Yolsuzluk Ligi’nde Türkiye Sınıfta Kaldı

Bu yılki yolsuzluk endeksinde Türkiye, Avrupa’da yolsuzluğun en yüksek olarak görüldüğü ülkeler grubunda değerlendirilmiştir. Ülke sıralamasında geçen yıla göre 11 basamak gerileyerek 64’ncü sıraya (Umman ve Makedonya ile aynı) düşmüş, 175 ülke arasında puanı ve sıralaması en çok düşen ülke olan Türkiye, bu sonuçla listede 2002’deki sırasına gerilemiştir. ) - 7593

Uluslararası Saydamlık Örgütü (Transparency International) 3 Aralık Çarşamba günü 175 ülkeyi kapsayan araştırmasını yayınlamıştır.
Örgüt’ün Yolsuzluk Algı Endeksi’nde ülkeler sıfırdan yüze kadar sıralanmakta, 0 en yüksek, 100 ise en düşük yolsuzluk algısını göstermektedir. 0 puan yolsuzluğun en fazla yapıldığı, 100 puan ise en az yapılan ülkeye verilmektedir. Endeks’te dünyadaki ülkelerin üçte ikisinden fazlası 50’in altında puan aldığı için yolsuzluk dünya genelinde azalmamıştır.
Endeks, Berlin merkezli Örgüt tarafından 1995 yılından bu yana her yıl Aralık ayında düzenli olarak yayınlanmaktadır. Özel sektör ve ülkeler tarafından kaynak alınan Endeks, 11 farklı uluslararası kurumun 12 farklı araştırmasının bulguları esas alınarak hazırlanmaktadır.

Bu yılki yolsuzluk endeksinde Türkiye, Avrupa’da yolsuzluğun en yüksek olarak görüldüğü ülkeler grubunda değerlendirilmiştir. Ülke sıralamasında geçen yıla göre 11 basamak gerileyerek 64’ncü sıraya (Umman ve Makedonya ile aynı) düşmüş, 175 ülke arasında puanı ve sıralaması en çok düşen ülke olan Türkiye, bu sonuçla listede 2002’deki sırasına gerilemiştir. )

Ülkelerin puanlarını en çok etkileyen sebeplerin başında yaygın rüşvet ve yolsuzluk olayları gelmektedir.

Uluslararası Saydamlık Derneği Türkiye Başkanı Oya Özarslan, ülkelerin puanlarında her 2 puanlık değişimin yolsuzlukla ilgili önemli bir değişim olduğunu gösterdiğini söylemiştir.

Bu sonuçta kamuda hesap verme kültürü olmaması ve ceza yerine adaletsizlik duygusunun yerleşmesinin önemli etkisinin olduğunu vurgulayan Özarslan, “Yolsuzluk algısındaki artış, Türkiye’nin ülke riskini yükselttiği için Türkiye’de operasyonlarını gerçekleştiren yerli veya çokuluslu şirketlerin doğrudan etkilenmesine sebep olabilecek. Türkiye’nin yolsuzluk ve şeffaflık konusunda hakkındaki algıyı değiştirebilmesi için yetkililer tarafından bir an önce somut adımlar atılmalı” demiştir.
Türkiye’de 2010 yılında yapılan ankete katılanların yüzde 33’ü rüşvet verdiğini açıklamıştı. )

Geçen yılki endekste Türkiye, Malezya ile birlikte 50 puanla 53’ncü sırada yer almıştı. Danimarka (91 puan) , Yeni Zelanda (91 puan) ve Finlandiya (89 puan) listenin en üstündeydiler. 2012 yılında Türkiye 175 ülke arasında Çek Cumhuriyeti, Letonya ve Malezya ile birlikte 54’ncü sırayı paylaşmıştı.
Türkiye 2002’de 64’ncü, 2003 ve 2004’te 77’nci, 2005’te 65’nci, 2006’da 60’ncı, 2007’de 64’ncü, 2008’de 58’nci, 2009’da 61’nci, 2010’da 56’ncı, 2011’de 61’nci olmuştu.
Son 7 yılda 11 sıra yükselmesine rağmen Türkiye yolsuzlukların yaygın olan ülkeler grubundan çıkamamıştır. Afrika ile Körfez ülkelerinden daha kötü yolsuzluk algısına sahip olan Türkiye’nin ardından en büyük düşüş 4’er puanla Çin ve Angola’da olmuştur. Türkiye’nin olumsuz performansı 17-25 Aralık soruşturmalarına bağlanmıştır.
Örgüt’ün Avrupa ve Orta Asya Bölümü Direktörü Anne Koch, hükümetin yolsuzlukların üzerine gitmek yerine muhaliflerin üzerine gittiğini söyleyerek, “Tüm bunlar, Türkiye’nin iki haneye yaklaşan büyüme rakamının parlaklığını söndürdü, sıralamada acı bir düşüş yaşandı” yorumunda bulunmuştur.
Bu yılki Yolsuzluk Algı Endeksi’nde en yüksek puanı alanlar, gelişmiş, demokratik rejimle yönetilen, refah seviyesi yüksek ülkelerdir. Danimarka (92) Yeni Zelanda (91) ve Finlandiya (89) ilk sıralardadır.
En düşük puanı (8 puan) Kuzey Kore ve Somali ile Sudan (11 puan ) almıştır. Endeks’te en iyi çıkışı 5 puan yükselişle Fildişi Sahilleri ve Mısır yaparken, Afganistan, Mali ve Ürdün de 4 puanlık yükseliş sağlamışlardır.
Toplumlar kendi yolsuzlukları ile yüzleşebilmelidir. Toplumun hangi seviyesinden olursa olsun her kişinin eğer yanlış yaptıysa dokunulabilir olması, Türkiye’de yolsuzluk ve rüşvetin önünü alacaktır.
Birleşmiş Milletler Sınır Aşan Örgütlü Suçlarla Mücadele Sözleşmesi’nin (United Nations Convention Against Transnational Organized Crime) 8’nci maddesi ile sınır aşan suç olarak kabul edilen yolsuzluk, son yıllarda uluslararası nitelik kazanmaya başlamış ve daha karmaşık hale gelmiştir.
Meksika’nın Merida kentinde 9-11 Aralık 2003 tarihlerinde düzenlenen konferans sırasında imzaya açılan BM Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi, 10 Aralık 2003 tarihinde imzalanmış ve 14 Aralık 2005’de yürürlüğe girmiştir. Sözleşme’ye Türkiye 9 Aralık 2006 tarihinde taraf olmuştur.
Rüşvet ve yolsuzluk konularındaki çalışmalara öncelikle yer veren OECD’nin Mali Eylem Görev Gücü’nün (Financial Action Task Force – FATF) bütün karar ve tavsiyelerini Türkiye tam olarak uygulamaktadır.
Şubat 2010’da kabul edilen Saydamlığın Artırılması ve Yolsuzlukla Mücadele Strateji Belgesi’nin amacı kapsamında saydamlığı engelleyen ve yolsuzluğu besleyen faktörlerin ortadan kaldırılarak, daha adil, hesap verebilir, saydam ve güvenilir bir yönetim anlayışının geliştirilmesi, Türkiye’nin algısını değiştirecektir.
Dokunulamayacağı düşünülen kişilerin yargı karşısında hesap verebildiği bir Türkiye’nin Yolsuzluk Algılama Endeksi sıralamasındaki yeri yükselecektir.
Tüm dünyada büyük ya da küçük çapta da olsa yolsuzluklar olmaktadır.
Geçen yıl Tokyo valisi Naoki Inose, hakkındaki yolsuzluk iddiaları sebebiyle istifa etmiştir. Naoki Inose’inin vali yardımcısı olduğu dönemde Tokushukai Şirketi’nden 500 bin dolar rüşvet aldığı, bundan 1 ay sonra da vali olarak seçildiği konusundaki iddialar sonrasında, “Hükümetin, olimpiyatlar ve paralimpik oyunları için yapması gereken hazırlıkları daha fazla ertelememek adına istifa etmeye karar verdim” demiştir.
Inose, neler olup bittiğini açığa kavuşturmak için büyük çaba harcadığını, ancak halk arasındaki şüpheyi gideremediğini belirterek Tokyo halkından da özür dilemiştir.
Almanya eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff, görevi döneminde 719,40 Euro’luk konaklama ve yemek giderini bir yapımcının ödemesi sebebiyle “çıkar sağlamak” suçlamasıyla Hannover Eyalet Mahkemesinde hakim karşısına çıkmış, 2010’da cumhurbaşkanı seçilen Wulff 17 Şubat 2012’de görevinden istifa etmek zorunda kalmıştı.

Okumaya devam et  Batı Balkanlarda Türkiye’ye Vize Uygulayan Ülke Kalmadı

Hannover Savcılığı hazırladığı iddianamede, film yapımcısı David Groenewold’ın 2008’de Münih’te düzenlenen dünyanın en büyük bira şenliği olan “Ekim Şenliği”ne (Oktoberfest) katılan Wulff ve eşinin 510 Euro’luk otel giderini ve 209,40 Euro’luk akşam yemeği bedelini ödediğini belirtmiştir.

İddianamede, Wulff’un “rüşvet almak”, film yapımcısı Groenewold’un da “rüşvet vermek” suçun yargılanması istenmiş ancak mahkeme bunu “çıkar sağlama” suçu olarak kabul ederek iddianameyi kabul etmiştir. Almanya’da çıkar sağlamak suçunun cezası 3 yıla kadar, rüşvet ise 5 yıla kadar hapisle cezalandırılmaktadır.

Wulff, istifa etmeden önce de kendisi hakkında çıkacak haberi yayınlamak isteyen gazetenin genel yayın yönetmenine baskı yaptığının ortaya çıkmasından sonra yoğun bir şekilde eleştirilmişti. 2003-2010 tarihleri arasında Aşağı Saksonya Eyaleti Başbakanlığı görevinde bulunan Wulff, özellikle göçmenler ve entegrasyon konusundaki politikalarıyla tanınmaktadır.
Christian Wulff, 27 Şubat 2014 tarihinde aklanmıştır.
Hannover Eyalet Mahkemesi’nde 14 Kasım 2013’ten bu yana görülen davada hakim Frank Rosenow, mahkeme heyetinin Wulff hakkında öne sürülen suçlamaları destekleyecek hiçbir kanıt bulunmadığını açıklamıştır. Rosenow, soruşturma sırasındaki polis aramaları sebebiyle Wulff’a tazminat hakkı verildiğini de belirtmiştir.

Başkent Buluşmaları

Cumartesi günü Ankara Bilkent Otel’de Başkent Buluşmaları kapsamında “Devletin Otoritesi, Gücü ve Sınırları” ve “Devlet Birey ve Sivil Toplum” Konferansı yapılmıştır.
Akademik Düşünce Platformu organizatörlüğünde ilki düzenlenen Başkent Buluşmaları’nda çok sayıda akademisyen, medya ve sivil toplum örgüt temsilcileri devlet, birey ve sivil toplum arasındaki ilişki hakkında fikir alış verişinde bulunmuştur.
Birinci Oturum Başkanlığını yaptığım Konferans’ta Marthin Luther King’in “Her şey bittiğinde düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliğini hatırlarız” sözünü anımsattım.
Konferans ile ilgili görüşlerimi haftaya sizlerle paylaşacağım.
***
10 Aralık 1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin kabul edildiği gündür.
Çarşamba günü saat 12.30’da Rusya’nın uluslararası hukuk kurallarını çiğneyerek Kırım’ı işgalini, Kırım’da kaybolan ve katledilen Kırım Tatar gençlerini, yapılan insan hakları ihlallerini kamuoyuna duyurmak için Rusya Büyükelçiliği önünde basın açıklaması yapılacaktır.
Bu konuda hassasiyeti olan okurlarımı, Tatar olsun olmasın aktiviteye destek olmaya davet ediyorum.

Okumaya devam et  HADİSE, BALKAN TURNESİNE ÇIKACAK

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir