Herkesin Başbakan’ı olabilmek…

NECDET BULUZ - necdet buluz

NECDET BULUZ

 

                                               Taksim Gezi Parkı ile başlayan eylemlerin hedefi ve verilmek istenilen mesaj bellidir. Başbakan yurt dışındayken, gerek Cumhurbaşkanı Gül, gerek Başbakan Yardımcısı Arınç “Mesaj alınmıştır, gereği yapılacaktır” açıklamalarında bulundular. Hatta Arınç, polisin orantısız güç kullanması nedeni ile özür dilemişti. Polisin olay yerlerinden çekilmesi ile başlayan süreçte de eylemcilerle polisler arasında başlayan dostane ilişkiler doğrusunu söylemek gerekirse istediğimiz, beklediğimiz bir tablo olarak karşımıza çıktı.

                                              Ancak, Başbakan’ın yurt dışından gelmesi ve Havaalanında kendisini karşılamaya gelenlere karşı yaptığı konuşma yine inat, yine tehdit, yine sindirme kokuyordu. Başbakan’ın bitmek tükenmek bilmeyen öfkesi, konuya bir türlü yaklaşmaktan uzak kalması, yangına körükle gitmesi, toplumsal barışı sağlayacak adımlar atmak istememesi açık söylemek gerekirse bir düş kırıklığı yaratmıştır. Bugün yaşanan gerilimi düşürmek yerine, daha da artırmak doğru bir adım olarak değerlendirilebilir mi?

                                                      BAŞBAKAN YANLIŞ YÖNLENDİRİLİYOR

                                              Bunca insan sokaklara taşıyor, bunca insan kırmadan, dökmeden sıkıntılarını dile getirmek için meydanlarda sabahlıyor, eylemlere destek veriyorsa hiç kuşkusuz bunun bir nedeni vardır. Meydanlara taşan, eylem yapanlar da bu vatanın çocuklarıdır ve Erdoğan da bunların Başbakanıdır. Başbakan, hala “Siz, biz” meydan okumasını sürdürmekle, aslında bu işi daha da alevlendiriyor. Bir noktada insanları kamplara bölüyor. Cumhurbaşkanı’nın çabalarını, Arınç’ın yumuşak yaklaşımını da hiçe sayıyor. Siyaseti cepheleştiriyor.

                                                Daha önce çok yazdık, bir kez daha vurgulayalım. Öyle sanıyoruz ki, Başbakan yanlış yönlendiriliyor. Bir ülkenin bu kadar ayrımcılık yaparak, öfke ile, inat ile yönetilemeyeceğini birilerinin kendisine söylemesi gerekiyor. Herkes Başbakan’ı sevmek, onun her dediğini uygulamak durumunda değildir. Ama Başbakan, herkesin, Başbakan’ı olmak durumundadır. Bu, demokrasilerin olmazsa olmazlarındandır.  

                                                     ERDOĞAN’A YAKIŞAN

                                                 Başbakan Erdoğan, daha yumuşak bir dil kullansa, herkesi kucaklayıcı bir tavır sergilese, herkesin Başbakan’ı olduğu imajını yaratsa, eylem de yapsalar kendi vatandaşlarına karşı kin ve nefret duygularından uzaklaşsa eminiz Türkiye bugünkü tablodan uzaklaşacaktır. Biz, gerginlikten, kırmaktan, dökmekten yana değiliz. Bunu önleyecek olan da bu ülkeyi yönetenlerdir. İşte bu noktada Başbakan’ın tavrı ve konuşmaları çok önemlidir.

                                               Türkiye, içinde bulunduğumuz şu günlerde bugüne kadar görülmemiş biçimde bir gerilim yaşıyor. Bu gerilimin düşürülmesi şart. Bunu düşürecek olan da Başbakan Erdoğan’ın kendisidir. Bu konuda kendisine bilgi verildiğini de sanıyoruz. Bütün bunlara rağmen, Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan Yardımcısının ve diğer hükümet yanlılarının görüşüne rağmen Erdoğan hala geri adım atmıyor, gerilimi daha da gerecek açıklamalar yapıyorsa bunun sorumluluğu da kendisinde olacaktır.

                                                   “SESİMİZİ HÜKÜMET DİNLESİN”

                                                       Eylemciler ve kalabalıklardan gelen ses tek bir noktada birleşiyor: “ Biz, bilek güreşi yapmak istemiyoruz, Hükümetin bizi dinlemesini istiyoruz” diyorlar. Hükümet olanların, sokaklara, meydanlara taşanları dinlemesi, onların isteklerine kulak vermesi bu kadar zor mu? Eğer Erdoğan herkesin, her kesimin Başbakanı ise, bu insanları da dinlemek, onların sorunlarına çözüm bulmak zorundadır. Toplumsal barış böyle sağlanır. Yoksa kırmadan, dökmeden, şiddetten uzak, çevreye zarar vermeden yapılan eylemler karşısında “ çapulcu” demek, “100 binlerin karşısında 1 milyon çıkarırım” demek Başbakan’a yakışmıyor. Bu sözler, gerilimi daha da artırıyor.

                                               Dikkat edilecek olursa, bu tür olaylar Türkiye’ye çok zarar veriyor. Dış dünyada imajımız zedeleniyor. Ekonomik alanda tahmin edilemeyen zararlarla karşı karşıya kalıyoruz. Demokrasiden, toplumsal barış ortamından uzaklaşıyoruz. Dışarıda, Türkiye tartışılıyor. Polisin orantısız güç kullanması nedeni ile dikkatimiz çekiliyor. Bunlar iyi ve güzel şeyler değildir. Biz, koşullar ne olursa olsun, ortaya çıkan tablo bize neyi gösterirse göstersin, bu gerilimi ortadan kaldırmak, herkesi kucaklamak, ayırımcılıktan uzaklaşmak durumundayız. Yazımızın başında da değindiğimiz gibi, Başbakan Erdoğan, bu ülkede herkesin Başbakan’ı olmak durumundadır.

                                                   Şunu da ekleyelim:

                                                      Demokrasilerde seçimle iş başına gelenler, eğer istenmiyorlarsa seçimle giderler. Bunun dışındaki hiçbir alternatifi kabullenmemiz de söz konusu değildir. Eğer, bugünkü Hükümet ile milletin bir hesaplaşması olacaksa bunun çözüm yolu da sandık olmalıdır.

e.mail: [email protected]