Yine Esad konusu…

NECDET BULUZ - necdet buluz

NECDET BULUZ

Suriye ve Esad ile ilgili çok yazıyoruz, belki okurlarımın önemli bölümü buna tepki gösterebilir. Ancak, Türkiye’yi çok yakından ilgilendirdiği için bu konunun önemine bir kez daha bakalım. Çünkü, Suriye’nin geleceği Türkiye’yi hem ekonomik, hem de siyasi açıdan çok önemli ölçüde ilgilendirmektedir. Bizi yönetenlerin en büyük isteği Esad’ın bir an önce devrilmesidir. Bunu yapacak olan Amerika’dır. Ancak, Türkiye’nin tüm isteklerine ve ısrarlarına rağmBAŞKENT GÜNLÜĞÜ / NECDET SİVASLI e.mail: [email protected] Yine Esad konusu… Suriye ve Esad ile ilgili çok yazıyoruz, belki okurlarımın önemli bölümü buna tepki gösterebilir. Ancak, Türkiye’yi çok yakından ilgilendirdiği için bu konunun önemine bir kez daha bakalım. Çünkü, Suriye’nin geleceği Türkiye’yi hem ekonomik, hem de siyasi açıdan çok önemli ölçüde ilgilendirmektedir. Bizi yönetenlerin en büyük isteği Esad’ın bir an önce devrilmesidir. Bunu yapacak olan Amerika’dır. Ancak, Türkiye’nin tüm isteklerine ve ısrarlarına rağmen Amerika’nın buna sıcak bakmadığı görülüyor. Ufukta en küçük bir umut ışığı da görünmüyor. Başbakan Davutoğlu, geçenlerde konu ile ilgili olarak “Amerika, Suriye ve Esad konusunda pozisyon değiştiriyor. Esad konusunda da bizim tezimize yaklaşıyor” açıklamasını yaptı. Konu ABD Başkanı Obama’ya soruldu. “Esad’ı uzaklaştırmak için aktif bir çaba harcıyor musunuz?” denildi. Obama bu soruya “hayır” yanıtını verdi. ABD Başkanı Obama, daha sonra konu ile ilgili olarak şunları söyledi: “Daha önce de söyledim, tekrar edeyim, Esad yüzbinlerce kendi yurttaşını acımasızca öldürdü. Sonuç olarak tüm ülkenin çoğunluğu için meşruiyetini yitirdi. Kendisiyle IŞİD’e karşı ortak paydada buluşmak demek, Suriye’de daha çok Sünni’nin IŞİD’i desteklemeye yönlendirmek demek olur ve koalisyonu zayıflatır. Koalisyonun bölgeye gönderdiği, bu Sunni Müslümanlara karşı savaş değil, bu masum insanların başını kesen her türlü aşırı uca, çocukları öldüren, bu çağda bile muhaliflere ve siyasi mahkûmlara karşı acımasızca davranan zalim bir lidere karşı savaş mesajını zayıflatırdı” Nitekim Amerika Genelkurmay Başkanı da, yapılan son toplantı sonunda yaptığı açıklamada “Benim işim IŞİD ile mücadele etmek ve IŞİD’ı bitirmektir. Şu an için Esad ile herhangi bir mücadele söz konusu değildir” dedi. Özetleyecek olursak, Amerika şu anda Esad ile mücadele etmiyor, tam aksine birçok konuda işbirliği bile yapıyor. Bu konuda Obama’nın şu açıklamasını da önemsiyoruz: “Suriye halkı, Türkiye, İran ve Esad yanlıları politik görüşmelere girmek zorunda kalacaklar. Bu her zaman olduğu gibi diplomasinin doğası gereği, beğenmediğiniz rejimlerle ve insanlarla diplomatik ilişkilere girmek zorunda kalırsınız. Ama bu konuma gelmeye daha çok var” Esad ile yatıp, Esad ile kalkmayı artık bıraksak iyi olmayacak mı? Amerika, Suriye ve Esad konusunda ne olacaklarının mesajlarını çok açık biçimde veriyor. Hiç değilse bunları değerlendirip, yeni pozisyonlar alamaz mıyız? Suriye politikalarını geç de olsa yeniden gözden geçirip, Türkiye’yi aydınlığa çıkaracak, bölgedeki ateş çemberinden kurtaracak yeni politikaları oluşturmak daha doğru olmayacak mı? Asıl sıkıntı ne biliyor musunuz? Şu anda bizi yönetenlerin de uykusunu kaçıran Halep’in düşmesi olayıdır. Eğer Halep düşer ise, 2 milyona yakın sığınmacının daha sınırımıza dayanacağı söyleniyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bu konuya açıklık getirdi, endişelerini dile getirirken de “Eğer Halep düşerse 2 milyon sığınmacı sınıra yığılır” dedi. Tehlikeye parmak bastı. Geçenlerde bu konuda bir yazı yazmış ve Suriye’den gelen sığınmacıları artık kaldırabilecek gücümüzün olmadığına değinmiştik. Şimdi, yeni gelecek sığınmacılar bizim için çok büyük sorun ve yok olmayacak mı? Belki de dış güçler bunun böyle olmasını isteyerek bizi köşeye sıkıştırmak istiyor olabilirler. Bu konuda çok dikkatli olmak ve hazırlıklar yapmak durumundayız. Hiç değilse Halep’in düşeceği görüşü doğrultusunda hareket ederek Suriye sınırları içinde bir tampon bölge oluşturulması konusunda adım atmalıyız. Görebildiğimiz kadarı ile bu adımları atıyoruz ama dinletemiyoruz. Demek ki, bu işin içinde başka dolapların çevrilmekte olduğunu düşünmemiz yanıltıcı olmuyor. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu “”Ancak IŞİD’e yönelik yavaş yavaş görüş birliği oluşmaya başladı. Hava saldırılarının yetersiz olacağını en baştan söyledik. ABD’nin başlangıçta tereddütleri vardı ama Suriye’de uçuşa yasak bölge konusunda ABD ile pozisyonlarımız yaklaştı. Bunun için BMGK kararına da gerek yok. Eğit-donat konusunda da çalışmalar sürüyor. Sadece Türkiye’de değil, farklı ülkelerde, farklı yerlerde eğit-donat çalışmaları olacak” diyor ama biz bu konuda Bakan kadar umutlu değiliz. Bu yaklaşımların bugüne kadar bir oyalamadan öteye gitmediğini de söylemeliyiz. Yineleyelim: Bizim önceliğimiz Suriye sınırları içinde bir tampon bölge oluşumunun hayata geçirilmesi olmalıdır. Türkiye’ye dağılan sığınmacılar dahil, yeni gelecekler de burada barındırılmalıdır. Bu sığınmacı sorununun da uluslar arası alanda paylaşımı mutlaka sağlanmalıdır. Türkiye, bu sorunu çözmedikçe nefes almakta her zaman güçlük çekecektir. [email protected] [email protected] Amerika’nın buna sıcak bakmadığı görülüyor. Ufukta en küçük bir umut ışığı da görünmüyor. Başbakan Davutoğlu, geçenlerde konu ile ilgili olarak “Amerika, Suriye ve Esad konusunda pozisyon değiştiriyor. Esad konusunda da bizim tezimizeBAŞKENT GÜNLÜĞÜ / NECDET SİVASLI e.mail: [email protected] Yine Esad konusu… Suriye ve Esad ile ilgili çok yazıyoruz, belki okurlarımın önemli bölümü buna tepki gösterebilir. Ancak, Türkiye’yi çok yakından ilgilendirdiği için bu konunun önemine bir kez daha bakalım. Çünkü, Suriye’nin geleceği Türkiye’yi hem ekonomik, hem de siyasi açıdan çok önemli ölçüde ilgilendirmektedir. Bizi yönetenlerin en büyük isteği Esad’ın bir an önce devrilmesidir. Bunu yapacak olan Amerika’dır. Ancak, Türkiye’nin tüm isteklerine ve ısrarlarına rağmen Amerika’nın buna sıcak bakmadığı görülüyor. Ufukta en küçük bir umut ışığı da görünmüyor. Başbakan Davutoğlu, geçenlerde konu ile ilgili olarak “Amerika, Suriye ve Esad konusunda pozisyon değiştiriyor. Esad konusunda da bizim tezimize yaklaşıyor” açıklamasını yaptı. Konu ABD Başkanı Obama’ya soruldu. “Esad’ı uzaklaştırmak için aktif bir çaba harcıyor musunuz?” denildi. Obama bu soruya “hayır” yanıtını verdi. ABD Başkanı Obama, daha sonra konu ile ilgili olarak şunları söyledi: “Daha önce de söyledim, tekrar edeyim, Esad yüzbinlerce kendi yurttaşını acımasızca öldürdü. Sonuç olarak tüm ülkenin çoğunluğu için meşruiyetini yitirdi. Kendisiyle IŞİD’e karşı ortak paydada buluşmak demek, Suriye’de daha çok Sünni’nin IŞİD’i desteklemeye yönlendirmek demek olur ve koalisyonu zayıflatır. Koalisyonun bölgeye gönderdiği, bu Sunni Müslümanlara karşı savaş değil, bu masum insanların başını kesen her türlü aşırı uca, çocukları öldüren, bu çağda bile muhaliflere ve siyasi mahkûmlara karşı acımasızca davranan zalim bir lidere karşı savaş mesajını zayıflatırdı” Nitekim Amerika Genelkurmay Başkanı da, yapılan son toplantı sonunda yaptığı açıklamada “Benim işim IŞİD ile mücadele etmek ve IŞİD’ı bitirmektir. Şu an için Esad ile herhangi bir mücadele söz konusu değildir” dedi. Özetleyecek olursak, Amerika şu anda Esad ile mücadele etmiyor, tam aksine birçok konuda işbirliği bile yapıyor. Bu konuda Obama’nın şu açıklamasını da önemsiyoruz: “Suriye halkı, Türkiye, İran ve Esad yanlıları politik görüşmelere girmek zorunda kalacaklar. Bu her zaman olduğu gibi diplomasinin doğası gereği, beğenmediğiniz rejimlerle ve insanlarla diplomatik ilişkilere girmek zorunda kalırsınız. Ama bu konuma gelmeye daha çok var” Esad ile yatıp, Esad ile kalkmayı artık bıraksak iyi olmayacak mı? Amerika, Suriye ve Esad konusunda ne olacaklarının mesajlarını çok açık biçimde veriyor. Hiç değilse bunları değerlendirip, yeni pozisyonlar alamaz mıyız? Suriye politikalarını geç de olsa yeniden gözden geçirip, Türkiye’yi aydınlığa çıkaracak, bölgedeki ateş çemberinden kurtaracak yeni politikaları oluşturmak daha doğru olmayacak mı? Asıl sıkıntı ne biliyor musunuz? Şu anda bizi yönetenlerin de uykusunu kaçıran Halep’in düşmesi olayıdır. Eğer Halep düşer ise, 2 milyona yakın sığınmacının daha sınırımıza dayanacağı söyleniyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bu konuya açıklık getirdi, endişelerini dile getirirken de “Eğer Halep düşerse 2 milyon sığınmacı sınıra yığılır” dedi. Tehlikeye parmak bastı. Geçenlerde bu konuda bir yazı yazmış ve Suriye’den gelen sığınmacıları artık kaldırabilecek gücümüzün olmadığına değinmiştik. Şimdi, yeni gelecek sığınmacılar bizim için çok büyük sorun ve yok olmayacak mı? Belki de dış güçler bunun böyle olmasını isteyerek bizi köşeye sıkıştırmak istiyor olabilirler. Bu konuda çok dikkatli olmak ve hazırlıklar yapmak durumundayız. Hiç değilse Halep’in düşeceği görüşü doğrultusunda hareket ederek Suriye sınırları içinde bir tampon bölge oluşturulması konusunda adım atmalıyız. Görebildiğimiz kadarı ile bu adımları atıyoruz ama dinletemiyoruz. Demek ki, bu işin içinde başka dolapların çevrilmekte olduğunu düşünmemiz yanıltıcı olmuyor. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu “”Ancak IŞİD’e yönelik yavaş yavaş görüş birliği oluşmaya başladı. Hava saldırılarının yetersiz olacağını en baştan söyledik. ABD’nin başlangıçta tereddütleri vardı ama Suriye’de uçuşa yasak bölge konusunda ABD ile pozisyonlarımız yaklaştı. Bunun için BMGK kararına da gerek yok. Eğit-donat konusunda da çalışmalar sürüyor. Sadece Türkiye’de değil, farklı ülkelerde, farklı yerlerde eğit-donat çalışmaları olacak” diyor ama biz bu konuda Bakan kadar umutlu değiliz. Bu yaklaşımların bugüne kadar bir oyalamadan öteye gitmediğini de söylemeliyiz. Yineleyelim: Bizim önceliğimiz Suriye sınırları içinde bir tampon bölge oluşumunun hayata geçirilmesi olmalıdır. Türkiye’ye dağılan sığınmacılar dahil, yeni gelecekler de burada barındırılmalıdır. Bu sığınmacı sorununun da uluslar arası alanda paylaşımı mutlaka sağlanmalıdır. Türkiye, bu sorunu çözmedikçe nefes almakta her zaman güçlük çekecektir. [email protected] [email protected] yaklaşıyor” açıklamasını yaptı. Konu ABD Başkanı Obama’ya soruldu. “Esad’ı uzaklaştırmak için aktif bir çaba harcıyor musunuz?” denildi. Obama bu soruya “hayır” yanıtını verdi. ABD Başkanı Obama, daha sonra konu ile ilgili olarak şunları söyledi: “Daha önce de söyledim, tekrar edeyim, Esad yüzbinlerce kendi yurttaşını acımasızca öldürdü. Sonuç olarak tüm ülkenin çoğunluğu için meşruiyetini yitirdi. Kendisiyle IŞİD’e karşı ortak paydada buluşmak demek, Suriye’de daha çok Sünni’nin IŞİD’i desteklemeye yönlendirmek demek olur ve koalisyonu zayıflatır. Koalisyonun bölgeye gönderdiği, bu Sunni Müslümanlara karşı savaş değil, bu masum insanların başını kesen her türlü aşırı uca, çocukları öldüren, bu çağda bile muhaliflere ve siyasi mahkûmlara karşı acımasızca davranan zalim bir lidere karşı savaş mesajını zayıflatırdı” Nitekim Amerika Genelkurmay Başkanı da, yapılan son toplantı sonunda yaptığı açıklamada “Benim işim IŞİD ile mücadele etmek ve IŞİD’ı bitirmektir. Şu an için Esad ile herhangi bir mücadele söz konusu değildir” dedi. Özetleyecek olursak, Amerika şu anda Esad ile mücadele etmiyor, tam aksine birçok konuda işbirliği bile yapıyor. Bu konuda Obama’nın şu açıklamasını da önemsiyoruz: “Suriye halkı, Türkiye, İran ve Esad yanlıları politik görüşmelere girmek zorunda kalacaklar. Bu her zaman olduğu gibi diplomasinin doğası gereği, beğenmediğiniz rejimlerle ve insanlarla diplomatik ilişkilere girmek zorunda kalırsınız. Ama bu konuma gelmeye daha çok var” Esad ile yatıp, Esad ile kalkmayı artık bıraksak iyi olmayacak mı? Amerika, Suriye ve Esad konusunda ne olacaklarının mesajlarını çok açık biçimde veriyor. Hiç değilse bunları değerlendirip, yeni pozisyonlar alamaz mıyız? Suriye politikalarını geç de olsa yeniden gözden geçirip, Türkiye’yi aydınlığa çıkaracak, bölgedeki ateş çemberinden kurtaracak yeni politikaları oluşturmak daha doğru olmayacak mı? Asıl sıkıntı ne biliyor musunuz? Şu anda bizi yönetenlerin de uykusunu kaçıran Halep’in düşmesi olayıdır. Eğer Halep düşer ise, 2 milyona yakın sığınmacının daha sınırımıza dayanacağı söyleniyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bu konuya açıklık getirdi, endişelerini dile getirirken de “Eğer Halep düşerse 2 milyon sığınmacı sınıra yığılır” dedi. Tehlikeye parmak bastı. Geçenlerde bu konuda bir yazı yazmış ve Suriye’den gelen sığınmacıları artık kaldırabilecek gücümüzün olmadığına değinmiştik. Şimdi, yeni gelecek sığınmacılar bizim için çok büyük sorun ve yok olmayacak mı? Belki de dış güçler bunun böyle olmasını isteyerek bizi köşeye sıkıştırmak istiyor olabilirler. Bu konuda çok dikkatli olmak ve hazırlıklar yapmak durumundayız. Hiç değilse Halep’in düşeceği görüşü doğrultusunda hareket ederek Suriye sınırları içinde bir tampon bölge oluşturulması konusunda adım atmalıyız. Görebildiğimiz kadarı ile bu adımları atıyoruz ama dinletemiyoruz. Demek ki, bu işin içinde başka dolapların çevrilmekte olduğunu düşünmemiz yanıltıcı olmuyor. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu “”Ancak IŞİD’e yönelik yavaş yavaş görüş birliği oluşmaya başladı. Hava saldırılarının yetersiz olacağını en baştan söyledik. ABD’nin başlangıçta tereddütleri vardı ama Suriye’de uçuşa yasak bölge konusunda ABD ile pozisyonlarımız yaklaştı. Bunun için BMGK kararına da gerek yok. Eğit-donat konusunda da çalışmalar sürüyor. Sadece Türkiye’de değil, farklı ülkelerde, farklı yerlerde eğit-donat çalışmaları olacak” diyor ama biz bu konuda Bakan kadar umutlu değiliz. Bu yaklaşımların bugüne kadar bir oyalamadan öteye gitmediğini de söylemeliyiz. Yineleyelim: Bizim önceliğimiz Suriye sınırları içinde bir tampon bölge oluşumunun hayata geçirilmesi olmalıdır. Türkiye’ye dağılan sığınmacılar dahil, yeni gelecekler de burada barındırılmalıdır. Bu sığınmacı sorununun da uluslar arası alanda paylaşımı mutlaka sağlanmalıdır. Türkiye, bu sorunu çözmedikçe nefes almakta her zaman güçlük çekecektir. [email protected] [email protected]


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir