Yanıt bekleyen sorular…

NECDET BULUZ - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5

NECDET BULUZ

 

17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu ile başlayan süreçte ortaya çıkarılan ses kayıtlarının ardı arkası kesilmiyor. Bir ses kayıdının tartışması sürerken, bir başkası ortaya çıkıyor. Tartışmalar bitmek bilmiyor. Kamuoyu da” ne oluyor ne bitiyor” tam bilemiyor. İddialara karşı özellikle Başbakan’ın tatmin edici yanıt vermemesi de kafalardaki soru işaretlerini çoğaltıyor.

Başbakan Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen ses kayıtlarının Başbakan ve Hükümet yanlıları tarafından “montaj” ya da “dublaj” olarak iddia edilmesi, bunun düzmece olduğunun söylenmesi kamuoyunu tatmin etmiyor. Muhalefet de, bu kayıtları skandal olarak değerlendiriyor ve “Başbakan istifa etmelidir” diyor. Her kafadan bir ses çıkınca da işin içinden çıkmak güçleşiyor, kafalar iyice karışıyor.

                                                    YANIT BEKLEYEN SORULAR

Ortaya çıkarılan ses kayıtlarının gerçeği yansıtıp yansıtmadığını bilemiyoruz. Bunun uzmanlarca incelenmesi, tarafsız biçimde doğru mu yanlış mı olduğunun açıklanması gerekiyor. Bunlar açığa çıkmadan, doğrudan bir suçlama yapılmasını da doğru bulmuyoruz.

Ancak, şu noktaya da dikkatlerinizi çekelim:

Dikkat edilecek olursa Başbakan “Oğlum ile böyle bir telefon konuşması yapmadım” diyemiyor. Bir diğer önemli nokta da Başbakan’ın ses kayıtlarının ortaya dökülmesinden sonra “Bunlar kriptolu telefonları bile dinlemişler” demesidir. Bilal Erdoğan’ın da kriptolu telefon kullandığı iddia ediliyor.

                                                    Çelişkilerin bu kadarla sınırlı olmadığı da görülüyor. Telefon konuşmalarının yapıldığı iddia edilen saatlerde Başbakan’ın televizyonlarda canlı yayın konuğu olduğu söyleniyor. Bunun kanıtlanması gerekirken, bu da yapılmıyor. Hatta muhalefet daha da açık bir çağrıda bulunuyor. “Yapılan telefon konuşmaları TİB tarafından incelensin, hangi konuşma hangi saatte, hangi yerden yapılmış turp gibi ortaya çıkar” diyorlar. Buna da yanaşılmıyor. Hâlbuki “Bunlar kurgu ve yalan” diyen Başbakan’ın tüm bunları kanıtlaması gerekiyor. Uzmanlar, bu işin sanıldığa kadar zor olmadığını da söylüyorlar. O halde ne bekleniyor?

                                                 HİÇ KİMSE RAHAT DEĞİL

                                                     Bunlar madalyonun bir yüzüdür. Öteki yüzüne baktığımızda Başbakan’ın bu ses kayıtlarının “Büyük bir yalan” olduğunu söylemesini de kanıtları ile ortaya koyması gerekmez mi? “Paralel yapı bize tuzak kurdu. Büyük bir komplo ile karşı karşı karşıyayız. Bizi sandıkta deviremeyenler bu şekilde darbe ile indirmeye çalışıyorlar” demekle bu işin içinde çıkmanın da mümkün olmadığını söylemeliyiz.

Hiç kimse rahat değil, herkes tedirgin, herkes geleceğini göremiyor. Bugün Türkiye’de yaşananlar sokaklarda, kahvelerde, otobüslerde, her yerde konuşuluyor, tartışılıyor. Ortaya çıkan ses kayıtları gündemin başına oturmuş durumda. Bir kesim bunlara inanmıyor, bir başka kesim inanıyor. Biz, o nedenle doğrusu neyse onun ispatlanması gerektiğinin altını çizmek istiyoruz.

Daha önceki yazılarımızda da yazdık ve endişelerimizi dile getirdik. Bu tür kargaşa ortamı Türkiye’yi bitiriyor. İnsanları patlama noktasına getiriyor. Bugün sokaklara, meydanlara taşanların yolsuzluk ve rüşvete karşı tepkilerini ortaya koymaları da buradan kaynaklanıyor. Ekonomi giderek dibe vuruyor. Türkiye’nin içte ve dışta itibarı, imajı kalmıyor. Yatırımlar durmuş, pahalılık almış başını gitmiş durumda.

                                                DİZİ İZLER GİBİ İZLİYORLAR

                                                   Dışarıda, Türkiye’deki olaylar dizi izlenir gibi takip edilmeye başlandı. Dış basın, hiç de iyi olmayan yazılar ve yorumlar yayınlıyor. Bunlar da hiç kuşkusuz yabancılar üzerinde etki yapıyor. Böyle bir çalkantı içinde olan, yolsuzluk ve rüşvetin tavan yaptığı bir ülkeye yabancı yatırımcı gelir mi, güvenir mi? Bizi, bunlar daha da rahatsız ediyor.

Garip ve düşündürücü şeyler de oluyor.

Kılıçdaroğlu’nun Meclis konuşmaları kesiliyor, Meclis TV’sinin yayını kesiliyor. Ortaya çıkan ses kayıtları internetten siliniyor, sansürleniyor. Medya üzerine baskı kuruluyor. Sokağa çıkıp, demokratik haklarını kullanmak isteyenler coplanıyor, dövülüyor, polis şiddeti ile sindirilmeye çalışıyor, gözaltlılarla gözdağı verilmeye çalışılıyor. Özetle sessiz bir toplum isteniliyor, sesini çıkaranın önüne set konuluyor. Toplumun baskı altına alınmasının toplumu patlama noktasına getirmiş olduğunu da görüyoruz.

                                                      Görüşümüz, toplumdaki bu patlama 30 Mart’ta ortaya konulacak sandıklarda gerçekleşecek gibi görünüyor.

e.mail: [email protected]

[email protected]

 

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir