GAYYA KUYUSUNDA

15.2.2014 - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Cumhuriyetin Nitelikleri”ne ilişkin 2.maddesine,”Devletin Bütünlüğü”ne ilişkin 3.maddesine sivil darbe yaptılar -bu suretle, “Değiştirilemez Hükümler”e ilişkin 4.maddeyi ihlâl ettiler.
AKP’ye devlet -cemaate derin devlet asimetrisi oluşturdular, bu yapıdan yelkenleri pan-İslama açık yeni Türkiye’yi kurdular.

*
Ne ki, bu ikisinin “İslam’ın siyasal sistem dışına itilmiş olması halinin yalnızca Türkiye’de değil, birçok İslam ülkesinde de toplumsal istikrarı sağlamadığı,ülke dinamiklerini tükettiği” öngörüsüne -önce, prim veren ABD -bir süre sonra;
İslamcılığın demokrasiyle ilgisinin olmadığını :İslamcılığın ülke ekonomilerini rekabetçi baskılara dayanabilecek ekonomi varlığında tutamayacağını:Hareketin kaçınılmaz sonucu olan taassubtan İslami Cihad örgütlerinin beslendiğini: Bu yüzden İsrail’in güvenliğinin beklemede kaldığını:Suriye’deki iç savaşın önlenememesi halinde Ortadoğu’dan bir din savaşına neden olunacağını anladı da, İslamcılığı bulunduğu yönetimlerden tasfiye etmeye başladı…

*
İstihbarat örgütlerinin yönlendirdiği yeni Türkiye’nin siyasi lideri Başbakan Erdoğan ile cemaat lideri Gülen arasına nifak sokuldu, türlü entrika ve tefrikaya yol açıldı.
Yeni bir siyasi rota çizmek üzere -birinci olarak:
Kurulan paralel devlet yapısı, yaptıkları işin bedelini ödemeye hazır özel bir savcı-polis ekibinin her adımını planladıkları “Rüşvet ve Yolsuzluk” operasyonuyla hedefe alındı.

*
Başbakan Erdoğan ortada çok büyük yolsuzluk,rüşvet iddiaları ve bununla ilgili soruşturmalar varken,soruşturmaların yasalara ve hukuka uygun biçimde yürütülmesini önlemek ve olayın üstünü örtmek için elinden geleni yapıyor.
‘Yolsuzluk kılıfına gizlenmiş bir saldırıyla karşı karşıyayız. Bu bir yolsuzluk soruşturması değildir. Bu millete karşı açık bir tezgahtır. Yeni Türkiye’de uluslararası operasyona yer olmayacak. Yeni Türkiye’de hukuk keyfiyet içinde olmayacak. Yeni Türkiye’de milli iradeye suikastler yapılmayacak’ diyor.
Ama oluşturduğu paradoksla kurulmasında yüzde 50 payı olan yeni Türkiye devletinde yargıda ,istihbaratta, emniyette, eğitimde ve her noktada derin devlet görevlisi cemaatçileri görevden alıyor, devleti ayrıştırıyor ve cemaati siyaseten işlevsizliğe mahkûm ediyor.
ABD’nin talebi yerine getirilirken rejim lağvediliyor ama -hem, kendisinin itibarı yok oluyor, millet de bölük-bölük parçalanıyor.

*
Bir adım daha ilerliyor ’17 Aralık operasyonunu yapan savcılar paralel yapı ile birlikte hareket etmiştir.Benim oğlum da dahil bakanlarımın çocukları savcılara tazminat davası açacaklar’ diyor.
Ya da “yolsuzluk ve rüşvet ” operasyonunda tutuklanan,içi para dolu ayakkabı kutularının sahibi Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan cezaevinden tahliye edilince;
Nihayet bir devleti devlet,demokrasiyi demokrasi yapan Hukukun Üstünlüğü, Adalet, Hak-Hukuk unsurları ard-arda çöküyor; yeni Türkiye ‘püf desen’ yıkılacakmış gibi eğretileşiyor.

*
Çok ağır bir rejim krizi yaşanırken -ikinci olarak, “Çözüm Süreci” başarısızlığı gündemde yerini alıyor.
Kürtler Türkiye,Irak,Suriye ve İran’da birbirinden bağımsız uzun süreli bir strateji uygulamaktadır.
Bulundukları ülkede mutlaka siyasal statü kazanabilmek için terörden-barışa evrilme ve toplumsal mutabakatın sağlanmasına çalışıyorlar.
Yaşanılan ülkede örgütlenerek demokratik anayasa, ulus, vatan ve siyaset taleplerinde genişliyorlar.
Siyaset yapmanın özgürlüğünü genişletiyorlar.
Büyük Kürdistan amacında Türkiye,Irak,Suriye ve İran Kürtlerinin ortaklığını hedefliyorlar.

*
Çözüm Süreci, Güvenlik alanında TSK’nın iç güvenlik görevinden uzaklaştırılması karşılığında Kürtlere bu amaçlarını sağlamada kolaylık veriyor.
Bölgeye yapılan önemli ekonomik yatırımlar Kürtlerin ekonomik güçlerini arttırırken, taleplerinde daha vurgulu olmalarına neden oluyor.
Yürütülen kamuoyu oluşturma politikalarıyla,Türkiye halkının algısı yeniden biçimlendirilmiştir, Abdullah Öcalan fotoğrafları,demeçleri,öngörüleri,talimatları yazılı ve görsel basındadır, bilboardları süslüyor.
Ne ki, Kürtler çözüm sürecinde Anayasa ve yasal konularda bir ilerlemenin olmadığı inancındadır!

*
Nitekim, 13 Şubat 1999’da bir operasyon sonucu Kenya’da yakalanıp güvenlik güçlerine teslim edilen Abdullah Öcalan’ın yakalanışın 15.yılında,
PKK “Özgürlük mücadelesini zaferle sonuçlandırıncaya kadar mücadelemizi sürdürme sözünü bir kez daha yineliyoruz” açıklaması yapıyor.
Çözüm Süreci ile ilgili olarak BDP Grup Başkan Vekili Pervin Buldan İmralı’dan Abdullah Öcalan’ın “Eğer AKP adım atmazsa bunun siyasi faturası kendisi açısından çok ağır olacaktır. Geçmişte Kürt sorununu çözmeyen tasfiye olmuştur. Bugüne kadar 50 bin kişi öldü. Bir 500 bin kişi daha mı ölsün. Bunu herkesin görmesi gerekir” tehditini aktarıyor.

*
Bir: Müzakere heyetlerinin kurulmasını,
İki: Müzakere heyetleri ana başlıkları görüşmek üzere adaya gelmesini,
Üç: Sürecin yasal statüsü ve çerçevenini belirlenmesini ve 8 başlıkta komisyonların kurulması için hızla yasal adımların atılmasını ihtar ediyor.

*
Halbuki, Türkiye Kürdistan’ındaki halk da adaletsiz paralel yapılı devletten umudunu kesmiştir, ama onlar hiç bir müdahale olmaksızın kendi yolunu çiziyor.
Kürtler eşbaşkanlık sisteminin önünün açılmasından hareketle erkek lehine olan tüm dengeleri alt üst ederek, dengeyi kadın ve erkek ekseninde yarı-yarıya kuruyor.
Sonra Kürt kadınları yerel yönetimlerde,kitle örgütlerinde eşbaşkanlık sistemi uygulamasıyla, parlamentoda kadın milletvekili olmaktan daha etkilisini, sonuçlarını toplumda daha çok hissettirecek en ücradaki evlerden yerel yönetimlere kadar derinleşiyor.
Bulunulan her köyün,her sokağın,her mahallenin meclisleri yoluyla kentin yönetimine bir kadın-bir erkek koreografisinde katılma sistemi örülüyor.
Belediye başkanlığı seçimi için değil milyonlarca insanın, farklı etnik grupların, inanç gruplarının demokratik bir şekilde kentin yönetimini ele alacağı bir sistem kuruluyor, “Demokratik Özerklik” diye tanımlanan kent kantonları inşa ediliyor.

*
İşin bu kısmında Cumhuriyet Anayasası’na sivil darbe yapan ve birbirine asimetrik AKP devleti ile Gülen Cemaati derin devleti oluşturan ve bu yapıdan yeni Türkiye kuranlar -bir yanda, “Rüşvet ve Yolsuzluk” dosyalarıyla birbirlerini tasfiye ederken,
Türkiye Kürdistan’ında oluşan Kürt Derin Devleti’ni seyrediyor ve bu oluşumu Türk halkından gizliyorlar.

*
Ama, yeni Türkiye’ye “Rüşvet ve Yolsuzluk” ve “Çözüm Süreci” ile yeni bir siyasi rota veriliyor.
Öcalan’ın, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ardından, 1924’ten sonra dışlanan Kürtler ve İslamcı kesimlerden – bugün, islamcı kesim devlette ve hükümette etkili bir güç haline gelmiştir. Bunda Kürt Özgürlük Mücadelesi’nin rolü vardır. Bu çerçevede Türkiye toplumu kendini yeniden biçimlendirmek zorundadır” ifadesi doğrultusunda;
Öcalan cemaatin siyasetten tasfiye edilmesi ve Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasetten uzaklaştırılmasında bir misyon mu yüklenmiştir?
Yine Öcalan’ın, “Kürt sorunu çözümünde Deniz Baykal’ın ulusalcı politikalarının yetersiz görülmesi nedeniyle Kemal Kılıçdaroğlu liderdir. Kürt sorununun çözümünün önünü açmak için Demokratik Kemalizmi geliştirecektir. Kürtlerin bu çözümden yana olması gerekir” ifadesi doğrultusunda,
Öcalan yeni CHP’yi gündeme mi getiriyor?

15.2.2014