KENT DEVLETLERİ VE 3. SAVAŞ

30.6.2014 - 7593

Kaide bağlantılı Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) Suriye’de Esad rejimine karşı muhalif güçlerle taktik işbirliği yaptı.
Bölgedeki otorite boşluğundan faydalandı ve Sünni güç bloğu oluşturdu, şimdi Irak’ın altını üstüne getiriyor.
Irak’ın petrol zenginliği nedeniyle paylaşılamayan 2. büyük kenti Musul’u, Ramadiye’yi, Ninova’yı,Tuzhurmatu ve Bici’yi,
Son olarak Irak’ın en büyük rafinerisi Beyci’yi ele geçirdi.

*
Irak’lı Kürtler de Musul’daki olaylardan sonra en önemli petrol havzasında yer alan Kerkük’ü,
Güvenliğinden sorumlu Irak 12. Mekanize Tugay’ın kenti terketmesinden yararlanarak ve İŞİD tehditini de ileri sürerek;
Peşmegeleriyle kontrolü altına aldı, göndere Kürdistan bayrağı çekti.

*
Dışişleri Bakanı A.Davutoğlu’nun “Eğer milli egemenlik hakim kılınırsa,yeniden bir cihan devleti kurmamıza kimse engel olamaz ” ifadesine dayalı  dış politikasıyla; Türkiye iktidarı, “bölgeyi kazanırsak petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanırız ” noktasında iken,
Şimdi Kürtlerin Kerkük’ü işgaliyle;
Davutoğlu’nun,”Bölgedeki bütün unsurların Türkmenlerin huzuruna saygı göstermesi,Türkmenlerinde onlarla iyi ilişkiler geliştirmesi, Türkiye’nin hem talebi,hem de üzerinde ciddiyetle durduğu bir konudur” açıklamasıyla bekle-gör noktasındadır.

*
İktidar bekle -gör politikasını, Kürtlerle demokratik çözüm sürecine ilişkin TBMM Başkanlığına sunduğu,
“Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı” yla da sürdürüyor.
Bu suretle,ilk bakışta mezheplerin Suriye ve Irak’ta sürdürdüğü hegomonik mücadelede Kürtlerin jeopolitik konumunun;
Hem ABD,hem İsrail, hem Rusya, hem İran için nasıl önem kazanacağının görülmesine fırsat yaratıyor.

*

Çünkü ABD’nin kendini açığa vermeden Suudi Arabistan,Katar ve Türkiye’nin dünyanın her yerinden kiraladıkları birkaç bin katilden kurulu IŞİD’in;
Sünni federal bölge kurulmak istenen yerleri ele geçirmesi, örgütün bu bölgede kalıcı olacağı anlamına gelmiyor.
Ama Irak’ın idari yapısını değiştirebilecek potansiyeller taşıyor.
 
*
Nitekim ABD,bir süre önce Suriye’de Beşar Esad’a uyguladığı gibi bu kez Irak’ın Şii lideri Nuri el Maliki’nin, Sünni azınlık ile uzlaşmayı başaramayacağı,
Kaynayan siyasi zeminin istikrarını sağlayamayacağı görüşünü ileri sürüyor.
Irak’ta Başbakan el Maliki’nin olmayacağı yeni bir hükümet istiyor…

*
Irak’ta Sünni-Şii-Kürt dengesi sarsılırken,
ABD için İran’ın durumu ve bölgede ki nüfuzunu İran üzerinde gerçekleşen Rusya ile nasıl bir dengenin oluşacağı ve olası komplikasyonları endişe veriyor.
O yüzden ABD, Rusya ile bölgede mücadele etmenin İran’ı  karşısına alan bir tarzda mümkün olmadığını,
Ya? Diyalog kapılarının açık bırakılarak mücadele etmenin daha uygun olduğundan hareket ediyor.

*
Genelkurmay Başkanı Org.M.Dempsey İran’ın Irak’ta Amerika ile hedeflerinin bir olmadığını  bildiklerini,
Rağmen ABD’nin Irak’ta İran’la  ya da İran’ın desteklediği güçler ile işbirliğinde bulunma ihtimaline yakın olduğunu açıklıyor.
“İran’ın Irak meselesiyle ilgili sürece dahil olup olmadığını öğrenmek, ABD’nin bu konuda karar vermesi açısından büyük önem taşıyor” diyor…
Belli ki ABD bazen sert bazen yumuşatarak İran ile mücadele etmenin kendileri açısında daha iyi olabileceğini,
Böyle bir dönemde İran’ı tümden Rusya’nın kucağına itmenin sakıncalı olacağını düşünüyor.

*
Ve  ABD İran ile  Irak meselesiyle ilgili  pazarlıklar yapıyor.
Bu aşamada İran pazarlığa “istihbarat bilgileri ve size gerekli kişiler ve gruplarla temas kurmak bizden, yaptırımların gevşetilmesi sizden” ilkesiyle yaklaşıyor.
ABD’nin yaptırımları gevşetmesi halinde, İran’ın ekonomik durumunun  kısa sürede iyileşmesi öngörülüyor.
Ne ki, bütün bunların gelişmesi ve sonuç vermesinin önünde;
Birincisi,ABD halkının ve Kongre’nin İran ile bir diyaloga girilmesine karşı hazırlıksızlığı,
İkincisi, İran’ın yaptırımların kaldırılması şartıyla katıldığı ve 20 Temmuz’da imzalanması planlanan nükleer programına ilişkin sürdürdüğü müzakerelerin,
Anlamını yitireceği ve askıya alınacağı gibi ciddi tereddütler bulunuyor.

*
Yine de Rusya bölgede safdışı olmak tehlikesini ortadan kaldırmak için Irak Savunma Bakanlığı’na (IŞİD) örgütüyle mücadelede kullanılması için

Sukhoi Su-25 tipi savaş jetleri veriyor.
Bunun ötesinde İran’dan bağımsız bölgede bazı stratejik ittifak arayışlarına giriyor.
Kürtler bölgede Rusya için tam istenilen düzeyde bir güç  olmamasına rağmen,
Rusya İran ve Suriye’nin Kürt hassasiyetlerini göz önünde bulundurarak Kürtlerle ilişkiyi yavaş yavaş geliştirmeye çalışıyor…

*
Ortadoğu,Suriye ve Irak  merkezinden olası bir küresel savaşın merkezi haline gelmiştir.
Konjonktürel durum Kürtlerin jeopolitik konumunu Rusya, İran, ABD ve İsrail için daha da önemli kılıyor.
Bütün bu tablo, Fransız filozof Michel Foucault’nun, “Bilgi iktidar ve gücü, iktidar ve güc de bilgiyi üretir.
İnsanın insan üzerinde güç ve iktidar kurma mücadelesi tarihin değişmeyen kuralıdır;
Sorun, insanların eşitlikle mi yoksa baskıyla mı bir arada olacakları gerilimidir “sözünü doğruluyor.

*
Kırsal toplumlarda hakim gücün temel motivasyonu, sahip olunan toprak parçasındaki zenginliği yönetmek ve düzenlemek iken,
Şimdi modern zamanda ulus devlet kurumuyla sahip olunan toprak parçasının ötesinde,
İnsanın ve toplumsal yapının da yönetilmesi,refah ve gelişime ortak edilmesi söz konusu olmuştur.

*
O yüzden dünyanın her yerinden insanlar faydaları ve mutlulukları için bilgi teknolojilerini talep ediyor.
Bilgi teknolojilerini elinde bulunduran güç de sömürme,kontrol etme ve baskı kurma karşılığında arz ediyor.
Bu enformasyonel  emperyalizmdir; sömürgeciliğini insandan geliştirip tüm dünyaya işliyor,
Modern zamanın yeni hayat tarzını  ulus devletlerin ötesinde dizayn ediyor, karşıtlar ise eşitliğin mücadelesini veriyor…

*
Bugünün ABD’nin enformasyonel emperyalizmi de askeri gücünü yedekte tutuyor,etkili ekonomik ve siyasi gücü ile sınırsız bir dünyayı ya da tek bir pazarı oluşturmayı hedefliyor.
Orta Doğu’da feodal grupların etkin gücünü giderek kent devletlerine çevirmeye çalışıyor.
Küresel ekonominin güvenlik sağlayacağı kimi petrol üreten, kimi su kaynaklarının sahibi, kimi ekilebilir tarlaları olan kent devletler öngörülüyor.

*
Dünyanın bölgesel pazarlarla çeşitlenmesinden yana özgür birey ya da özgür uluslar ise Alman Filozof Friedrich Nietzsche’nin, “Sen yeni bir kudret ve yeni bir hak mısın? Kendi kendine dönen bir çark mısın? Yıldızları da zorlayabilir misin senin etrafında dönsünler diye?” ifadesi doğrultusunda eşitlik mücadelesi veriyor.
O yüzden Rusya Devlet Başkanı V.Putin “Dünyada bir takım genel modellere göre yaşayamayan ülkeler ve bölgeler var. Orada toplum farklı ve nihayetinde geleneklerin de farklı olduğunu kabul etmeniz gerekir” diyor.

 
*
Türkiye’ye bekleyip görmek kalıyor…

30.6.2014


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir