AKBABALAR ZAMANI

Mustafa Kemal Atatürk

AKP iktidarında Türkiye’nin etnik terörle mücadele stratejisinin fiyasko ile sonuçlanması ardından “silahların bırakılmasıyla Terör Sorunu’nun biteceği,Türklerin ve Kürtlerin bir arada kardeşçe ve eşitlik içinde yaşayacağı öngörüldü.
Doğrudan Kürtlerin demokratikleşme perspektifinde kurumsal kimlikleri,birlik ve dirliklerine yönelik ortak dille siyasal nicelik ve niteliklerini kazanmaları anlamında Kürt Sorunu,
Dolaylı olarak Türkiye’de, İran,Irak,Suriye’de bölünmüş Kürdistan’da kendisinden başka egemen gücü kabul etmeyen bir ulus devletin oluşması anlamında Kürdistan Sorunu için müzakereler başlatıldı.

*
Müzakereler ABD’nin tek küresel sisteminde yer alan ve onun çevresinde birbirine bağlı yapıda ve ilgileri farklı başat ülkelerin genel ekonominin gündemi içinde benzer yaklaşımlarda değil,kendilerine en uygun seçeneğin yükümlülüklerini üstlenecekleri bir konjonktürde yapılıyor…
Kürtler, Ortadoğu’da büyük bir siyasal mücadelenin sürdüğü ve yeni dengelerin oluşturulması için her siyasi gücün kendine avantaj sağlamaya çalıştığı bu süreçte bölgeden etkin kazanımlar peşindedir.
Türkiye, Recep Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülen bileşkesinde İslam’ın siyasal sistem dışına itilmiş olması halinin toplumsal istikrarı sağlamadığı, ceberrut ulusçu-üniter devletçi yönetimlerin varlıklarını sürdürmek için ülke dinamiklerini tükettiği ve hep Batı’ya dayanmak zorunda kalındığı savında -iken,
Yukarıdaki yeni dünya konjonktürünün:İslamcılığın siyasal sistemlere egemen olmasını reddettiği bir pozisyonda bulunuyor.

*
Az ötede Suriye’de yeni dengeler oluşurken Türkiye-Kürt dengesinde kader;
Türkiye iktidarının “Bizim politikamız ilkesel bir temele dayanır. Suriye’deki bütün oluşumlar ve gruplar etnik ve dini ayrım gözetmeksizin Türkiye’nin dostudur ” mantığından hareketle,”Kuzey Suriye’nin düşmesi sadece Suriye içindeki güvenliği değil,Türkiye’nin güvenliğini de yakından etkileyecektir. Suriye içinde her hangi bir mezhep ya da etnik temelli de facto durumları kabul etmek mümkün değildir, buna seyirci kalamayız” tezi,
Kürtlerin “Kürtler ne zaman birazcık nefes alacak olsa Türklerin hemen kaygıları artmakta,Türklerin kaygıları artıkça biz Kürdlerin de kardeşlik bağları zayıflamaktadır. Neden kaygılarınız artıyor? Kuzey Suriye’de Kürt milis güçleri El-Nusra denen çeteci katil El-Kaideci örgütü püskürttüğü için mi?” tezi çerçevesinde; yeni Suriye’yi kuracak olan Cenevre II Barış Konferansı sürecinde belirlenecektir.

*
İmralı adasında sürdürülen müzakerelerde ise Kürtlerin,”Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ardından, 1924’ten sonra dışlanan Kürtler ve İslamcı kesimlerden – bugün, islamcı kesim devlette ve hükümette etkili bir güç haline gelmiştir. Bunda Kürt Özgürlük Mücadelesi’nin rolü vardır. Bu çerçevede Türkiye toplumunu yeniden biçimlendirmek zorundadır” tezi ile,
Başbakan Erdoğan’ın,”Tutturmuşlar Kürt sorunu. Kürt sorunu yok. Ben Kürt kardeşimi seviyorum ama Kürtçülüğü reddediyorum.Bu topraklarda bir olalım. Ben yaratılanı Yaratan’dan ötürü severim” İslamcı tezi yürüyor.

*
Doğrusu,Türkiye’nin kurucu ideolojisini oluşturduğu günden beri sorunu olan ve etkileriyle mütemadiyen sorun yaratan – biri,din -diğeri,etnik milliyetçi iki kesimin oluşturduğu garip müzakere platformunda;
Taraflar kurucu ideolojisini durmaksızın tahrip ettikleri Türkiye’den parsa toplamanın peşinde,birbirlerinin tezlerine yabancı amansız mücadele veriyor.

*
İşte,Başbakan Erdoğan -aslında, İslamcı siyaseti doğrultusunda açtığı “Demokratikleşme Paketi” ile Atatürk milliyetçiliğinin birleştirici ve bütünleştirici unsurlarını oluşturan ulusal eğitim,dil,ulusal kültür,Türklü şuuru ve gaye birliğini tahrip etmeye devam ediyor.
Nefret yasası ile islamcı siyasi felsefesinin sürekliliğini,
Yeni seçim yasası önerileriyle BDP ile temsil edilen etnik milliyetçiliğin İslamcı bütünlükten ayrıştırılmasını -sonra,muhtemelen asimile edilmesini,
Kürtçe’de kullanılan X,Q,W harflerinin kullanılmasına yol açarak İslamcılık yararına Türklükten miras sosyal benliğin parçalanmasını,
Özel okullarda Kürtçe eğitimin önünün açılmasıyla yine İslamcılık yararına ulusal eğitim birliğinin bölünmesine,
Türk’üm diye başlayan andın kaldırılmasıyla giderek müfredatlarla yeni jenerasyonların Türk milleti değil ortak İslam vatanı ve ortak İslam devlet ülküsünde yetiştirilmesine hizmeti amaçlıyor.

*
Masanın diğer tarafında Abdullah Öcalan son mesajında -önce,teröristbaşı kimliği kozuyla,hakkaniyet ilkesinin devrede olması için müzakerelerde üçüncü bir gücün olmasını talep ediyor.
Sonra Kürt Hareketinin bir isyan hareketinden çıkıp barış ve müzakere sürecini güçlendirecek bir tavra yönelmesini teminen,”Devlet ve AKP’den beklenti içinde olmayın” mesajı geçiyor.
“Demokratik ulus projesi daha önemlidir. Bunun 8 boyutu hayata geçirilseydi sorunların çoğu aşılmış olurdu” diyor.

*
Bu noktada Demokratik Ulus projesinin usul usul Kürt sorununun bir bölünme sorunu değil, halk olarak varolma ,stratejik dost,ortak ve kardeş olmak entrikasından geliştirilen Demokratik Ulusa,Ortak Vatana,Demokratik Cumhuriyete sonra Özgür Kürdistan’a doğru bir çözüm olduğu hatırlamak gerekiyor.

*
Nasıl? Demokratik Özerklik ilanından bugüne kitleselleşmenin taban örgütlenmesinden hareketle daha çok aktifleşmiş, orta sınıfta örgütlenmiş, tabana doğru aydınlatma çalışmalarında genişlemiş, kitlesel kadın hareketliliği ve alternatif medya aktivizmini oluşturmuş -üstelik, Suriye krizinin büyümesine paralel gelişme ile Türkiye,Irak,İran,Suriye coğrafyasında uluslararası-bölgesel güçler ve konjonktürel-stratejik şartlar etkisiyle uluslaşma hedefinde ortaklaşmış Kürt Hareketi,
İşte -şimdi, Abdullah Öcalan’ın işareti doğrultusunda;

*
Demokratik Ulus ilkesiyle dil, etnisite, sınıf ve devlete dayanmayan demokratik vatandaştan ve topluluklardan ulus hali oluşturmaya,
Demokratik Vatan ilkesiyle eşit ve özgürce paylaşılan anavatanları oluşturmayı,
Demokratik Cumhuriyet ilkesiyle devletin topluma ve bireye açık olmasını sağlamaya,
Demokratik Anayasa ilkesiyle devleti işlevsel kılmayı,
Siyasî, Hukukî,Sosyal,Kültürel, Ekolojik, Ekonomik, Öz Savunma ve Diplomatik olmak üzere 8 boyutta hayata geçirilmeye yöneliyor.

*
Nitekim, siyasi,sosyal,kültürel boyutta harekete geçilmiştir.
Halkların Demokratik Partisi (HDP),Batı’da yerel seçimlerde Kürtler arasında gelişen özgürlük ve ekonomi alanında farklı kesimlerin farklı siyasal kurumlaşma ile siyaset alanına çekilmesine soyunuyor.
AKP hükümeti döneminde kadına yönelik taciz ve şiddetten muzdaripler, kıdem tazminatının gaspından korkanlar, iş kazasında zarara uğrayanlar, sendikasız, düşük ücretle ve güvencesiz çalışanlar, giyim ve kuşama müdahaleden rahatsız olanlar, ekolojik tahribata karşı duranlar, kamu emekçisinin ve işçinin toplu iş sözleşmelerinde baskıdan yılanlar,yoksullar ve savaş politikalarının ve kapitalist sistem karşıtları hedef kitle,
Oy bölünmesinden endişe eden siyasi partilere birleşmenin, bütünleşmenin adresi!

*
Akbabalar didikliyor…

20.10.2013