MEHMET SUKRU GUZEL:Ermeni Soykırımı Tarihsel Bir Gerçektir İddiasının Hıristiyan Teolojisinde ki Kökeni Üzerine Bazı Sorular

Not 1 - ermeni cete adapazari 1915

Giriş Öncesi Sözde Ermeni Soykırım İddiası “İspatlanmış Tarihi Bir Gerçektir” Cümlesi ile Yaratılmaya Çalışılan Hukuk Üzerine Notlar; MEHMET SUKRU GUZEL

Not 1

Askeri zorunluluk doktrini çerçevesinde savaş sırasında sivillerin güvenliği amacı ile yapılan toplu nüfus hareketleri askeri işgali gerçekleştiren ülke açısından bile bir hak olarak 12 Ağustos 1949 tarihli Cenevre Sözleşmelerinin 4 numaralı Harp Zamanında Sivillerin Korunmasına ilişkin Sözleşmenin 49.maddesinin 2. Paragrafında yer almaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun Ermenilere yönelik nüfus hareketi kararı makale yazarı tarafından 5.kol faaliyeti çerçevesinde faaliyet gösteren Ermeni devlet dışı silahlı grupların gerçekleştirdiği Türk katliamları, cephe gerisi savaş ve isyanlara karşı tüm Osmanlı nüfusunu korumak adına askeri zorunluluk doktrini çerçevesinde alındığı kabul etmektedir.

1.Dünya Savaşı sırasında, askeri zorunluluk doktrini sebebi ile ilk toplu nüfus hareketini gerçekleştiren ilk ülke Rusya’dır. İlerleyen Alman ordularına karşı özellikle hiçbir silahlı isyan ve başkaldırı gerçekleştirmedikleri halde sadece düşman ile işbirliği yapacakları şüphesi ile cephe hattının 50 km içerisinde yaşayan Rus Yahudiler, Çar 1.Nicolas’ın emri ile yaşadıkları yerleri terk etmeye zorlanmış ve savaş cephesinin uzağına gönderilmişlerdir. Yaklaşık 600.000 Rus Yahudi’si, Rusya tarafından toplu olarak ülkenin iç kısımlarına tahliyesine karar vermiştir.  1.Dünya Savaşı sırasında, toplu nüfus hareketine bir etnik ve dini kimliğe dayalı olarak ilk Rusya tarafından gerçekleştirmiş olduğunun hatırlanması gerekmektedir.  

1.Dünya Savaşı öncesinde varlığını sürdüren Ermeni devlet dışı silahlı grupların silahlı eylemleri incelenmeden, Ermeni nüfus hareketlerine herhangi bir ad koymak ve Ermeni devlet dışı silahlı grupların varlığından hiç bahsetmemek,  makalenin yazarı tarafından bilimsel kabul edilmemekte ve ırkçı bir yaklaşım olarak kabul edilmekte ve bu temelde yaratılan tarih yazılımının da ırk ve din ayrımcılığı temelinde oluşturulduğunu dile getirilmektedir.

Not 2

Makalenin yazarı, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin 26 Şubat 2007 tarihli kararında belirtildiği şekli ile Srebrenica ‘da “ Bosna Sırp Ordusu” tarafından gerçekleştirilen Boşnak Katliamın soykırım olarak tanınmasında, Sırbistan’ın soykırımı engellemediği için suçlu bulunduğunu hatırlatmaktadır. Bu temelde Ermeni devlet dışı silahlı grupların 1.Dünya Savaşı sırasında gerçekleştirdiği Türk katliam ve soykırımlarının, İtilaf devletlerince kendi askeri amaçlarına erişebilmek için desteklendiğini tekrar hatırlatmaktadır. Ermeni devlet dışı silahla grupların gerçekleştirmiş olduğu eylemlerden sebebi ile Osmanlı yetkililerinin tüm nüfusu korumak adına gerçekleştirmiş olduğu nüfus hareketleri askeri zorunluluk doktrini çerçevesinde değerlendirmektedir.

Eğer 1.Dünya Savaşı sırasında yaşanan acılarda eğer Soykırım Sözleşmesi geriye doğru geçerliliği kabul edilecek ise, Ermeni devlet dışı silahlı grupların gerçekleştirmiş olduğu Türk Soykırımı ve bu soykırım sırasında Ermeni devlet dışı silahlı gruplara maddi ve manevi destek veren İtilaf devletlerin de soykırım sözleşmesinin 3. Maddesinin C Fıkrasında belirtildiği şekilde Türklere karşı Ermeni devlet dışı silahlı gruplar tarafından gerçekleştirilen soykırım için, “soykırımda bulunulmasını doğrudan ve aleni surette kışkırtmak  “ suçunu işlemiş olduklarını makale yazarı tarafından kabul edilmektedir. İtilaf devletlerinin Ermeni ve Türklerin hayatlarını kaybetmelerin deki hukuki sorumluluğu ayrı bir çalışma olarak gerçekleştirilecektir.

Not 3

Makale yazarı açısından, Yahudilere Nazi Almanya’sı ve işbirlikçi devletler tarafından gerçekleştirilen Holokost ile sözde Ermeni soykırımı için “ gerçekleştiği ispatlanmış tarihsel gerçek” tanımının beraber kullanmanın tam karşılığı, hiçbir savaş suçu işlememiş, eline hiçbir zaman silah almamış olan Avrupa’da yaşayan sivil Yahudi nüfusu, devlet dışı silahlı gruplar kurarak, katliamlar gerçekleştirmek, cephe gerisinde savaş suçu işlemek ve yaşadıkları ülkelerde silahlı isyan gerçekleştirmek iftirasını atmak olarak kabul etmektedir. Yahudilere karşı gerçekleştirilen Holokost ile askeri zorunluluk sebebi ile gerçekleştirilen Ermeni nüfus hareketinden ve savaş sırasında Ermeni devlet dışı silahlı grupların gerçekleştirdiği isyan sebebi ile meydana gelen iç savaş ortamında ki acılar ile  bir olarak kabul etmek,  tarihi değiştirmek suçu kapsamına girmektedir.

Okumaya devam et  Siyasi eşitliğe Rum tepkisi (3)

 

Giriş

“Yanılmazlık” (infallibility) kavramı, kilise ve devlet otoritesi kadar eski bir kavramdır. Genel anlamda acizlik ve hataya karşı muafiyeti ifade ederken özel manada teolojik kullanımda ise Hıristiyan kilisesinin iman ve ahlakla ilgili konulardaki belirli dogmatik öğretilerde ilahi bir yardım tarafından özel bir yetkiyle hataya karşı sorumlu olmaktan korunmasıdır.[1]

Yanılmazlık kavramı bozulmamışlık (indefectibility) ve hataya düşmeme (innerancy) ile eş anlamlı olarak görülmekle birlikte yalnızca hata yapmamayı değil daha ileriye gidildiğinde hataya düşme ihtimalinden dahi uzak olmayı ifade eder. [2]

“Kilise Yanılmazlığı” Doğu Ortodoks kiliseleri tarafından kabul edilen bir kavramdır ancak Ortodokslar kilise yanılmazlığının gerektirdiği durumlar onlarda açık değildir.[3]

Kilisenin yanılmazlığı kavramı dini konular da asla yanılmaz olarak kabul edilmektedir. Bir Kilisenin sunduğu nüfus istatistiklerinin” Kilisenin Yanılmazlığı” içerisinde değerlendirilmesi ise Ermeni Kilisesi’nin tarih içerisinde sunmuş olduğu birbiri ile çelişen nüfus istatistikleri açısından ve nüfus istatistiklerinin dini konumda olmaması sebebi ile “ Kilise Yanılmazlığı” içerisinde değerlendirilmemesi gerekmektedir.

Buna rağmen sözde Ermeni Soykırımı iddialarının maddi temelini ise Ermeni Patrikhanesi’nin sunmuş olduğu nüfus istatistikleri oluşturmakta ve bu nüfus istatistikleri tüm Dünya’ ya kutsal nüfus verileri olarak sunulmaktadır. Ermenistan’da herhangi bir tarihçi Ermeni nüfusu konusunu sorgulayamamaktadır. Bu Ermeni Patrikhanesi istatistiklerinin kutsallığını sorgulamak olarak görülmekte ve Kilisenin kutsallığa yapılmış bir hakaret olarak algılanmaktadır.

1912 Ermeni Kilisesi Ermeni Nüfus İstatistikleri

Ermeni Patrikhanesi’nin iddia etmiş olduğu Osmanlı İmparatorluğu içerisinde yaşayan toplam Ermeni nüfusunun sayısı 1912 yılı itibari ile 2.026.000 kişidir. Bugün Batı Ermenistan olarak yayılmacı Ermeniler tarafından hak iddia ettikleri Türkiye’nin doğusunda yer alan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun eski 6 vilayeti için 1.403.000 rakamı verilir iken, Anadolu’nun diğer bölgelerinde yaşayan Ermeni rakamı 440.000, İstanbul ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa topraklarında yaşayan Ermeni nüfus için 183.000 toplamında 2.026.000 rakamı öne sürülmüştür. [4]

Osmanlı 1914 nüfus istatistikleri ise Gregoryen Ermeni sayısı 1.161.169, Katolik Ermeni sayısı 67.838 içinde Ermenilerin de olduğu Protestan Hristiyan nüfus ise 65 844 kişidir. Protestan Ermeniler hariç Gregoryen ve Katolik Ermeni nüfus 1914 yılı itibari ile Osmanlı İmparatorluğu’nda 1.229.007 kişidir. [5]

Ermeni Patrikhanesi’nin iddia etmiş olduğu 1912 Ermeni nüfusu ile Osmanlı 1914 istatistiklerinde belirtilen Ermeni nüfusu arasında 796.993 kişi fark bulunmaktadır.

Osmanlı nüfus istatistikleri ile Ermeni Patrikhanesi nüfus verileri arasında ki fark ise Dünya’ya öldürülmüş Ermeniler olarak sunulmaktadır.

1914 Yılı Osmanlı Nüfus İstatistiği

1914 yılı Osmanlı nüfusunun kaynağı, Dâhiliye Nezareti (İçişleri Bakanlığı) Sicil-i Nüfus İdare-i Umumiyyesi tarafından neşredilmiş olan, “Memalik-i Osmaniye’nin 1330 Senesi Nüfus İstatistiki ( Osmanlı Memleketlerinin 1914 Senesi Nüfus İstatistiki) “ adlı kitapçıktır. Kitapçık, İstanbul’un İngiliz ve Fransız kuvvetlerince işgal altında tutulduğu bir zamanda, Hicri 1336 ( Miladi 1920 ) senesinde yayımlanmıştır.

İstatistik, Hicri 1321 (Miladi 1905/1906) senesinde yapılan nüfus sayım ve kaydına dayanmaktadır. Osmanlı Devleti’nin yapmış olduğu en son sayım, en düzenli kayıt sistemini de kurmuştu. Günümüze kadar devam eden nüfus kütüklerinin temelinin atıldığı bu sisteme göre; her kazada sayım sona erince mahalle ve köylerin erkek ve kadın nüfusunu gösterir bir istatistik cetveli tanzim edilmişti. Bu istatistik cetveli, kaza meclisinin üyeleri tarafından kendi kişisel mühürleriyle mühürlendikten sonra vilayetler aracılığıyla Dâhiliye Nezaretine bağlı Nüfus İdare-i Umumiyyesi tarafından merkezde ki ana defterlere işlenmişti.

Sayım ve kayıt işlemleri bittikten sonra da nüfus takip işlemleri devam ediyordu. Kazalardaki nüfus memurları, her üç ayda bir periyodik olarak meydana gelen ölüm, doğum, yeni kayıtlar ve nakilleri gösteren bir cetvel düzenleyerek vilayet nüfus idareleri vasıtasıyla İstanbul’a göndermekteydiler. İstanbul’da bu bilgiler, 1321 sayımının sonuçlarının işlendiği ana defterlere düzenli olarak aktarılmaktaydı.[6]

Okumaya devam et  Niyetini açıkça söyledi: “Haçlı’nın ülkenizi işgal etmesi çok tehlikeli değildir”

1.Dünya Savaşı’nın başlaması ile birlikte 3 aylık periyodik bilgilerin yenilenmesi gerçekleştirilememiştir. Öte yandan en son güncelleştirilmiş hali ile 1914 Osmanlı nüfus istatistiklerinin güvenirliği açısından göz önünde bulundurulucak en önemli husus “basım tarihi” noktasındadır. 1920 senesinde yani İstanbul’un İtilaf kuvvetleri tarafından işgal altında bulunduğu bir tarihte yayımlanmış olması, Batılılar tarafından yapılacak itirazlara mahal bırakmayacak bir durumdur. [7]

Osmanlı kayıtlarındaki nüfus kaçakları ve eksik sayımlar, daha çok Müslüman halk arasında oluyordu. Hristiyanlar, bir takım özerklik ve hak talepleri nedeniyle, bilinçli olarak sayılarını fazla gösterme çabası içindeydiler. En son sayımda uygulanan nizamname hükmüne göre (68.Madde) sayım memurları görevlilerini gayrimüslim halkın bulunduğu beldelerde görevlerini, papaz veya hahamın huzurunda yapıyorlardı. Sayım sonunda da kayıtların bir kopyasını yine aynı ruhani liderlere teslim etmekle yükümlüydü. [8]

1878 Berlin Kongresi’nden 1912 Yılına Ermeni Kilisesi Ermeni Nüfus İddiaları

1878 Berlin Kongresi’nde Ermenilerin yaşadığı Osmanlı vilayetlerinde reform yapılmasını şart koşan bir madde ( Madde 61 ) bulunmaktaydı.

Berlin Kongresi sırasında Ermeni Patrikhanesi adına eski Patrik Mkrtich Khrimian Ermeni Delegasyonu adına Ermeni nüfusuna iliskin ilk resmi istatistiklerini batılı devletlere sunmuş bulunmaktaydı. [9] Berlin Kongresi’ne sunulması ile birlikte Ermeni nüfus rakamları büyük bir anlaşmazlık doğurdu. Ermeni Patriği Nerces Varjabedian adına, kongreye sunulan istatistiklerde Osmanlı’nın 6 doğu vilayeti nüfus verileri olarak, Erzurum, Van, Bitlis için 1.150.000, Diyarbakır ve Harput için 180.000,  Sivas ve Kayseri için 670.000 toplamında Osmanlı’nın doğudaki 6 vilayet için 2.000.000 rakamı verilmişti. [10] Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan toplam Ermeni nüfus için ise 3 milyon rakamı getirilmişti.

Berlin Kongresi sonrasında, Berlin Antlaşması’nın 61.maddesinde belirtilen reformların yerine getirilmesi en başta Doğu Anadolu’daki vilayetlerde ki demografik ve etnik yapıları hakkında doğru bilgiye bağlı olduğu için dönemin İstanbul’da ki İngiliz Büyükelçisi  Goschen, doğu vilayetlerinde görev yapan birkaç becerikli İngiliz askeri görevlisinin “ Küçük Asya’da yaşayan faklı ahalilerin görece sayısal oranlarını ve çeşitli kişiler tarafından yapılmış istatistikleri değerlendirmek için mevcut araçları” karşılıklı görüşmek üzere İstanbul’a gelmesini istedi. [11]  Başkent İstanbul’a çağrılan İngiliz görevliler çeşitli zamanlarda kendi topladıkları istatistiklerin yardımıyla Osmanlı ve Ermeni Patriği tarafından ayrı ayrı verilen rakamları incelemişlerdi.

Öte yandan, İngiliz yetkililer Hıristiyan sayısını arttırmak ve Müslümanların sayısını az göstermek üzere hileli rakamlar veren Ermeni Patriği Nerce’i eleştirmekten geri durmadılar.[12]  Ermeni Patriği Van nüfusunun 252.500 Ermeni’den ve 150 bin Müslüman’dan oluştuğunu işaret ettiğini oysa Van’daki diğer Ermeni kaynaklarının, Ermeni ve Müslüman sayısını sırasıyla 138.559 ve 109.640 olduğunu gösteren bir liste temin ettiklerini yazmaktaydı. [13]

İngilizlerin 1896 yılında derlediği bir karşılaştırmada, altı doğu vilayetinin  (Van, Bitlis, Diyarbakır, Erzurum, Mamuretülaziz, Sivas) tahmini bölgede 697.598 gayrimüslüm ve 2.75 milyonun üstünde Müslüman bulunmaktaydı.  [14]

Ermeni Patrikhanesi bu sefer 1882 yılında yayımlamış olduğu istatistikte 6 doğu vilayeti için 1.630.00 rakamı vermiş, toplamında ise tüm Osmanlı İmparatorluğu için 2.660.000 Ermeni nüfus rakamını öne sürmüştür.  Ermeni Patrikhanesi’nin sunmuş olduğu Ermeni nüfusu, İngiliz tahmininden yaklaşık olarak 1 milyon kişi fazla yer almaktadır. [15]

Ermeni Patrikhanesi’nin 1912 yılı istatistiklerinde ise 6 doğu vilayeti için 1.018.000 Ermeni nüfus verilmiştir.  [16]  Toplamında tüm Osmanlı İmparatorluğu için ise 2.100.00 rakamı verilmiştir. [17]

Ermeni Patrikhanesi’nin 1882 nüfus istatistikleri ile 1912 yılı nüfus istatistikleri arasında 560.000 kişi azalma bulunmaktadır. 6 Doğu Vilayetinde 612 Ermeni 1912 istatistikinde daha az yer alırken, Kilikya diye adlandırdıkları bölgede 27 bin, geri kalan Osmanlı İmparatorluğu’nda ise  25 bin artış 1912 nüfus istatistiklerinde olmuştur. [18]

Okumaya devam et  Bahçeli’ye en büyük teşekkür AKP’den geldi

Son güncelleştirilmiş hali ile 1914 Osmanlı nüfus istatistikleri ise Osmanlı İmparatorluğu’nun 6 doğu vilayetinde sırası ise Bitlis’te 114.704, Diyarbakır’da 55.890, Erzurum’da 125.657, Mamuretülaziz’de 76.070, Sivas’ta 143.406, Van’da 67.792 olmak üzere toplamında ise 583.519 Ermeni yaşadığı tespit edilmiştir.

Sonuç Yerine Sorular

Sözde Ermeni Soykırım iddialarının maddi temelini nüfus verileri oluşturmaktadır,

1.Soru

Ermeni Patrikhanesi yani Ermeni Kilisesi nüfus verilerinin “ Kilisenin Yanılmazlığı” kavramı içerisinde değerlendirilip değerlendirilemeyeceğidir. Tarihsel geçmişi içerisinde Ermeni Patrikhanesi kendi nüfus istatistiklerini değiştirdiği bilinmektedir.

Ermeni Patrikhanesi’nin Osmanlı’nın doğu topraklarında bir devlet kurabilmek adına Ermeni nüfusunu fazla göstermiştir tezini öne sürmek, 1878 Berlin Kongresi sonrasında batılı devletlerin itirazları ile beraber düşünüldüğünde “Kilisenin Yanılmazlığı” ilkesinin Ermeni Patrikhanesi nüfus verilerinin, dini bir konu olmadığı ve dünyevi bir amaç taşıdığı için bir kutsal metin olmak özelliği bulunmamaktadır demek bugün “İnkarcı” olarak tanımlanarak, bazı ülkelerde suç olarak mı kabul edilmektedir?

2.Soru

Dünya’da ki Hıristiyan toplumlara, Ermeni Patrikhanesinin nüfus verilerini tartışmasız kabul etmek zorunluluğunu dayatmak  “Kilisenin Yanılmazlığı” teolojisinde mi dayanmaktadır?

3.Soru

Sözde Ermeni Soykırımı “ Tarihsel bir Tartışılamaz Gerçektir” hukuki kararının maddi temelin Ermeni Patrikhanesi nüfus istatistiklerinin oluşturması sebebi ile bu karar  “Laiklik” ilkesi ile birlikte nasıl değerlendirilmelidir?

4.Soru

Osmanlı İmparatorluğu’nun nüfus istatistiklerinin doğruluğunu tartışmaya bile açmadan baştan ret eden tarihçi ve hukukçuların ırk ve dini ayrımcılığı yaparak Birleşmiş Milletler ’in ilgili sözleşmeleri ve Antlaşması temelinde suç işlediklerini dile getirmek, doğru bir tespit midir?

5.Soru

İngilizlerin 1896 yılında derlediği bir karşılaştırmada, altı doğu vilayetinin de 697.598 gayrimüslim olduğunu iddia etmişti. Ermeni Patrikhanesi bu sefer 1882 yılında yayımlamış olduğu istatistikte 6 doğu vilayeti için 1.630.00 rakamı vermişti. 1882 Ermeni Patrikhanesi’nin sunmuş olduğu Ermeni nüfus istatistikleri, 1896 İngiliz tahmininden yaklaşık olarak 1 milyon kişi fazla yer almaktadır. 1912 yılında ise Ermeni Patrikhanesi aynı bölge için 1.018.000 rakamını vermiştir.

Türkiye’ye yapılan suçlama temelinde 1896 yılında Ermeni nüfus verilerini hazırlayan İngiliz görevliler bugün yaşasa idiler  “İnkarcı” olarak nitelendirmeyecekler mi idi?

6.Soru  

Ermeni Patrikhanesi’nin nüfus istatistikleri sebebi ile itibari (fiktif)  masa başında öldürülen bir Ermeni sanal nüfus vardır tespiti yapıla bilinir mi?

Mehmet Şükrü Güzel

USGAM İsviçre Temsilcisi

 


Kaynakça

1) Hatice Çiçek, “ Papa’nın Yanılmazlığı Sorunu ve Hans Küng’ün Yanızlmazlık Doktrinini Eleştirisi” On Dokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi 2010, s.23

2) Hatice Çiçek, s.24

3) Hatice Çiçek, s.60

4) Delegation de la Republique Armenienne, “ L’ Armenie et la question Armenienne,  avant, pendant et depuis la guerre”, H.Turabian Editeur, 1922, Paris, Ek 2, sayfa numarası belirtilmemiş.

5) Orhan Sakin, “Osmanlı’da Etnik Yapı ve 1914 Nüfusu”, Ekim Yayınları, İstanbul 2008, s.169

6) Orhan Sakin age., s.161-162

7) Orhan Sakin age., s.162

8) Orhan Sakin age., s. 165-166

9) Fuat Dündar, “Crime of Numbers: The Role of Statistics in the Armenian Question (1878-1918”, Transaction Publishers, New Jersey, 2010 s.11

10) Fuat Dundar age, s.13

11) Prof.Dr. Kemal Karpat, “ Osmanlı Nüfusu 1830 -1914”, Timaş Yayınları, İstanbul 2010,s.142

12) Prof Dr Kemal Karpat, age, s.144

13) Prof Dr Kemal Karpat, age, s.145

14) Prof Dr Kemal Karpat, age, s.149

15) Marcel Leart (Kirkor Zohrab), “ La Question Armenienne, A La Lumiere des Decuments”, Librarire Maritime et Colonile, Paris,1913, s.59

16) Marcel Leart (Kirkor Zohrab), age. , s.63

17) Marcel Leart (Kirkor Zohrab), age. , s.63

18) Marcel Leart (Kirkor Zohrab), age. , s.64


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir