“Sanki işgal altındayız…”

NECDET BULUZ - necdet buluz

NECDET BULUZ

 

Suriye’den ülkemize gelen sığınmacı sayısının 3 milyonu geçtiği açıklandı. Bu sığınmacıların yarısından fazlasının kayıtları bulunmuyor. Hatta bazı kaynaklar “4milyonun üzerinde Suriyeli Türkiye’nin her yanına dağılmış durumda. Bunların sayısı bilinmiyor” diyor. Hükümet ise resmi rakamları ortaya koyarak sığınmacı sayısını 1,5 milyon olarak veriyor.

Yanı başımızda bir iç çatışma var. Bu çatışmadan kaçarak canını kurtarmak isteyenlere sınırı açmak, gelenleri kucaklamak insani bir görevdir, bunun karşısında değiliz.

Ancak, dünyanın her tarafında bu tür olaylarda sığınmacılar için sınırlarda kamplar oluşturuluyor. Gelenler kayıt altına alınıyor. Barınma, sağlık ve diğer ihtiyaçlarının da bu kamplarda karşılanmasına çalışılıyor.

Şimdi, bizdeki durumun bundan çok farklı olduğunu görüyoruz. Kamplara yerleştirilenlerin dışında kaçak yollardan gelerek her tarafa yayılan ve toplumsal huzuru bozan sığınmacılar bugün gerçekten bizim için çok büyük sorun olmuştur. Çoğu yerde olaylar çıkıyor, Suriyeliler linç edilmek isteniliyor, oturdukları evler ve kullandıkları araçlar taşlanıyor. Bu huzursuzlulara her gün yenilerinin eklenmiş olması da konunun ciddiyetini ortaya koymaktadır.

Birçok yerden şikâyetler geliyor. Bazı okurlarımız “Sanki işgal altındayız” diyor. “Düzenimiz bozuldu, ucuz işçilik yapanlar çoğaldı, işsizler ordusuna yenileri ekleniyor” diye yakınlarda da çoğunlukta. Saldırgan durumda olan Suriyelilerin de oturdukları yerde huzur bırakmadığını söyleyenlerin sayısı da çığ gibi büyüyor.

Bugüne kadar birçok yerde çatışmalar çıktı, güvenlik güçlerinin bile bastırmakta zorlandığı olayların daha fazla yayılmasından da endişe ettiğimizi konu ile ilgili yazdığımız yazılarda hep vurguladık, ilgililerin dikkatlerini çekmeye çalıştık. Eğer, Suriye’den gelen sığınmacılar Türkiye’de toplumsal barışı tehdit ediyor, huzur ve barış ortamını tehdit ediyorsa bizi yönetenlerin hiç zaman kaybetmeden konuya müdahale etmesi gerekiyor.

Birçok yerde olay çıkaran Suriyelilerin kamplara gönderilmesi doğrudur, ama yetmiyor. Ülkenin birçok yerine yayılanların tespit edilip, toplanması ve oluşturulacak yeni kamplarda barınmalarının sağlanması da bugün için kaçınılmaz görülüyor.

Diğer bir huzursuzluk nedeni de Suriyeli sığınmacılara kapılarını açan, kucaklayan Türkiye’nin, Suriye ve Irak’ta zulme uğrayan soydaşlarımıza, Türkmenlere karşı takındığı olumsuz tavırdır. Türkmenlere kapılarını kapatan, ilgisiz kalan ve adeta cihatçıların katliamına bırakanların bu tutumunu “ayırımcı” olarak gören vatandaşlarımızın tepkilerinin daha da artmakta olduğu ve bunun acısının da Suriyeli sığınmacılardan çıkarmaya çalıştıklarını söyleyenler de bulunuyor.

Bizim endişemiz, yakında mezhep çatışmalarına neden olabilecek olayların da meydana gelebileceğidir.

AK Parti Hükümeti, şimdi de Ezidilere sınırı açıp, onlarla ilgileniyor. Söz konusu Türkmenler olunca da sesi soluğu çıkmıyor. Bu da ayrı bir tepki nedeni olarak karşımızda duruyor.

Görüşüz şu:

Eğer, bugün hükümet olanlar, bu ayırımcılığı yapmamış olsalardı, Suriyeli sığınmacılara karşı Türk halkı çok daha şefkatli, merhametli, kucaklayıcı olabilirdi. Evini, aşını paylaşabilirdi. Siz bir yandan Arapları korumaya alıp, soydaşlarımızı Türkmenleri dışlamaya kalkarsanız, bunun doğal sonucu olarak da bu tür olaylar ve taşkınlıkların önüne engel koyamazsınız. Bugün eğer, Suriyeli sığınmacılara karşı böylesine bir tepki varsa bunun sorumluluğu da bu ayırımcılığı yapanların olmalıdır.

Ortada yanıt bekleyen bir konu da şudur:

Bugün sayılarının 3 milyonu aştığı belirtilen Suriyeli sığınmacıların durumu ne olacak? Suriye’de iç çatışmalar bittiğinde ülkelerine geri mi dönecek? Yoksa Türkiye’ye entegre mi edilecek? Bu konuda hükümetin ciddi bir çalışması var mı? Sorunların giderek arttığı Suriyeli konusunda hükümetin çok ciddi adımları atması gerekiyor. Ancak, takip edebildiğimiz kadarı ile bugüne kadar bu konuda kamuoyunu rahatlatabilecek olumlu adımların atılmadığını da görmekteyiz.

Bizim için önemli olan kamu güvenliği, huzur, barış ve kardeşlik ortamıdır. Bunun bozulması her zaman deprem etkisi yaratır. Birçok kente yerleşen ve “Artık ülkemize geri dönmek istemiyoruz” diyen ve işyeri açıp, adeta bu ülkenin gerçek sahibiymiş gibi hareket eden sığınmacıların da ayrı bir sorun yarattığına dikkatleri çekmek istiyoruz. Bazılarının “Adeta işgal altındayız” dedikleri konumun da bu olduğunu sanıyoruz.

Sorunun sadece bunlarla sınırlı kalmadığını da görüyoruz. Bazı kadınların pazarlandığı, bazı erkeklerin kayıt dışı ve ucuz işçilikle ayakta kalmaya çalıştıkları, çocukların dilendiği, vurgun ve hırsızlığın boyutlarının artmakta olduğu bir ortamda “huzur”dan söz edebilir miyiz? Suriyeli sığınmacıların sıkça karıştıkları olayların dozunun artması daha tehlikeli olayları da ortaya koymayacak mı? Kaldı ki giyim-kuşam ve kendilerine özgü yaşam şekilleri ile de dikkat çeken ve toplum dışına itilmeye çalışılan bu sığınmacıların sorunlarına ciddi anlamda çözüm bulunması bugün için çok daha önemli hale gelmiştir.

e.mail: [email protected]

             [email protected]

 

 

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir