ALTI YAŞINDA ÇOCUK, EVLENEBİLİRMİŞ

HOCAEFENDİ KONUŞMUŞ:ALTI YAŞINDA ÇOCUK, EVLENEBİLİRMİŞ...Tövbe, tövbe...Milletin artık dinini de ellerinden almaya niyetli galiba bunlar...Kulaklarıma inanamadım:Önce gazetede okudum, sonra haberlere düşen görüntüleri izledim.Altı yaşında bir kız çocuğu ile, 25 yaşındaki bir erkek, evlenebilir, nikah yapabilirmiş.Bunun tersi de olurmuş:25 yaşındaki bir kızla, altı yaşındaki bir erkek evlenebilirmiş...Sosyal Doku Başkanı söylemiş bu sözleri...Bu nasıl mantık, nasıl zihniyet ve nasıl ahlak, anlamak mümkün değil...Neyin kafasını yaşıyor bunlar; ne yapmaya çalışıyorlar; bilemem.Ancak o kadar tuhaf şeyler duyuyor ve işitiyoruz ki ardı ardına; bütün bunlara referans olarak da din gösteriliyor...Altı yaşında bir kız çocuğu ya da erkek çocuğu, karşı cinsten 25 yaşında bir erkekle evlenebilirmiş ha?Buna, dini konularda uzmanlar ne diyebilir, bilemem...Ancak derhal bu konu enine boyuna ele alınmalı; başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere, bu sözlerin aslını, astarını bir güzel araştırmalı ve milletin önüne durumu gayet net biçimde koymalıdır...Ne demek bu sözler?Biri diyordu, hamile kadınlar sokağa çıkmasın; ardından ekliyordu; “kanatlısı, kanatsızı”...O yetmedi, şimdi de başkası ve daha niceleri:Anımsayalım:Çalışan kadın fuhşa davetiye çıkarırmış; kadınların internette resim paylaşması günahmış, çünkü internette cinler varmış...Ya şuna ne demeli?Televizyonda diyelim ki bir erkek sunucu var; bir kadın ona bakabilirmiş... Nasılsa erkek kadını görmüyor... Ancak tersi bir durumda, yani kadın sunucuysa ve erkek onu izliyorsa... İşte bu olmazmış...Dinen günahmış bu durum.Niçin?Erkek etkilenir, bir hararet basar, aklına hayaline olur olmaz şeyler gelirmiş...Erkek kadından elektrik alır, transa girermiş yani...Buna referans kaynaklarında "göz afeti" deniyor...Daha başka afetler de var aslında:El afeti; haram bir şeye dokunursan...Ses afeti; haram bir şeyi dinlersen...Allahım, sen aklımızı koru!Altı yaşındaki bir sabinin, kız olsun erkek olsun, karşı cinsten 25 yaşındaki biriyle evlenmesini söyleyen kişi bunu nasıl aklına getirebilir?Nasıl bunu kafasında kurgular? Nasıl bir akıl zeminine oturtur? Bir de yetmez, bunu aleni olarak açıklar?Hem de din adına...Tek tek kimi olgulardan bunu söylüyor olsa bile; genel anlamda din güzel ahlaktır dediğimiz bir inançlar dizgesiyle bunu nasıl yan yana koyabilir?Bu dine de hakaret değil mi?Bu nasıl iş?Nasıl vicdan?Nasıl ahlak?Nasıl bir kafa?Ve bu tür sapıkça yorumları nasıl rahatça yaptıklarını sorduğumuzda da; demokratik bir ortamda herkesin rahatça konuşabileceğini, bunun demokratik bir hak olduğunu söylüyorlar.İyi de bu kafa demokrasiyi yaratamayacağı gibi, yaşatamaz da...Demokrasi bu kafada olanlara kaldıysa vay halimize!Eğer bu söylenen dinse, dinin kendi bile sorgulanabilir...Böyle bir şey olabilir mi?Kimsenin milletin yerleşmiş değerleriyle oynamaya hakkı yoktur...Hep diyordum:Din, din bezirganları ve yobazlarının eline bırakılamayacak kadar değerlidir...Derhal gerçek din uzmanları bu konuda milleti rahatlatacak bir açıklama yapmalıdırlar...Benden uyarması:Bu laflar böyle gelişi güzel söylendiğinde; birileri çıkar da, bu tür bir ahlaksızlık ve sapıklığa yönelirse...Sonra da dönüp:“Kime ne? Bu benim dinimin bir kuralı... Dinimi yaşıyorum, kimseyi ilgilendirmez!” derse!Ardından da çıkıp; yine laik yasalara ve yargıçlara inanmadığını söylerse; ne diyeceğiz?Ne diyeceksiniz?Zaten, kafasına esen, ben şu mahkemeyi tanımıyorum; taraflı olduğunu düşünüyorum deyip durmuyor mu?Pes...Vallahi pes...Bu rezilliklere bakıp, kendi insanlığımdan utanmaya başladım...Bu kirlenmek bile değil; salya sümük yerlerde sürünmek...Çünkü biliyorum, din bu değil...O ulvi, akılcı-bilimci bir değerler bütünü...İnsanımız dindardır ve onun değerler dünyasında bu değerler derin anlamlar içerir...Anadolu insanının saflığıyla o değerler bütünleştiğinde, dünyanın en namuslu, onurlu ve samimi olarak dindar insan ortaya çıkmıştır...Onda temiz ahlak, yardımseverlik; yurt birlik ve bütünlüğü, acımak duygusu olabildiğince geniş ve yaygındır.Ya bu ne?Bizim inandığımız dinle bunun ne ilgisi var?İslamiyet altı yaşındaki kız çocuklarını diri diri gömülmekten kurtardı; sen bin kez daha diri diri gömülmek olan bir felaketin içine atıyorsun sabi sübyanı...Bunun insanlık neresinde, din neresinde?Bırak, din adına konuştuğun yeter de; bari artık dini de kirletme...Oysa bu sapkın yozluklara düşmemeliydik biz; bunu bu milletin hak etmediğini düşünüyorum.Uzayda, öteki uluslarla yarışıyor olmamız gerekirdi...Ahlakta, bilimde, akılda çok daha ileri gitmeliydik...Kardeşlik türküleri yeşertebilmeliydik bu ülkede; ayrılık tohumları değil... Ve bütün güzel, bizi biz yapan değerlerimize daha güçlü biçimde sahip çıkabilmeliydik...Dilimize, tarihimize, dinimize, geleneklerimize; güzel olan her şeye...21. Yüzyıl’da Türkiye’nin halleri, insanın içini acıtıyor.Ey büyük Atatürk!Bu rezilliklere bakıp, hala senin büyüklüğünü anlayamayan kafalar var bu ülkede...Sen ne kadar büyük bir adammışsın ve ne büyük bir güçle çağların ötesini görebilmişsin!Bunlar, kendi sapıklıklarına bakmayıp, bir de seni dini yönden değerlendirmeye ve akıl almaz imalarda bulunmaya çalışıyorlar...Nur içinde yat!İyi ki bu günleri görmedin.. - 10898028 10152915741722860 4153273633960788468 n

HOCAEFENDİ KONUŞMUŞ:
ALTI YAŞINDA ÇOCUK, EVLENEBİLİRMİŞ…
Tövbe, tövbe…
Milletin artık dinini de ellerinden almaya niyetli galiba bunlar…
Kulaklarıma inanamadım:
Önce gazetede okudum, sonra haberlere düşen görüntüleri izledim.
Altı yaşında bir kız çocuğu ile, 25 yaşındaki bir erkek, evlenebilir, nikah yapabilirmiş.
Bunun tersi de olurmuş:
25 yaşındaki bir kızla, altı yaşındaki bir erkek evlenebilirmiş…
Sosyal Doku Başkanı söylemiş bu sözleri…
Bu nasıl mantık, nasıl zihniyet ve nasıl ahlak, anlamak mümkün değil…
Neyin kafasını yaşıyor bunlar; ne yapmaya çalışıyorlar; bilemem.
Ancak o kadar tuhaf şeyler duyuyor ve işitiyoruz ki ardı ardına; bütün bunlara referans olarak da din gösteriliyor…
Altı yaşında bir kız çocuğu ya da erkek çocuğu, karşı cinsten 25 yaşında bir erkekle evlenebilirmiş ha?
Buna, dini konularda uzmanlar ne diyebilir, bilemem…
Ancak derhal bu konu enine boyuna ele alınmalı; başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere, bu sözlerin aslını, astarını bir güzel araştırmalı ve milletin önüne durumu gayet net biçimde koymalıdır…
Ne demek bu sözler?
Biri diyordu, hamile kadınlar sokağa çıkmasın; ardından ekliyordu; “kanatlısı, kanatsızı”…
O yetmedi, şimdi de başkası ve daha niceleri:
Anımsayalım:
Çalışan kadın fuhşa davetiye çıkarırmış; kadınların internette resim paylaşması günahmış, çünkü internette cinler varmış…
Ya şuna ne demeli?
Televizyonda diyelim ki bir erkek sunucu var; bir kadın ona bakabilirmiş… Nasılsa erkek kadını görmüyor… Ancak tersi bir durumda, yani kadın sunucuysa ve erkek onu izliyorsa… İşte bu olmazmış…
Dinen günahmış bu durum.
Niçin?
Erkek etkilenir, bir hararet basar, aklına hayaline olur olmaz şeyler gelirmiş…
Erkek kadından elektrik alır, transa girermiş yani…
Buna referans kaynaklarında “göz afeti” deniyor…
Daha başka afetler de var aslında:
El afeti; haram bir şeye dokunursan…
Ses afeti; haram bir şeyi dinlersen…
Allahım, sen aklımızı koru!
Altı yaşındaki bir sabinin, kız olsun erkek olsun, karşı cinsten 25 yaşındaki biriyle evlenmesini söyleyen kişi bunu nasıl aklına getirebilir?
Nasıl bunu kafasında kurgular? Nasıl bir akıl zeminine oturtur? Bir de yetmez, bunu aleni olarak açıklar?
Hem de din adına…
Tek tek kimi olgulardan bunu söylüyor olsa bile; genel anlamda din güzel ahlaktır dediğimiz bir inançlar dizgesiyle bunu nasıl yan yana koyabilir?
Bu dine de hakaret değil mi?
Bu nasıl iş?
Nasıl vicdan?
Nasıl ahlak?
Nasıl bir kafa?
Ve bu tür sapıkça yorumları nasıl rahatça yaptıklarını sorduğumuzda da; demokratik bir ortamda herkesin rahatça konuşabileceğini, bunun demokratik bir hak olduğunu söylüyorlar.
İyi de bu kafa demokrasiyi yaratamayacağı gibi, yaşatamaz da…
Demokrasi bu kafada olanlara kaldıysa vay halimize!
Eğer bu söylenen dinse, dinin kendi bile sorgulanabilir…
Böyle bir şey olabilir mi?
Kimsenin milletin yerleşmiş değerleriyle oynamaya hakkı yoktur…
Hep diyordum:
Din, din bezirganları ve yobazlarının eline bırakılamayacak kadar değerlidir…
Derhal gerçek din uzmanları bu konuda milleti rahatlatacak bir açıklama yapmalıdırlar…
Benden uyarması:
Bu laflar böyle gelişi güzel söylendiğinde; birileri çıkar da, bu tür bir ahlaksızlık ve sapıklığa yönelirse…
Sonra da dönüp:
“Kime ne? Bu benim dinimin bir kuralı… Dinimi yaşıyorum, kimseyi ilgilendirmez!” derse!
Ardından da çıkıp; yine laik yasalara ve yargıçlara inanmadığını söylerse; ne diyeceğiz?
Ne diyeceksiniz?
Zaten, kafasına esen, ben şu mahkemeyi tanımıyorum; taraflı olduğunu düşünüyorum deyip durmuyor mu?
Pes…
Vallahi pes…
Bu rezilliklere bakıp, kendi insanlığımdan utanmaya başladım…
Bu kirlenmek bile değil; salya sümük yerlerde sürünmek…
Çünkü biliyorum, din bu değil…
O ulvi, akılcı-bilimci bir değerler bütünü…
İnsanımız dindardır ve onun değerler dünyasında bu değerler derin anlamlar içerir…
Anadolu insanının saflığıyla o değerler bütünleştiğinde, dünyanın en namuslu, onurlu ve samimi olarak dindar insan ortaya çıkmıştır…
Onda temiz ahlak, yardımseverlik; yurt birlik ve bütünlüğü, acımak duygusu olabildiğince geniş ve yaygındır.
Ya bu ne?
Bizim inandığımız dinle bunun ne ilgisi var?
İslamiyet altı yaşındaki kız çocuklarını diri diri gömülmekten kurtardı; sen bin kez daha diri diri gömülmek olan bir felaketin içine atıyorsun sabi sübyanı…
Bunun insanlık neresinde, din neresinde?
Bırak, din adına konuştuğun yeter de; bari artık dini de kirletme…
Oysa bu sapkın yozluklara düşmemeliydik biz; bunu bu milletin hak etmediğini düşünüyorum.
Uzayda, öteki uluslarla yarışıyor olmamız gerekirdi…
Ahlakta, bilimde, akılda çok daha ileri gitmeliydik…
Kardeşlik türküleri yeşertebilmeliydik bu ülkede; ayrılık tohumları değil… Ve bütün güzel, bizi biz yapan değerlerimize daha güçlü biçimde sahip çıkabilmeliydik…
Dilimize, tarihimize, dinimize, geleneklerimize; güzel olan her şeye…
21. Yüzyıl’da Türkiye’nin halleri, insanın içini acıtıyor.
Ey büyük Atatürk!
Bu rezilliklere bakıp, hala senin büyüklüğünü anlayamayan kafalar var bu ülkede…
Sen ne kadar büyük bir adammışsın ve ne büyük bir güçle çağların ötesini görebilmişsin!
Bunlar, kendi sapıklıklarına bakmayıp, bir de seni dini yönden değerlendirmeye ve akıl almaz imalarda bulunmaya çalışıyorlar…
Nur içinde yat!
İyi ki bu günleri görmedin..

Okumaya devam et  PROF. DR. KEMAL ARI: CUMHURİYETİN KAZANIMLARI (?)

Kemal ARI


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir