BİN YILIN FOTOĞRAFI
Hüseyin MÜMTAZ
Osmanlıca, uzak kıtaları kimin keşfettiği, barutu ve penisilini kimin bulduğu elbette önemli ama…
…gözden kaçırmayın lütfen, kaynayıp gitmesine; “şûra”ların ve yapay gündemin kuru kalabalığı arasında arka planlara itilmesine izin vermeyin..
Memleketin bir köşesinde maç oynatılamıyor..
Çin ile Amerika masa tenisiyle buzları eritiyorlar ama Van’da gol atılınca asker selâmı verilemiyor, Cizre’de “seyircisiz” maçta sahaya sis bombaları, havai fişekler atılıyor, Türk bayrağı çekilemiyor, İstiklâl Marşı söylenemiyor..
Siz duydunuz mu?
“Yayıncı kuruluş” sesi kıstığı için söylense bile duyamıyoruz; kameralar göstermediği için bayrak çekildiyse bile göremiyoruz.
“Bir takım basın”a göre ise “en tatsız olay”; “Dışarıdan sahaya atılan patlayıcı maddenin Gençlerbirliği kalecisi Ferhat’ın bacağına isabet etmesi” olmuş. “Sağlık görevlilerinin mücadelesinin ardından Ferhat maça devam etmiş”.
Ziraat Türkiye Kupası’nda Cizrespor’la karşılaşacak olan Gençlerbirliği, Şırnak’ın Şerafettin Elçi Havaalanı’ndan kent merkezine, daha önce Peşmergeler’in naklinde kullanılan zırhlı polis araçlarıyla götürülmüş.
Cizre’de daha önceki Aydın ve Göztepe maçları da “aynı havada” oynanmış; “olay çıkmamıştı” ama “ideolojik propaganda” yapıldığı gerekçesiyle “seyircisiz” oynama cezası verilmişti.
Memleketin başka bir köşesinde, Van’da Van ile Bergama arasında oynanan maçta da Bergama’lı futbolcu takımının beraberlik golünü atınca, kendi yedek kulübesine koşarak verdiği asker selamı sonrası Van’lı futbolcular ve bazı taraftarlarca tekme tokatlı saldırıya uğramış..
Şaşırıyor musunuz?
Gelin isterseniz olayları sadece futbol açısından görmeyelim..
“Atıştırmalık”lar ufak ufak, alıştıra alıştıra geliyor..
Arınç masum bir ifadeyle ve Yozgat (Bozok), Manisa (Saruhan) havuçlarının arasına Diyarbekir ve Çölemerik sopalarını sıkıştırıyor.
ŞIRNAK’ın Cizre İlçesi’nde, belediye meclisi kararı ile bazı cadde ve sokakların Türkçe isimleri Kürtçe isimlerle değiştiriliyor.
Nusaybin Caddesi: Kobane; İdil Caddesi: Arin Mirxan; Eski Hastane Caddesi: Mir Bedirxan; Mezbahane Cadde: Seyit Rıza; Meydan Başı Caddesi: Botan; Belediye Caddesi: Şerafettin Elçi; Yakışan Sokak: Feqiye Teyran; Şen Sokak: Nuh Nebi; Dere Sokak: Melaye Ciziri; Emir Tajdin Sokak: Haşim Zana; Ekinciler Sokak: Mir Tajdin oluyor.
Eş zamanlı olarak Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin aldığı meclis kararıyla da, 1925 yılında İstiklal Mahkemesi tarafından 47 arkadaşıyla Dağkapı meydanında idam edilen Şeyh Said’in ismi asıldığı yere veriliyor.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Meclisi, Dağkapı Meydanının, Şeyh Sait meydanı olarak değiştirilmesi için önerge sunuluyor, Meclis üyelerinden Muhammed Akar böyle bir isim değişikliğini desteklediklerini ve meydanın siluetini bozan yapıların yıkılarak yeniden düzenlenmesini istiyor..
Meydanın siluetini “Orduevi” ve duvarındaki Atatürk resmi mi bozuyor?
Hayrettir ve tesadüfe bakın ki; Şeyh Said’in torununun oğlu avukat Abdurrahim Fırat da “saklanan” mezarın Diyarbakır Orduevi önünde olduğunu iddia ediyor..
Ne dersiniz? Mezarı bulmak gibi son derece insani amaçlarla Orduevini yıkıp mezar araştırmalarına başlamalı mı?
Hem aynı zamanda meydanın silueti de “düzelmiş” olmaz mı?
Ve huzurlarınızda “ana yemek” kaburga dolması, İmralı mutfağından; “ÖZERKLİK DE VAR”!
Akdoğan ve Dâvutoğlu ânında yalanlıyorlar; “yok”muş.
Kaburga dolmasının yanında Ermeni dolması..
Ermenistan’da Kentron televizyonu, Türkiye’nin doğusundan ‘Batı Ermenistan’ diye bahsederken, bölgede 4 milyon Ermeni’nin yaşadığını öne sürüyor.
Ermenistan’da çözüm süreci üzerine hazırlanan ve Öcalan’ın 4 aşamalı planına dayandırılan analiz haberde, “Amerika Birleşik Devletleri’nin müttefiki” diye nitelenen Türkiye’nin süreç sonrasında bölgede “birleşik devletler”e dönüşeceği savunuluyor..
“Türkiye Birleşik Devletleri”….
Ana yemekler o kadar ağır ve mideye oturuyor ki, ara sıcaklara kimse bakmıyor..
Ara sıcakların ilki Alman, diğeri “Türkiye” mutfağından..
Almanya’da Hıristiyan Sosyal Birliği Partisi’nin (CSU) parti kongresi taslağında “Almanya’da yaşayan yabancıların kamuya açık alanlarda ve hatta evlerinde kendi aileleriyle de Almanca konuşmaları gerektiği” ifadeleri yer alıyor..
Ve “vekiller”; “Türkiye Cumhuriyeti Devleti Resmi Armasının Belirlenmesi Hakkında Kanun Teklifi’ni” TBMM Başkanlığı’na sunuyorlar.
Meğer 91 yıllık devlet armasız, dolayısı ile itibarsız imiş de haberimiz yokmuş..
Yemek yerken orkestra “Yaylalar, yaylalar” türküsünü çalıyor.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından hazırlanan bir kamu spotu ile, Mehmetçiğin Türkiye’nin her yerindeki ağaç dikme faaliyetlerine dikkat çekiliyor.
Amacı, “ağaçlandırma faaliyetleri konusunda farkındalık oluşturmak ve çevre duyarlılığının artırılmasına katkı sağlamak” olarak belirlenen kamu spotu, “Anadolu’da bir yer” ibaresiyle başlıyor. Çocuklar ve Mehmetçikler’in ellerinde fidanlarla, birlikte ağaç diktiklerini gösteren kamu spotunun sonunda ise, “TSK her yıl vatandaşlarla birlikte bu topraklarda binlerce fidan dikmektedir. Siz de bir fidan dikin, yarınlarımız yeşersin” deniliyor
Asker ağaç dikilmesine öncülük ediyor.…
Ve “bedelli”nin komisyondaki görüşmesine “koltuk arkası” sohbet damga vuruyor..
1000 yılın fotoğrafı oluyor.
2071’e ne kaldı ki?
Bakalım diktiğimiz ağaçlar ne olacak?
“Farkındalık oluşturacak” mı? 12 Aralık 2014
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİ
Yazıları posta kutunda oku