Barış isteyen böyle bir açıklama yapar mı?..

NECDET BULUZ - necdet buluz

NECDET BULUZ

Terör örgütü PKK’nın ve onu yönetenlerin barıştan yana olduklarına inanmıyoruz. Yapılan açıklamalar, ortaya konulan eylemler de bunu zaten ortaya koyuyor. Dikkat edilecek olursa PKK ve destekçileri, sürekli olarak devleti tehdit ediyor. Güvenlik güçlerimizin görev yapmasını engelliyor. Bölgede adeta ayrı bir devlet gibi hareket ediyor.
Gençlik yapılanması ile kendi güvenlik güçlerini oluşturan, yol kesen, hendek kazan, kimlik kontrolü yapıp, vergi toplayan, kendi mahkemelerini kuran PKK’lılar şimdi yeni bir tehdit daha salladılar.
Cizre’de olaylarda yaralanan Musa Azma’nın hayatını yitirmesi üzerine bir açıklama yapan KCK ‘nin Gençlik yapılandırmasından sorumlu örgütü Komalen Ciwan (Gençlik Hareketi) ‘nin açıklamasında “Devletin polisi ve memuru artık Kürdistan’da yaşayamaz” denildi.
Dikkat edilecek olursa PKK’lılar artık bölge için doğrudan “Kürdistan” diyor. Devleti tanımadıklarını söylüyor. Bu topraklarda güvenlik güçlerini ve devletin memurlarını istemiyorlar.
Geçtiğimiz günlerde Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sezai İncesu, yaptığı açıklamada çok dikkat çeken bir iddiayı ortaya atmış ve PKK’nın para bastırdığını, Diyarbakır’da ev alıp satarken PKK’ya emlak vergisi ödendiğini öne sürmüştü.
Bizim anlayamadığımız, bizi yönetenlerin bu tür iddialar karşısında ses çıkarmamasıdır. Ortada böyle bir iddia yoksa Hükümet yetkilileri ortaya çıkıp açıklama yapmalıdır. Susmak, bu iddiaların doğruluğunu da göstermiş oluyor. Kafalar daha da karışıyor. Biz, her zaman bizi yönetenlerden yapılan açıklamaları bekliyoruz ve bunlara inanmak istiyoruz.
Bugünkü Hükümet ise bunlara ses çıkarmıyor. “Süreç zarar görmesin” denilerek yapılanlar ve söylenilenler görülmüyor, duyulmuyor. Böyle bir anlayış içinde bu sorunlar çözülebilir mi?
Fırat Haber Ajansı terör örgütü PKK’nın yayın organı olarak tanınıyor. Ajans’ta yer alan son açıklamada bakınız PKK yandaşları nasıl tehdit savuruyor:
“Yıllardır özgürlük hareketinin öncü gücü Kürt gençliğine dönük psikolojik, fiziki, sosyal ve kültürel kırım politikaları yürüten Türk devleti hareketimiz ve halkımız açısından önemli bir yere sahip olan Botan’ı adeta hedef tahtasına yerleştirmiştir. Cizre’de açık veren bu saldırılara karşı Kürt gençleri yine direnerek gerekli cevabı vermiştir. Silopi’deki eylemler de bu oyunların kabul görmeyeceğini devlete göstermiştir. Devletin polisi, askeri ve memuru hem halkımızı katledip hem de Kürdistan’da yaşayamaz. Yaşam hakkımızı bile elimizden almaya çalışan ve pervasızca saldıran bu güçlere karşı Kürdistan’da kimler yaşayabilir kimler yaşayamaz; göstermemiz, Kürt gençliğinin ve kadınının en temel görevidir. Bizler de Musa Azma yoldaşımız şahsında yapılan katliamın ve tüm katliamların hesabının sorulacağı sözünü veriyoruz. Musa yoldaşın hesabı da geliştirdiğimiz serhildan düzeyimizle sorulacaktır. Özgür Kürdistan’ı inşa ederek ve bu uğurda mücadele saflarına akarak Musa yoldaşımızın anısını yaşatabiliriz”
Şimdi sormak istiyoruz:
Barış isteyen müzakere masasına oturanlar karşı tarafa böylesine tehdit savurur mu? Böyle bir açıklama yapar mı? Bu açıklama ve tehditler, PKK ve yandaşlarının tutumunu, kafalarının içindekilerini, ne düşündüklerini, ne istediklerini çok açık biçimde ortaya koymuyor mu? Buna karşı nasıl sessiz kalınır?
HDP’li Selahattin Demirtaş da son açıklamasında “Geldiğimiz nokta artık bu mücadelede dananın kuyruğunun kopacağı noktadır. Dananın kuyruğu kopacaksa bugün, 100 yıl önceki gibi, kuyruk değil dana bizde kalacak” diyerek bu açıklamalara destek verdi. Devlete ve Hükümete meydan okumayı sürdürdü.
Böyle iyi niyet olur mu? Siz, milletle alay mı ediyorsunuz?
Ortada bir “çözüm süreci” varsa, bu sürecin sonunda dananın kuyruğunun Türk milletinin elinde kalacağı vurgulanıyor. Buna nasıl ses çıkarılmaz, bu açıklamalar sindirilebilir mi? Bu açıklamalar bile bunların gerçek niyetlerini açık biçimde ortaya koymuyor mu?
Kaldı ki, bunların Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Başbakan Davutoğlu’na ve Türk milletine karşı ortaya koydukları tavır ve söylemleri de kesinlikle kabul etmiyoruz, tepki gösteriyoruz. Bu tepkinin devletten gelmesini de bekliyoruz. Bu tehditlere ve hakaret dolu sözlere tepkisiz kalınabilir mi?
HDP’liler de ortamı gerecek açıklamalardan kaçınmıyor. Bunların da barış istediklerine, huzur içinde bir yaşamdan yana olduklarına inanmadığımızın altını çizelim.
Geçenlerde konu ile ilgili yazdığımız yazılarda zaten bu konulara enine boyuna değinmiştik. PKK ve yandaşlarının hızla silahlanması, isteklerinin yerine getirilmemesi halinde yeniden silahlı çatışmaların başlayabileceğini sizlerle paylaşmıştık. Çünkü bunları söyleyenler Kandil’deki örgütün elebaşlarıdır. PKK’nın siyasi uzantılarıdır. Artık “süreç zarar görmesin” anlayışından vaz geçme zamanı gelmedi mi?
[email protected]
[email protected]


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir