Silivri’de cuntacıları savunanlar sosyaldemokrat olamaz, olsa olsa sahte demokrattırlar

Silivri'de cuntacıları savunanlar sosyaldemokrat olamaz, olsa olsa sahte demokrattırlar - islamcilik demokrasi hayir

Silivri’de cuntacıları savunanlar sosyaldemokrat olamaz, olsa olsa sahte demokrattırlar

5 Ağustos 2013 günü “Türkiye’nin karanlık faşizan cuntacı geçmişinden hesap sorulmasını” protesto edenler aslında “tarihe geçecekler”!

Çünkü çocuklarımıza ve de torunlarımıza “tanıyın bunları, işte bunlar demokrasiye düşman olanlar, işte bunlar babalarınızın, dedelerinizin çektikleri eziyetin sorumluları” diye teşhir edeceğiz onları.

5 Ağustos 2013 günü 27 Mayıs’larda “Başbakan asan”,

12 Mart’larda “Deniz Gezmiş’leri darağacında katleden”, “Mahir Çayan’ları ve daha nicelerini yargısız infaz eden”,

12 Eylül’lerde bugün Şırnak’ta adını bir havalimanına verdikleri için biraz olsun teselli bulabildiğimiz “Şerafettin Elçi’lere en iğrenç işkenceleri yapan”, “onlarca gencimizi darağacında sallandıran”, “binlerce insanımızı işkence tezgahlarında yok etmeye çalışan”,

28 Şubat’larda “kemalist oligarşinin çıkarları için demokrasiyi postallara ve tank paletlerine ezdirmeye çalışan”,

2002 öncesi “cuntacı kafa yapılarının egemenliğini sürdürebilmek için her türlü yöntemi deneyen”, Türkiye’deki bir çok “sözde terör eyleminin arkasından çıkıveren” kafayapısından “hesap soran” Adaleti tehdit etmek ya da ürkütmek amacıyla eylem yapma sevdasında olanlar Türkiye tarihinin “cuntacı çöplüğünün son kalıntıları” olarak anımsanacaklar.

Üstelik tüm propagandaları isimleri gibi sahte.

İşte dün Bülent Arınç sayesinde öğrendiğim çirkin gerçek: “TGB diye bir örgüt var. Bildiri yayınlıyormuş. ‘Biz orda olacağız’ diye. Kendisini Türkiye Gençlik Birliği diye de takdim ediyor. Hiç utanmadan sıkılmadan. Bu örgütün adı Türkiye Gençlik Birliği değildir. Tüm Gençlik Birliği’dir. TGB’yi kullandıkları için millet aradaki farkı bilmiyor. Türkiye kelimesini hiçbir dernek Bakanlar Kurulu izni olmadan kullanamaz. Bakanlar Kurulu verilmediği halde kendisine Türkiye Gençlik Birliği diyerek 10, 15 tane marjinal insanı Türkiye’nin gençleri diye takdim etmeye çalışıyorlar.” (Bülent Arınç’ın Bursa’da 3 Ağustos 2013 tarihinde katıldığı iftar akşamında yaptığı konuşmasından alıntı).

İşin ilginci “malüm” medyamız da bu örgütü “Türkiye” kelimesini kullanarak okurlarını aldatmakta. Bugün Türkiye’nin yüksek tirajlı ve “hükümetle ticari nedenlerden sorunlu” bir gazetesini özellikle dikkatle okudum. “TGB” ya da “Tüm …” yazarak değil “sahte” ismini özellikle belirterek haklarında haber yazmaya yani okurlarını kandırmaya özen göstermekte olduklarını gördüm.

Okumaya devam et  Almanya’daki vekillerimiz ve ümidimiz…

Aynı oyun “Ergenekon Davası” söz konusu olduğunda da oynanmakta.

CHP Avrupa’da bağlantılı olduğu partiler nezdinde sürekli “masumların yargılandığı propagandası” yapmakta.

Cuntalarla ve cuntacılarla fazla sorunlu bir parti olmadı CHP zaten hiç bir zaman.

“Kemalist Oligarşi” onların sorunu değildi. Ulusalcı kemalistler bu oligarşiden beslendiler hep. “Kemalist oligarşinin malı” gibi gördükleri “cumhuriyet’te” o nedenle sanki onların “özel mülkü” olarak algılandı onlar tarafından.

TSK’nin artık gönüllü demokratikleştiği ve tüm eski cuntacılardan tasviye olmakta olduğu güzel bir süreç yaşadığı ve de Türkiye’nin nihayet her demokrasiye yakışan “demokratik ordusuna ve önce vatandaş sonra asker olan ordu mensuplarına” sahip olduğu günleri yaşamaya başladığımız bir dönemde CHP “TSK’ya ayak uyduramayan militarist ulusalcı kemalist içeriklerle” Silivri’de “Türkiye’nin karanlık faşizan geçmişinden hesap sorulmasına” karşı eylem yapmakta.

İşte Avrupalı sosyaldemokrat dostlarımıza ve Sosyalist Enternasyonel’deki gerçek sosyaldemokrat partilere anlatmamız gereken gerçek de bu!

Bakın Avrupa’da anlatılan yalanlardan üçünü hatırlatayım siz:

– Milletvekilleri hapse atıldı: CHP’liler bu iddiada bulunurken maalesef yüzleri bile kızarmamakta. Oysa “hapise atıldı” diye pazarladıkları vekilleri “sanık” konumundayken seçtiren kendileri. Avrupa’da hiç bir sosyaldemokrat parti hakkında “cunta planları faaliyeti içinde olmak” gibi suçlama olan bir bireyi “aklanmadan” vekil olarak aday göstermez. CHP’liler ise avrupalı sosyaldemokratları bu konuda yanlış bilgilendirmeye özen göstermekteler.

– Gazeteciler tutuklu: CHP’lilerin en sevdiği “propaganda türü bu”. Avrupa’da elbette herkes çok hassas bu konuda. Ancak söz konusu gazetecilerin gazetecilik yaptıkları için değil “cunta tutanakları” kaleme aldıkları için sanık konumunda olduğu bilgisini özenle örtbas etmekteler.

– Masum askerler: Hele bu “propagandayı” yapanlar aslında en az inandırıcı oldukları alandalar. Savundukları ordu mensuplarının sadece “doğum tarihlerini” ve özellikle 12 Eylül ve sonrası dönemde “nerede ve ne görev yaptıklarını” muhataplarımıza sunmamız CHP’lilerin “deşifre olmasını da” sağlıyor. Çünkü Avrupa’da sosyaldemokratlar “Hitler Rejimi’ gibi en kanlı diktatörlüğe bile itaat etmeyen generalleri haklı olarak kahraman olarak kutlamaktalar. Hiç bir avrupalı sosyaldemokrat demokrasilerde ordu mensuplarının güya “emir komuta nedeniyle suç işlemerini” kabul edemez. Çünkü asker de bir vatandaştır ve gerekirse faşizan kafalı komutanlarının emrine itaat etmez. Şu anda sanık konumunda olanların özellikle kariyerlerini bir incelediğimizde ve bunu avrupadaki sosyaldemokrat muhataplarımıza da sunduğumuzda bizi en iyi onlar anlıyor. Portekiz’de, İspanya’da ya da Yunanistan’da cuntalara karşı mücadele vermiş olanlar, Mussolini ya da Hitler faşizmine karşı direnenler “12 Mart’ların ve 12 Eylül’lerin postal kafalı üniformalılarını ve de onların işbirlikçisi sivilleri” en az bizim kadar lanetlemekteler!

Okumaya devam et  İsrail’in KKTC’ye özel ilgisine dikkat

27 Mayıs faşist darbesinin yapıldığı yıl doğdum.

12 Mart faşist darbesini yaşadığımda 10 yaşindaydım.

12 Eylül faşist darbesinde 20 yaşındaydım.

“Allaha çok şükürki” 2002 yılından itibaren Türkiye’nin artık bu tarz “faşist cuntalar” yaşamayacağından eminim!

Ancak buna rağmen bu “rüyalarla yatıp kalkanlar olduğu da bir gerçek”.

İşte onun için onların “propagandalarına” karşı insanları aydınlatmamız şart!

Silivri’de “yalanlara dayalı propagandalar” ve de üstelik bizzat “12 Eylül Faşizmi’nin katlettiği insanların” bile resmini ellerinde taşımaya utanmaksızın “yeni yeşeren demokrasimizi ve cuntasiz geleceğimizi” tehdit edenlere karşı tavır almak “demokrasiye sahip çıkmak” benim için!

Silivri’de kim “sosyaldemokrat” olduğu palavrası ile “Türkiye’nin cuntacı geçmişine sahip çıkıyorsa” o bir “sahte demokrattır” dediğimde varsın bana kızsınlar ve tehdit etsinler. Bu onların geçmişten bugüne bildiği tek “antidemokratik” mücadele tekniği!