KESER DÖNER, SAP DÖNER, GÜN GELİR HESAP DÖNER…

Mustafa Kemal Atatürk

548137_10151134161784691_1877992985_n

Eşkıyaların, haramilerin, hırsızların eline düştük…

Adam çıkmış, “Bu milletin a… koyacağız” diyor.

Sanki ırzına geçilmeyen bir şey kalmış gibi…

Ülkenin Güneydoğusu bir avuç bölücü militanın egemenliğine geçti… Diledikleri gibi hareket ediyorlar. Haraç alıyorlar, yol kesiyorlar, kimlik soruyorlar…

Vatandaş evinden dışarı çıkamıyor, dükkânını açamıyor… Kurşun yağmuru altında kalan kadın evin duvarı yıkılarak kurtarılıyor…

Atatürk Cumhuriyeti yok oldu… Atatürk yok oldu… Laiklik yok oldu… Bayrak, İstiklal Marşı, Ant, ulusal günleri kutlama yasaklandı…

… AKP gençlik kolları başkanı “Gezi parkından sonra Anıtkabir’i de yıkarız elhamdülillah” diye tweet atıyor…

Yabancı devlet başkanlarının makam odalarına resimlerini astığı, ülkemizin kurucusu, kurtarıcısı o yüce adamla, yüce komutanla ne alıp veremediği var, anlayan beri gelsin… Ama APO’ya söz yok…

Sadece Cumhuriyete değil, onlar doğaya, ormanlara, kurda kuşa, börtü böceğe de düşman… “Onlar vatana düşman…”

Termik santral yapma gerekçesi ile asırlık 6 bin zeytin ağacı buldozerlerle söküldü, buna karşı çıkan köylüler dövüldü, yerlerde sürüklendi, içlerinde gaz kapsülleri ile başından ağır yaralananlar oldu, yaşlı başlı kadınlar, ters kelepçe takılıp saatlerce barakalarda bekletildi…

Danıştay yürütmeyi durdurma kararı verince de “PARDON” dediler… Olan 6 bin zeytin ağacına ve yerlerde sürüklenen, dövülen, kafası kırılan teyzelere, amcalara, dedelere, ninelere oldu…

Yüzlerce yurtseveri düzmece belgelerle Ergenekon Davası adı altında yargıladılar, zindanlara attılar, yaşamlarını, güneşlerini çaldılar… Kararttılar… Tutuklular arasında bakımsızlıktan, tedavisizlikten ölenler oldu, yapılan suçlamaları onuruna yediremeyip, intihar edenler oldu…

Ergenekon Kasası olarak hapse attıkları Kuddisi Okkır acılar içerisinde can verince, eşi, cenazeyi kaldırabilmek için kullanacağı parayı bankadan faizi ile çekmek zorunda kaldı…

Avukatların, tutukluların “CD’ler, belgeler, tanıklar sahte” itirazlarını davanın yargıçları, savcıları, zamanın yöneticileri duymazdan, görmezden geldiler, CD inceleme taleplerini geri çevirdiler…

Sonunda Anayasa Mahkemesinin yargılamada “Hak ihlali var” kararı üzerine mahkemeler tahliye kararları vermeye başladı… Esirler serbest bırakıldı…

Şimdi en yetkili ağızlar, uzmanlar CD’lerin tertip olduğunu söylüyorlar… Ve iktidar, suçu “Paralel Devlet” üzerine atarak, “Ergenekon davası bir Kumpasmış meğer, PARDON” dedi. Ama olan zindanlarda harcanan ömürlere, pisipisine ölenlere, intihar edenlere oldu…

Bugün yurdumuzda iki düşünce, iki anlayış, iki karakter, iki insan tipi karşı karşıya gelmiştir. İki grup çarpışmaktadır, kıran kırana bir mücadele verilmektedir.

Birinci grupta, yalanla dolanla, aldatmaca ile servetine servet katanlar; emperyalizmle, çağ dışı, feodal kalıntılarla, tarikatlarla, tekkelerle, cemaatlerle sıkı işbirliği içerisinde olanlar var… İkinci grupta ise bu gidişe “DUR” diyenler… Bu Ortaçağ yürüyüşünü engellemek isteyenler…

Bir de bu iki grubun dışında bir grup daha var ki, onlar da “Soyuyorsa beni soyuyor, size ne?” Ya da ben onun “G… nün kılı olayım ” diyen, içinde vatan, millet kaygısı taşımayan, sömürülmeyi, ezilmeyi doğal karşılayan, hırsızlığa, yalana, talana karşı duyarsız tavırlar sergileyen kesim var…

İşte AKP’nin KAN KAYNAĞI, CAN KAYNAĞI, GEÇİM KAYNAĞI, onun ayakta kalmasını ve iktidar olmasını sağlayan guruptur bu ve sayıları da azımsanmayacak kadar çoktur… AKP bu topluluğu sadaka ekonomisiyle “sosyal yardım” adı altında kendisine bağlamaktadır.

Türkiye’de şu anda 3 milyon 96 bin 409 ev, yani yaklaşık 13 milyon kişi düzenli nakit yardımı almaktadır ve bu yardımın tutarı aylık 600 Türk Lirasıdır… Aile reisi çalışsın, çalışmasın bu para ona saatinde, dakikasında ödenmektedir…

Geçenlerde Güneydoğuda, Bir toplantıda köylü vatandaşlarımızla AKP’ye verilen oylar üzerinde söyleşiyorduk. Onlara, “Hem şikâyet ediyorsunuz, hem de açlığı, sefaleti, işsizliği yaratan AKP’yi, her seçimde tekrar tekrar iktidar yapıyorsunuz, bu nasıl oluyor?” dedim.

“Valla Ağabey” dedi birisi, “Gökten İsa ile Musa inse, bu adama oy vermeyin dese, bunlar gene verir…” Peki, “Neden?” diye sordum. “Çünkü Tayyip yaşlıyı, hastayı, sakatı, deliyi, raporluyu maaşa bağladı. Çalışmadan, sırtüstü yatıp para alıyorlar ve Allah ondan razı olsun diyorlar. Hayatı boyunca eline üç kuruş para geçmemiş bir adama bedava maaş bağlanırsa, kime oy verir, söyler misin?” dedi. Bu söyleşinin ayrıntılarını başka bir yazıya bırakmak üzere şimdi grupların niteliğini kaldığımız yerden anlatmaya devam edelim…

Birinci gruptakilerin tek hedefi vardır: Daha çok zengin olmak, daha çok büyümek ve bu işleri yaparken de kendilerine karşı koymayacak, koyamayacak, her yaptığını onaylayacak bir insan sürüsü yaratmak… Kendisine her durumda biat edecek bir “Kul”lar ordusu yaratmak…

Vatan, millet, çağdaş insan yetiştirme onların umurunda değildir… Vatanın bölünmesi ya da sömürgeciler tarafından işgal edilmesi, ordularının dağıtılması da umurunda değildir. Böyle bir ortamın yaratılması aslında onun işine de gelmektedir, çünkü ona karşı çıkacak, onunla mücadele edecek güç kalmayınca, o daha serbest hareket edecektir… Daha çok sömürecek, daha çok semirecektir…

Onun kitleler üzerindeki en büyük silahı ise inançtır, din sömürüsüdür, sadakadır… Bilim, akıl yolunda yürüyen, düşünen, gerçeği arayan insan onun için en büyük tehlike, en büyük engeldir…

Bu nedenle bu gruptaki insanlar, eğitimde AKILDAN önce İNANCI çocukların belleğine, beynine yerleştirmeye çalışırlar… Modern, çağdaş eğitimden öcüden korkar gibi korkarlar… Vatan, millet, milliyetçilik, tam bağımsızlık, özgürlük düşüncelerinden öcüden korkar gibi korkarlar.

İşte bu nedenle “Ülkemizin bağımsızlığını” savunan ve ABD askerinin başına çuval geçiren gençlere 10 yıl hapis cezası istenirken, Gezi direnişlerinde Ethem Sarısülük’ü 3 metre mesafeden vuran polise 7 yıl 9 ay ceza verilir ve ayakkabı kutularına milyarlar gizleyenler serbest bırakılır. Üstüne üstlük bir de el koydukları paraları, altınları faizleri ile birlikte iade ederler…

Günümüzde hırsızlarla, hırsızlığı engellemek isteyenler karşı karşıya gelmiştir bugün. Namuslularla namussuzlar, vatanseverlerle vatansızlar, tam bağımsızlık yanlıları ile mandacılar, demokratlarla faşistler karşı karşıya gelmiştir…

Vahdettinlerle Atatürkler, Kubilaylarla Derviş Mehmetler karşı karşıya gelmiştir.

SEVGİLİ YURDUMUZDA KARANLIKLA, AYDINLIK KARŞI KARŞIYA GELMİŞTİR…

Karanlık, aydınlığı sadece ve sadece “DARBEYE TEŞEBBÜS VE ÇETE KURMA” HAYALİ SUÇLAMASI VE HAKARET ETME” gerekçesiyle mahkemeye sevk etmektedir… Ergenekon Çetesinin (!) henüz adresleri, yöneticileri bile saptanamamıştır…

AKP iktidarı boyunca yargılanan, dört duvar arasına atılan yurtseverlerden bir tekinin hırsızlıkla, yolsuzlukla suçlandığı görülmemiştir…

Ama her karanlığın bir aydınlığı, her gecenin bir sabahı, her Bolu beyinin bir Köroğlu’su, her Vahdettin’in bir Atatürk’ü vardır…

“BİR GÜN MUTLAKA” Keser dönecek, sap dönecek, gün gelecek hesap dönecektir…

([email protected])


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir