SIRÂDIN ALTINDA CEHENNEM VAR

30.9.2014 - 7593

ABD’nin Bahreyn, Katar, Suudi Arabistan, Ürdün ve BAE ile IŞİD’in Suriye’deki merkezlerine, kontrol ettiği petrol rafinelerine ve diğer kritik noktalara sürdürdüğü hava saldırıları devam ediyor.
Kızıldeniz ve Basra Körfezi’nde bulunan savaş gemilerinden Tomahawk füzeleriyle, havadan avcı ve bombardıman uçaklarıyla vurulan İŞİD’in uğradığı zarar ise belirsizliğini koruyor…

*
Rojava’da PKK yanlısı  Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve Halk Savunma Güçleri (YPG), İŞİD saldırısı altında bulunan Kobane’nin yalnız bırakıldığına dikkat çekiyor.
“Şimdiye kadar bombalanan yerler, İŞİD çetelerinin tedbir alarak boşaltmış olduğu ve savaşın çok uzağında kalan yerlerdir. Bunun Kobane etrafındaki çetelere darbe vurmadığı ve hiçbir etkisinin olmadığı açıktır” deniyor.
YPG sözcüleri,”Eğer uluslararası koalisyon gerçekten Kobane bölgesindeki İŞİD merkezlerini vurmak istiyorsa ve darbe vurma isteminde ciddiyse, biz de uluslararası koalisyona yardımcı olmaya ve kendileriyle koordineli çalışmaya hazırız” açıklaması yapıyor.

*
Ancak bu yöndeki beklentilerinin karşılanmadığını,aksine Batı’nın ve Türkiye’nin güçlenmesine göz yumdukları İŞİD ile “düşman” gördükleri YPG’nin savaşmasından memnun olduklarını,bu suretle iki gücün birbiriyle savaşarak zayıf düşmelerini ve Rojava’da Kürt hareketinin boğulmasını istediklerini,
Irak’ta  İŞİD’e karşı savaşan Mesud Barzani’nin de Rojava Kürtlerine herhangi bir destekte bulunmadığını söylüyorlar.

*
Bu sırada Washington’da düzenlenen “Ortadoğu’da Yeni Kürt Realitesi: Riskler, Beklentiler ve Fırsatlar” konulu Konferans, Kürt-Amerikan ilişkilerinde kritik bir eşiği ifade ediyor.
Katılımcılar, İŞİD’in Şengal’den sonra Kobane’ye saldırması ve YPG’nin  direnişinde, Obama yönetiminden Kürt politikası konusunda stratejik bir değişiklik yapmasını beklemek için henüz çok erken olduğu söylüyor!

*
Ama “Çözüm süreci” başlıklı oturumda konuşmacıların hepsi sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi Türkiye’nin Rojava’ya yönelik tavrına bağlıdır,diyor.
Nitekim,KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın, AKP hükümetinin adım atmaması halinde, Eylül sonunda ateşkesi bitirebilecekleri açıklamasında, süre bitiyor…
Bu sırada,ilk kez ABD Merkez Komutanlığı’dan  savaş uçaklarının,İŞİD’in eline geçmesi istenmeyen bir sınır kapısını vurduğu bilgisi geliyor.

*
Halbuki ABD, Kobani çevresindeki IŞİD güçlerini  vurmaya etkili bir şekilde devam etse;
Kürt nüfusunun katliama uğraması önlenir,Türkiye’ye sığınmacı akını kesilirdi.
İŞİD saldırılarından Türkiye’yi sorumlu tutan PKK’nın  çatışmasızlık durumu ve barış sürecini bitirme yönündeki tehditleri sona erer,
Türkiye’nin PKK tehlikesini de ileri sürerek  güvenli bölge  talebi zayıflardı…

*
O halde,ne oluyor?

ABD, Kobani’de İŞİD’i vurmaya devam eder ve Suriye Kürtlerini kurtarırsa;
Birincisi; İŞİD  terör örgütünün bölgeye verdiği büyük zararda örgüte sınırlarını açan, her türlü desteği veren ülkelerin payları ve sorumlulukları ortaya çıkar,bu durumda İŞİD’le mücadeleye katılan koalisyon güçlerinin eli daha işin başında zayıflar.
*
İkincisi;yakın gelecekte olası İsrail-Filistin Barış Anlaşmasını takiben yapılacak İsrail- Suriye arasında bir barış anlaşması da zarar görür.
Çünkü, İsrail-Suriye arasında bir barış anlaşması, İsrail’i  bir Yahudi Devleti olarak tanıyacak Laik Araplara, yani  mevcut BAAS rejimini gerekli kılıyor.
İsrail-Suriye arasında olası bir barış anlaşmasının şartlarından biri ise her iki tarafın birbirlerinin iç işlerine karışmaması olmalıdır.

Bu yüzden Suriye’nin İsrail’in azınlıkları olan Filistinliler, İsrail’in Suriye azınlıkları olan Kürtler ile  yek diğerine zarar veren temaslarını kesmeleri gerekiyor.
O yüzden Batı’nın İŞİD’i,Türkiye ve dostu Barzani’nin gözünün içine baka baka Rojava Kürtlerini  zayıflatıyor…

*
Türkiye’nin İŞİD’le mücadeleye girmesiiçin  Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Üç önceliğinde, 1) Uçuşa yasak bölge ilanı.  2) Güvenli bölge ilanı. 3)  Eğit-donat ” şartları,
Ve esasen Suriye Cumhurbaşkanı Esad’ın düşürülmesi ile ilgili mutabakat gerekiyor.
*
Çünkü,Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan;
Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın,”Şahsi çıkarları için ülkesinin tümünü feda eder. Çok şey satın alıp satarak Filistin davasını sözde destekleyerek, Arap ve İslam arenasında kendilerine yer bulmaya çalıştı. Efendilerinin kendilerine biçtikleri rolü aşıp, kendilerine izin verilenin çok ötesine gitti. Bu rolden geri adım atması gerekiyordu. Ama Suriye’nin rolünde ısrar etmesi sıkıntı yaratmıştır. Bu nedenle Suriye davası, o’nun için siyasi açıdan sıkıntı yaratan ölüm- kalım meselesi haline geldi” ithamı,

*
Ve yeni bir uluslararası hukukun oluşmasının alt yapısını oluşturmak üzere Rusya ve Çin’in “Suriye’de tek taraflı olarak tüm günahlardan Esad rejiminin suçlanması, teröristlerin yaptıkları zulüm ve muhalif güçler tarafından işlenen insani hukuk ihlallerinin göz ardı edilmesi ve bu durumun BM Genel Kurulu’nda tek taraflı kararlarla kabul ettirmek istenmesi doğru olmaz” görüşü  sırâdındadır.

Ama bu sırâdın altında 3.Dünya Savaşı cehennemi bulunuyor…*
Erdoğan, KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın, AKP hükümetinin adım atmaması halinde, Eylül sonunda ateşkesi bitirebilecekleri açıklamasında,
PKK’yı; Birleşmiş Milletler Teşkilatı  uhdesindeki “Devletler  Hukuku”yla tutuyor.
Devletler Hukuku’na konu oluşturan unsurları bağımsız devletler, yetkileri sınırlı devletler, devlet niteliği kazanmamış topluluklar, ulusüstü örgütler, uluslararası örgütler oluşturuyor.
Bu yüzden Kürtler, Devletler Hukuku’nun kapsamında değildir,ateşkesin terk edilmesi halinde bunca mücadelenin siyasi kazanımlarını da kaybetmek tehditindedir.

 
*
Erdoğan için öncelik Kobane’yi katletmek,ardından Rojava’yı işgal etme planıdır.
Gerisi, PKK’nın bu gelişmeler karşısında siyasal statüsü ve mücadelesinde güçlenmesi için,mesela Rusya ile yeni ilişkiler gerçekleştirmesi,
Recep Tayyip Erdoğan’ın ise 
Türkiye’nin İŞİD terör örgütüne müdahale etmesi şartı olarak bu süreçten yara almadan çıkması ,bunun için önceliklerinin ve Esad rejiminin düşürülmesine ilişkin mutabakatı bekleme süresidir.

*
Nasılsa Recep Tayyip Erdoğan’ın her durum karşısında entipüften bir planı bulunuyor.
Bu planı BM 69.Genel Kurul kürsüsünde bir eliyle “Rabia “işareti yaparak açıklamıştır!
“Gerçekten dünya 5’ten büyük diyorsak BM Güvenlik Konseyi’nin adil bir çizgiye getirilmesi gerekir” derken,aksi taktirde diğer ülkeler ortaya gelmek suretiyle kendi Birleşmiş Milletlerini kurar, demeye getiriyor.
Yani ürettiği İslamcı taassup ve radikalizmden cesaretle,dünyayı İslamcılıkla bölmekle tehdit ediyor!
*
Topun, hep ABD’de olduğu anlaşılıyor.

30.9.2014


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir