AVRUPA BİRLİĞİ, RUSYA VE TÜRKİYE

22.12.2014 - ab turkiye

 

 

Almanya Dışişleri Bakanı F.W. Steinmeier,Der Spiegel’e petrolün ucuzlaması ve Ruble’nin değer kaybının çok derin bir ekonomik krize neden olacağını söylüyor, “Durumun iyice kontrolden çıkmış olması bizim yararımıza değildir” diyor.
Başbakan A.Merkel ise Hristiyan Sosyal Birliği Nürnberg/Genel Kurulu’nda Avrupa’daki ekonomik krizin AB ile ABD arasında Ticaret ve Yatırımlar Ortaklığı Transatlantik Anlaşması imzalanmasıyla çözülebileceğini söylüyor…
*
O sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan Anadolu Aslanları İşadamları Derneği Genel Kurulu’nda,Rusya Devlet Başkanı V.Putin’in 1 Aralık’ta Ankara’ya yaptığı bir günlük ziyarete değinirken, “Ortadoğu’nun tüm zenginliklerini sömürdüler. Putin’le imza atmamızdan da rahatsız oldular. Kusura bakmasınlar irademiz kimsenin ipoteği altında değil” diyor…
Bir süre sonra Putin yıllık basın toplantısında, Rusya’ya uygulanan yaptırımlara karşı Türkiye’den istediği destekle ilgili olarak,”Ankara’da bulunduğum esnada,’Sayın Cumhurbaşkanı, isterseniz bazı hususlar konusunda açıklama yapmayalım. Bizde bir tabir vardır: ‘ Kazları kızdırmayalım, yarın bu tarafa uçmazlar ‘ dedim. Ancak Erdoğan, sağlam duruşu olan bir lider… Suskun kalamadı. Kendisine bir kez daha, ‘Gelin bazı hususları açıklamayalım’ dedim. Biraz düşündükten sonra, ‘Hayır, açıklayalım’ dedi. Kendileri ‘Bizim saklayacak hiçbir şeyimiz yok’ demiştir” diyor.*
Pekalâ, yeni bir soğuk savaşın yaşanmakta olduğu bu süreçte bunlar ne anlama geliyor?

*
Ukrayna kriziyle başlayan süreçte AB bazı üyelerle anlaşmazlığa rağmen, Almanya’nın sorumluluğunu üstlendiği ortak tavırla,Rusya’ya sınırlandırdığı ekonomik ilişkileri 2015′ te de artarak sürdüreceği anlaşılmıştır.
Almanya bu sorumluluğunu, işte Dışişleri Bakanı F.W. Steinmeier’in “Durumun iyice kontrolden çıkmış olması bizim yararımıza değildir” ifadesi doğrultusunda ekonomik çıkarları pahasına fakat uzun süredir unutulmuş olan jeopolitik gerçekleri çerçevesinde göze alıyor.

*
Birincisi;Almanya 2008’de ABD’de başlayan ve Euro bölgesine atlayan ekonomik krizde, Avrupa’nın liderliğini başarıyla yaparken, Fransa’yı ikinci plana düşürmüştür.
Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansının karıştığı dinleme skandalında da liderliğini ABD karşısında pekiştirirken, kendini vazgeçilmez yaparken, Fransa Avrupa’nın ikincisi olmayı ve Almanya’ya eşlik etmeyi sorunsuz benimsemiştir.

*
İkincisi; Almanya Avrupa’nın lideri olarak V.Putin’in Devlet Başkanı olmasıyla birlikte Rusya’nın Avrupalılaşmasına ilişkin tükenen umutlarını,
1967’de Sosyal Demokratların lideri ve Başbakan W.Brandt’ın yürürlüğe koyduğu, Sovyetler Birliği ile doğrudan ilişki kurulması, Varşova Paktı ülkeleri ile ilişkilerin normalleştirilmesine dayanan “Ostpolitik” asını terkederek, yerine jeopolitik çıkarlarının ve ahlaki prensiplerin yönlendirdiği yeni bir siyasete yönlenerek dindiriyor.

*
Üçüncüsü; Bu siyasette Almanya Rusya’yı Kırım’ı ilhakı ve Doğu Ukrayna’daki uygulamaları nedeniyle  Avrupa Barış’ını ihlal etmekle suçluyor.
Bu yüzden “Avrupa Barışı” için 1939’da Sovyetler Birliği ile imzaladığı, temeli doğu sınırını sağlamlaştırmak üzere Polonya’yı işgal ederek olası bir Sovyet müdahalesini engellemek, buna mukabil Sovyetler Birliğinin Almanya’nın Çekoslavakya’yı işgali üzerine batı sınırını garanti altına almak istemesine dayanan “Molotov-Ribbentrop Saldırmazlık Anlaşması” çerçevesinde, Almanya’nın Polonya’ya girmesi ve II.Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Polonya ve Baltık ülkelerine yaşattığı ağır sendromu bir kez daha yaşatmama çabasını gösteriyor.
Bu yüzden Rusya’dan hem çekinen,hem düşmanlık besleyen Polonya ve Baltık ülkelerinin çıkarlarını ön plana alıyor.
Elbette bu ülkelerin bölgesinde, Moldova, Gürcistan, Kafkasya’da ve Orta Asya’ da da Rusya ile rekabet etmek zorunluluğunu saklıyor.

*
Bütün bunlar Batı’nın Rusya ile ya da Rusya’nın Batı ile tam bir cepheleşmesi anlamına gelmiyor ama süren işbirlikleri ve zıtlaşmalar,
Ya da karşılıklı sürdürülen diyalog ve Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlar, uluslararası ilişkilerde çok zorlu geçecek yeni bir sürece işaret ediyor…

*
Rusya, ABD ve AB’nin ekonomik ilişkilerini sınırlaması, Japonya’nın stratejik bağ kurma fikrinden vazgeçmesiyle karşı karşıyadır.
Amerikan firmalarının Rus petrol ve doğalgaz tedarikçisi şirketlere finansal destek sağlaması yasaklanmış, Japonya ülkesinde faaliyet gösteren Rus doğalgaz ve petrol firmalarının varlıklarını dondurmuştur.
AB Rus gazını Karadeniz üzerinden Avrupa’ya taşımayı hedefleyen Güney Akım projesini askıya almış, petrolün ucuzlatılmasıyla Ruble’nin değer kaybetmesi Rusya’da enflasyona ve uzun vadeli resesyona yol açıyor…

*
Bu yüzden Rusya Devlet Başkanı Putin, Ankara ziyaretinde bir karşı atak geliştiriyor.
Türkiye’ye teklif ettiği plana göre, Gazprom şirketi hem Ukrayna’daki doğalgaz dağıtım merkezini by-pass eden,hem de iptal edilen Güney Akım’ın yerine Türkiye topraklarından geçerek Avrupa’ya ulaşacak bir hat inşa etmeyi  öngörmektedir.
Rusya, Ukrayna ile yaptığı anlaşmanın 2020’de sona ermesinin ardından Avrupa’ya sevkiyatını, Mavi Akım’a paralel bir şekilde Karadeniz’in altından geçerek Türkiye’nin kuzeybatısından Yunanistan sınırına ulaşması ve burada kurulacak bir doğalgaz dağıtım merkezi vasıtasıyla gerçekleştirmeyi öneriyor.

*
Başkan Putin, Ankara önerisini Moskova’da  detaylandırıyor.
Türkiye ile ilişkilerde Almanya ve Fransa arasındaki işbirliğini örnek gösteriyor ve bu modelin referans olarak alınabileceğine dikkat çekiyor.
Rusya, Batı’nın ekonomik,siyasi ve askeri ağır yaptırımlarıyla bunaldığı bu dönemde;

*
Birincisi; ilişkilerini Çin,Hindistan ve İran ile geliştirmeye çalışırken, Batı’nın yaptırımlarına katılmayan ve üst düzeyde gelişen Türk-Rus ilişkileriyle çeşitlendirmek
istiyor ki; iki ülkenin tarihi süreçte de yaşadığı sıkıntılar göz önüne alındığında bu öngörünün çok tartışılması gerekiyor.
Zor olsa da Türkiye’de özellikle iktidarın işine gelebilecek bir süreç vaadetmesi bakımından dikkat çekicidir.
Çünkü İslamcılığın dünya lideri R.T.Erdoğan; ABD ve AB’nin bir zaman Türkiye ve Ortadoğu’da  yol verdiği İslamcı ideolojinin ve pratiğinin ne menem bir küresel tehdit olduğunu anladığı,
Şimdi yapılan hatadan dönmeye çabalarken, Başkan Obama’nın “Ülkemizi de tehdit eden İslamcı ideoloji ve teröristlerle mücadele stratejimiz ön cephedeki ortaklarımızı destekleyerek bizi tehdit eden islamcı ideoloji ve teröristleri yok etmeye dayanıyor” ifadesiyle belirlediği bir noktada olmasından çok endişelidir
Yoksa Erdoğan, Fransa’nın Almanya’nın yanında durması gibi Türkiye’yi Rusya’nın yanına ilişiklemek, bu suretle Rusya limanına sığınmaya mı heves ediyor?
Ama İslamcılık  Rusya’da ve ilişkilerini genişletmek çabasında olduğu her yerde sanki bir kitle imha silahı gibi algılanıyor…

*
İkincisi; Rusya iptal edilen Güney Akım’ın yerine Türkiye topraklarından geçerek Avrupa’ya ulaşacak bir hat inşa etmeyi hedeflerken;
Avrupa’da doğalgaz ihtiyacında olacak ülkelerle birlikte Avrupa Birliği’nde farklılıklar yaratmayı,
AB’nin sponsorluğunda İsrail-Kıbrıs Rum Kesimi-Yunanistan’ın, İsrail doğal gazı için “Akdeniz koridoru”nu kullanma öngörüsüne alternatif çıkarmayı hedefliyor.
Böyle ise Türkiye’nin; Suriye,Irak,Kafkasya coğrafyası merkezinde yeraldığı bölgede enerji işbirliği alanı değil, her türlü çözümsüzlüğün çeşitlendiği bir çatışma alanı olması planlanmaktadır ki;bu durum Rusya’nın bunalımlarını Türkiye limanında dindirmeye heveslenmesi  anlamındadır.

22.12.2014


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir