PKK,KKTC ve Ermenistan’ı önümüze koydular…

NECDET BULUZ - kktc bayragi

NECDET BULUZ

 

Çok açık biçimde başımıza gelebilecek tehlikeleri hemen sıralayıp, yazımıza geçelim:

Şu anda Türkiye, dış güçlerin istediği gibi hem siyasi, hem ekonomik alanda sıkıntıya girmiştir. AKP iktidarının bağımlılığı, “evetçi” anlayışı bugün Türkiye’yi belki de Cumhuriyet tarihindeki en sıkıntılı döneme sokacaktır. İktidar-Cemaat çatışması ile başlayan süreç ellerini ovuşturanların istediği ortamı da yaratmış bulunuyor.

                                                       ÖNEMLİ GELİŞMELER VAR

                                                          Bölgede Bağımsız Kürdistan’ın altyapısının yıllar önce oluştuğunu, AKP ile başlayan “Barış Süreçi” ile bu oluşumun tamamlanmak üzere olduğunu görmeyen, bilmeyen mi kaldı? PKK’nın siyasi uzantısı BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, yaptığı açıklamada “Yerel seçimlerden sonra özerkliğimizi ilan edeceğiz”  demedi mi? Bu sözlere Başbakan başta olmak üzere, kurmaylarından bir tepki gördünüz mü? Hazırladıkları sürecin nasıl işlediğini herkes görmelidir. Bunun adı teslimiyet değil de nedir?

Bölge, tamamen PKK ve yandaşlarının kontrol altına girdi. Birçok kilit noktalardaki karakollar ve askerler çekildi. Kaçakçılık aldı başını gidiyor. Devlet, neredeyse buralarda bütün kontrolü kaybetmiş durumda. PKK ve yandaşları at oynatıyor.

Bir yandan bu konu ile kamuoyu meşgul edilirken, öte yandan KKTC ve Ermenistan konularında da önemli gelişmeler oluyor. Kıbrıs’ta iki yıl aradan sonra yeniden başlayan iki toplum liderinin müzakerelerinde Amerika ve AB’nin de desteği ile oyun içinde oyun sahneleniyor. Hedef, KKTC’ni tarihten silmek, Türk askerini Kıbrıs’tan çıkartmak ve adayı 1974 Barış Harekâtı öncesindeki gibi Rum’lara teslim etmektir.

                                                        Dikkat edilecek olursa, bugüne kadar müzakerelerden kaçan, işi yavaşlatan Rum tarafı birden harekete geçmiştir. Bunun bir nedeni yok mu? Hiç kuşkusuz var. Dikkat edin, önümüze tuzak konuluyor. Sürecin Amerika’nın denetiminde sürdüğünü de belirtelim. Rum tarafı hem Amerika’nın, hem de AB’nin desteği ile masaya oturmaktadır.

HEDEF KKTC’Yİ SİLMEK

Bütün bunlara karşılık, Türk halkını susturmak, tepkileri azaltmak için de doğu Akdeniz Bölgesi’ndeki enerji kaynaklarının Türkiye üzerinden dünyaya pazarlanmasının da gündeme getirilmesi dikkat çekiyor. Buna çarpıcı bir örnek verelim: Daha önce Türkiye, Kerkük’ü sessiz sedasız Barzani’ye teslim ettiyse, bunun karşılığında da Kerkük petrollerinin Türkiye üzerinden Dünya’ya pazarlanmasına çalışılıyorsa, aynı sistem şimdi KKTC için sahneye konulmak isteniyor.

                                                      Şimdi gelelim Ermenistan konusuna:

                                                          Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Ermenistan ziyareti sırasında “Soykırımı biz yapmadık, ittihatçılar yaptı” diye bir açıklama yapmış olması ne anlama geliyor? PKK, KKTC konusunda olduğu gibi Amerika ve AB, Ermenistan konusunda da Türkiye’ye baskı kuruyor. Bu baskı sonunda Ermenistan ile olan sınır kapılarının açılması hedefleniyor. Ermenistan ile bizim Dışişleri yetkilileri arasında bu konudaki görüşmelerin de hızlı biçimde devam ettiğini görmekteyiz. Daha önce “Dağlık Karabağ işgal altından kurtulmadıkça Ermenistan ile sınırları açmamız mümkün değil” diyenler, şimdi başka formüller üzerinde çalışmaya başladı.

                                                    ERMENİSTAN DA SAHNEDE

                                                       Türkiye, bugün için siyasi ve ekonomik açıdan zayıflamış görünüyor. AKP iktidarının sallanması ve ayakta kalabilmesi için dış desteğe olan ihtiyaç da artmaktadır. Dış desteğin iktidara destek vermesi de bazı pazarlıkları gündeme getiriyor. İşte, bu pazarlıklar içinde PKK, KKTC ve Ermenistan sorunu ilk sırayı oluşturuyor.

                                                       Aslında bütün bunların altına yatan gerçek, Başbakan Erdoğan’ın sorunsuz, Amerika’nın ve AB’nin de desteği ile Cumhurbaşkanlığı makamına oturmaktır. Bizim görüşümüz budur. Bununla birlikte, hem dış hem iç basında bizim görüşümüz doğrultusunda yazı ve yorumları da okuyoruz.

                                                     Geçenlerde Prof. Dr. Ümit Özdağ da konu ile ilgili bir yazı yazdı. Özdağ, yazısının sonunda şu vurguyu yapıyor, paylaşalım:

“Önümüzdeki üç yıl, birçok boyutlu geri çekilme ve tükeniş süreci olarak görülüyor. “Yeni Türkiye” diye propagandası yapılan Türkiye’nin Atatürk’ün kurduğundan daha küçük, daha zayıf ve daha az Türk ve Türkiye olması planlanıyor.”

                                                   Fazla laf kalabalığına gerek var mı?

e.mail: [email protected]

             [email protected]

 

 

 

                                                     

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir