Şiddetin her türlüsüne karşı çıkmak…

NECDET BULUZ - KADIN VE SIDDET

NECDET BULUZ

 

                                                 Günlerdir Taksim Gezi Parkı ile başlayan eylemleri yazıyoruz. Yazılarımızda özellikle de eylemcilerin şiddetten uzak kaldıklarını, kırıp dökmediklerini, çevreye zarar vermemek için büyük mücadele içinde olduklarını vurguladık. Özellikle de şiddete baş vurulmadıkça, herkesin demokratik hakkı olan eylemleri yapmasında bir sakınca olmadığı görüşümüzü de sizlerle paylaştık.

                                                     Bu arada bazı marjinal gruplar eylemcilerin içine sızmadı mı? Hiç kuşkusuz sızdı ve sızmaya da devam edecek. Bunlarla mücadele etmek, ayıklamak devletin işidir. Güvenlik güçleri bunlarla mücadele de etmelidir. Biz, her zaman, şiddet uygulayan, yakan, yıkan, çevreye, insanlara zarar verenlerle mücadele edilmesinden yanayız ve polisimizin de yanındayız.

                                                       POLİS DEĞİL EMİR VERENLER SUÇLU

                                                           Eyleme katılanlar nasıl demokratik haklarını kullanıyor, şiddete baş vurmuyor, polise çiçek veriyorsa, güvenlik güçlerinin de bu eylemcilere aynı sıcaklıkla, aynı anlayış ve hoş görü ile yaklaşması gerekiyor. Her önüne gelene biber gazı sıkan, tazyikli su ile sindiren, şiddet uygulayan, orantısız güç kullanan, göz altılarında abartıya kaçan polisler de kendilerine çeki düzen vermelidir.

                                                          Burada doğrudan polisleri değil, onlara emir verenleri suçlamak gerekiyor. Ancak, buna rağmen, polislerin içinde de ayıklanması gerekenleri var olduğunu son yaşanan olaylarda açık biçimde gördük. Orantısız güç ile sadece ülke genelinde değil, ülke dışında bile polislerimizin tepki gördüğünü yazmaya gerek var mı bilmiyoruz?

                                                      Nitekim Taksim’deki olaylardan sonra polis emir alınca çekilmiştir. Buradaki ince nokta, olaylara polislerin değil onları yönlendirenlerin verdiği emirler neden olmuştur. Eylemlerin başladığı noktada bir bayram havası estirilmeye başlanmış, eylem yapanlar meydanın temizliğini bile el ele kol kola gerçekleştirmişlerdir.

                                                    ORANTISIZ GÜÇ ENDİŞE YARATIYOR

                                                       Öyle ki, en büyük müttefikimiz Amerika bile bu konuda Türkiye’yi uyarıp “Polis, eylemcilere karşı aşırı güç kullanmamalıdır, bunu endişe ile izliyoruz” demiştir. AB’den de aynı şekilde itirazlar gelmiştir. Bunların Türkiye’nin imajını zedelediğini görüyoruz. “Bir polis devletine doğru mu gidiyoruz?” endişelerimiz haklılık kazanıyor.

                                                   İzmir’de eylem yapanlara karşı, polislerin arasındaki sivil giyimli kişilerin ellerinde sopalarla önüne geleni altına alıp, acımasızca dövmesi, kabul edilir bir olay değildir. Kimdir bu kişiler? Sivil polislerse, ellerinde soplar ne arıyor? Polis, cop kullanır, kelepçe kullanır, mümkün olduğunca da şiddetten uzak durur. Üstelik sivil giyimlilerin polisin arasına karışıp, eylemcilere karşı şiddet uygulaması ve acımasızca dövmesi hiçbir şeyle izah edilemez.

                                                   Nitekim Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Vekili Arınç ve bazı Hükümet yetkilileri eylemcilerin mesajlarının alındığını, polisin orantısız güç kullandığını, şiddet uyguladığını kabul ettiklerini de söylediler. Buna rağmen, halen polis şiddet uygulamasını sürdürüyor. Biz, baştan bu yana söylediklerimizi yineleyelim: Eylemcilerin de, güvenlik güçlerinin de şiddetten uzak kalmaları çağrısını bıkmadan usanmadan söylemek istiyoruz. Şiddet, nereden gelirse gelsin herkesin de bunun karşısında olması gerekiyor. Çünkü, görülüyor ki, şiddet her zaman şiddet doğuruyor.

                                           HERKES BARIŞ VE HUZUR ORTAMI İSTİYOR

                                                      Eylem yapanlara karşı orantısız güç kullanılması, hiç kuşkusuz olayların yayılmasına ve şiddetlenmesine de neden olmuştur. Toplumsal barışı, demokratik istikrarı, can güvenliğini, temel hak ve özgürlükleri tehdit eden bu olayların sona erdirilmesi, Hükümetin sağduyulu hareketi ile mümkün olabilecektir. Meydanlara çıkanlar, Hükümet olanlara çok önemli mesajlar vermişlerdir. Bu mesajlar iyi değerlendirilir, doğru adımlar atılırsa, barış ve huzur ortamının bir an önce gelmesi de sağlanmış olur.

                                             Yazımızın sonunda şu önemsediğimiz konuya da değinelim:

                                           Bazı illerimizde sosyal medyada paylaşım yapan gençler birer suçlu gibi gözaltına alınmışlardır. Daha sonra bu gençlerin serbest bırakıldığı haberlerini aldık. Bu uygulamanın da ayrı bir sindirme, baskı ve şiddet olayı olduğunu görüyoruz. Şiddete baş vurulmadığı süre içerisinde sosyal medyada paylaşım yapmak, yazışmak, uyarı niteliğinde mail atmak demokratik bir haktır ve suç değildir. Uzmanların ve hukukçuların görüşünün de bu doğrultuda olduğunu söyleyelim.

 e.mail: [email protected]