Demek ki güvenmeyeceksin…

NECDET BULUZ - trust guven elele

NECDET BULUZ

Bizim baştan bu yana görüşümüz şu olmuştur:

“Bölgemizdeki olaylarda genellikle Arap ülkeleri ile işbirliği yapıyoruz. Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt ve Körfez ülkeleri ile işbirliğimizi güvenli ve samimi bulmuyoruz. Tarihte, adı geçen ülkeler Türkiye’ye hep düşmanlık yapmışlar, arkadan vurmuşlardır. Bugün, yapılan işbirlikleri yarım kalabilir, Türkiye yine bölgesel sorunlarla baş başa bırakılabilir.”

Bunu niye yeniden gündeme getirip yazıyoruz, ona gelelim:

Türkiye aylardır Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nde boşalacak koltuk için büyük bir mücadele vermişti. 193 ülkenin temsil edildiği BM Genel Kurulu’ndaki oylama için dünyanın her tarafına gidilip diplomasi çıkarması yapıldı. Araplara da son derece güvenildi. Çok önemli harcamaların yapıldığını da vurgulamalıyız.

Oylamadan önce Türkiye’nin 160 ülkenin mektup diplomasisi ile desteğini aldığı, bu ülkelerin Türkiye için oy vereceği sözünü verdiği söylendi. Oylamada ise Türkiye’ye çıka çıka ancak 60 çıktı. Tam bir fiyasko ve yenilgi.

Türkiye’nin Güvenlik Konseyi’nde geçici üyelik seçiminde 60 oyda kalması hiç kuşkusuz tartışılması, masaya yatırılıp enine boyuna incelenmesi gereken önemli bir konudur. Bazı çevrelere göre başta Suudi Arabistan olmak üzere, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Yunanistan’ın Türkiye karşıtı lobi faaliyetlerinde bulundukları söyleniyor.

Geçmişte olduğu gibi BM konusunda da Türkiye Araplar tarafından arkadan vurulmuştur.

2008 yılında Türkiye, konsey üyeliğine seçilmeyi başarmıştı. Bunu Türk dış politikasının bir başarısı olarak değerlendirmek gerekiyor.

Bugün, aynı başarı elde edilememişse, bunu da Türk dış politikasının yenilgisi olarak görmeliyiz. Demek ki, bugün dış politikada geçmişteki kadar başarılı olmadığımız gerçeği ortaya çıkmıştır. Bizi yönetenlerin bu konuyu çok yönlü ele alıp değerlendirmesi gerekiyor.

Ortada gördüğümüz gerçeklere de kısaca değinelim:

Özellikle Suriye krizi ile başlayan süreçte Türkiye Ortadoğu’daki birçok dostunu yitirdi. Komşuları ile sorunlu hale geldi. Batı ile olan ilişkilerimizde de sıkıntılar yaşanıyor. Etkinliğimiz neredeyse “yok” denilecek düzeylere indi. Bugün, BM için yapılan oylamada ortaya çıkan sonuç bunların önümüze konulan faturasıdır. Yenilginin nedenini kendi yaptığımız yanlışlarda aramamız gerekiyor.

Önemsediğimiz bir başka konu da şu olmuştur:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son BM Genel Kurul toplantısındaki konuşması çok büyük tepkiler almıştı. Dış dünyanın bu tür sert çıkışlara böylesine tepki verileceğinin hesap edilmesi gerekirdi. Salon boşalmış, Erdoğan boş koltuklara konuşmak durumunda kalmıştı.

Özellikle sıkı işbirliği içinde olduğumuz Arap ülkelerinin takındığı tavır ve Türkiye aleyhindeki lobi faaliyetleri de aynı ölçüler içinde değerlendirmeye alınmalıdır. Arap dünyası ile olan ilişkilerin sınırları da tespit edilmelidir.

Mısır’ın Türkiye aleyhinde çalışmasını yadırgamadık. Mısır gibi bölgede çok önemli bir ülke ile olan ilişkilerimizin kopma noktasına gelmesinden sonra böyle bir gelişme sürpriz olmamıştır.

Demek ki, çok yönlü politikalar uygulamamız gerekiyor. Dünyadan kopmamak önemli.

Arap ülkeleri altımızı oyuyor, buna dikkat edelim. Avrupa, Türkiye’ye karşı artık mesafeli davranıyor. Amerika, bölgedeki çıkarları nedeni ile şimdilik dostluk köprülerini korumaya çalışıyor. Komşularımızla olan ilişkilerimiz zaten biliniyor. Açık ifade etmemiz gerekirse Türkiye bölgede yalnız bırakıldı ve kaderi ile baş başa bırakıldı. Yarının ne getireceğini ise şu anda hiç kimse doğru dürüst hesap edemiyor.

Bazı çevreler, Türkiye’nin ABD için hayati önemde bir müttefiki olduğunu, “Fakat karmaşık bir müttefik” ifadesini kullandıklarını da yansıtalım. Aynı çevreler Avrupa ülkelerin de yabancı cihatçıları Suriye’ye geçişi konusunda Türkiye’yi “mercek altına” aldıklarını söylüyor. Türkiye’nin yenilgisinde de bu tutumlarının en başta geldiğini de yansıtıyorlar.

Demek ki, dış dünya Türkiye’ye şüphe ile bakıyor, güvenilir bir ülke olmaktan uzak görüyor. Eğer, bugünkü yenilginin altında bir şeyler aramaya kalkarsak, öncelikle uyguladığımız dış politikanın doğru olup olmadığını tartışmamız gerekiyor. Ortada yanlışlıklar varsa-ki var görünüyor-bunların onarılması ve aynı yanlışlarda ısrarcı olmamız kaçınılmaz görünüyor.

BM yenilgisi, en azından Arap ülkelerine güvenmememiz gerektiğini ortaya koyması açısından bizim için önemlidir. Avrupa’dan kopmamamız gerekliliği de bir kez daha ortaya çıkmıştır. Keşke, bizi yönetenler bunu daha yakından görebilmiş olsalar.

e.mail: [email protected]

             [email protected]

 

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir