakanlığı’na yazdıgı 11.12.1918 tarihli mektupta, Ermenilerin gerçek ihtilalcı olduklarını ve tehcir edilen sayısının 600 veya 700 bin olduğunu bildirmiştir. İstanbul’daki Amerikan Yüksek Komiseri tarafından Washington’a yollanan 24.3.1921 tarihli raporda ise, Mondros ateşkesinden sonra evlerine dönenlerin şehir ve kasabaları sayılarak 625 bin kişinin  (başka ülkelere kaçanlar dışında) hayatta olduğunu söylemektedir. ABD Devlet Kuruluşu olan “Yakın Doğu Yardım Kurumu” 31.12.1921 tarihinde bilanço durumunu ortak Kongre-Senato’ya sunmuştur. İttifakla kabul edilen bu uzun raporda, iki Ermeni patriğin teşekkürleri vardır fakat Türklerin katliamından bahis yoktur. Ayrıca 1.414.000 Ermeni’nin hayatta olduğunu resmen yazmaktadır. Ermenilerin 2.2.1923 tarihinde Lozan Konferansı’nda sundukları raporda 760 bin Ermeni’nin hayatta bulunduğu ülkeler sayılmaktadır. Başka bir resmi Amerikan raporunda ise Kasım 1922 tarihi itibariyle dünyada 3.004.000 Ermeni’nin yaşadığı, bu yekûndaki 817.873 kişinin Türkiye muhaciri olduğu yazılmıştır.  Bu inkâr edilmez resmi belgelere göre, toplam Türkiyeli Ermeni kayıpları ya 1.300.000 – 817.000 = 483.000 veya 1.300.000 – 760.000 = 540.000’dir.

NE KADARINDAN TÜRKLER SORUMLU

Çağımızın en güvenilir demografi otoritesi Prof. Justin McCarthy, 1914-1923 devresi için, “bütün etkenlerden ölen Türk Ermeni sayısını 585 bin olarak vermektedir. Bu rakam en isabetli tahmindir ve yukarıdaki “yaşayan Ermeni” sayısı 1.300.000’e çok yakındır.

585 bin rakamı büyük bir sayıdır, fakat bunun ne kadarından Türkler sorumludur?

Sovyet Ermeni tarihçi A.A. Lalaian, aslı Rusça olan 1936 tarih, 2-3 no.’lu “Revolutionist East” dergisinde,  2 Haziran 1918 – 2 Aralık 1920 tarihleri arasında 30 ay yaşamış olan Taşnak diktatör Cumhuriyet idaresinde, aşağıdaki ölümlerin Ermenistan’da açlık-hastalık ve diğer sebeplerle vuku bulduğunu resmen belgelemektedir. Ermeniler 885 binden 690 bine düşmüş. Kayıp yüzde 22. Türkler 260 binden 60 bine düşmüş. Kayıp yüzde 77,  Kürtler 25 binden 500’e düşmüş kayıp %98. 

Piyasa tabiri “kaba tuğla hesabı ile”, savaşarak ölen 200 bin ile açlıktan Ermenistan’da ölen 195 bini eklersek 395 bin ediyor. 395 bin Ermeni kaybı 585 binden (McCarthy tutarından) düşersek tehcir sırasında, 1914-1922 yılları arasında ölen Ermeni sayısı 200 bin civarındadır. Hata payı ile bu sayı bana göre 250 bini geçemez. Savaş bölgeleri dışındaki halkın en az yüzde onu açlık ve hastalıktan kırıldı; ordu kışlalarında bu kayıp yüzde 30’a yaklaşıyordu. Türklerden, Ermeni çeteciler tarafından öldürülen sayısı (yer, tarih ve sayı verilerek) 500 bindir.

DÜRÜST ERMENİLER…

Milliyet, ırk veya inanç budalası hiç olmadım. Aksine, dünyada birçok yabancı ile (dış ticaret nedeniyle) tanıştığımdan, kişilerin bireysel ahlak ve insancıl sevgi ve toleranslarına öncelik verdim. Bu bağlamda, büyük çoğunluğu Türkiye’de olmak üzere, pek çok Ermeni ve Rum tanıdığım oldu; ya okul arkadaşlığı, ya piyasada ticaret veya sosyal bağlarım oldu.

Belki şans eseri, hayatımda hiçbir yamuk veya yalancı Rum veya Ermeni’ye rastlamadım. Hatıralar taptaze ve sıcaktır. Hayatta kalanlarla paylaşım mutlulukla devam etmektedir. Bu dostluklar nedeniyle, konunun derinliklerine birkaç on yıldır daldım ve her gün yeni şeyler öğreniyorum.  İngilizce bilenler, “Ermeni iddiaları” hakkında iki esaslı kaynağa erişebilirler.   Birincisi  “Holdwater” mahlasını kullanan  “tallarmeniantale” (büyük Ermeni yalanı) sitesidir; buradaki çok güvenilir yazıları okumanıza bir yıl yetmeyebilir.

İkincisi ve en önemlisi ise Türkiye’den yurt dışına gittiklerini söyleyen ve “Murat – Seda – Lara” isimli üç Ermeni gencin 2005 yılında kurduğu ve devasa bir “eski ve güncel” bilgi hazinesi olan “armenians-1915.blogspot.com” veya  [Armenian Genocide Resource Center] .  


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir