Bunlar devlete meydan okuma değil de nedir?…

NECDET BULUZ - necdet buluz

NECDET BULUZ

 

“Çözüm süreci” taraflar arasında artık söz düellosuna dönüştü. Terör örgütü ve yandaşları Hükümete karşı suçlayıcı bazı sözler ediyor. Açıkça “Çözüm için yol haritanız neyse açıklayın, bunu biz de bilelim, kamuoyu da bilsin” diyor. Ancak, Hükümet kanadından yol haritası ile ilgili tatmin edici açıklamalar gelmiyor.

Biz, konu ile ilgili daha önce yazdığımız yazılarda hep şuna vurgu yaptık:

Terör örgütü, barış, huzur, kucaklaşma istemiyor. Bu örgüt ile masaya oturulması, bazı konularda anlaşa yapılması yanlıştı. Güç geçtikçe de bu yanlışlıklar görülmeye başlandı. Bugün, artık PKK’nın gerçek yüzü daha net biçimde ortaya çıktı. Bunlar, meydanı boş bulunca, biraz palazlanıp, destek gördükçe dişlerini daha bir gösterir oluyorlar.

Şimdi dikkat ediniz. Ortadoğu barut fıçısına döndü. Kobani’deki gelişmeler PKK’nın önünü açtı. Batı PKK’yı “Terör Listesi”nden çıkardı. Amerika,Batı ve koalisyon güçleri Kobani’de IŞİD’a karşı mücadele ederek Kürt hareketinin önünü açmış bulunuyor. PKK’lılar da bunu çok iyi kullanıp fırsata çevirmeye başladılar. Özetle şımardılar.

PKK’nın siyasi uzantıları HDP’lilerin son açıklamalarına bakacak olursak “Artık Hükümet ile bir ilişkimiz kalmadı. Biz, dış destekle istediğimiz noktalara geleceğiz” anlamını taşıyan şımarıklıklar yaptıklarını görmekteyiz.

Devlete adeta meydan okunuyor.

Açılımın azdırdığı PKK ve yandaşları, Şırnak İdil’e asker ve polisi sokmuyor. Kazılan hendeklerle kurtarılmış bölgeler oluşturuluyor. Kandil’den yapılan açıklamalarda da bu işin yaygınlaştırılacağı haberleri geliyor.

Bunlar, devlete meydan okuma değil de nedir?

Hükümet kanadından gelen çağrılara PKK ve yandaşları artık kulaklarını tıkamaya baladı. Çözüm süreci ile ilgili Hükümet kanadından çalışma yapan Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan “Örgüt, çözüm sürecinde su kaynattı” diyor. “Kandil’i eleştirdiğimizde bunu Kürtlere karşı bir hareket olarak gösterenler oluyor” diye de ekliyor.

Akdoğan’ın asıl üzerinde durulması şu açıklaması daha önemlidir: “ PKK, artık Öcalan’ın talimatlarını dinlemiyor ve yerine getirmiyor.”

Hükümet, İmralı canisini muhatap olarak karşısına alıyor ama durum artık hiç de göründüğü gibi değil. PKK ve yandaşlarının İmralı’yı takmadığı görülüyor. Şimdi, böyle bir ortamda “barış süreci” yürür mü? Yürümeyeceğini de artık herkes görmeye başladı.

HDP cephesinden de Hükümete karşı sert eleştirilerin giderek dozunun artmakta olduğunu görüyoruz.

HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Bektaş Hükümetin son dönemde Kürtlere yönelik “siyasi soykırım” başlattığını söylüyor. Daha sonra da sözlerine şunları ekliyor:

“AKP Hükümeti son dönemde bölgede 2 bin 137 kişiyi gözaltına aldı. 500’den fazla kürdü de tutuklattı. Bu siyasi soykırım operasyonlarını kabul etmemiz mümkün değil. Her zeminde gözaltı ve tutuklamalara karşı çıkacağız. AKP Hükümeti tutuklattığı kişileri hukuksuz bir şekilde yeni güvenlik paketi üzerinden yargılatmayı hedefliyor.”

Bütün bunları bir kenara bırakalım:

PKK ve yandaşları güvenlik güçlerine karşı direniş gösteriyor. Bölgeye polis ve asker istemiyor. Araçlara Molotof kokteylleri atılıyor. Silahlarla tarama yapılıyor. Ortalık yangın yerine çevriliyor.

Kuzey Irak’tan silah ve mühimmat sınırdan kaçak yollarla yurda sokuluyor. Yandaşlar silahlandırılıyor. Kentlerde de güç kazanılıyor.

Bugüne kadar silah bırakmayan, sınır dışına çekilmeyen PKK’lılara yeni katılımların da olması ile daha da güçlü hale geldiğini Hükümetin yetkili ağızları bile söylemek durumunda kalmadılar mı?

Ortam giderek gergin hale dönüşüyor.

Hatta Kandil’den gelebilecek bir talimatla PKK ve yandaşlarının 6-7 Ekim’deki ayaklanma provalarını genişletebileceklerine bile dikkat çekiliyor. Bunları görmezden gelebilir miyiz?

Eğer ortada bir çözüm olacaksa, barış sağlanacaksa, kucaklaşma gerçekleşecekse bunun da koşulları olmalıdır. Bugüne kadar terör örgütünden böyle bir şey görmedik.

“Barış süreci” adı altında başlatılan görüşmelerde Türkiye çok kan kaybetti. PKK azgınlaştı. Bölgedeki gelişmelerin de Türkiye’nin aleyhinde işlediğin görmekteyiz. “Türk-Kürt kardeşliği” derken, Türk-Kürt ayrışımı daha da derinleşti. Biz, gelişmeleri sağlıklı görmediğimizi bir kez daha vurgulamak istiyoruz.

[email protected]

[email protected]

 

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir