Yolsuzluk ülkeyi sarıp, hukuk çökünce…

NECDET BULUZ - necdet buluz

NECDET BULUZ

 

                                                    Türkiye’yi saran rüşvet ve yolsuzluk iddiaları, bununla ilgili savcılık araştırmalarının önünün Hükümet kanadınca kesilmek istenilmesi, hiç kuşkusuz Türkiye’yi sonu nereye varacağı hesaplanamayan bir noktaya sürüklüyor. Bunu daha açık biçimde görebilmek içini ekonomiye bakmamız yeterlidir. Bugün yaşananlardan en çok ekonomimiz etkileniyor, sıkıntı büyüyor, Dolar ve Euro’daki önlenemeyen yükseliş bizi batağa sürüklüyor.

                                                    Geçen gün de yazdık, ekonomimizin bıçak sırtında olduğuna değindik. AKP Hükümeti ile cemaat arasındaki bu kavganın sürmesinin bedelinin çok ağır olacağını vurguladık. Çok açık söylemliyiz, ekonomik açıdan kurşun gibi bir ağırlık altına her an girebiliriz. Ekonomistler, Dolar’ın her artışında, vatandaşın daha da ezileceğini, 8 kuruşluk bir artışta vatandaşın cebinden 20 milyar liranın çıkmakta olduğunu söylüyorlar. Demek ki, tarafsız yargı sadece adalet için değil,ekonomi için de son derece önemli görülmelidir.

“YOLSULSUZ AHTAPOT GİBİ SARDI”

                                                    Bu, madalyonun görünen bir yüzüdür. Öteki yüzü, yolsuzlukların ülkeyi bir ahtapot gibi sarmış olması, daha da önemlisi rüşvet ve yolsuzluklarla mücadele edenlerin önlerinin kesilmek istenmesidir. Nitekim MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de son yaptığı konuşmada “Hükümetin siyasi meşruiyeti önemli bir darbe almıştır. Görüldüğü gibi yolsuzluk ahtapot gibi ülkemizi sarmıştır.”diyor. Daha sonra da “Hırsızlık, kanunsuzluk, usulsüzlük virüsü Hükümetin tüm organlarına sirayet etmiş ve yerleşmiştir. AKP Hükümeti Türkiye’yi öyle bir hale getirmiştir ki, ateş bacayı çoktan sarmış, yolsuzluk seli, siyasetçisinden işadamına, Bakan çocuklarından bürokrasiye kadar önüne kim geldiyse süpürmeye ve yutmaya başlamıştır” diyerek içinde bulunduğumuz tabloyu çizmeye çalışıyor.

Türkiye’nin her noktasından yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık, vurgun ihbarları yağmur gibi yağıyor. Burada yapılması gereken, bunların değerlendirilmesi, hukukçuların bunları araştırması için önlerinin açılmasıdır. Savcılar “Çalıştırılmıyoruz” diye haykırıyor. Emniyet savcıların isteklerine uymuyor. Tam bir kargaşa yaşanıyor. Bu sistem içinde toplumsal huzuru sağlayabilir misiniz?

DÖVİZ VE FAİZ ARTABİLİR

Türkiye içinde bulunduğu bu durumdan hızla çıkmak ve kurtulmak durumundadır. Ancak, bugünkü yönetim anlayışı ile bunun mümkün olmadığını görüyoruz. Ortada bir güvensizlik, ileriyi görememek yatıyor. Hukuk sistemimizin işlememesi, bu güvensizliği daha da artırıyor. Biz, bu nedenle savcıların, hakimlerin önlerinin kesilmemesi, iyi çalışımları koşullarının sağlanması gerektiği görüşündeyiz.

Geçenlerde Taha Akyol, bu konuda önemli bir yazı yazdı. Konumuz içinde olduğu için, Akyol’un bu yazısından kısa bir alıntı yaptık, sizlerle paylaşalım:

“Şu anda Batı Dünyası Noel tatilinde. 5 Ocak’ta sona erecek ve piyasa işlemleri başlayacak. Nu hava devam ederse faiz ve döviz daha da artar diye korkuluyor. Bu tabloya bakarak “İşte komplo bu, işte faiz lobisi, dış güçler” demek mümkün. Fakat başka ülkelerde de zaman zaman yolsuzluklar ortaya çıkıyor, böyle sarsıntılar olmuyor. Piyasaların aradığı “güven faktörü” bakımından önemli olan, bazı bakanlar hakkında yolsuzluk iddialarının ortaya çıkması değil, yargının görev yapıp yapmamasıdır. Daha önce iki defa yazmıştım. Komünist Çin’de bile 2006 reformuyla “yargı bağımsızlığı” ilmesi kabul edildi. Yargıdaki parti komünistleri çekiliyor, hukuk öğretimine önem veriliyor. Türkiye’de bir yandan “Bizim yargımızda çeteler var” görüntüsünün, öbür yandan “Yargıya baskı yapılıyor” görüntüsünün verilmesi, piyasalardaki sarsıntıların önemli sebebidir.”

                                                YARGIYA BASKI OLUNCA

                                                   Herkes biliyor ki, demokrasilerde yürütme hiçbir zaman yargıya müdahalede bulunamaz, baskı yapamaz. Bizde bunun tam tersinin yaşandığı da bir gerçek. Hükümet, “Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu” sonrası Adli Kolluk Yönetmeliği’nin acele ile değiştirilmesi, emniyetteki tavan yapan tayinlere girişmesi, yürütmenin yargıya baskı yaptığını ortaya koymuyor mu? Kaldı ki, hukukçular Adli Kolluk Yönetmeliğinde yapılan bu değişikliğin Anayasa’ya aykırı olduğunu da belirttiler. Bu durumda Hükümet olanlar Anayasal suç da işlemiş olmuyorlar mı?

Şimdi bakıyoruz, AKP Hükümeti ile cemaat arasında başlatılan çekişmelerde Başbakan çok sert tepki veriyor. Adeta bir iç savaşa davetiye çıkarılıyor. Bu da gerilimi daha da artırıyor. Başbakan’ın yargının ve yangının üzerine adeta benzin dökmekte olduğunu görüyoruz. Dikkat ediniz, toplum hızla ikiye bölünüyor. Yolsuzlukları, rüşvetin ortaya çıkarılması ile Başbakan’ın deyimi ile “İstiklal mücadelesi veriyoruz” un ne bağlantısı var hala anlayabilmiş değiliz.

e.mal: [email protected]